REÇEL

Yetişkinlik, Ne Zaman?

Kadınlar topluluğuna kabulün evlilikten geçiyordu ve bari bunu yapmıyordun artık işe güce atılıp rüştünü ispatlamalıydın.

Konuk Yazar: Hatice
yaşlıgenç
Üniversite sonrasında birçok arkadaşımın evlilik, iş hayatı gibi “başka hayatlara” atılması aramızda belli belirsiz bir uzaklaşmayı getirdi. Bu uzaklaşmayı önlemek için aramızdaki hukuka ve karşılıklı anlayışa dayanarak çeşitli yollar denediğimiz de oldu, oluyor. Bazıları ise maalesef bu uzaklaşmayı ya fark edemedi ya da fark edip bunu normal karşıladı, bilemiyorum. Zaten çoğu arkadaşlığın da belli bir ömrü vardır, ortaklık içerisinde bulunduğun alan ortadan kalkınca yavaş yavaş uzaklaşmaya başlarsın. Bu, çocuk yaştan bu zamana az çok alışık olduğumuz da bir durum. Evlilik yoluyla uzaklaşmayı ilk başlarda garipsedim, ama sonra buna da alıştım sanırım.
Aslında burada anlatmak istediğim ve garipsediğim durum arkadaş ortamı ile ilgili değil, akrabaların bir araya geldiği ortamlarla ilgili. Okulun ne zaman bittiği, sonrasında ne iş yapılacağı, ne zaman evlilik olacağı gibi sorular hemen hemen hiçbir gencin kaçamadığı sorular olsa gerek. Ama geçenlerde bu soruların sorulan kişiye göre ne kadar değiştiğini fark ettim. Nişanlı kuzenimle denk geldiğimiz bir misafirlikte bana KPSS’ye girip girmediğim, ne iş yapmayı düşündüğüm, okulumun ne zaman biteceği gibi hep öğrenciliğe dair sorular sorulurken ( ve aslında bu sorularla ne kadar umutsuz bir tablo içinde olduğum ima edilirken) nişanlı kuzenime kendisi de öğrenci olduğu halde bu soruların hiç sorulmadığını fark ettim. Sanki evlilik zaten hayat planında başarılması gereken bir şeydi ve onu başardığı için başka bir şey yapmasına gerek yoktu. Artık okulunun ne zaman biteceği, çalışıp çalışmayacağı kendisine kalmış bir mevzuydu. Daha da ilginç durum ise bütün o hala, teyze, yenge topluluğunda kendisine o topluluğa ait biri gibi davranılırken, yani kısacası “yetişkin bir kadın” gibi davranılırken benimle olan konuşmaların adeta “dünkü çocuk” tadında oluşuydu.  Bütün o yetişkin kadın topluluğu birbiriyle ve tabii ki bizim nişanlı kız ile muhabbet ederken bana tüm okul muhabbetleriyle lise talebesi muamelesi yapılmış ve ardından “ çayları bi’ tut kızım, kapıya bi’ bak kızım, bi’ kolonya dök kızım” ile ortalıkta dolaşan küçük kız çocuğu muamelesi de eksik bırakılmamıştı. Kaç yaşında olduğunun hiç önemi yoktu, yetişkin kadınlar topluluğuna kabulün evlilikten geçiyordu ve bari bunu yapmıyordun artık şu okumayı bırakıp iş güce atılarak rüştünü ispatlamalıydın.
Not: Evli kadınlara çalışma konusunda ima yapılmadığına dair kendi ailemde edindiğim izlenim burada Rümeysa’nın yazısını okuyunca değişti. Bu durum kadının evlendikten sonra çalışıp çalışmaması ile ilgili algının aileden aileye değişmesiyle ilgili olsa gerek. 

Konuk Yazar

5 yorum

büşra helvacıoğlu için bir cevap yazın İptal Et

  • Yazıma referans beni mutlu etti sevgili Hatice :)
    Benim de küçük bir eklemem olacak: Bazen de o yetişkinler arasına eklenmek çok yorucu olabiliyor bahsettiğin ortamlarda. Mesela aldığın göbek, giydiğin kıyafet birden insanların gündemine giriveriyor. Ya da yapacağın (!) çocuk… Yani baskılar falan hiç bitmiyor, sadece şekilde değiştiriyor :)
    Ama uzaklaşma konusuna katılıyorum… Evlenmeye sanki birden radyasyona maruz kalıp mutant haline gelme olarak yaklaşıldığı sürece bu mesele de böyle gidecek gibi.

  • kadinlar evlendikten sonra kesinlikle statü atlıyor bu toplumda. birden her şeyin uzmanı oluyorlar yav.
    (rumuz:bekar)

  • evlilik zaten birden radyasyona maruz kalmak demek değil midir rumeysa, sorarım sana!

  • Benim de benimle aynı yaşta evli ve çocuklu bir akrabam var. Kendisi çok sevdiğim bir kız ama onu ve eşini ne zaman görsem, kendilerini aslında gayet sevmeme rağmen, biraz rahatsız olurum. Zira benim lisans, yüksek lisans, iş, doktora vb okumam hiç bitmiyor ve çalıştığım işler biraz geçici. Bir de bekar ve çocuksuz olunca hepten çocuk muamelesi yapıyorlar. Hatta akrabamın eşi geçenlerde karşılaştığımızda “naber canım?” dedi, ses tonu 7 yaşında çocukla konuşur gibi. (Aynı yaştayız). Akrabamla çocukken gayet mahallede koşa oynardık, o evlenene kadar da gayet arkadaştık ama şimdi bir ayrım oldu gibi. Dediğim gibi aslında çok sevdiğim insanlar ama bu yazıda da bahsedilen durumdan dolayı bu tür ortamlardan kurtulunca rahaaat bir nefes alıp kendi bekar ve “sorumsuz” arkadaşlarımın yanına koşuyorum. (Yanlış anlaşılmasın fikren evliliğe karşı olayıp çocukları da çok severim).

  • bu yazı bana eski bir anımı hatırlattı.
    kalabalık ve biraz da ağır misafirler, onlara hizmet eden bekar ben, yaşıtım nişanlı kuzen, 1 yaş büyük evli ablam. işlerin en yoğun anı, herkes bir şeylerin ucundan tutmuş, bana da peçeteleri misafirlere dağıtma görevi verildi. bunun tesadüf olmadığını hissettim, biraz incindim, siz yapın onu ben şunlarla ilgilenirken diyerek geçiştirmeye çalıştım. ama herkes aynı fikirdeydi, onların peçete dağıtması uygun olmazdı, bu işi yapmak bana düşerdi…