Kadınlar topluluğuna kabulün evlilikten geçiyordu ve bari bunu yapmıyordun artık işe güce atılıp rüştünü ispatlamalıydın.
Kadınlar topluluğuna kabulün evlilikten geçiyordu ve bari bunu yapmıyordun artık işe güce atılıp rüştünü ispatlamalıydın.
O gün ölmedim evet. Tek farkım oydu sanırım. Toplumun sandığı gibi hayır demiyor değiliz. O ‘‘HAYIR’’ sözcüğünün hayır olmadığına inanan çok insan var.
kendi bireysel tarihlerimiz, kadınlar olarak her birimizin biricik yaşamları özgecan’dan münevver’e, ayşenur’dan ikbal’e çözmesi mümkün olmayan düğümlerle bağlı.
Akıllı da olsa deli de olsa, cahil de olsa eğitimli de olsa, erkeklerin kadınları kendileriyle eşit, eşdeğer, aynı insani vasıflara sahip görmediği bir dünyada, kadınlar her zaman harcanabilir olur.
Yazıma referans beni mutlu etti sevgili Hatice :)
Benim de küçük bir eklemem olacak: Bazen de o yetişkinler arasına eklenmek çok yorucu olabiliyor bahsettiğin ortamlarda. Mesela aldığın göbek, giydiğin kıyafet birden insanların gündemine giriveriyor. Ya da yapacağın (!) çocuk… Yani baskılar falan hiç bitmiyor, sadece şekilde değiştiriyor :)
Ama uzaklaşma konusuna katılıyorum… Evlenmeye sanki birden radyasyona maruz kalıp mutant haline gelme olarak yaklaşıldığı sürece bu mesele de böyle gidecek gibi.
kadinlar evlendikten sonra kesinlikle statü atlıyor bu toplumda. birden her şeyin uzmanı oluyorlar yav.
(rumuz:bekar)
evlilik zaten birden radyasyona maruz kalmak demek değil midir rumeysa, sorarım sana!
Benim de benimle aynı yaşta evli ve çocuklu bir akrabam var. Kendisi çok sevdiğim bir kız ama onu ve eşini ne zaman görsem, kendilerini aslında gayet sevmeme rağmen, biraz rahatsız olurum. Zira benim lisans, yüksek lisans, iş, doktora vb okumam hiç bitmiyor ve çalıştığım işler biraz geçici. Bir de bekar ve çocuksuz olunca hepten çocuk muamelesi yapıyorlar. Hatta akrabamın eşi geçenlerde karşılaştığımızda “naber canım?” dedi, ses tonu 7 yaşında çocukla konuşur gibi. (Aynı yaştayız). Akrabamla çocukken gayet mahallede koşa oynardık, o evlenene kadar da gayet arkadaştık ama şimdi bir ayrım oldu gibi. Dediğim gibi aslında çok sevdiğim insanlar ama bu yazıda da bahsedilen durumdan dolayı bu tür ortamlardan kurtulunca rahaaat bir nefes alıp kendi bekar ve “sorumsuz” arkadaşlarımın yanına koşuyorum. (Yanlış anlaşılmasın fikren evliliğe karşı olayıp çocukları da çok severim).
bu yazı bana eski bir anımı hatırlattı.
kalabalık ve biraz da ağır misafirler, onlara hizmet eden bekar ben, yaşıtım nişanlı kuzen, 1 yaş büyük evli ablam. işlerin en yoğun anı, herkes bir şeylerin ucundan tutmuş, bana da peçeteleri misafirlere dağıtma görevi verildi. bunun tesadüf olmadığını hissettim, biraz incindim, siz yapın onu ben şunlarla ilgilenirken diyerek geçiştirmeye çalıştım. ama herkes aynı fikirdeydi, onların peçete dağıtması uygun olmazdı, bu işi yapmak bana düşerdi…