REÇEL

‘Kadın Cinayetleri’ – İfadenin Kurbanı Kadınlar

‘Kadın cinayetleri’ dediğimizde fâil, kadın oluyor aslında.

 Konuk Yazar: F. Betül Şahin

Maalesef, “kadın cinayetleri” tamlaması dilimize tesbih oldu.

Sonrasında “la havle” çekmediğimiz bir tesbih.

Görünce şaşkınlığımızı da yitirdik, gözler aşina oldu.

Duyarlılık es geçildi elbet.

Kalbimiz ürperiyor mu?

Üzülüyor muyuz böyle bir haberi okuyunca?

Yoksa “bir kadın daha öldürülmüş” diyerek bilgisayarın öğüttüklerini yok etmeyen ‘çöp kutusu’ benzeri bir bölümünün kafamızın içindeki şubesine mi yolluyoruz?

Zaten epey eksik olan yaşam sevincimizden bir şey yitiriyor muyuz?

Gazeteyle aramızda bir ekran değil de dokunsal bir ilişki mevcutsa hâlâ, sayfayı çevirip gidiyor muyuz?

Yoksa o kısacık bir an olan “üzülme anını”, “işte tam o esnâ” yı es geçerek merak duygumuzun zafer edâlarıyla fâilin “eski sevgili” mi, “eski koca” mı olduğunu öğrenme arayışına mı giriyoruz?

Cevabı öğrenince hüküm çıkarıyor muyuz?

Cevabının çoğu “hayır” bu soruların. Sondaki hariç.

Nasıl ki, unuttuk sandığımız hiç bir şeyi unutmuyorsak, farkında olmadan hüküm de çıkarıyoruz aslında. “bilinç – altı” lıktan “bilinç-dışı”lığa terfi etmiş o empty olmayan space, hükmü bizim yerimize veriyor ve kaydediyor.

“Kadın cinayetleri” dediğimizde fâil, kadın oluyor aslında.

Ve bu tamlama, yine o varlığı tanımlanamayan içi dolu boşluk , bu işte kadının “parmağı, elinin hamuru” olduğunu kabul ederek kaydediyor.

Orada haliyle mevcut olan “kadın kuyruk sallamasa”, “bir erkeğin hamurunu şekillendiren kadındır, ya bir canavara dönüştürür, ya da ehlileştirir”, “e canım kadın da yapmasaymış” gibi önkabulle kabullendiği kendine kardeş kaidelerle hasretle kucaklaşıyor ve daha da geniş bir yer ediniyor kendisine orada. Kadının suçlu olduğuna dair inanç, bir kök daha salıyor zihne.

Ve kadın, “özne” olma cesaretini ararken, yine kurban oluyor.

Canını vermekle kalmıyor, “kadın cinayeti” tamlamasının başına geçmesiyle de perçinli kurban oluyor.

Antigone’yi mi hatırlamalı, özne olma cesareti demişken…

Yoksa, “yeni bir hayata adım atma cesaretini göstermişken, ölmeye yatan kadınları” mı?

Kadınların kurban olduğu bir dil. “Kurban olam ben sana”. Neden olmalı ki?

‘Can’dan geçmeden kurulabilse keşke ilişkiler.

Ve erkekler, kendilerine bir kurban aramasa sonra.

Hiç bir çocuk “Kurban olayım ben sana” diye sevilmese.

Ve kadınlar kurban olmasa.

Konuk Yazar

Yorum Ekle