REÇEL

Bir Küfür Gibi Akademiden Atılmak

İsimler, gerekçeler değişiyor ama emeğin, ilmin aşağılanması değişmiyor.

Konuk Yazar: Efruze Esra

Eğitim gördüğüm üniversite açılalı yedi yıl oldu. Yedi yılda yedi hoca vakıasına-üniversiteden ilişiği kesilmek anlamında-  şahit oldum.

1.Hoca vakıası; kusursuz bir cinayetti, hiç iz bırakılmadı. Sosyal medyada bir dedikodu haberi dolaşıma girdi. Üç hocanın ve bir öğrencinin adı beraber zikredildi. Kulaktan kulağa dolandı. Adı geçen üç hocadan en zayıfı -sözleşmeli ve bağı olmayanı- kurban edildi, ikinci dönem ders verdirilmedi ve böylece “ahlâksız” bir olay kapatılmış oldu. Ama kimse “buradaki ahlâksızlık, insanların özel hayatlarını kurcalamak ve kamuya servis etmek” diye düşünüp haberi yayanı ortaya çıkartmadı. Mevzuda adı geçen insanların nasıl zarar gördüğü umursanmadı. Konu komşu duymadan okulun namusuna leke sürülmeden olay kapatıldı.

 

2. Hoca vakıası; yine bir ahlâksızlık! Bir hocamız intihal mevzusunun hırsızlık olduğu konusunda çok kararlıydı. Zaaf işte. İntihal ile yolsuzluğu bir tutuyordu. Öğrenciler hocanın bu zaafını mazur göremediler. Sonuçta bir iki alıntıda isim vermemişler, ne olmuş yani! Bunu bu kadar büyütmenin anlamı yoktu! Uzun ve tekrarlanan süreç sonucunda hoca mağlup oldu, aldı çantasını Anadolu’da bir okula gitti. İntihalin ağır bir suç olmasından çok, intihal yapan öğrencilerin hoca hakkında karalayıcı ithamları kaldı koridorlarda

 

3. Hoca vakıası; bir imza ile üç hoca vuruldu. Malum B.İ.A. imzası haberlere çok sert bir giriş yaptı. Hemen ardından hocaların bağları üniversiteden en hızlı şekilde koparıldı. Üç hocanın ikisini yakından tanıyordum. Öğrencilerinin, meslektaşlarının sevdiği ve dersleri verimli geçen hocalardı. Üç yıl emek verdikleri, kuruluşunda yer aldıkları bölümlerinden saniyeler içinde bir imza ile silindiler. Sadece üç dört öğrenci sarıldık, ağladık, uğurladık. Nenem: ‘’Evden cenaze çıkması kötüdür, ama cemaatsiz çıkması daha kötüdür.’’ derdi. Üniversiteden cenaze çıkıyordu ama cemaati yoktu. Neredeydi insanlar? Neredeydi vefa? Arkalarından bir avuç öğrenci uğraş verdik, en azından TV’de dönen nefret söylemleri ile baş edelim istedik. Ama olmadı, geri çekilmek zorunda kaldık.

 

6. Hoca vakıası; sekiz dönemdir ders günü ve saati bile değişmeyen hocamızın, ders programında adının olmadığını gördük. Sorduk bilen yok, açıklama yok. Daha kötüsü hocanın kendisinin de bu değişiklikten haberi yok. Öğrencilerin araması ile haberdar oldu. O büyük beylik ilim tanımlarına, ilim adamına hürmete ne oldu efendiler! İlim dediğin, üç beş imza, büyük binalar ve sadece bazı söylemlerin oluşturduğu bir şey miydi? İlim laf-ı güzaf, Kurtlar Vadisi’nin baronları her yerde ve tek gerçek miydi? Her ne kadar öğrencilerinin itirazı karşısında bu dönem durum düzelse bile hâlâ kimse açıklama yapmadı, hatta bölüm hocalarının bile pek haberdar olmadığı söyleniyor. Başka bir barış bildirisi ile alakası vardır belki?

 

7. Hoca vakıası; Cem vakıası. CK diye anlatacağım. CK vakıasını üniversitedeki karıncalar, en dipteki haşereler bile duydu. Çünkü öğrenciler ve bazı hocalar ses çıkardı. Yine cenaze çıktı akademiden ama bu sefer cemaati kalabalıktı. Kısaca olay şöyle gelişir; sadece hayata eleştirel baktığı için dört tane öğrenci hocanın bölücülük ve din düşmanlığı yaptığı iftirasıyla şikayette bulunurlar. Laflar, şikayetler büyür, iki hoca bu dört öğrenci ile konuşmak için odaya çağırır. Karşılıklı tahrik ve yükselen desibeller sonucu barış çıkacağına sinirler iyice zıplar. CK onca konuşmanın içinde bir küfür sarf eder. Ve yeni nesil insanlarımız hoop çıkarırlar ceplerinden ses kaydını, koşarlar üstlere “Bize küfretti ahanda atın” derler. “Usulsüz ses kaydı mı aldınız? Bu bir suçtur.  Komplo mu kurdunuz, siz ne yapmaya çalışıyorsunuz?” demezler. Kayıtta yer alan durumu açıklayan onca cümleyle ya da öğrencilerin sarf ettikleri hakaretlerle ilgilenmezler, bir yerde geçen küfürü dikkate alırlar. Çünkü tertemiz dünyamızda CK dünyanın ilk küfrünü etmiştir. Ve CK’nın istifası istenir -bu bir rica değildir!- bir hafta içinde okuldan ayrılır. CK’nın birçok öğrenci ile dirsek temasının olması öğrencilerin bu vakıadan çok yakın etkilenmesine sebep olur. Ve öğrenciler arasında konuya itiraz edenler hızla çoğalır. Genel olarak öğrenciler haksız bir durum olduğunda ittifak kurarlar.  Küfür gerekçe gösterilerek dört öğrencinin isteği üzerine bu kadar çok seveni olan ve öğrenciler açısından ilmi yönden faydalı bir hocanın harcanmasına itiraz ederler. Bunun üzerine “Mevzu küfür değil, başka!” söylemleri dolaşıma girer.  Olayları şaşkınlıkla takip eden öğrenciler korkup geri çekilmek yerine “o başka mevzu”nun esas adaletsizlik olduğunu dile getirirler, daha çok çoğalırlar. Bazı ilahiyat öğrencileri sırf merak duygusu ile yaptığı bir anket çalışmasından ötürü hocaya yakıştırılan “zındık, kâfir” etiketine itiraz etmek için, referandumda “Evet” oyu kullanan birçok öğrenci “hayır verene terörist diyemezsiniz, evet verdik diye sadece biz yaşamıyoruz” demek için, birçok öğrenci de baronlara “Siz Allah değilsiniz” demek için orada bulunur. Nihayetinde yedi yıllık üniversitenin yedinci hoca vakıası kimseler duymadan, görmeden gerçekleşemez. CK rektörlükte imzayı atarken öğrenciler #razıdeğiliz #hocamadokunma #ckyaşahidiz sesleri ile bahçeyi inletirler. Sesler yokmuş gibi yapılmaya çalışılarak imzalar atılır, CK çıkışta onu bekleyen öğrencilerine sarılır ve her hocaya nasip olmayacak o son dersini verir. Ama CK da bilir esas dersi; farklı ama birlikte yaşamak isteyen, güç karşısında hocalarına sahip çıkan; insanın ağzından çıkan bir iki söze, zihninden geçen düşünceye göre değil, emeğine göre muamele edilmesini isteyen öğrenciler verir.

 

Bu dünyada küfretmekten daha ahlâksız şeyler var. Gizli ses kaydı almak, ses kaydından cımbızla laf çekip kullanmak, bunu delilden saymak, onca insanın şahitliğini görmezden gelmek, iftira atmak, işini yaptırmak için araya adam sokmak, o adamlara itibar etmek, insanların arasındaki ilişkiyi onları hiç ilgilendirmeyen insanlara duyurmak, intihal yapmak, yapılan intihali hoş görmek, sadece bazı öğrencilere kopya çektiği için ceza vermek, kendi başına geldiğinde isyan etmek, senden farklı düşünüyor diye insanları düşman ilan etmek, başkasının acısıyla dalga geçmek, insanlara zındık demek, terörist demek, bir günde işinden düzeninden etmek ve daha birçoğu… Eğer küfretmek ve sevişmek ahlâksızlıksa bu saydıklarım çok daha ahlâksızlıktır. Ve ahlâksızlık olmasının yanında toplumsal huzur için tehlike arz etmektedir. İşte bu yüzden “herkesin ahlâkı kendine” deyip görmezden gelemeyeceğimiz ahlâksızlıklardır bunlar.

Sadece CK vakıasını anlatabilirdim. Zira CK vakıasında konuşacak ele alınacak çok mevzu var. Ama bunun sadece bir örnek olduğunu belirtmeden başlamanın haksızlık olacağını düşündüm.  Neler olup bittiğine dair eleştirel bir bakış açısı oluşturmak için diğer hoca vakıaları ile beraber okunması gerektiğini düşünüyorum. İsimler, gerekçeler değişiyor ama emeğin, ilmin aşağılanması değişmiyor. İnsanların düzenleri, hayatları değişirken sadece birer sayı olarak ele alınmaya devam ediyor.

 

CK’nı son dersi ya da ilk açık dersinin linki;

https://www.youtube.com/watch?v=3vW9Vv0M4mk

https://cemkeskin.wordpress.com/sonders/

Konuk Yazar

13 yorum

  • Elinize, dilinize sağlık. Burada gerçekleşenlerin acısını ve mide bulantısını ve nice ahlaksızlık karşında hissedilen duygularınızı paylaştığımı belirtmek için yazıyorum.

    Allah her türlü adaletsizlik ve ahlaksızlık karşısında güçlüye karşı hak bildiğini söyleyebilmek kudreti versin cümlemize.

  • Sorum şu Sayın Milano:
    Usulsüzce kaydettiğiniz ve daha sonra aynı şekilde insanlara dinletmeye devam ettiğiniz ses kaydında sizin hiç hareketiniz yok mu acaba?! Ben sizin hocanın şahsına “gerizekalı” ve benzeri pekçok hitaplarda bulunduğunuzu şahsen duydum. Onun ki kara da sizin ki ak mı?

  • 7. Vakıada orada olan ögrencilerdendim. Bahsi gecen hocadan cok ders aldim. Hocamıza haksızlık yapıldığını belirtmek istiyorum ben de. Başarılı ve bu kadar çok seveni olan hocanın nasıl harcandıgını gördüm. Sadece hocayı değil bizleri, tez ögrencilerini de “cezalandırdılar.”Ama bu neyin bedeli? Küfretmenin bagırmanın bedeli bu kadar agırsa, usülsüz ses kaydı almanın bedeli ne?

  • Merhaba. Yazıyı dikkatlice okursan hocanın sadece hayır dediği için okuldan atılmadığını belirtiyor ve mevzu göründüğü kadar basit değil. Senin bu düşündüklerini oradaki kalabalık öğrenci grubu ve yazıyı yazan düşünemiyor mu acaba? Hakaret suçtur demişsin peki gizlice ses kaydi almakta bir suç değil mi sence?

  • Son anlatılan ck vakasındaki öğrencilerden biri olarak benim birkaç sorum var.
    1. Yaşananlara rağmen, o öğrencilere yüklenmeyin onların kazanmaya çalışın, diyen hocamızın öğrencileri olarak soruyorum. Olayda adı geçen kızlar gerçekten mağdursa biz neyiz?
    2. Bahsi geçen hocamızın yerini dolduracak bir danışman hocamız olmadığı için bizim tezlerimiz, çalışmalarımız ve projelerimiz yarım kaldı. Kimse de durup demiyor ki bu öğrencilere ne olacak. Sizce bize ne olacak?
    3. Olayda adı geçen kızlar, hocamızın “hayır” dediği için değil, kendilerine hakaret ettiği için işine son verildiğini söylemişler. Siz hiç hakaret etmediniz mi, “gerizekalı” demediniz mi mesela?
    4. Mevzu siyasi bir tutumla alakalı değilse hocamız neden siyasi şahıslara/makamlara başvurularak teşhir edildi?
    5. Ortada bir taraf olmadığı halde, yaşananların karşı tarafı olduğunu iddia eden arkadaşlar size usulsüzce ses kaydı aldıklarını söylediler mi?
    6. Hatta önlerine çıkan hemen herkese bunu dinletip hakareti olmasa da “usulsüz ses kaydı”nı onlar meşrulaştırmadılar mı?
    7. TCK’nın 125.maddesini gayet iyi öğrenen bu arkadaşlar acaba sabredip 133.maddeye kadar okuyamamışlar mı?
    8. Bu maddenin “Kişilerin Arasındaki Konuşmanın Dinlenmesi ve Kayda Alınması” hakkında olduğunu ve 6aydan 3yıla kadar hapis ve çesitli para cezaları içerdiğini bilmeyen kaldı mı?

    Sabredip okuyanınız var ise teşekkür ederim. Tek taraflı düşünmek her zaman bir sorunla çıkagelir. Mevzu bir hoca ya da birkaç öğrenci değil, hepimiziz. Şu an ve her zaman.

  • Elinize, aklınıza sağlık. Son olay üzerinden yazılmış olsa da diğer vakıaların da belirtilmesiyle bu olayın ne ilk ne de son olmadığı gösterilmiş. Önemli olan noktanın bu olduğunu düşünüyorum. Haksızlık karşısında x y demeden durabilmek gerek. Sizin de belirttiğiniz gibi gerisi sayı olarak kalıyor akıllarda malesef.

  • Ck olayı hakkında okuldan biri şey demişti: “zaten bunun gibi (siyasi vb) durumlarda olayın başlangıç, gelişim sürecine bakmadan kendini haklı çıkarmaya çalışanlar, olayın içinden bi mevzuyu cımbızla çekip sürekli onun üzerinden argümanlarını haklı çıkarmaya çalışırlar”. Sayın milano’nun yazdığı yorum bu duruma iyi bir örnek.

    Yazar orada açıkça belirtmiş bakın haksızlığa maruz kalmak, mağdur olmak sadece bel altı mevzularda önemli değildir. İllegal yollardan gizlice ses kaydı almak (ki bu durum malum 4 kızın iyi niyetlerle o odaya girdiği argümanını rahatlıkla çürütür, hani madem suçsuzdunuz niye ses kaydı alma ihtiyacı hissediyorsunuz), içinden cımbızla bir lafı çekmek (ses kaydını açarak o odaya girdiklerini ve çıktıktan sonra da kayıtın devam ettiğini, kaydın son dakikasında kızlardan birinin hocaya gerizekalı dediğini, ses kaydı boyunca genel olarak sanki anlaşmışlar gibi sadece bi kızın konuştuğunu söylemezler), bi anket yapıp bazı temel konuları tartışmaya açtı diye birine kafir, zındık, dinsiz demek (bu anketi bilimsel olarak çürütmeye çalışmak yerine hakaret etmek daha kolay tabi) de birer ahlaksızlıktır. Yazar özellikle burada kızların yaptıklarından da öte farklı fikirlere tahammül edemeyenleri, bu farklı düşünen kişilerin başkaları tarafından zorla susturulmaya çalışılmalarını, özel hayatlarına müdahale edilmesini, olayların perde arkasına bakmayı vurgulamış.

    Ama tabi yine durum başka yerlere çekilmeye çalışılmış başta söylediğim gibi.

    Bu arada küfür küfür diyosunuz da merak ediyorum: malumumuz küfür ve kafir kelimeleri aynı kökenden gelmekte. İslamda “siktir git” demenin hükmü nedir tam olarak bilmiyorum ama birine kafir demek ciddi bi iddiadır. Eğer bir müslüman başka birine kafir derse ve o kişi kafir değilse, sarf ettiği söz kendi aleyhine döner. CKnın müslüman olduğuna, namaz kıldığına bu okulda birçok kişi şahit. Malum kişilerin de bu adama kafir, dinsiz dediğinine başkaları şahit. Bu durumda acaba bu taraflardan hangisi asli manasında küfretmiş ve dinen gayet riskli bir durumun içine girmiştir?

  • Bir okul ki bu vakıf okulu veya özel okul ise özellikle, bırakın yarı zamanlı hocalarına tam zamanlı hocalarına bile ömür boyu istihdam garantisi vermez. Sözleşme tek taraflı veya karşılıklı feshedilebilir. Sizin burda gösterdiğiniz iki örnek (ö.e & h.e) dışında yarı zamanlı olup ders vermeyi bırakan birçok hoca daha var, sayılar önemli değil diyorsunuz ama bilginiz dahilinde olsa o sayıyı daha da yükseltmek ve okulu olabildiğince kötülemek gibi çok güzel niyetleriniz var. Aynen devam, oyunlarınızın masallarınızın yanında ara sıra bu gerçek çirkin yüzünüzü de gösterin, teşekkürler.

    • Merhaba. Burada söz konusu olan yarı zamanli hocaların sözleşmelerinin feshedilme mevzusu değil. Nasıl feshedildigi. Bahsedilen iki isimde gördükleri muamelede rahatsız oldular ve bunu biz yakinen biliyoruz. Itiraz ettiğimiz noktada bu zaten. Eğer bir hoca ikinci dönem dersinin olduguna dair bilgi alıp ders saatinde sinafa gelip boş sınıfta saatlerce öğrenciler bekleyip tesadüfen dersinin o dönem programda olmadığını ögreniyorsa bu bu hakarettir. Bunu ifade etmek okulu kötülemek değil yanlış olanı belirtmektir. Asıl bu hakareti hoş görmeyi sağlayan ne bunu anlayamıyorum. Ayrıca yazan kişinin kimliği de yüzü de ortada yaptığı işlerle bel altından vurmakta yukarda yazıda bahsedilen ahlaksizliklara giriyor olmalı. Her ne kadar bu isim gerçek mi bilmesemde sayın Ömer Gülen.

    • Merhaba. Daha iyi diyalog kurmak adına Senin benim kim olduğumu bildiğin gibi ben de senin kim olduğunu bilmek isterdim. Bahar’ın yazdığı şeylere katılıyorum. Sadece şunu belirtmek istiyorum. Bu yazı okullu kötülemek mi oluyor? Daha doğrusu böyle bir yazı yazdığım için okulu kötülemeye yer aradığım fikri nasıl doğdu? Tanıyanlar bilirler böyle yazılar yazmaktan hoşlanmıyorum ama bir çok kişinin ortak düşüncesini birinin ifade etmesi gerektiği için yani vicdani görevden dolayı ben yazdım. Haksızlık etmemeye de çok çalıştım. Evet belli saygısızlıklara uğrayan başka hocalar da vardır, varmış. Ama ben bizzat şahit olmadığım bir vakıayı yazmayı doğru bulmadım. (ck konusunda da 4 kız aleyhinde bir şey demiyorum çünkü olayı onlardan dinleme fırsatım olmadı. Benim itiraz ettiğim nokta, mevzunun 4 öğrenci ve hocası arasından çıkıp ta araya başka makamlı isimlerin gitmiş olması ve birçok öğrencinin düşüncesinin hiçe sayılması, ) Okulu kötülemek amacı ile hareket etmedim kısacası, hatta bu okula en büyük öğrenci hizmetini O oyunlar masallar dediğin muhtemelen detayı ile iiilgilenmediğin Oça veriyor. Ben sadece şahit olduğum hoca vakıaları aktardım. Ve evet bu yapılanların ilme yakışmadığını düşünüyorum. Peki böyle düşünürken fikrimi beyan etmemin ve kendi adımla ifade etmemin nesi çirkinliik? Ki çirkinlikse de çirkinlik, bu da bana dahil. Ama asla sakladığım bir yüzüm değildi. Sizi gelip benimle tanışmaya ve çirkin yüzümle çay içmeye beklerim.

  • yazı, hakkı yerden kaldırma niyetiyle yazıldığı için sırtını sıvazlattırıyor konuk yazar. olay hakkında bu yazılanlar dışında bilgim olmadan yorum yapmak istedim. hocaya ve öğrencilerine yazık olmuş. hocanın yaptığı büyük hata. ipin ucu puştun elindeyken küfredip gafil avlanması gerçekten hata olmuş. akademisyen de olsa sözleşmeli personel olunca en ufak bir şeyde hatta en ufak bir şey dahi olmaksızın feshedilebilir. ses kaydının gizlice yapılması mahkemede delil olarak kullanılmıyor onun dışında her türlü kullanılır. hatta hakim bile dinleyip kanaat oluşturabilir. bu ülkede düzgün insan pek nadir yetişiyor. yetişenleri de yetişemeyenler harcamak istiyor, harcıyor. son dönemde daha göze batırılarak yapılıyor. devletin can havliyle azı dişiyle poz vermesi bazılarının gözünü kamaştırmış olmalı ki neredeyse hergün haber yapılıp birileri harcanıyor o dişle. birleri başka birilerine öfke kuşandırıyor durduk yere hassas karınlarını kurcalıyor onların. neye hassas olduysak ya onu koruyup kullandırmayalım ya da vazgeçelim o hassasiyetten. atatürkten, cumhuriyetten, laiklikten, inkılaplardan, devrimlerden, dinden, diyanetten, islamdan, şeriattan, günahtan, sevaptan, osmanlıdan, yalancı tarihten, devletçi tarihten, kemalist tarihten, diğer tarihten, ahlaktan, düzenden, ideolojiden, sosyalistlikten, ırklardan, halklardan, -istlerden, -izmlerden daha ne varsa sayılmadık vazgeçelim ortak noktada buluşalım hadi. parada buluşmaya itiraz edecek değilsiniz herhalde. sonuçta yukarda saydığım ne varsa sonunda bir ucu ama en temel olanı geliyor dayanmıyor mu paraya? dayanmasaydı birinden biri başarılı olurdu herhalde. biz bu hassasiyetleri yedikçe karnımız ağrıyacak ve sıçırtmaz sancıya düçar olacağız her seferinde. biz bu hassasiyetleri kaldırmadıkça dişler gösterilmeye sonuna kadar sıkılmaya devam edecek. hadi yemeyin bırakalım bu hassasiyetleri çünkü yeterince hassas değiliz.

  • CEM KESKİN’İ 23 YILDIR TANIYORUM, GERÇEKTEN ÇOK ZEKİ VE HERKESİN YARDIMINA KOŞAN BİR İNSANDIR, ÖMRÜM BOYUNCA HİÇ KÜFÜRLÜ KONUŞTUĞUNU DA DUYMADIM. ÇOK TARAFSIZ OLARAK YAZIYORUM Kİ, GERÇEKTEN ÇOK ZEKİ BİR İNSANDIR VE MUHTEMELEN KARŞI TARAF ONUN DEDİKLERİNİ TAM ANLAYAMADIĞI İÇİN YANLIŞ YORUMLAMIŞTIR. HİÇ BİR ZAMAN İNSAN HAKLARINA SAYGISIZLIK ETMEZ, BİLAKİS BİZİM HATAMIZ OLDUYSA DÜZELTİR, HİÇ BİR ZAMAN DA BİR SİYASİ GÖRÜŞÜ SAVUNAN KONUŞMALARINI GÖRMEDİM. YANİ ÖYLE NADİR BULUNAN İYİ BİR HOCANIN GÖREVİNE SON VERİLDİĞİNE İNANAMIYORUM. YURT DIŞINDA DA ÇOK GÖREV YAPTI, AMA O YURDUNDA ÇALIŞMAK İSTEDİ VE BU HAKSIZ MUAMELE KARŞISINDA KALDI. SONRA BEYİN GÖÇÜ OLDUĞUNDA ŞAŞIRIYORSUNUZ, GERÇEKTEN DEĞERLİ HOCALARIN DEĞERİNİ TAM ANLAYAMIYORSUNUZ. YAPILAN YANLIŞLIĞIN DÜZELTİLEREK GÖREVİNE GERİ DÖNMESİ İÇİN GEREĞİNİN YAPILMASINI İLGİLİ MAKAMLARDAN ARZ VE RİCA EDİYORUM.