REÇEL

Bir Armut Hikâyesi

Ben bir armuttum! Çocuğumu emzirmeye bir kadın evime geldi, habersiz.

 

 

Yazar: Meryem Selvacw17

“Siz kadınlara elini verirsen kolunu kaptırırsın.”

“Fazla ilgi kadını şımartır.”

“Kocansam bana itaat edeceksin!”

“Hep şikâyet, hep yorgunluk, hep bir istek, senin gözünü bir doyuramadım.”

“Kadın ol biraz, kadınlık görevlerini yap!”

“Cehennem siz kadınlarla dolu!”

Tam da Levent Yüksel’in Dedikodu şarkısı çalınmaya başlamışken kulaklarımda, sihirli cümle çıktı dudaklarının arasından: “Elma bekledim ARMUT çıktın!”

                                                                                   ***

“Haşeşot, karpuz, yaban, bal, kış, limon, deveci, Ankara, bardak” derdi teyzem küçükken bize armut soyarken. Karadeniz’de armudun çeşidi boldu. Eniştem, dayım ve babam için bir şehir ya da bir ülkenin güzelliği armudundan anlaşılırdı. Batum’a gittiklerinde armut ağaçlarını anlatırdı babamla dayım. Çiçeklerinin güzelliğini, meyvelerinin büyüklüğünü… Eniştem, “Anlat anlat neden almadinuz gelirken?” derdi sitemle gülerek. Hep birlikte Hacca gittiklerinde bile bir armut hikâyesi getirmişlerdi bize. Şeytan taşlarken kimse su bile bulamayınca, yan arabadan yesinler diye birileri onlara elma atmış, eniştem de “Armut yok mu armut?” diye seslenmiş Türkçe. Bir de bakmışlar kucağında kocaman bir armut!

Sonra ben de hatırladım bir armut çeşidi. Çocukken köyümüzde armut ağaçlarında gezinir toplardık. Bakmazdık hiç olmuş mu olmamış mı diye. Bulduğumuzu poşete atardık. “Ciğerli armut” derdi annem çok olmuş bu armutlara. “Yemezseniz hemen bozulur.” “Bu kadar çok toplanmaz.” Sonra hep ineğe, tavuklara yem olurdu bizim armutlar.

                                                                       ***

Ben bir elmaymışım. Güzel, bakımlı, zengin, kültürlü, güler yüzlü, iyi kalpli, temiz, enerjik, hamarat… Armut çıktım. Anlayışı kıt, görgüsüz, düşüncesiz, hep yorgun, alık, fesat, açgözlü bir Melahat…

                                                                       ***

ELMA: Kadın dediğin evde oturur, ne olursa olsun yemeğini yapar, çocuğuna bakar, kocasını güler yüzle karşılar, onunla hiçbir sıkıntısını paylaşmaz. “Zeki, çevik ve ahlâklı.”

ARMUT: “Stepford Kadınları”na hoş geldin o zaman!

Buyur, otur, izleyelim, canlı canlı.

Ve paaat! Armut evden çıktı.

                                      ***

Ben bir armuttum! Üstüne üstlük bir de meyvem vardı.

Ben bir armuttum! Meyvesi sufle bebek.

Ben bir armuttum! “Çocuğunu doğur öyle git o zaman.”

Ben bir armuttum! “Aaa sezeryan mı doğurdun? Doğuramadın mı? Biz fırt dedik doğdu.”

Ben bir armuttum! “Mama verme çocuğa, meme ver.”

Ben bir armuttum! Çocuğumu emzirmeye bir kadın evime geldi, habersiz.

Ben bir armuttum! Evli, okullu, çocuklu.

Ben bir armuttum! Rekorum yağmurlu havada on bir vesait!

Ben bir armuttum! Kanepede uyuyakaldım geceleri üstüm açık.

Ben bir armuttum! Mezuniyetime “O” gelmedi.

Ben bir armuttum! Fermantasyon bilgim olmadığından bir kavanoz reçeli berbat ettim!

Ben bir armuttum! Hastalandığında çocuğumu doktora götürdüm.

Ben bir armuttum! Çocuğum ağlıyor diye sen üzerime yürüdün.

Ben bir armuttum! Sarmayı sarmadım, tez yazdım.

Ben bir armudum! Armudun iyisi Rus’tu.

Ben bir armuttum! Koca bir yalana inandım:

“Hiçbir kadına sana baktığım gözle bakmadım”

Konuk Yazar

5 yorum