REÇEL

Başı Açık Akademisyen Olur Mu?

Ne zaman AKP’ye siyasal konularda bir eleştiri yöneltsem, ‘AKP iktidar olmasaydı sen oralarda olur muydun?’ sorusuna muhatap kalıyorum.

 

Konuk Yazar: Başörtülü Bir Dost

başş

Başörtülü bir akademisyenim. 28 şubat sürecinin ardından Ak Parti iktidarının mümkün kıldığı rahatlama ortamında öğrenci olarak kapısının önünden geçemediğim bir kurumda memuriyetteyim. Bulunduğum üniversitede bölüm başkanım tarafından mobinge maruz kalıyorum. Derdimi kimselere anlatamıyorum.

Çünkü; ne zaman Ak Parti’ye çeşitli siyasal konularda bir eleştiri yöneltsem, parti teşkilatına mensup arkadaşlardan “Ama iktidar olmasaydı sen oralarda olur muydun?” soru/eleştirisine muhatap olmak bir yana, bugün dahi başörtümden dolayı uğradığım herhangi bir ayrımcılığı ortaya koyduğumda AKP karşıtı kesimlerden “Mağdur edebiyatı yapıyorsunuz” yaftalarına maruz kalmaktayım/kalmaktayız. Başörtüsü serbestliği konusunda kendim gibi binlerce insan için Ak Parti iktidarının hakkını teslim etmeliyim. Evet, AKP olmasa bu kurumlarda olmazdım. Liyakat açısından sorunum olduğu için değil, sadece başımdaki örtü yüzünden…

Ama şu gerçeği de kabul etmeliyiz ki siyasallaş(tırıl)mış her kimlik gibi başörtülü kimliğinin de yükleri öyle birkaç yılda atılacak gibi değil. Aslında başörtüsü konusundaki ikircikliği ulu-orta gözler önüne serecek en yakın örnek seçim hükümetinde kabinede yer alan Ayşen Gürcan üzerine yapılan yorumlarda mevcut. Tüm partilerin birbirini kadın aday/vekil sayısı azlığı üzerinden eleştirdiği, siyasette kadın temsiliyetinin Türkiye tarihinde belki de en fazla önemsendiği bir dönemde bakan olan sayın Gürcan hiç de öyle alkışlarla karşılanmadı. Yıpratıcı yorumların başında ise başörtüsü takması geliyordu. Düşünün ki başörtüsünü makbul gören 13 yıllık bir iktidar ortamının sonunda anca bu kadar yol alabilmişiz…

Benim şahsi gibi gözüken ama gayet siyasi ve kamusal olan meseleme gelince… Kendisiyle öncesinde hiçbir tanışıklığımız olmamış, işe başladıktan sonra da aramızda hiçbir şahsi husumet doğuracak olay geçmemiş bölüm başkanım daha ilk günden beri beni birlikte bulunduğumuz ortamlarda dahi görmezden gelerek, üstlendiğim işleri gereksiz, değersiz ve eksik olarak lanse ederek açıkça mobing uyguladı. Aslında mobing konusunda uçsuz bucaksız örneklerin yer aldığı bir ülkede yaşadığımızın farkında olarak bu örneği de onların arasında sayabiliriz. Ama başta da belirttiğim üzere benim örneğimde mesele tüm öteki şartların üzerini çizen başörtüsü görünürlüğüne gelip dayanmaktadır. Gayet siyasal olan bu sorun siyaset arenasında tartışılıp çözüme yönelik bir eylem planı hazırlanabilecekken (başörtüsü nedeniyle ayrımcılık hukuken de tanınmalı mesela), bu defa 28 Şubat dönemindeki gibi salt başörtüsü karşıtlarına değil her kesimden insana mağduriyetlerimizi anlatmakta başörtülü kadınlar olarak sıkıntı çekmekteyiz. Bir taraf “İktidar sizsiniz, halen mi mağduruz diyorsunuz?” argümanıyla sıkıntılarımızın üstünü örtmekteyken, öte taraf “Şükredeceğiniz yerde bide hala Parti’ye eleştiri yöneltiyorsunuz” diyerek uğradığımız ayrımcılığa nasıl müstehak olduğumuzu açıklamaya çalışıyor.

Burada benim durduğum yer şudur; önce sokaklarda, kaldırımlardaydık, şimdi kurumların içindeyiz ve daha sofistike ayrımcılıklara maruz kalıyoruz. Yine de biz var olmaya devam edelim. Mücadele ancak böyle yürüyor çünkü. Dün sokakta olduğumuz gibi bugün de bulunduğumuz kurumlarda kendimiz gibi olabilirsek, sahip olmamız gereken hakları kazandıranlara da kazanmamamız için mücadele edenlere de Hakk nazarıyla bakabilirsek ne âlâ.

 


*Başlık hakkında not: Kabul ediyorum başlıktaki soru provokatif. Türkiye’de bu sorunun normal sorulma şekli “Başörtülü akademisyen olur mu?”dur. Başlık sadece bu ‘normalliği tersine çevirme sanatı’nı kullanarak yazılmıştır. Siz isterseniz başlığı “Başörtülü akademisyen olur mu?” şeklinde okuyabilirsiniz.

Konuk Yazar

5 yorum

anonim için bir cevap yazın İptal Et

  • Merhabalar,
    Böyle hikayeleri okudukça, duydukca öyle ofkeleniyorum ki. Nasıl yanınızda olduğumu hissettirmek adına yazıyorum sadece. Ben de başı açık bir kadın olarak ne zaman ak partiyi eleştiren bir şey söylesem, sen biliyor musun başörtülü kadınlar 28 Şubatta neler yaşadı, ak parti neler yaptı, siz neredeydiniz o zamanlae laflarını duymaktan usanıyorum ve cok üzülüyorum. 28 Şubatta 9 yaşındaydım kusura bakmayın mı desem artık bilmiyorum. Başörtüsü serbestliği için şunları yaptım diye mi anlatsam.. ne kadar çirkin ve yorucu bir konum. Her fikri, kişiyi bir bloğun temsilcisi olarak gormeyecegimiz günler olur umarım. Daha fazla ayrımcılık yasamamaniz dileğiyle. Çok içten sevgilerle.

  • Allha hepimize sabir ve gayret versin gercekten.
    Bana sanki hersey basortusunden ondan bundan ote, erkeklerin kadinlara mobing uygulamasi gibi geliyor.
    bir yandan size zaten yeterli hak ozgurluk verildi daha ne istiyorsunuz diyenler, diger yandan birilerinin torpiliyle bir yere geldiginizi vurgulayanlar. heleki halen daha kadinlar calissinmi ne yapsin diye sacmalayanlar.
    kisaca akademide kadin olmak helede basortulu kadin olmak ne yazikki buyuk sabir gerektiriyor.

  • cok yakin bir arkadasimin birebir ayni hikayesi var, bir an acaba o mu yazmis diye dusundum.

    universitede arkadaslarimin en cok korkuttuklari kisilerden cok iyilik gordum, tam tersi “muhafazakar” vs gibi bilenen kisilerden ilgisizlik, engelleme ile karsilastigim cok oldu.