REÇEL

Babamdan Aldığım Ders

Bu babalar günü de diğer tüm babalar günleri gibi içime dert oldu açıkçası. Babama hayranlık duyma dolayımıyla başlayan ilişkimiz, liseden sonra tam bir gerilim filmine dönüştü. Babama hayranlık duyduğum dönemde de geç oturulan yemekler, sert kapatılan klozet kapakları, ayağının topuğunu yere vurarak yürümek… Hep bir kavga gürültü nedeniydi. Çünkü babamın çok önemli işleri ve çok büyük dertleri vardı.

Konuk Yazar: Babasının Kızı
Görsel: Neon Genesis Evangelion

İki gündür “Babamla birlikte, sadece ikimiz istediğimiz için yaptığımız, kendimizi iyi hissettiğimiz, güzel bir anımız var mıydı?” diye düşünmekten aklım çıktı. Aklıma ne gelse, neyi saysam döksem illa ya onun zaten gideceği bir yere yanında gitmişim… Ya da sadece ikimiz değiliz, ailecek oradayız, zaten o aile toplanması da illa ki sonunda krizle bitmiş…

Bu babalar günü de, diğer tüm babalar günleri gibi içime dert oldu açıkçası… Babama hayranlık duyma dolayımıyla başlayan ilişkimiz, lise yıllarından sonra tam bir gerilim filmine dönüşmüştü. Babama hayranlık duyduğum dönemde de geç oturulan yemekler, sert kapatılan klozet kapakları, ayağının topuğunu yere vurarak yürümek… Bir şeyler hep bir kavga gürültü nedeniydi. Çünkü babamın çok önemli işleri ve çok büyük dertleri vardı. Onun işlerine ve dertlerine saygı duymamız gerekiyordu, o bizim için her şeyi yapıyordu çünkü. Eve ekmek getiriyordu.

Üniversiteyle birlikte değişen hayat tercihlerim beni evin dışına sürüklediğindeyse bütün büyü bozuldu. Babam da herkes gibi dertleri olan, işleri olan bir insandı. Bir süre, “Benim de işlerim önemli..” ile karşı durdum babama. Derin tartışmalar, akşam muhabbetleri, birlikte yapmaktan zevk aldığımız şeyin yaklaşık olarak bir söz düellosu olduğunu düşünmek bile şu an içimi acıtıyor.

Sonra evlendim, evlendikten ve kadınlığı en dibine kadar deneyimlemeye başladıktan sonra da bir baktım, “Annemin işleri de önemli”. Annem öyle kenarda, evin tüm işlerini yaparken, bizim hayatta kalmamız için onlarca şeyden fedakarlık edip, biz kendisine dair en ufak bir şeyi elinde bırakmamışken, onun da işleri, tercihleri önemli olabilirdi. Cidden, annem tüm bu resimde neredeydi? Neyi talep etmişti hayatı boyunca? Ne konuda bir şeyleri diretmişti, mücadele etmişti? Sadece vermişti, hiç almak istememişti. Ama onunla hep birebir yaşanmışlıklarımız vardı. Ne bileyim, onunla incik boncuk yapmayı severdik mesela. Bütün bir yaz boyunca takı yaptığımızı hatırlıyorum birlikte. Ya da beraber bir şeyler okurduk, Derya Baykal izlerdik mesela, hâlâ da izleriz.

Ama tekrar tekrar hafızamı yokluyorum, babamla bir tek kitapçıya gitmeyi severdik sanırım. Orada da ayrı ayrı rafları dolaşır, sevdiğimiz kitapları alır eve giderdik. Tek ortaklaşmamız, evde, evin bütçesiyle ilgili gerilim yaşayan anneme karşı “kitap alma” suçunu işlemek oluyormuş işte.

Buradan kendime ders çıkarmaya çalışıyorum. Çocuğumun, eşimin, aile içerisinde hissettiğim herkesin eşit derecede önemli olduğu, birebir ilişkisinin olduğu bir hayat hayal ediyorum. Çocuğumla, onun da sevdiği bir şeyleri, ben de severek yapmak istiyorum. Birbirimizin hayatlarına eşlikçi olmayalım, birbirimizin hayatlarını yeniden üretelim istiyorum. Babama bunun için teşekkür edebilirim sanırım. Bana hayatta verdiği en büyük ders bu olacak.

Konuk Yazar

4 yorum

  • Günümüzde idealleştirilmiş olan anne/baba profilleriyle ebeveynlerimizi yargılıyoruz ve ister istemez onlara karşı negatif duygular beslememize sebep oluyor bu. Normlar çok değişti ve zamanında onlar da ellerinden geleni yapan/ yeterince iyi anne babalardı. 20 yıl öncesine kıyasla bilgiye ulaşmamız çok kolaylaştı malumunuz. Onların bizim şu an edindiğimiz farkındalığı edinmemiş olmalarını ben artık normal karşılıyorum. Onun dışında yazının sonundaki temennilerinize kendi adıma ve sizin adınıza amin diyorum:)

  • yetimlerin hikayelerini okumanızı tavsiye ederim, sonrasında yıllar boyu sizin yanınızda olan bir babanız olduğu için şükredeceksiniz… ne demişti rasulallah; “Kendinizden aşağı olana bakın; sizden daha üstün olana bakmayın, çünkü bu (türlü hareket) Allah’ın size olan ni’metini tahkîr etmemeniz için daha muvafıktır” biz hep şükürsüzüz zaten, insan olarak hep nankörüz.. üstelik bir de babalar gününden sonraki güne böylesine bir yazıyla merhaba demek.. korkmayın hepimizin babasıyla sorunları var, fakat işte orada duruyor; bir adım uzağınızda! “baba” diye seslendiğinizde kafasını çevirip size “efendim kızım” diyebilecek bir babanız var.. babaların ihmalleri böylesine onlardan uzak bir blogdan onlara kusturulmak yerine dizinin dibine oturarak belki bir kaç gözyaşıyla içinizden geçenleri anlatmanız ilişkiniz açısından daha sağlıklı olacaktır. herkesin kırıklıkları var ve hiçkimsenin hayatı kolay değil. yalnız bunca babasız varken, başını okşayacak bir el yokken üstelik.. affedin sizinki mızmızlanmak gibi geldi bana. sevgiler

    • Niye daha kötü durumdakilere bakayım yahu? Daha iyisine, en iyisine, en çok çaba harcayanlara bakarım. İnsanın iç dünyasını anlatması da kusmak değildir, haddinizi bilin. Size nasıl geldiği, nasıl yaftaladığınız, nasıl hissettiğiniz tamamen sizin probleminiz, ağlayarak günlüğünüze yazsanız daha haddini bilen bir yaklaşım olurdu.