Konuk Yazar: İsimsiz
37 yaşındayım. Çok başarılı sürdürdüğümü düşündüğüm 32 yıllık bekarlık hayatıma hamile kalarak ve kocaya kaçarak veda ettim. 5 senedir bunu neden yaptığımı düşünsem de, cevabı hâlâ bilmiyorum. Ama şunu biliyorum; yine olsa asla yapmazdım. Hamile kalmayı değil, evlenme işini.
Evlendikten sonra feminist olanlardanım. Üzerime bir cam fanus kapatılmış gibi hissediyorum. Hayır, zaten hayatımın baskılarla dolu geçtiği yetmezmiş gibi; bir de koca baskısı soktum hayatıma. Aslında tam olarak baskı değil, yazarken bile üzeri kapalı baskıları yeniden hissedip, kalbim sıkıştığı için vazgeçip, yeniden “Evet, baskı…” diyorum.
İki çocuk doğurdum. İlki aşkımın meyvesi, ikincisi istemeden yaşanan gebelik. İkisini de, evet çok seviyorum (Bu cümleyi kurmazsam herkes tarafından kötü anne olacağım için kurmadan geçemedim). Memleketin nadide dar kafalı şehirlerinden birinde, bu dar kafaya özünde sahip, ama dilinde inkar eden bir kocayla ve iki çocukla yaşam mücadelesi veriyorum. Kafam her sabah ayrı bir dünyaya uyansa da, bedenim her gün bu zihniyete gece ve gündüz hizmet etmekte. Bazen yorgunluğumun zihnimin suçu olduğunu düşünüyorum. Bir zihin, bir dakika bile, yaşadığı hayatı kabullenip “Bir şey yapmalıyım.” düşüncesinden uzaklaşmaz mi yahu? Yok uzaklaşmıyor. Köyde annemin camlarını silerken de, kayınvalidemin evini temizlerken de, ve ya kocama karşı kutsal vazifemi yerine getirirken de uzaklaşmıyor. Beni haddinden fazla yoruyor. Bu aralar kendim için bir projeye dahil olmaya bu kısır döngünün dışına çıkmaya çalışıyorum. Benim çok önemli olan bu projeden eşim sadece telefonumu karıştırırken nispeten haberdar oluyor. Çünkü o muhteşem yorumları ile beni paçalarımdan tutup aşağıya çekmesini istemiyorum. Ama iki çocukla çok fazla hareket alanım yok ve yardım isteyebileceğim kimse de yok. Debelenip duruyorum.Bazen zihnime “Sen olmasaydın hayat çok kolay olabilirdi.” diye çemkiriyorum içimden. Bazen de “Sen olmasaydın hayatım muhteşem olabilirdi.” diye kocama çemkiriyorum dışımdan. Bir-iki kere bu yüzden bir-iki tokat falan da yedim. Abartmayın canım kocam o benim. Sonra ne mi yaptım?“E kızım sen de az çenemi tut, adamın damarına bastın.” diye kocamı haklı çıkardım. Doğrusu da bu uzatmayın.
Bunları neden mi yazıyorum? Boşvermişlikten. Teslim olmadım ama, içimden yaşamayı öğrendim. Farklı yanlarımı, susmayı öğrendim. Sivrilmiyorum artık. Üç senedir kadınlar beni güne dahi çağırmıyorlar. Ya deli olduğumu düşünüyorlar, ya da benden çok hazzetmediler. Şimdi çocuklarımı tamamen sisteme entegre, asla düşünmeyen, kolaylıkla iki yüzlü bir hayat yaşayabilecek, topluma karışabilecek bireyler olarak yetiştirmeye çalışıyorum. Mutlu olsun yavrucaklar. Benim yaşadıklarımı yaşamasınlar.
Çok yazarım, uzun yazarım ama, şu anda üşeniyorum. Siz de yol yakınken dönün. Kocalarınıza itaat edin. Olur da bu yazıyı yayınlarsanız da, isimsiz yayınlayın. Nasıl olsa buralarda zaten kadının adı yok.
Merhaba isimsiz, kelimesi kelimesine aynı yaşadıklarımız. Kara delik bu günden güne içine çeken, debelendikçe daha çok batılan. Umut hep var mı? Bilmiyorum benim önümde şu an için ışık yok
receldeki baska bir yazidan bir linke gidip su alintiyi gördum:
Our lives begin to end the day we become silent about the things that matter.
-Martin Luther King Jr.
(Yasamlarimiz önemli olan seyler hakkinda sessiz kaldigimiz gun bitmeye baslar.)
Dogrusu arastirmadim gercekten Martin Luther King mi demis ama sizin yazinizi hatirlatti gercek bir alinti olsa da olmasa da.
Sunu cok anlayamadigim icin bunu yaziyorum: yukarida “Siz de yol yakinken dönun itaat edin” derken kinaye mi yapmissiniz yoksa gercek hisleriniz bunlar mi?
Eger ikincisi ise sizin de hayatiniz bitmeye baslamis. Biliyorum cok yargili gelecek bu dedigim ve bir sey ifade etmeyecek belki size. Disaridan konusmasi da kolay diyeceksiniz. Ama asil takip edilmesi gereken o “birsey yapmailiyim” diyen ses bence.
Ben sizin dediginiz turde bir baski yasamadim. Ama annem kismen yasadi. Bilmiyorum o icinden bir sey yapmaliyim seslerini duydu mu, daha cok kredi kartini taksit yaptirmaya gerek duymadan harcamak gibi ayrilacaliklardan belki diger baski diye hissettigi seyleri göz ardi etti.
Ama bizde de disaridan modern gozukup aslinda zihnen tamamen geri caglarda kalmis bir erkek figuru yani babam vardi. O da sizin kocaniz gibi annemin her projesine ya da kendini gelistirmek icin yapmak istedigi seylere bir kulp bulup elestirip vazgecirirdi. Annem de cok mucadele vermedi aslinda kendisi icin dogrusu. Dedigim gibi belki hayatinin diger kisimlarindaki konfordan. Sorsan cocuklari icin der, ama bu cocuklara da zarar veriyor. Hele kiz cocuguysan, istemsiz bir sekilde annen direk rol modelin oluyor, hele de en cok onunla zaman geciriyorsan. Onun ezik davranislarini ya da dengesiz cikislarini istemsizce sen de özumsuyorsun, yani bir sorunla bas etmegi ilk ondan ögreniyorsun, bu durumda edememeyi. Tabi daha sonra okudugun, izledigin seyler de sekillendiriyor seni, iyi ki sekillendiriyor.
Annemi uyandiran babamin onu aldatmasi oldu. Baya travmatik olsa da göz acici bir sey oldu onun icin, su an bosanma asamasindalar babam zorluk cikarsa da. Umarim her sey hallolur.
Ama bunu yapmak icin 30 sene beklemeseydi keske. Sorsan yine cocuklarim diyecek de. Cocuklar bir sekilde okuyorlar cevrelerinde iyi rol moldeller varsa ya da yapmak istedikleri, basarmak istedikleri bir sey.
Neden korkuyorsaniz, cekiniyorsaniz umarim ondan cekinmeme, korkmama cesaretini bulursunuz bir sekilde. Travmatik bir aldatma sonucu degil de kendi icinizden gelen bir gucle. Belki bu itaat etme durumuyla gercekci davrandiginizi dusunuyor olabilirsiniz. Ben dedigim gibi belki dusuncesizce konusuyorum, sizin su an bulundugunuz konumu bilmeden, ama ben tembellik olarak niteliyorum. Romantiklik ya da gercek disilik oldugunu dusunmuyorum ben icinden gelen sesi dinlemenin. Belki onu dinleyerek bosa harcasan da hayatini, itaat ederek harcamaktan daha iyidir her zaman.
Soz kimin ben de bilmiyorum ama bayildim. Keske dedigim gibi vazgecebiksem varolma mucadelemden. Belki hayatim cidden daha kolay olurdu. Ama zaten karakterime ters. Irarka duse kalka mucdeleye devam yani. Annenizadina hem uzuldum hem sevindim. Cocugunuz var mi bilmiyorum ama nnenizin sizin icin lfini yabana atmayin. 30 yasiniza geldiginizde evet belki keske bosasaydin anne diyrsunyz ama 5 yasindaysaniz bu sizin icin buyuk bir travma olabilir. Cunku bende cocuklarim icin cok kez durmaya devam ediyorum.
Nasıl güzel bir yazı olmuş anlatamam şu an şu yazıyı okuduğumda eksik demiyimde beni tamamlayan bana beni anlatan asla vazgemeden yoluma ve içimdeki bir şeyler yapmalıyım sorusunun cevabını ve yapmam gerekenin doğru olduğunu ve bu yolda mücadele ve zorluklara rağmen yolumun bu güzel yazınızla ve anlatımınızla yüreğimi taçlandırdığın için çok teşekkürler. Çünkü yıllar sonra 2 evladımında bana bunları söylemesini keşke demek istemediğim için herşeyi göze aldım 42 yaşındayım ve inanılmaz mutluyum..üniversite okuyorum hayatımda ilk defa kendimin ne istediğine ve ne olmasına benim karar vermem gerekeceği bir hayatın içindeyim ve buda benim mutlu ve doğru yolda olduğumu gösteriyor..
Allah beni ve ümmet-i Muhammed’i senin gibi kadınlardan ve feminizmden korusun. Âmin.
Orhan bekleme yapma git Allah’a dua et
Rabbim, senden ve senin zihniyetinden bizleri korusun inşaallah, Amin
Burada ne işiniz var gerçekten anlamadım. Hatta yazarı insan yerine koyup yazdıklarını okumanıza. Şuradan bari GİDİN…
Tamu ya git.
isimsiz lutfen ,yalvaririm beni de bul
bende aynı şekilde yaşadım ve şuan o koca denen embesilden kurtuldum.kuş gibi özgürüm.bende itaattense özgürlüğü dene.ve orhan nolur git artık
Orhan. Idolumsun
Sonu kabullenmislikle bitiyor ama bir projeden de bahsedilmis. Projenin mucadeleyle bi ilgisi var mi merak ettim.
Zaten kadinlar neden evlenmek ister bu kadar anlamıyorum. Mevcut sartlarda evlilik erkegin konforunu arttirirken kadinin yükünü artırıyor. Ustelik erkek cinsi pek cok acidan evlilige kadından daha muhtac. Bu acik realiteye ragmen kadinlar daha hevesli evlenince akillari baslarina geliyor. Basim goge erecek saniyorlar. Kendi evim yuvam olsun cocugum olsun…. eee? Her sey teoride. Hak ve sorumluluklar konusundaki denge ve adalet acisindan evliliklerde yasanan uygulanan sey ne dinle uyusuyor ne hukukla. Oysa dinde de hukukta da hak ve sorumluluk dengeli olmalıdır. Evlenince erkegin sorumlulugu artiyor evet lakin getirisi goturusunden cok. Kadinda ise tersi. Götürusu getirisinden cok.
Hepimizin içinde birşeyler yapma, başarma, üretme isteği var… Ama sanırım burada yanlış bir bağlantı kurulmuş. Bu istekler eş tarafından eleştirilip, aşağıya çekilmeye çalışıldıkça cazip hale gelmiş ve yapılmaya daha da güdülenmiş.. Oysa belki de daha özgür bir ortam olsaydı, ne yapmak istediğine dair daha gerçekçi ve ayakları yere basan sonuçlar var olabilirdi.. Evlilik kadının başını göğeerdirmiyor, doğru.. Sorumlulukları da çok ve ağır.. Peki ya bekarlık ? Bekarlık sultanlık mı ? Bekarlığın, müslüman bir kadın için en az evlilik kadar zor tarafları yok mu ? Ya da ayrılmış bir eş olmanın, psikolojik ve sosyolojik açıdan en az evlilikte sabrettiğiniz kadar zorlukları yok mu ? Bu bir öğrenilmiş çaresizlik davranışı değil… Ağır hak ihlalleri olmadığı takdirde ( ki müslüman kadın ve erkeğin hakları ve sorumlulukları açık ve net bellidir) bu teslimiyettir .. Hayat imtihanlarla dolu, bu bugün eş olur, yarın mal mülk olur, ahirde evlat olur… Bunlarla imtihan olacağımız Rabbimiz tarafından bize açıkça bildiriliyor. Bu imtihanı istemem ! Dersiniz, yarın bir başka imtihan çıkar karşınıza, olaki gelen gideni aratmasın… Hakkımız hukukumuz belli, ama bir de sabredenlere müjdeler var, biraz da buradan bakalım.. Siz evlatlarınızı mutlu olsunlar topluma karışsınlar, isterse ikiyüzlü olsunlar diye yetiştirmek yerine, değerlerinden taviz vermeyen, bilen, yaşayan, öğreten, sapasağlam şahsiyetler olarak yetiştirseniz, hem kendi ebedi dünyanıza, hem evlatlarınızın ebedi hayatına yatırım yaparsınız.. Dünya, yalnızca burayı düşünecek kadar uzun değil… Sevgiler
Şu çelişkilerle hayatı ağlanmış birey için değil çocukları içim kahroluyorum. Sizin kafa katışıklığınızın bedelini onlar ödememeli, ağlayın dirilin onlar nefesinizin rengini bile koklar çünkü. Dünyaya getirmişseniz onlar için olmalı her şey
Hiç bir zaman geç değil, hayal ettiğimiz kendimize güvendiğimiz kadar varız. Kabul, değişim fikri ve yeni bir sistem kurmak kaygilandiriyor fakat kar zarar yapınca ya da artık ruh ölümünü getirecekse bı yerden başlamak gerekiyor. Bunun için medeni durumun değişmesine de gerek yok; bugun reçel blog’da yazarsın, ertesi gün kendi blogunda takma adınla, ertesi yıl yazdıklarını bir yayın evine gönderirsin, hem hafifler hem yeni bir kapı açarsın. Benimki tabiki bir örnek, insan kadar seçenek ve yol var. Her şeyi bağıra bağıra yapmaya gerek yok, en iyi ve ulaşılabilir yol senin için nasıl olacaksa.. Gaia Dergi’deki gerçekçi olmayan beklentiler ve sembolik yas bir ilişkiyi bitirmek yazılarını okumanı öneririm