Yazar: Huri
Birini kendinden çok sevmeye inanıyorum
Melek Aslanbenzer
Züğürt Ağa’yı biliriz; atı, avratı, silahı olan bir ağa işte. Atı soylu; cebinde gümüş sigara tabakası, çakmağı; elinde tesbihi…
Birini kendinden çok sevmeye inanıyorum
Melek Aslanbenzer
...Ona görünmez olmasını ve evin duvarları dışında var olmamasını söyleyen, çocuk bedenini dahi cinsellik ve namus üzerinden damgalayanları görüyorum. Her yaptıklarıyla, her söyledikleriyle biraz daha derine gömüyorlar...
Çünkü anneler kutsaldır, özellikle çocukları... Dünyaya getirdiği çocuğa iyi davranmayan, evlatlarını adil sevmeyen, onları Allah’ın emaneti olarak görmeyen anneler niye kutsal olsun ki?
Evdeki melek yani kadın. Kocasının gömleğinin ütüsünden, evin temizliğinden, yemeklerden ve hepsinin belli bir kalitede olmasından sorumlu olan kişi. Ev onun hem hakimiyet alanıdır hem de hapsolduğu yerdir.
ya görsele seçilen sahne çok güzel, çok tatlı, bakıp bakıp sırıtıyorum; sonra da hayatın gerçeklerine geri dönüyorum :((
gerçekler değil mi? Çünkü hayat bu resimdeki çok güzel, tatlı sahnede donup kalmıyor. Hep bir şeylerin kavgasını vermek zorunda kalıyoruz. İnancımızla, aşkımız, fikirlerimizle deneyimlerimiz karşı karşıya geliyor bazen, onlarla kavga ediyoruz, kendimizle kavga ediyoruz, insanlarla kavga ediyoruz. Ama yine de bir şeylere inanmaya devam ediyoruz. Dürüst olmak gerekirse hayatın gerçekleri noktasında ben Kiraz’a da, Züğürt Ağa’nın karısına da inanıyorum. (ekstra bir ayrıntı olarak,dikkat edersen Züğürt Ağa evdeki eşyaları satarken, karısının bilezikleri kolunda beşi bir yerdesi de boynundadır.) Hayatın gerçekliklerine dair hiç bir şey görmeden, deneyimlemeden yazmadım bu yazıyı. Ama bir yandan da yukarıda alıntı yaptığım şairin o sözüne de inanmak istiyorum, tüm gerçeklere rağmen. Selamlar. :)
özellikle köyde sesi çıkmayan köylülerin, şehre geldiğinde yaşadığı değişim de muhteşem anlatılmıştı.