REÇEL

Orlando Katliamı

IŞİD’le aramızdaki bu dehşet verici benzerliği görmeden ne kendimize, ne etrafımıza, ne de insanlığa bir yararımız olabilir

Yazar: rumeysa ç.

 

A pedestrian walks across a rainbow pedestrian crossing painted on Sydney's Oxford street, the city's main gay district April 4, 2013. REUTERS/David Gray

Yakın bir akrabamla biraz önce yaşadığımız diyalogu aktarıyorum:

Y.A.: Ne günlere kaldık, Amerika’da Afgan biri eşcinselleri öldürmüş. 50 kişi ölmüş diyorlar.

Ben: (İçimde bu duruma üzüldüğüne dair bir umutla) Ya evet…

Y.A.: Ne güzel pislikleri temizlemiş diyeceğim, ama Allah günah yazar mı ki?

Ben: (O son umudu da yitirmiş olarak, kafamı göstermeden sallayıp) Allah’ın yarattığı canı Allah’tan başka kim alabilir?

 

Olayları duyduğumdan beri Facebook iletimi değiştirmeye çalışıyorum. 50 kişinin öldürülmesine neden olan şeyi nasıl “lanetlerim” (bu lanetleme de nasıl bir kelimedir, hayatta bu kadar sinirlendiğim bir kelime daha olmayabilir) diye düşünürken 40 takla atmak durumunda kalıyorum hala. Sonra da kaleme sarılıyorum, belki bir şekilde kendimi anlatırım derdiyle.

 

Yakın akrabamla yaşadığımız diyalogu da tam bu yüzden yazdım aslında. Akrabam, o insanlardan nefret etmesi gerektiğini düşünüyor. Nefret etmesi gereken insanların da dünya üzerinde yaşamlarına devam etmelerini istememesi gerekiyor. Ama bir yandan da Allah’ın yarattığı olduğunu biliyor, o zaman o yaratılanın canını alanın suçlu olduğunu da bilmiş oluyor. Ve koskoca bir çelişkiyle karşı karşıya kalıyor ama biraz sonra hayatına normal bir şekilde devam ediyor.

 

O en başta akrabamın insanların ölmesini istemesine neden olan büyük nefreti içimize yerleştiren her neyse, ki ben onun Müslümanlık olmadığını en içeriden bir yerden biliyorum ve bunu kanıtlamaya falan ihtiyaç duymuyorum, ondan bir an önce uzaklaşmamız gerekiyor. (Eşcinsellerin günahkar olduklarını da söylemiyorum ama) eğer bir insanın günahkar olduğuna inanıyorsan bile o insandan sırf günahkar olduğunu düşündüğün için nefret etmek ve ölmesini istemek ve hatta öldürmek dünyadaki en büyük suç kabul edilmeli. Daha da önemlisi, tüm bu tablo bize hemen IŞİD’i hatırlatıyor; içinde olduğumuz bir hikayede birden bu imgenin belirmesi garip değil mi? Kısacası, daha önce bize gelen yazılardan birinin de söylediği gibi IŞİD’le aramızdaki bu dehşet verici benzerliği görmeden ne kendimize, ne etrafımıza, ne de insanlığa bir yararımız olabilir; Allah’a dua etmeye, kulluk etmeye yüzümüz olabilir.

 

Allah bu Ramazan günlerinde içimizdeki nefretten de arınmamızı nasip etsin…

rumeysa |REÇEL

3 yorum

Suzi için bir cevap yazın İptal Et