
Bu yazı sorgusuz sualsiz el emeği göz nuru mesleğinden alınan, çarşıda pazarda onuruyla ekmek parası kazanmaya çalışan tüm KHKlılara ithaf edilmiştir.

Bu yazı sorgusuz sualsiz el emeği göz nuru mesleğinden alınan, çarşıda pazarda onuruyla ekmek parası kazanmaya çalışan tüm KHKlılara ithaf edilmiştir.
Genç bir kadın, tamamen doğasına, yaradılışına uygun bir şekilde regl oluyor ve bununla ilgili bir ihtiyacını temin ediyor. Ne ayıp! O yaşlarda biri size bunun utanılacak, saklanması gereken bir şey olduğunu söylerse...
İnsan kendini tanıdıkça farkına varıyor, bazen gerçekten insanlar saydıklarımız kadarlar, o kadar kötü, o kadar duyarsız, o kadar ağzından çıkanı kulağı duymayan, bazen de sadece tüm bunlara “alınan,” “takılan” bizleriz...
Demek ki bu evdeyim duygusu romantize edildiği halinden çok daha sinsiydi. Aşina olduğumuz, içine doğduğumuz, büyürken tuğla tuğla başkaları tarafından bizim etrafımıza örülen bu duvarların harcı her zaman güven, sevgi...
Ağzınıza sağlık. İroniktir ki bu yazıyı paylaşmaya bile korkar olduk .
Haksızlığa uğramış kişiler pekala olabilir ve devlet bu konuda adım atarak bu haksızlıkların giderilmesi için azami gayret göstermelidir. Fakat herkesin de suçsuz olduğunu söylemek darbe gecesi yaşadığımız vahşeti ve dehşeti görmezden gelmektir. Hatırlamak gerekirse 15 Temmuz akşamı Fethullahçı Terör Örgütü’ne bağlı bir grup asker hükümeti devirmek ve devleti ele geçirmek için kanlı bir darbe girişiminde bulunmuştur.
Peki öğretmenlerin, kamu görevlilerinin darbeyle ne alakası var? Bu insanlar niçin bir KHK ile işlerinden atılmışlardır? Sonuçta okula giden ders anlatan kişilerden bahsediyoruz. Bu geçerli bir sorudur ve cevaplanmalıdır. Darbe gecesi darbenin kontrol merkezi Akıncılar Üssü’ndeki tek sivil Adil Öksüz bir ilahiyat profesörüydü. Üniversitede bir hoca! Bu kişi öğrencileri tarafından sevilen, saygı duyulan bir hocaydı fakat darbenin kontrol merkezinde ne işi vardı bir sivil olarak? Sadece bu örnek bile karşı karşıya kaldığımız Fethullahçı Terör Örgütü’nün ne kadar girift ve anlaşılması güç bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Bir kişinin mesleği terör örgütü üyesi olup olmadığı için geçerli bir veri değildir. Bir üniversite hocası örgütün imamı çıkabiliyor.
249 vatandaşın şehit edildiği, F16’ların alçaktan uçup şehre ve insanlara bombalar yağdırdığı, meclisimizin bombalandığı ve 2000’den fazla kişinin gazi olduğu bir darbe girişimi karşısında devlet ne yapmalıdır? Elbette ki terör örgütüyle sonuna kadar mücadele etmelidir. Hem Cumhurbaşkanı hem de diğer devlet yetkilileri sıklıkla bu sürecin hukuk çerçevesinde yürütülmesi gerektiğini ifade etmektedirler.
“Senelerce emek verdikleri işlerinden atıldılar” demişsiniz. Pek çoğunun emekleri (!) sınav sorularını çalmak, diğer örgüt üyelerini kadrolara yerleştirmek şeklinde olduğunu bugün net bir şekilde görüyoruz.
yorumunuzu okuduktan sonra yazıya tekrar baktım baktım, ama khk ile işten atılan herkesin suçsuz olduğu iddiasını/imasını bir türlü bulamadım. bir daha bakayım en iyisi.
ama benim pek anlam veremediğim bir durum var, sizin görüşünüzü sormak isterim: bu khk ile işten çıkarılan kişiler sınav sorusu çalmak, örgüte kadro yetiştirmek veya benzeri herhangi bir yasadışı iş yapmaları, veya örgüte üye olmaları sebebi ile işten çıkarıldılarsa bu insanları neden yargılamadan salıveriyoruz? yasadışı örgüte üyelik ciddi bir suçtur, yargılanıp ceza almaları gerekmez mi? ifadeleri bile alınmıyor, halbuki belki bazıları pişmanlıktan faydalanmak için örgütün herşeyini anlatacak, kriptolardan bu kadar korkmaya gerek kalmayacak. işyerinde soruşturma açılmadan, haklarında dava olmadan işten çıkarıldıklarında eğer suçlularsa suçları cezasız kalıyor, eğer suçsuzlarsa hem suçsuzluklarını ispat hakkından mahrum kalıyorlar hem de haksız yere birsürü eziyete maruz kalıyorlar sanki. neden dava açılmıyor bu insanlarla ilgili?
diğer yandan yargılanıp beraat edenler de var ama işlerine geri dönemiyor, sosyal güvenlik veritabanındaki khk kaydı nedeniyle başka iş de bulamıyorlar. neden işlerine dönemiyorlar? hala suç şüphesi mevcutsa savcılar yeterince çalışmamış araştırmamış, mahkemeler düzgün yargılama yapamıyor mu diyeceğiz? eğer mahkeme kararına güvenemeyeceksek darbeci askerleri neden yargılıyoruz, khk ile karar çıksın asalım hemen. khk ile insanlar telafisi olmayacak muameleye maruz bırakılabiliyorsa gayet rahat idam kararı da alınabilir zira karşı çıkacak bir kurum yok, anayasa mahkemesi khk’ları ve ohal yasalarını denetleyemeyeceğini belirtti. halkın karşı çıkacağını da sanmıyorum. neden hemen asmıyoruz darbeci askerleri? veya askerleri cezasını vermeden önce yargılıyorsak işten çıkarılanları neden yargılamadan cezalandırıyoruz?
‘örgütün kripto üyeleri sebebiyle tedbir olarak yapılıyor bunlar, kimin örgüt üyesi olduğunu anlamak mümkün değil’ diyebilirsiniz. ama o zaman kimin örgüt üyesi olmadığını da anlayamıyoruz. tek bir masum insanın bile haksız yere eziyet görmesi sizin, benim, seyirci kalan herkesin, hele hele ‘devlet’ gibi tamamiyle bu dünyanın mamülü bir kurumu korumak adına bu yapılanları savunanların ahiretini yakmaz mı?
bu soruları size yöneltmek istedim, çünkü yorumunuzu okuyunca “yapılması gerekenin yapıldığı” kanaatinde olduğunuz hissine kapıldım. ben de yapılması gerekenin yapıldığına ikna olmak istiyorum, belki benim de vicdanımı rahatlatacak bir bakış açısı sunarsınız diye umuyorum. çünkü şu anki duruma bakınca vicdanım hiç rahat değil ve ben de yazıyı yazan arkadaş gibi “ben bu yapılanlardan beriyim” diye ilan etme ihtiyacı hissediyorum.
Bu yazı için teşekkür ediyorum..