REÇEL

Kendi Hikayelerini Anlatan Kadınlar: Zarqa Nawaz

Çünkü bir şeyleri değiştirmemiz mümkün. Ve bu değişim için kendi hikayelerimizi kendimiz anlatmamız gerekiyor.

Konuk Yazar: Cemrebahar

Son zamanlarda hayatımı etkileyen en tuhaf şeylerden biri artık televizyon izleyememem oldu sanırım. İzlediğim her sahneye eleştirel bakıp keyif alamaz ve bu cinsiyetçi, ırkçı ve materyalist dünyada kendi yerimi bulamaz oldukça çok sevdiğim birkaç işi daha da özlemeye başladım. Öyle ki, Müslüman kadınlar Türk medyasında “orta yaşlı proleterya kadını” ya da “mahallenin mutaassıp sessiz sakin kızı olarak karşımıza çıkarken Batı medyasında —çoğunlukla filmde Batılı bir kahraman tarafından kurtarılan—  ezilmiş/baskılanmış ya da özgürleşme yolunda kendine yabancılaşan mutsuz kadınlar olarak tipleniyorlar. Çoğunlukla kendimi özdeşleştiremediğim yüzeysel kadın tiplemelerinin sebebinin bu karakterlerin kadınlar tarafından yazılmamış olmasına bağladığım için kendi hikayelerini anlatan kadınları sizlerle paylaşmak istedim.

İngilizce öğrenmek adına çıktığım yabancı dizi izleme yolculuğumda finalinden altı yıl sonra tanıştığım Little Mosque on the Prairie özellikle kadın karakterleri ve Müslüman toplulukları –diğerlerinden– farklı bir şekilde işleyişiyle kısa sürede çok severek bitirdiğim dizilerden biri olmuştu.

Dizi, hayali Mercy şehrinde yaşayan küçük bir Müslüman topluluğun yaşamını ve Hristiyan komşuları ile ilişkilerini ele alıyor ve birçok sosyal konuya komedi üzerinden yaklaşıyor. Yeni kurulan camiye, genç ve ilerici bir imamın gelmesiyle başlayan dizi, karakterlerin eğlenceli dinamikleriyle ilerliyor. Dizinin en sevdiğim özelliklerinden biri, başta da bahsettiğim kadın karakterler… Çünkü dizide çok güçlü –hem Müslüman hem de Hristiyan– kadın karakterler çiziliyor. Mercy şehrinin başkanlığını Ann adında kadın bir karakter yaparken, yardımcılığında ise Sarah adında Müslüman bir kadın karakter yer alıyor. Dizinin önemli diğer iki kadını ise tesettürlü bir kafe işletmecisi olan Fatima ve tesettürlü bir doktor olan Rayyan…

Ekonomik olarak aktif olan karakterler aynı zamanda cami ve Müslüman topluluğu ilgilendiren kararları almada da önemli rol oynuyorlar. Özellikle ana şüphecimiz olan Rayyan feminist bir bakış açısıyla çoğu yerde kendi fikirlerini ifade ediyor ve toplulukta kabul görmeyi başarıyor. Yine, tutucu bir karakter olan Baber’ın, kızı Layla ise babasına rağmen kendi kararlarını verebilen bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Elbette ben ve feminist kalbim oldukça şaşkın ve mutlu olduğu için dizinin yazarını araştırdım ve bu kişinin yine Müslüman bir kadın olan Zarqa Nawaz olduğunu öğrendim.

İngiltere’de doğup, Kanada’da büyüyen Zarqa Nawaz, Regina/Kanada’da yaşarken, oradaki Müslüman topluluğu incelemiş ve dizi için bu şehirde edindiği tecrübelerden ilham almış. “Batı’daki Müslümanları anlatan ilk sit–com” olarak kabul edilen Little Mosque on the Prairie, 2007’de CBC kanalında yayınlanmaya başlanmış ve altı sezonu ile altmıştan fazla ülkede yayınlanmış.

Nawaz’ın sinema macerası ise tıp okulundan reddedilip kısa komediler çekmeye başlamasıyla başlamış. İlk işlerinin adları şu şekilde: BBQ MUSLIMS, Death Threat, Random Check ve Fred’s Burqa… 2005 yılında yeteneği ile “National Film Board of Canada [Kanada Ulusal Filim Kurulu]” tarafından keşfedilip destek almasıyla ise çok konuşulan belgeseli “Me and the Mosque [Cami ve Ben]” ortaya çıkmış.

Müslüman kadınların patriyarka ile mücadelesini ele alan bu belgesel de, benim izlediğim dizi olan Little Mosque on the Prairie‘ye de ilham olmuş aslında. Şimdilerde ise kitabı “Laughing All the Way to the Mosque [Camiye Giden Yolda Gülümsemek]” ile anılan Zarqa Nawaz, bu kitapta Kanada’da Müslüman bir kadın olarak büyümeyi komik bir dille anlatıyor. Dövülmediğini, taşlanmadığını ve hatta dünyadaki en sıkıcı Müslümanlardan biri olabileceğini belirten yazar, kitabındaki Müslüman yaz kampı anıları ile güldürme garantisi de veriyor. Kendisi birçok ödüle sahip ve toplum önünde sık sık komedi, toplumsal cinsiyet ve inanç, çokkültürlülük gibi alanlarda konuşmalar yapıyor.

Kendi hikayesini anlatan bir kadın olarak Zarqa Nawaz’dan bahsetmek istememin birkaç nedeni daha var tabii ki. Beni sıkıcı hayatımdan ve medyanın klişeliği üzerine girmek üzere olduğum depresyondan kurtarması bir yana kendisi değişime sebep olan biri. Öyle ki, Statistic Canada verilerine göre dizinin yayında olduğu tarihlerde özellikle Müslümanlara karşı nefret suçlarında ciddi derecede düşüş görülmüş. Nawaz, şu an dizide yayınlanacak olsa değiştirmeyi düşündüğü kısımlar olduğunu da belirtiyor bir röpotajında. Sanırım kendisinin bana öğrettiği şeylerden biri de yaptığımız işler hiçbir zaman mükemmel olmasa bile denememiz gerektiği… Yazmamız, konuşmamız, okumamız, tartışmamız ve filmler çekmemiz gerektiği. Çünkü bir şeyleri değiştirmemiz mümkün. Ve bu değişim için kendi hikayelerimizi kendimiz anlatmamız gerekiyor. Bu yüzden teşekkürler Zarqa, teşekkürler Reçel ve teşekkürler sayın okuyucu.

Konuk Yazar

2 yorum

Busra için bir cevap yazın İptal Et

  • Kendi hikayelerimizi anlatarak ve kendimiz gibi yasayarak bir seyleri degistirebilecegimize ben de inaniyorum. Diziyi izlemeye basladim ve cok sevdim. Tanittiginiz icin cok tesekkurler…

  • Asıl biz teşekkür ederiz, aslında keşke bu yapım devam etmiş olsa. Ve elimizden ne çıkarsa çıksın, fikri olarak bizi yansıtmalıymış demek.