Konuk Yazar: Fatma Betül Ö.
Bundan aylar önce arkadaşımın kitaplığında bir “kadın ilmihali” ile karşılaştım. Sahaftan 5 liraya almıştı; O dönemde merak ettiği bir konuya bakmak için. Haklı tabi ki neticede ilmihaller Müslümanların İslami yaşayışa dair bilgi alabilmeleri için yazılmış kitaplar. Ayet ve hadis temel alınarak yazıldıkları için, yani öyle olduğuna inanıldığı için, yapılan davranışlar burada geçen bilgiler üzerinden değerlendirilir, meşrulaştırılır, kabul edilir ya da reddedilir. Arkadaşın satın aldığı bu ilmihali şöyle bir inceledim. Ne hikmetse benim elime aldığım bütün ilmihallerde şöyle bir durum söz konusu; İslam’ın şartları söz konusu olduğunda hükümler kadın ve erkek için oldukça benzer. Ama iş içtimai hayat olunca müthiş bir farklılık başlıyor.
Bu farklılık genel olarak erkeğin üstünlüğü kadının acizliği üzerinden yürütülüyor. Kadını, söz konusu olan birçok kötü durumun sebebi olarak görüyor ve kötülükleri önleyebilecek kurtarıcı nihayetinde erkek oluyor. Arkadaşın aldığı ilmihalini incelediğim zaman işte bu senaryonun daha da genişletilerek okuyucusuna sunulduğunu gördüm. Alt başlıklar halinde yazılmıştı ve başlıklar kanımı dondurmaya, beni öfkeden delirtmeye yetti. O zaman da bir yazı yazmıştım bu öfkeyle. Şimdi yine öfkeliyim. Aynı zamanda çok önceden beri içimde birikmiş olan; kadının kocasına karşı nasıl davranması gerektiğini öğütleyen, hizmette kusur etmemesini aksi takdirde cehennemlik olacağını dahi iddia eden ilmihallerin bilgisine boyun eğmiş kadınların hazin durumları var.
Her yazı yazarının refleksivitesini içerir. Bunun aksini iddia edebilecek olan çıksın karşıma! Aynı şekilde her ilmihal de yazarının refleksivitesini içeriyor. Vee ilmihallerin yazarları çoğunlukla erkek. Bu nedenle olsa gerek istedikleri yorumu istedikleri şekilde evirip çevirebiliyor ve kadına hükmetmek adına, erkeğe itaati “ibadet” olarak yazıyorlar. Bunu gelenek destekliyor, aile destekliyor, çevre destekliyor.. olan yine kadına oluyor tabi! Ben de her defasında böyle bir ilmihalle karşılaştığımda hiçbir tutarlılığı ve dayanağı olmayan, Kur’anla ve peygamberle hiçbir şekilde uyuşmayan bu tutumları karşısında şunu diyorum: Benim dinim ve peygamberim asla böyle bir şey söylemez! Zaten söylemiyor da; söyleyen yazan kişi!
Gelelim şimdi neden öfkeli olduğuma.. Nurettin Yıldız! Şu kadar zaman biriktirdiğim düşüncelerim kendisine bir muhatab bulmuş oldu. Şimdiye kadar birçok kadınla karşılaştım eşinden gördüğü şiddete ibadet olduğunu düşündüğü için sabreden. Bunu nereden okuduğunu sorduğum zaman; ilmihalden, yazıdan, sohbetten gibi cevaplar alıyor ve kendime bunu neye dayandırdığını soracak muhatap bulamıyordum. Şimdi muhatabım var ve ağzımdan çıkacaklara engel olmak niyetinde değilim!
Akit gazetesinin “Kadın çalışınca “Ümmet” neler kaybeder?” manşetinde, bu başlık altında çıkmış beyfendinin(!) yazısı. Aman Allahım çalışan kadınlara ne hakaretler! Canı kadına hakaret etmek istemiş herhalde ama beni sinirlendiren hakaretler, öfkelendirense bunların yine İslam ve ümmet üzerinden meşrulaştırmaya çalışılması! Bazı cümleleri kadınlara iftira içerikli, bazı cümleleri erkeklerde aldatmayı, zinayı meşrulaştırıcı nitelikte. İftirasını, kadının erkekleri fuhuş yapmak zorunda bırakmasını içeren cümlelerine dayandırıyorum. Cümlelerinin çirkinliğini buraya taşımak istemediğim için kendi cümlelerimle belirteceğim; çalışan kadının evlenmeyi geciktirdiğini söyleyerek başlamış ve bu geciktirmenin erkeklerin evlilik sürecini baltaladığını iddia etmiş! Yani çalışıp evlenmek istemiyor ya da evlenmiyorsanız zavallı erkeklerin evlenmek isteklerini, evlilik süreçlerini baltalıyorsunuz. Ama yapılır mı böyle bir şey? Muhtemelen Nurettin beyfendi yakın zamanda çalışan bir kadını çevresindeki bir erkeğe “gelin almak” istedi ve “alamadı” ya da ne bilim birisi bunun gibi yaşadığı bir hadiseyi anlattı. O da buna kızmış olmalı ki bunu dini bir hüküm gibi, kadının çalışması ümmete bir zulüm gibi gösterdi. Neticede dinleyeni çok bir şahıs ve muhtemelen egosu kendisine yaşadığı her olayı, hiçbir temele dayandırmadan, insanlara hüküm olarak sunmasını sağlayacak kadar yüksek! Bilemiyorum ama ben başka bir açıklama bulamıyorum bu sözlere. Neden mi? Hiçbir mantığı ve dayanağı olmayan tamamen kendi refleksivitesini ve yine dayanaksız ve temelsiz yorumlarını içerdiğini için!
Sonra kadını evlendirmiş; çalışan kadını evlendirmiş Beyfendi. Ama bu defa da evli olduğu halde çalıştığı için yorgunluğu ve vakit darlığı nedeniyle erkeği ile olan ilişkisinin arızalı olacağını iddia etmiş! Ve bu arıza yüzünden, erkeğin gözü dışarıda kalıyormuş işte! Erkeklerin aldatmalarının sebebi bu(!) Dediğine göre adamcağız evde eksik kaldığı için, zavallı ne yapsın, iş yerinde başka kadınlarla bu eksiği gideriyor! Vah canıım, kıyamam! Erkeğin fuhuş olmasa da fuhuşumsu bir durumuna sebebiyet veren bu “arızalı” çalışan kadın aynı zamanda doğurmayan, az doğuran kadın olduğu için ümmetin soyunu kurutuyor! Ümmet zarar görüyor vesselam! Bir de erkeğe hiçbir günah biçilemez, bütün günah kadınadır; ahirette erkeğin günahını da ödeyecektir dese. Al sana mis gibi dini hüküm! Kadını yine bir fitnenin sebebi kılan bu cümlelerden sonra tam bu noktada aklıma Musa Carullah’ın Hatun kitabında geçen şu sözleri geldi: ”İlmin ve imanın aydınlığında fitne olmaz. Varsa, fitne, erkeklerin gözlerinde, kalplerinde ve dillerinde bulunur. İlle de tedbir almak gerekiyorsa, erkeklerin gözlerine nikap, kalplerine adap, dillerine ikap lazım gelir.”
Evet sinirliyim. Ve soruyorum Allah aşkına neye dayanarak konuşuyorsun! Kadına çalıştığı için bu kadar suçlamada bulunurken, erkeğin her şekilde aldatmasına bula bula bu kılıfı mı buldun! “Aldatan erkeğin sorumlusu kadındır” cümlelerini çok duyduk biz! Neyi meşrulaştırıyorsun sen! Ayetler yazılırken yanında iki şahit getirmeyenin söylediği kabul görmemiş. Sen neyi dayanak göstereceksin! Ben senin bu konuşmandan şunu anlıyorum ve anlamak istiyorum; “Erkekler zina ediyor ya nasıl adlarını temize çıkartırız acaba?” sorusuna cevap arayıp çözümü kadını karalamakta bulmuşsun. Sorun şurada; bunu din adamı sıfatıyla yapma. Duyan da İslam böyle diyor sanacak! Ne düşünüyorsan düşün, dini fikirlerini meşrulaştırma aracı olarak kullanma!
Her gün kaç tane kadın cinayeti haberiyle karşılaşıyorum! Kaç tane annenin korkunç şekilde katledildiğini okuyorum! Bunlar ölenler, bir de daha ölmemiş işkence gören onlarcası var. Öfkeliyim. Erkeği yüceltmek adına kadın katili olanların eline su döken bütün iktidar budalalarına öfkeliyim! Ve şunu hiddetle soruyorum: Pardon kim oluyorsunuz?!
*Fotoğraf: Fatma Zişan Tokaç
gazetelerin ‘pazar’ yazarları mevzunun şahikalığında yarışıyor olmalılar, mezkur şahıs konuyu işleyen tek kişi değildi.
bayatlıkta istidatı sona erdirmeyen yüksek irade -ve mantık- sahibi paşa beyler dünyası, değil mi ya?
ekseriyetle gençlere, Musa Carullah’ın veciz şekilde not düştüğü zihniyeti işlemekle başlayabiliriz belki, geleceğin umudunu beslemek için.
Hay sen bu düşüncenle bin yaşa!
Ama şunu unutmamak lazım zaten – den başlıyor kadının hayatı bari biz zorlaştırmayalım anlayalım birbirimizi..
Yüreğine sağlık Sevgili Yazar, Nurettin Yıldız’ın her türlü problemi yatak odası ile çözen ayrıştırı ve nefret uyandıran dilini eleştiren bu yazı için sana çok teşekkürler. Yüregimden geçen kızgınlıkları cümlelere döktügün için ve bunu yaparken onların seviyesine inmedigin için sizi tebrik ederim.
Yazı çok iyi ama şunu atlamış yazarımız; Çalışan erkek kadın aldatmasının baş sorumlusudur. Kadının kocasından cinsel beklentileri vardır ve 8-6 çalışan bir erkek akşam evde uyuyakalır. Özellikle İstanbul trafiği, ağır iş koşulları düşünüldüğünde. Kadın ne yapsın, tv-internet vs…
Sevgili yazar kız kardeşim, aynı gazeteye tam sayfa yazmaya ne dersin? Adalet ölçüsü mucibince yayınlamaları gerekir. Eline, kalemine sağlık… Direnciniz bol olsun.
Ağzına sağlık demeden geçemedim.Gerçekten belli bir yaşı aştıktan sonra bu ihtiyarlardaki seri kadın düşmanlığı ne garip ve ürkütücü oluyor…Onca bir ömür geçmiş gitmiş,hâlâ kadına karşı nefret dili onca duaya rağmen nasıl buharlaşıp bitmiyor anlayamıyorum bunu.Nerelerinde saklama gereği duymuşlar hayret ediyorum öfkelerine.Nasıl bir korku var,kendi bilgisizlikleri ortaya dökülecek diye mi acaba?
Sohbetin tamamını dinleyecek hacet yok ondan sonra konuşuyorsunuz. O zaman alim olun siz ilmihal yazın sanki kadınların ilmihal yazması yasak gibi konuşuyorsunuz. Hadisleri büyük ihtimalle de inkar edersiniz, eğer sizin dediklerinizi çürüteceklerini yazsam.
Bu yazıyı okuduktan sonra çok üzüldüğümü söylemeliyim. Konuşmanın tek bir cümlesine takılıp, onu da istediğiniz gibi yanlış anlayıp, sonra da değerli bir ilim adamına hakaret içeren bir yazı yazdığınızı görüyorum. Meseleyi biraz daha derinlemesine düşünelim. Ben de bir kadın olarak siz kardeşlerime ilk tavsiyem şu ki: “Lütfen şu aşağılık kompleksini bırakalım!” Gerek bu blog, gerekse bu yazı kadınların ve ekstra olarak müslüman kadınların erkeğin ihtiyacı üzerine yaratılmış mahluklar olarak görülmesi düşüncesi üzerine kurulmuş bir karşı tepki gibi gözüküyor. Sevgili müslüman kardeşlerim, hoş ama boş bir çaba içerisindesiniz. Batı medeniyetinin kendi bağrından koparıp bize sunduğu kadını materyalleştirme projesini ve bu projenin sahiplerini İslam büyükleri gibi gösterme fikirlerini fazlasıyla yutmuş görünüyorsunuz feminizm kokan yazılarınızda. Sizin de bildiğiniz gibi İslam “-izm” yani ideoloji kabul etmez. Çünkü dinimiz
-hatırlarsanız- Mekkeli müşriklerin öne sürdüğü gibi insan ürünü değildir ve insan ürünü düşünce temelleriyle ölçülemez. İslami feminist ibaresi bu yüzden kabul göremez.
Allahu Teala kadını annelik vasıfları üzerine yaratmıştır ve kadının temel ve (yine alınganlığınız tutmasın diye ekleyeyim) kutsal görevi üzerine bir yaşayış ve kolaylıklar dizisi sunmuştur ona. Kutsal aile müessesesinde yetiştiricilik vasfı kadına, koruyuculuk vasfı erkeğe verilmiştir. Biyolojik olarak da bu böyledir. Kadın üreme hücresi korunaklı olan bölgededir ve hareket halinde olanlarsa spermlerdir. (sizden ricam bunu da islami konuları yatak odası ile çözümlemek gibi düşünmemeniz) Kadın yaratılış olarak da yumuşak, erkek ise sert bir tabiata sahiptir. dışarının tehlikelerine karşı dirençli olabilen erkek, kendi cinsimizin özellikleri olan hassasiyete sahip değildir ve ev geçindirme görevi ona aittir. Kadının hassaslığı ise bir acziyet belirtisi olmayıp, çocuk yetiştiriciliğinde bilhassa bulunması gereken bir özelliktir. Oysa günümüzde yüce Rabbimizin cinsiyet dağılımında bizlere yüklediği biyolojik ve ruhsal özellikler hiçe sayılıp, Batı medeniyetinin (medeniyet demek de ne kadar doğru) yapmış olduğu toplumsal görev dağılımı yürürlükte maalesef. Esas ve mühim görevini ikinci plana atan kadın sırf eşitlik adına -dikkat edelim adalet değil- akşama kadar evinden ve yavrularından uzakta kendi gücünü aşacak şekilde kendine kendine eziyet ediyor. Çocuk yetiştiriciliği dışında omuzlarına yüklenen başka bir şey olmamasına rağmen günümüz kadınları tabiri caizse kendi kaşınıyor sırf şu malum eşitlikçi kompleksleri yüzünden.
Sizi en çok rahatsız eden fuhuş veya fuhuşa hazırlık kısımlarına gelirsek, tamamıyla katıldığımı söyleyebilirim. Öncelikle şunu anlamalısınız ki Sayın Nureddin Hocam burada ne kadınları cariye sınıfına koyuyor ne de erkekler için yorucu günün sonundaki dinlenceler yerine! Kadın erkek için, erkek de kadın için birer nimettir. (tabi ki mahremler arasında) Birbirleriyle ilişkilerini sağlam kuramayan eşler gördüğümüz üzere boşanmalara gidiyorlar. Bu kısımda biraz da bunu anlamalıyız bence.
Fuhuşa hazırlık bölümünü bir de bayanlar açısından düşünelim. Malumunuzdur, kapitalistlerin ana malzemesi günümüzde kadın. Pazarlanan ve yalnızca bir satış malzemesi olarak kabul edilen kadın vücudu, sergileyicileri tarafından özenilecek bir şeymiş gibi kabul ettiriliyor. Yoksa Allah’ın tesettür emrinin bu derecede dışlanılmasını başka türlü açıklayamazdık. Çalışan kadın profilinde ise her daim ayakları üstünde, makyajı suratında, topuklu pabuçlarını ayaklarına çekmiş güzel hatunlar görürüz. Sizce de bu kadının özgürlüğünün mü yoksa piyasaya fırlatılan paçavra yerine konmasının mı bir kanıtı?
Derseniz ki muhafazakar ve maaşları ellerinde hanımlarımıza ne diyeceksiniz? Bu konuyu siz İslami Feministlerimize açıklama bile gereği duymam aslında ama tek cümleyle belirtmem gerekirse: Kadın erkek ilişkilerinde fazlasıyla tavizin olduğu (ÖR: tokalaşma- sohbet etme- gülümseme- beraber oturup “iş gereği” birer bardak çay içme) çalışma alanlarında gidgide küçülen ve koruyuculuğunu kaybeden tesettürümüzün ne vasfı olacak acaba?
Lütfen bunu bir saldırı ya da bir küçümseme olarak algılamayın. Diğer sosyal medya hesaplarındaki gereksiz hakir görmeleri ben de sert buldum. Ama yazılarınızın hangi tarafın menfaatine olduğunu bir düşünmelisiniz bence. Sevgili kız kardeşlerimin seslerini duyurmaları hoşuma gider ama bu söyledikleriniz kendi kelimeleriniz değil. Bana bir Hollywood filmindeki feminist bir bayanın attığı nutukları hatırlattı blogunuzdaki yazılar. Bir tavsiyem de Nureddin Yıldız’ın en azından bir tahsil hayatına bakın ve İslami meseleleri yatak odasıyla çözümleyen bir hoca damgası vurmadan önce tekrar düşünelim.
Sevgiler..
murabba isimli arkadaş, özetle kadınların çalışmamasının kendi menfaatlerine olduğunu ifade etmeye çalışmışsınız. Bu tavrınızın ekonomik açıdan bir erkeğe bağımlı olmanın zorluklarını yaşamamanızdan veya çevrenizdeki ekonomisine bağımlı olduğunuz erkeklerin hep iyi kalpli cömert erkeklerden müteşekkil olmasından kaynaklanmış olabileceğini düşünüyorum. Öncelikle eğer böyleyse herkesin sizin kadar şanslı olmadığını hatırlatmak isterim. Diğer taraftan muhtemelen siz çalışmanın amacının sadece para kazanmak olmadığının, insanın kendini gerçekleştirmek, kendini işe yarar ve iyi hissetmek, sosyal hayata katılmak ve üretmekten haz duymak gibi psikolojik sebepleri olduğunun farkında da değilsiniz. Ya da son ihtimal kendiniz çalışmadığınız için çalışanları kıskanıyorsunuz. Sebep her ne ise sonuç olarak meseleye geniş açıdan bakamadığınız ortada.
Toplumdaki erkekler ve kadınlar namus bilincine sahip olduktan sonra Allah’ın izniyle hiçbir sıkıntı olmaz. Lakin ülkemizde Nureddin Yıldız zihniyetindeki erkekler ortalıkta bolca mevcut olduğundan kadınların namuslarını korumak için iki kat fazla gayret sarf etmeleri gerektiği de bir gerçek. Çünkü bu zihniyetteki erkekler dışarı çıkan kadını “o……..” olarak gördükleri için davranışlarını da bu varsayıma göre şekillendiriyorlar ve çok büyük günaha giriyorlar. Ben şahsen onların bu haksız su-i zanları yüzünden helak olacaklarına inanıyorum.
Adalet yorumun icin tesekkurler.. Fakat dindar kadinlarimizdaki gizli ” dindarlik kibri”ni, kendilerine benzemeyen kimseleri kinayici tutumlarini tedavi etmeleri cok kolay degil. Seriate ruhum feda olsun fakat fikih, kurani kerim in belki ancak yuzde 10 udur.digeri ahlak ve fazilet ahkamlaridir.ruh ve manadan kopuk bir musluman yasadigi cagi ve cagin insanlarini anlayamaz. Tek soyleyecekleri sey teorisi kulaga hos gelen, idealize edilmis, kalip olculer… Murabba kardes icin soylemiyirum bunlari bellki kendisi iyi niyetli. Hepimize hatirlatmak icin yazdim.
ekonomik açıdan hiç bir sıkıntım olmadı Allah’a şükür. Şunu da eklemeliyim ki bu konu hakkında düşüncelerimi her belirtişimden sonra içimden geçiririm “Allah mecbur etmesin” diye. Bir zaruriyet neticesinde çalışan bayanlara sözlerim geçerli değil. Ama burada zaruriyet durumunu konuşmalıyız. Zira günümüzde iki çocuklu, kirada oturan bir aile çift maaşa kendini mecbur hissediyor. eh tabi, çocukların bakıcı parasını çıkarmak lazım. Dediğim gibi Allah mecbur etmesin.
İçinde yaşadığımız toplumda, çıkıntı ve kendini ispat etmek için cinslik yapan istisna tipler dışında birçoğumuzun kimliğinde Müslüman yazıyor, elhamdülillah. Lakin islamı yaşam tarzı edinen insanlar parmakla sayılacak kadar az. Toplumdaki insanlar namus bilincine sahip olsunlar pek tabii ama şöyle namus bilinciyle reklamlara bile dayanamayacağımız bir toplumda yaşıyorken Allah’ın izniyle malum sıkıntılar nasıl ortadan kalkacak? Blog ağırlıklı olarak taciz meseleleri üzerinde dönüyor. Merak ediyorum, mesai arkadaşları erkekler sütten çıkmış ak kaşık mı?
Namus bilincine sahip yeni bir toplum bulmuşsanız bize de haber verin de şu sıkıntılardan bir de biz kurtulalım.
Nureddin Yıldız Hoca ile ilgili görüşlerinizi ise tamamiyle yanlış bulduğumu söylemeliyim. böylesine değerli bir kişilikten birtakım önyargılarınız yüzünden faydalanamayacağınız için siz kardeşim için üzüldüm. nötr bir kafayla, sadece ayetler bağlamında Nureddin Yıldız’ı bir araştırıp, dinleyip değerlendirirseniz yalnızca Allah rızası üzerine çalışan iyi bir mümin olduğunu farkedeceğinize eminim
selamün aleyküm
Murabbanın yorumlarına sonuna kadar katılıyor, Nurettin hocaya büyük haksızlık yaptığınızı düşünüyorum.
Sonuç olarak ihtiyaca binaen çalışmanın dışındaki sebeplerden kaynaklanan kadının çalışması kar zarar ekseninde değerlendirildiğinde hem maddi hem manevi olarak zararı karından fazladır. Çalışan bir kadın olarak bunun böyle olduğunu çok iyi bilen birisiyim. Belki mahremiyet ortamına daha fazla özen gösterilecek bir işte çalışabilenleri istisna tutabiliriz ancak; kadının çalışması fiziki ve manevi bakımdan yine kadın aleyhine işleyen bir süreci oluşturuyor ki aslında bir kandırmaca olan kendine yetme bir şeyleri gerçekleştirebilme vs tarzındaki duyguların oluşturduğu yalancı mutluluk onun asıl uzun vadedeki mutluluğunun gizli düşmanıdır.
Gerçi haklı olduğunuz noktada yok değil. Mesela ekonomik yönden erkeğe bağımlı olan kadının erkeğin bundan istifade ederek onun şahsiyetine haklarına saygı noktasında ben Müslümanım!! diyen sözümona dindar!! erkeklerin bile zafiyet gösterip adaletten şaştıklarını maalesef görmekteyiz. Buda çok üzücü. Ancak bir yanlışa başka bir yanlışla karşılık vermek doğruyu oluşturmaz.
ekonomik açıdan hiçbir sıkıntım olmadı Allah’a şükür. Şunu da eklemeliyim ki bu konu hakkında düşüncelerimi her belirtişimden sonra içimden geçiririm “Allah mecbur etmesin” diye. Bir zaruriyet neticesinde çalışan bayanlara sözlerim geçerli değil. Ama burada zaruriyet durumunu konuşmalıyız. Zira günümüzde iki çocuklu, kirada oturan bir aile çift maaşa kendini mecbur hissediyor.eh tabi, çocukların bakıcı parasını çıkarmak lazım. Dediğim gibi Allah mecbur etmesin.
İçinde yaşadığımız toplumda, cinslik yapan istisna tipler dışında birçoğumuzun kimliğinde müslüman yazıyor, elhamdulillah. Lakin islamı yaşam tarzı edinen insanlar parmakla sayılacak kadar az. Toplumdaki insanlar namus bilincine sahip olsunlar pek tabi ama şöyle namus bilinciyle reklamlara bile dayanamayacağımız bir toplumda yaşıyorken Allah’ın izniyle malum sıkıntılar nasıl ortadan kalkacak? Blog ağırlıklı olarak taciz meseleleri üzerine dönüyor. merak ediyorum, mesai arkadaşları beyler sütten çıkmış ak kaşık mı? Namus bilincine sahip yeni bir toplum bulmuşsanız bize de haber verin de şu sıkıntılardan bir de biz kurtulalım.
Nureddin Yıldız Hoca ile ilgili görüşlerinizi ise tamamen yanlış bulduğumu söylemeliyim. Böylesine değerli bir kişilikten birtakım önyargılarınız yüzünden faydalanamayacağınız için siz kardeşim için üzüldüm. Nötr bir kafayla, sadece ayet ve hadisler bağlamında Nureddin Yıldız’ı bir araştırıp, dinleyip değerlendirirseniz yalnızca Allah rızası üzerine çalışan iyi bir mümin olduğunu farkedeceğinize eminim.
Nureddin Yıldız’ın ne çok Avukatı varmış. Ben de geçenlerde bir kitabına rastladım hala kendime gelmiş Değilim. Müslüman erkeklere kadının da hakları olduğunu hatırlatıyor, ailesiyle aynı Şehirde oturan kadının iki ayda bir ailesiyle görüşmesine izin verilmesi gerektiğini yazıyordu. Ne büyük bir lütufta bulunmuş biz de hala Adam’ı eleştiriyoruz.
“Namus bilincine sahip yeni bir toplum bulmuşsanız bize de haber verin de şu sıkıntılardan bir de biz kurtulalım.” Eğer bireysel kurtuluşunuzu toplumun düzelmesine bağlamışsanız çok geçmiş olsun. Çünkü tamamıyla düzelmiş bir toplum asla var olmayacaktır. İnsan kendinden sorumludur, başkalarından değil. Bir insan Allah’ın emirlerine uyma konusunda (emirlerden kastım doğru, dürüst, ahlaklı, namuslu olma ve mümkün olduğunca kulluk görevlerini yerine getirmeye çalışma) gücü ölçüsünde gayret sarfediyorsa o insanın kurtulması büyük ölçüde ümit edilir.
Bir kadın mecburiyeti olsun veya olmasın çalışmak isterse çalışır. Kadın bir insandır, bireydir. En az erkek kadar topluma katılma hakkına sahiptir. Bunu modern hayat gerektirdiği için değil, akla, vicdana ve hukuka uygun olduğu ve inancımızla hiçbir şekilde çelişmediği için sonuna kadar savunuyorum. Çalışmak ahlaki açıdan “nötr” hatta “olumlu” sayılabilecek bir şeydir. Çünkü çalışmak hem İslamın emrettiği, hem de hayata katkısı olan bir şeydir. Ne demişler boş duranı Allah da sevmez kul da.
Kimse İslam’ın ilkelerini kafasına göre şekillendirmeye kalkmasın! İslam’da günah ve yasak olan zinadır ve zinaya bilerek teşvik veya (özellikle erkekler için söylüyorum) zina için fırsat kollamak, kalbini zina arzusu ile doldurmaktır. Bakıyorsunuz bazı insanlar, özellikle erkekler zinayı “kar” sayıyorlar, çünkü haksız yoldan elde edilen her şeyi kar sayıyorlar. Sokakta, iş yerinde, şurada veya burada bir kadın görünce hemen kötü duygular içine giriyorlar, sonra da kendilerini temize çıkarmak için yine kadını suçluyorlar. Bu ne biçim zihniyet? Köyde tarlada kadın erkek birlikte çalışılır. Nasıl soyutlayacaksınız bu iki cinsi birbirinden? Allah isteseydi insanı tek cins olarak yaratırdı ama iki cinsten yaratmış. Dolayısıyla dünyayı birlikte paylaşmak zorundayız. Asıl günah, büyük günah yukarıda ifade ettiğim “haksız kazancı kar sayma zihniyeti”dir! Değişmesi gereken de yine bu zihniyettir. İnsan kalbini, gönlünü helale açmalı, Allahtan her şeyin temiz ve helal olanını istemelidir, haramlar konusunda Allah’tan korkmalıdır. Olayın “öz”ü budur!
Çalışmak fiilini etraflıca değerlendirelim. Bir ortamda “kadınlar çalışmalı mı?” sorusu boy gösterince akıllara gelen çalışmak fiili piyasada bir gelir elde etme amacıyla boy göstermektir. Derseniz ki amaç para değil, sosyal özgüven meselesi. Ama ben burada direkt amaçtan bahsediyorum. Parasal getirinin asıl gaye olduğunun kanıtı ay sonu alınan maaşlar gösterilebilir. Allah tembel kulları sevmez haklısınız amenna. Zaten kadının (gerçek anlamıyla) çalışmadığı toplum imkansız çünkü bir ev hanımı bile evi ve çocukları için çalışmak zorunda. Peki sizin aklınızda ne canlanıyor adalet kardeşim? Kadın çalışmamalı dediğim zaman kafanızda canlanan kadın profili nedir? Evden çıkmayan ve en büyük gelişiminin mutfağına yeni bir tencere tabak seti satın almaktan ibaret olan kadın tipleri mi? Tamam, şimdi sizin istediğiniz yönden bir örnek vereyim. Özgüven sahibi, sosyal ilişkileri yüksek, topluma -tırnak içinde yineliyorum ki- “topluma” ve islama faydalı bir kadın düşünelim. Sanırım çalışan kadın profilinden tek eksik yanı para kazanmamak… Bu kadın bir dernekte kadın kollarında da çalışabilir ya da bir sosyal yardımlaşma kurumunda kendini faydalı şekilde değerlendirebilir ama bunda bir devam mecburiyeti yoktur. Kendini çocuklarına , ailesine ve evindeki hayat düzenine göre ayarlayabilir. Eğer istediğiniz özgüven sahibi kadın modülü bu ise.. Ama mevzu parasal konular üzerinden dönünce verilen tavizler azalmak zorunda kalır. Çünkü çabaladığın kadarının karşılığını alırsın. Gönüllü meselelerde ise asıl karşılık Allah’tan beklendiği için sanırım sıkıntı yok.
Allah kalbimizden kibri kaldırsın. Kimseye caka satmak gibi bir çabam yok. Önümde beni bekleyen hayatta “Allah başka şeylere mecbur etmez ise” içinde bulunmak istediğim hayat tarzı yukarıda belirttiğim gibi. tabi ki toplumun masallardaki kıvama asla kavuşamayacağını biliyorum ama zarar düzeyini en aza indirmek, en azından bencilce gelebilir ama kendi ahiretimizi kurtarmak zorundayız.
Rabbim hepimize hidayet versin
Size göre kadın çalışsın sorun değil. Sorun kadının para getiren bir işte çalışması öyle yani.
mesele kadının kapitalist sisteme kurban olmaması.. ve “benim kendi bütçem olsun, kocama muhtaç yaşamayayım, kendi ayaklarım üstünde durayım” mantığıyla çalışması.. aynı zamanda para işe cidddiyet katarak çalışma saatlerini ve daha başka sınırları çiziyor. kısacası para konu olduğu zaman taviz söz konusu olmuyor.
kadının kendi ayakları üzerinde durması, kocasına muhtaç olmaması neden bu kadar rahatsız ediyor sizi? ben de kendi sadakamı kendim vermek isteyemez miyim? Bir arkadaşım nikahta kocasının vadettiği 200 gr altının zekatını -mehrini henüz almamış olsa bile- vermek zorunda olduğunu öğrendiğinde 5 yıllık evliydi ve aldığı fetvada geçen 5 yılın zekatını da ödemesi gerektiği söylenmişti. çalışmadığı için kendi parası yoktu doğal olarak. Bileziklerinden biriyle zekat borcunu ödedi. Sonra ne oldu dersiniz? Kocası, ”heryıl olmayan altının zekatını mı ödeyeceğiz, ben sana ait zekatı ödemem, sen en iyisi mehrini bana bağışla ya da kendin öde.” dedi. Sayın murabba bu durumda tavsiyeniz ne olur acaba?
bahsettiğiniz konuya cevap verebilecek kişi değilim. başarısızlık olarak algılamayın. sadece bu mesele hakkında yeterli ilmihal bilgim yok. yaşım da müsaade etmiyor diyebilirim. ilmi yeten insanlara sormanızı tavsiye ediyorum.
kadının kocasına muhtaç olup olmaması konusunda nisa süresinin 34. ayetini sizinle paylaşmak istiyorum: “erkekler kadınlar üzerinde onları himaye eden idarecilerdir. Allah birini diğerinden üstün vasıfta yaratmıştır. bir de erkekler mallarından infak yaparlar. onun için saliha kadınlar itaatkardırlar saygılıdırlar. onlar mahrem olan gaybi emanetleri muhafaza ederler, Allah onları muhafaza kıldığı cihetle. geçimsizliğinden korktuğunuz kadınlara gelince önce onlara vaiz, nasihat edin. ve sonra onları yataklarına girmeyerek terk edin. ve ıslah olmazlarsa o kadınlara vurun. eğer size itaat ederlerse onların aleyhinde başka yol aramayın. Allah çok yücedir, çok büyüktür.”
bu ortamda hiçbirimiz fikirlerinden vazgeçmeyecek.
Selametle..
kadın çalışmasıncıların iyi niyetli gibi duran yorumlarının eksik yanı şu ki maddi gerekçeyle çalışıyorsa yapacak bir şey yok diyorlar, Allah bizi mecbur etmesin diyorlar. yapacak bir şey var halbuki, neden kadının çalışma koşullarını iyileştirmiyoruz? ortamlarımızı düzeltelim? ev gecindiren bir fabrika işçisi sıkıntılı bir ortamda çalışmak zorunda mı? çalışırsan tacizi hak edersin mi diyelim? hayır.
bu kadın çalışmasın enerjinizi çalışma ortamlarını iyileştirelim diye sarf etseniz? dindar kadının duramadığı pek çok ortamda dindar erkek de duramaz, bunu niye görmüyoruz? mesele ortamı, iş dünyasını düzeltmek olamaz mı? bahsi geçen iş gereği çay içmeler, tokalaşmalar vs erkek için de sıkıntılı değil mi ayrıca? erkek de çalışmasın o zaman, zira mahremiyetine gereken özeni gösteremiyor. saçma bir öneri değil mi?
kadını senin yerin evin deyip eve kapatırsanız dışarı çıkan kadın başına gelecekleri hak ediyor olur. pembe otobüs örneği gibi.
meselenin daha doğal ve kabul edilebilir düzeye gelmesi evde durmakla değil kadının sokağa çıkması hayata karışması ile mümkün.
evde durmak da dışarı çıkmak da tercih olmalı, zaruret değil.
allah sizden razı olsun. çok güzel bir tespit