REÇEL

Halla’ya Mektup

Hiç bir haber aldığınızda, herhangi bir haber, anın yavaşladığına şahit oldunuz mu?

Konuk yazar: zeytin çekirdeği

Görsel: Betsy Joles

Üsküdar’da annesi ile birlikte haince katledilen Suriyeli Halla Barakat için*

Hiç bir haber aldığınızda, herhangi bir haber, anın yavaşladığına şahit oldunuz mu? O an yudumladığınız kahvenin boğazınızdan 10 kat daha yavaş aşağıya indiğine, ağır çekimde bardağı masaya koyuşunuza ve sigaranızın çıtırtısının yavaşladığına…  Ekranda gördüğünüz bir çift sıcacık, ışıldayan, tanıdık gözün gittikçe daha çok yaklaştığına… Çok nadir zamanlarda insan kalbinin atışını duyabiliyor nabzı hızlanmamışken. Çok nadir zamanlarda insan izafiyet teorisinin gerçekliğini kavrayabiliyor beş dakika sanki yarım saat gibi geçerken…

Sabahtan beri kafamda yedi karanfilin ağıt parçası çalıyor ve sevgili Halla, bu mektubu bizim cehennemden yazıyoruz sana. Zaman geçiyor Halla, ölülerin üzerine ölüler gömülüyor, insanlar ve savaşlar ve acılar unutuluyor. Henüz aklımızdayken, henüz farkındayken güzelliğinin ve artık aramızda olmayacağının ve de hazır donmuşken zaman sana söylemek istediğimiz bazı şeyler var. Buraya gelirken sana her ne vaat edildiyse, biz sözümüzü tutamadık sanıyorum. Sinirden kuduruyorum kafesteki bir köpek gibi. İzlediğim onlarca filmin katliam sahnelerinin gerçekleşmesini senin ekranda bize bakan gözlerinde yeniden seyredip doğruların doğru oluşundan korkan ahmakların ve adilerin varlığından tiksiniyorum. Kimse özgür değil Halla bunu en iyi annen ve sen biliyorsun sanırım zincirlerinden kurtulmuşken yukarıda bir yerlerde… Dünya dediğimiz insan dolu sıkışık kafeste içeride yaşanan haksızlıkları başkaları da duysun diye parmaklıklara en çok siz yaklaştığınız ve hepimizden çok bağırdığınız.Hepimizden cesur, sebatkar ve kıymetli… Keşke gitme şekliniz de uğruna can verdiğiniz davanız kadar temiz olsaydı. Adice, saygısızca ve bu kadar kolay olmasaydı. Ülkeni terk edip buralara gelmek, eğitim için uğraşmak, adaletsizliklerin sesi olmaya çalışmak, sürekli sahada olup ülkendeki haksızlıklar için bağırmak bu kadar zorken, tehlikeliyken, ait bile olmadığın bu ülkede öldürülmek işte bu kadar kolay. Seni tanımıyoruz bile sevgili Halla, çoğumuz. Sana mezuniyet cübbeni, sette bir yaka mikrofonunu yakıştırırken biz boğulmayı, bıçaklanmayı ve bir apartman dairesinde günlerce terkedilmeyi yakıştıranlar olmuş. Kanımız çekiliyor Halla. Belki yaşımızdan, annemizle bir başımıza yaşayışımızdan, saçlarımızı rüzgara karşı savurmayı sevişimizden başka ortak noktamız yok ama donmuş bir mezuniyet karesinde omuzundan arkana bakıp ışıl ışıl gülümsediğin fotoğrafın var hemen her ekranda bugün. En anlamlı gidişler paydasında annenle beraber veda edemeden oturuyorsunuz. Unutmak yetisi, insana bahşedilmiş en kıymetli özelliklerden biri. Çok değil Halla, bir kaç gün ya da bir kaç hafta sonra insanların zihninden kaybolmaya yüz tutacak o güzel yüzün. Gittikçe solacak hatıraların tıpkı dünyadan geçmiş milyarlarca diğer insan gibi. 5 dakikam yeniden 5 dakika olarak gelecek, dumanlar havaya normal hızında karışmaya başlayacak ve hayat kaldığı yerden aynı hızda devam edecek. Öleceğiz. Fakat sen Halla, arkadaşım, annen ellerinde en anlamlı ölümlere imza atmış olanların arasında bir yerlere çarpmadan oturmuş ve Kevser’in serin sularını yudumluyor olacaksın. Özür dileriz, seni koruyamadık. Dünyanın gerçek öncülerinin evi mezarlarmış. Kapını çalıp bir çay içmeye geleceğimiz günler yakındır arkadaşım. Umarım.

 

*Reçel editörlerinin notu

Konuk Yazar

1 Yorum

  • Söylenecek çok söz bırakmamışsınız, haberi gördüğümde yaşadığım acıya yakın bir acı yaşadım! Boğazımda yumru var:(