REÇEL

Ah O Eski Özgür Günler!

Kıyafetin herhangi bir iktidar sahibi açısından sadece kıyafet demek olmadığını hepimiz biliyoruz.

Konuk Yazar: Zeynep Meltem Torun

17408426050_30d928654a_o

 

Geçmişe dair bir şeyler bilmek, dünden bugüne dek değişimi görmek önemli. Ama burada da bir klişe olarak ne gördüğümüzü yine nasıl baktığımız belirliyor. İnternette sıkça şuna benzer başlıklar görüyorum: “İşte son 50 yılda Pakistan’daki inanılmaz değişim!” Tıklayıp bakıyoruz, dünya tarihi derya deniz. Ne kaparsak kârdır. Karşımda o günün modasında şık erkekler ve kadınlar, balolar, aile fotoğrafları derken fotoğraf galerisinde de zaman akıyor ve günümüze doğru geliyoruz. Artık denize giren kadınlar yok, balolar yok, kumaşlar artıyor. Tamamen anlamak isterseniz diye fotoğraflardaki yüzler git gide mutsuzlaşıyor. Ama özellikle kadınlar. Rejim değişti kadınlar mutsuz, iyice anladınız mı yazmadığı kalıyor.

Neden değişim kadınlar üzerinden ve özellikle kıyafetleri üzerinden anlatılıyor?  Yoksa rejimler sık sık değişirken erkeklerin kıyafetleri o kadar da değişmiyor mu? Değişmiyorsa neden erkekler bu durumdan azade? Değişiyorsa neden kıyafet erkeklerin hayatında kadınlarınki kadar belirleyici bir unsur değil?

Kıyafetin herhangi bir iktidar sahibi açısından sadece kıyafet demek olmadığını hepimiz biliyoruz. Doğal olarak dayatılan hangisi olursa olsun aynı şekilde “hop bir dakika kardeşim” demek gerek ama olmuyor. Üstten gelen bu ani değişimlerin insanların günlük hayatlarında belirgin değişiklikler yaptığı muhakkak. Bunu görmemiz gerek ancak tarihi sanki bir sayı doğrusuymuşcasına ele almak hepimizin diline dolanmış modernitenin sakat bakış açılarından biri. On yıllık süreçlerde sanki ülkeler bazen 10 puan kazanıyor, ancak bazı kötü insanlar gelip birkaç sene içerisinde 50 puan kaybettiriyorlar ve biz bunu ne insan hakları ihlalleri, ne ülke üretimi ne de eğitim gibi istatistiki kıstaslardan öğrenebiliyoruz. Bir saniye neden bu kadar uğraş? Haydi kadınların modası son 50 yılda nasıl değişmiş ona bakalım ve aman tanrım işte bütün sosyolojik değişim gözümüzün önünde!

Kadınları denize girmelerini, istedikleri işlerde çalışmalarını ya da herhangi bir şey yapmalarını yasaklayan hiçbir baskıcı sistemi desteklemiyorum tabii ki. Lamı cimi olmadan bunların karşısında olduğumu söylüyorum. Ancak bunun öncesinde kadınların sanki hiçbir sorunu yokmuş gibi davranılmasına, sanki ondan önce kadına “annelik”, “modern olma”, “ “belli mesleklerde çalışma” vb. gibi hiçbir şey dayatılmıyormuş gibi davranılmasına tahammül edemiyorum. Kadınların tek sıkıntıları kıyafetleri olan sığ canlılar olarak gördüklerini fark etmemelerine dayanamıyorum. Dinin, modernliğin ve özgürlüğün kıyafete indirgenmesi hiç birimizi bunlara sahip kılmıyor. Erkeklerin bu süreçten tamamen sıyrılacak kadar görünmez olmaları ise başlı başına vahamet. İnternette kadınlar için yaptığıma benzer bir arama sürecini erkekler için de geçiriyorum. Geçmiş yıllara ait farklı kültürlerden erkeklerin modasını bulmayı deniyorum. Sonuca gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum. Google ilk beş fotoğrafın dördünde şimdikiyle oldukça farklı olan kadınların fotoğraflarını getiriyor. Diğer birinde erkekler var ama onlar da asker, gündelik hayattaki erkekler ne giyiyor pek bilemiyoruz. Sanırım ilgilenmiyoruz da . Birkaç farklı tarih ve coğrafya sıralayarak yeniden deniyorum, sonuçlar benzer. Bu sonuca yazıyı yazan ben bile şaşırıyorum. (Meraklısı için not: ilk aramayı “1950 afghan men” yazarak yapmıştım.)

Tam bunları yazarken bir video daha görüyorum. Bu sefer hedef kitleyi en azından daha dürüst belirledikleri için teşekkür ediyorum: “100 yılda İran Kadınının İnanılmaz Değişimi.”. Hayır neden inanılmıyor her seferinde anlamıyorum. 1970’lerde Afgan kadını, 1950’de Mısır, 1980 Filistin’in savaşçı kadınları, Pakistan, Endonezya… Yanlışlıkla ya onlar gibi oluruz diye korkuyla yaklaştığımız ülkeler, ama şükürler olsun o kadar iyiyiz ki bu fotoğraflara bakarken acımayla karışık o kadıncağızlara yardım etme isteği de duyuyoruz. Oysa Mısırlı hosteslerin görevleri sırasında başörtüsü takabilmek için protesto yaptıklarını duysanız ne dersiniz? Evet evet, şu bildiğimiz önceki fotoğrafları kadar kadınların özgür olmadıkları Mısır’dan bahsediyorum. Kadınların iyiliği ve hakları için kadınlara karşı alınan önlemler hangi ideolojiden, fikirden gelirse gelsin aslında aynı sonucu doğruyor. Fransa’da burkalı olduğu için kadın haklarını korumak amacıyla çıkartılmış yasağa uymayan peçeli bir kadının operadan atılmasıyla pantolon giyerek ya da kahkaha atarak yeterince “ahlaklı” olmadığını belli ettiği için cezalandırılan kadın arasında insan hakları açısından bir fark göremiyorum. Kadınların iyiliği için kadınlara rağmen koyulan kurallar mekan, zaman, dil, din değiştirerek çoğalıyor. Yasakları yarıştırarak nereye varmayı düşünüyoruz?

Bu yazıya gelebilecek tepkileri az çok tahmin ediyorum. Ama kadınlar için durum şöyle felaket denebilecek bir sürü şey olduğunun farkındayım. Ama yapmayın lütfen, sizce tek sıkıntımız ne giydiğimiz ne giymediğimiz mi? Sanmıyorum. Asıl sıkıntımız kim olursa olsun birilerinin “doğru” kıyafet o günkü koşullarda hangisiyse onu giymemiz gerektiğini söyleyebiliyor olması. Tam da bu yüzden aslında kılık – kıyafet özgürlüğü diye bir şeye değil düşünce ve ifade özgürlüğüne inanmayı sürdürüyorum. Tam da bu sebeple üzerinde bu kadar çok oynandığını söylemek mümkün. Sürekli değişen makbul kadın algılarının bizi bir yerlere girebilir ya da giremez yapmasının sebebi aslında kişinin üzerinde olan somut madde değil onun ifade ettiği varsayılan düşüncenin birebir olarak kafasında da olduğunun kanıtı sayılması. Takdir edersiniz ki bir insanlar oturup konuşup onun fikirlerini öğrenmektense kıyafet = fikir eşitliğini kullanarak bir bakışta kim olduğunu belirlemek daha kolay. Böylece bir gün mevcut sosyal yapıyı değiştirmek isterseniz insanların ne giydiklerini değiştirerek bunu kolayca yapabilirsiniz de. Kadınlara anne olmaları gerektiğini yüzyıllar boyunca söyleyebilirsiniz, bunun içindeki ufak tefek ayrıntıları değiştirmek için de görüntülerini değiştirin yeter. Ne kadar kolay! Ancak lütfen bunun yalnızca kadınlar için geçerli olduğunu unutmayın, çünkü erkekler kıyafetlerini değiştirseler de aynı düşünceyi taşıyabilirler hatta çoğu zaman bu zahmete katlanmalarına dahi gerek kalmaz. Onların zaten ortalama giyim şekilleri vardır ve giyim erkeği belirlemekte geçerli bir kıstas değildir.

hijab

Susan kendi seçimi olarak başörtüsü takıyor ama çoğu kişi onun sadece ”İslam baskısı altında bir kadın daha” olduğunu söylüyor. Susan, ne giydiğin kendi kararındır ve asıl baskı, seçim özgürlüğünü elinden almaktır!*

*Bu afiş BİAMAG’in “Toplumsal Önyargılarla Mücadelede 10 Güçlü Afiş” başlıklı yazısından alıntılanmıştır. Lütfen daha fazlası için buraya tıklayın. Afişlerdeki ortak temaya katılmak yerine sadece üstteki afişi takdir ediyorsanız lütfen kadınların seçim özgürlüğüne yeniden odaklanmayı deneyiniz.

Konuk Yazar

5 yorum

  • eşcinseller ve “rastgele cinsellik” sevenler için de özgürlük ha?bir dakika!kadın haklarını savunabilirsiniz,feminist de olun no problem.ama hem dini kimlikle öne çıkan bir site olup hem de islama yakışmayacak söylemlerde bulunmanıza göz yumamayız.başörtünün gerekliliğine kadar herşeyi sorguladınız.ve bunun adını kendini bulma falan koydunuz.şimdi de herkes için özgürlük!yoo kızlar yoo özgürlüğün bir sınırı vardır ve siz burdan bakınca hiç de marjinal gözükmüyorsunuz!

    • Siz kimsiniz? Göz yummadığınız takdirde nasıl bir yaptırımınız olacak? Dışardan bir göz olarak merak ettim doğrusu.

    • merhaba, ben konuk yazar (:

      öncelikle kadın haklarını savunma ve feminist olma özgürlüğü için teşekkürler. sitenin sahiplerinden biri değilim, konuk yazarı ve okuyucusu olarak siteyi tanımlamak ve bunun üzerinden savunmak gibi bir derdim olmadığından o kısma girmiyorum.

      açıkçası yazının ana fikrini bu kadar isabetli yakalamanız çok hoş. evet herkes için herkese özgürlük (: başka türlüsünün olamadığını defalarca gördük diye düşünüyorum. bence de hiç marjinal değiliz. sevgiyle (: