Konuk Yazar: Rabia
Ah babam, ah kafası karışık, çok okumuş, çok bilmiş, çok görmüş, çok gezmiş, çok babam. Ah benim karısını ve kızını ne kadar “kadın” gördüğünü bilemediğim babam. Belki de şöyle demeliydim: Ah karısını hep kadın, kızını hem kadın hem değil gören babam. Bilemedim ben bunu.
Ama babam bilir, en iyisini bilir, çok bilir babam. Kadın zarif olmalıdır, çiçek sevmelidir mesela; bahçeyle ilgilenmelidir. ama kadın fitnedir. çok konuşmamalıdır. Evi çekip çeviren kadın olmalıdır; pazar alışverişini kadın görmelidir misal, şayet erkek olarak kendisi görüyorsa o işi bu bir lütuftur. Çok iyi yemek yapmalı, çok düzenli olmalı, çok çok çok… Babam çok bilir dedim ya; işte onun bildiği sınırlar içinde aktif olabilir kadın, onun izin vereceği ölçüde ve izin verdiği müddetçe para kazanabilir kadın. Ne zaman ki elinden kayacak gibi olur, kadın eve dönmelidir, derhal çocuk sahibi olmalıdır. Kadın eve, çocuğuna dönmelidir. Benim annem…
Babam çok bilir dedimdi ya… Kitap okumak çok ulvi bir alışkanlıktır; bir. Başörtüsü zulmü yaşayan kadın derslerine dört elle sarılmalıdır; iki. Onu üniversiteye almayanlara inat o üniversiteye girmelidir; üç. Hatta üniversiteye girmekle kalmamalı öğretim görevlisi vb. olup üniversitede kalmalıdır; kendisi gibi olanları temsil etmelidir. Babam çok bilir benim. Rabia ders çalışmalıdır; Rabia kitap okumalıdır, Rabia büyük ADAM olmalıdır, Rabia dünyayı kurtarmalıdır. Rabia sofrayı toplamaz, Rabia yemek yapmasını öğrenmese de olur. “Rabia, sen odana git kızım, OKU.” sofra toplanır, Rabia değil, Rabia okur. Benim kendim…
Baba hangimiz kadınız? Annem mi ben mi? Annem tam kadın, ben değil miyim? Ya da ben evlendikten sonra mı kadın olacağım? Ya da işimde kadın değil, evimde kadın mı olmalıyım baba?
Hikâye devam eder, babam çok bilmeye devam ediyordur: “Evlilikte erkeğin kendisinin ve ailesinin üstün olması gerekir aslında, ama sen baskın bir karaktersin, bilemiyorum.” der babam, bir bildiği var ya bunu der.
Annemi kısıtlayan, değiştiren, cezalandıran da babam; beni bağımsız, “baskın”, kadın DEĞİL yetiştiren de babam.
Baba, annem de kadın ben de kadınım.
İşler uzak olmayan bir gelecekte daha da çok karışacak, emin ol, sevgili Rabia :)
Dileyelim de, kafa karışıklığı netleşme yoluna girsin, bari en azından, bu ‘Babalar’ın.
Ellerine sağlık ☆
Böyle bir yazıyı 10 sene sonra benim kızım da yazacak muhtemelen. . Karısının kararlılığını hazmedeyip kızının kesin kararlarindan mutlu olan babalar..ah ki babalar ve kocalar.
Bizim “dava”nın babalarının ortak özelliği galiba. Babamız ve onun davası uğruna gece-gündüz çocuklarla (çocuk da fazladır ha, ümmetin çokluğu ile övünülecek ya), evle (dünyevileşmemek için kadının istediği eşyaların birçoğunun alınmadığı ev) uğraşacak annem. Babamın sohbetlerine, oturmalarına, şehir dışından gelen misafirlerine hizmet edecek. Babam cezaevinde, annem kayınvalidesinin yanında, çocuklarla evde. Babam yurtdışında, annem kayınvalidesinin yanında, çocuklarla evde. Çok okumayamadı, idealist olmadı tabiii bunun için de babamdan şaka ile karışık eleştiriler alacak. bizim en küçük hatamızda “işte senin yetiştirdiğin çocuk” diye bir de anneliğine söylenilecek. Benim babam da Rabia’nın babası gibi. Mükemmel… Kocaman kitaplığı var, raflarına tırmanarak büyüdük. Annemin bu kitaplığın tozunu alması bir gününü alırdı. Babam sahih bir itikada sahip, “insanın dört zindanı”nda çıkmış. Bu yüzden Allah ona 5 kız çocuk verdi diye hiç gocunmadı. Ne olacak Meryem de kızdı, Fatıma da. Biz onun göğüsünü kabartacak, erkek çocuğun eksikliğini (!) hiç hissettirmeyecektik. okulun en başarılı öğrencileriydik. 18 yaşında hemen ehliyet aldım, çok iyi araba kullanıyorum erkek gibi (!). Babam çok mutlu. Her işimi kendim hallediyorum, hatta annemin, babamın, kardeşimin işlerini de, babam çok mutlu. Yurt dışına çıktım bir kaç kez, akademisyen oldum sonra, babam çok mutlu. hiç “dur” demedi, Allah şahit.
Annem hala babamın kahvaltısını hazırlıyor her sabah erkenden, bizimkini de. Ben tezimi yapayım diye etrafımda pervane. Babamın oturmaları olur, ben odamda, annem mutfakta. Annemin emekli maaşı var, napıcak kadın parayı, ne gerek ona. Babam alıyor, kızlarına ev falan alacakmış (kızlarının hepsi çalışıyor). Annem dünyevileşmesin, annem konu komşunun cahiliyeden kalma adetlerine meyletmesin, annem modern kadın gibi kadın haklarının peşine düşmesin, annem “ya hu be kadın” mesabesinden çıkmasın. biz charlie’nin melekleri, o charlie’nin hizmetçisi. Bu çelişkiyi görecek kadar büyüdük ya, babama laf geçmiyor. Çünkü koca profesörlere, (erkek-kadın farketmez) memurlara, şu adama bu adama car car hakkı kukuku haykırmayı öğrendik babamızdan ama babama ağzımızı açamıyoruz. Rabia yalnız değilsin, annen de yalnız değil. Malesef babam da :(
☆☆☆☆☆
Rabia kadar güzel anlatmışsınız, sevgili arkadaş..
yakıcı bir güzellik bu, tabii.
[…] Yazının tamamı için Reçel Blog’a devam edin […]
Aynisindan bir tane de bende var malesef. Erkek cocugu olmayan bir aileyiz biz de. Kizim okusun profesor olsun, annesi ona hizmet etsin bir toz bezi bile tutturmasin. Simdi ne oldu, tez yazan ve ev isinden cok az anlayan yine ben, hala etrafimda pervane olan yine annem. Isimlerimiz de hep sahabe kadin isimleri, dunyayi kurtarma yuku omuzlarda, en ufak takva eksikliginde -ki utancindan gostermezsin zaten- delici bakislarin altinda ezilirsin. Sonra 30’undan sonra amorf oldugunu fark edersin, kadin misin erkek misin, hic kiz cocugu olmus muydun ki zaten -corapsiz etek giyip ip atlamana bile izin verilmezken-, rahat rahat evinin hanimi bile olamazsin dedik ya ev isinden anlamazken. Babanin karsisinda hep caliskan hep azimli her yukun altindan kalkan sahabe misali durmalisin, bu yastan sonra adamin hayallerini yikamazsin. ancak anlayisliysa kocana aglarsin. O da anlayamaz normal ol yeter der bilemez ki oyle sartlandirilmissin ki ummeti muhammedin kadin cengaveri mukemmelligine, normalin hem depresyon sebebindir senin.
Hem yazi hem yapilan yorumlar çok güzel. Ancak okuduktan sonra sizlerin nispeten daha şanslı olduğunu gördüm. Çünkü hem feodal hem de daha rasyonel dinî anlayışa sahip bir baba ile kiyaslayinca daha ağır sorumluluklar ve sonuçlar ortaya cikmakta. Okula gitmek, üniversiteye gitmek tamamen kadinin şartları zorlamasına bağlanmış, ne annenin ne babanin kizinin okumasi için bir cabasinin olduğu, ama şayet okuyorsa da boyle bir belaya bulasmissa da basarili olması beklenmekte, ama basarilari asla takdir edilmemektedor. Siz de aman engel olunmasin diye basarili olmaya gayret etmekte, ev işlerini aksatmamaya çalışmakta, tanimadiginiz akrabaniz dahi olmayan sadece feodal bağların sizi birleştirdiği insanlara ne kadar ev kizi olduğunuzu ispatlamaya calismaktasiniz ki hakkinizda konusmasinlar da babaniz okula gitmenize engel olmasin. Ama bu arada babaniz her şeyi bilmekte cevredekilerin hurafeye varan dini anlayislarini eleştirmekte ancak sizden mevcut il sinirlari içinde onlar gibi yani cevredekiler gibi davranmanizi ama asla bu şekilde bir dini anlayisin doğru olmadigini da bilmenizi kendinizi gelistirmenizi kitap okumanizi istemekte lâkin gelen misafirlere kusursuz hizmet ve sessizlik içinde davranmanizi hatta yanlış , kötü davransa dahi asla karşı gelmemenizi istemektedir. Okursunuz, yurtdisinda iyi üniversitelere gidersiniz hatta öğretim üyesi olursunuz ama ailenizle ayni şehirde yasarsaniz size biçilen kaliptan asla disari cikamazsiniz.
Hem her şeyi bilen hem de feodal, geleneksel baglarin sizi getirdiği nokta aslında bir ikiyüzlülüktur; burada boyle orada farklı olma. Ne yazik ki!!
Şanslılar sınıfına koyabilirim kendimi gerçekten, özellikle muhafazakar (!) aile yapısı içinde eğitim, iş, vs mücadelesi veren, evden dışarı çıkması ingiltere vizesi almaktan daha zor arkadaşlarıma kıyasla. O ayrı bir yazı (acı) konusu belki. Benim acım kendi halimle ilişkili değil zaten. Annemle ilgili. Aynı kişi (baba) tarafından kızlarına cinsiyetlerine bakılmaksızın yapılan özel muameleden payına düşeni alamayan o “kadın” ile ilgili. Bu durumda bizim hissettiğimiz “güçlü, başarılı kadın” baskısı bir kenara (gerçekten bu kadar acı içinde bir kenara lütfen), annelerimizin hissettikleri bir yana. Annem o kadar “anne” ki benim gözlemlediğim ayrımcılığın, çelişkinin farkında bile değil.
Yazıyı da yorumları da içim burkularak okudum.. Çok bilen babaların başka versiyonları da var. Genelin aksine bu iki kadın arasına uçurum koymayan, sahip(?!) olduğu ikinci kadın olan kızından süperwoman olmasını bekleyen: ultra eğitimli+ mükemmel ev kadını. O kadar ki hem 10 dil bilecek profesör olacak hem de salçasını vs, temizliğini kendi yapacak.. Bunun uygulamada problematik olduğu gerçeğini de kabul etmeyen, ancak içten içe de biliyor olsa gerek ki izdivaç işinde de deveye hendek atlatma çabasında; yani biricik kızı ‘bu’ mantaliteye düşer mutsuz olursa korkusu.. Yanlış rol-modeller ve toplumun erkekleri yetiştirirken sağladığı pek engin hoşgörü ileride bu erkeklerin eşlerine ve kızlarına yani hepimize yol-su-elektrik olarak geri dönüyor çünkü kendilerini kadının emanetçisi değil de sahibi görüyorlar. Asırların neticesi olan bu ‘huy geni’ de öyle eğitimle, modernlikle filan değişmiyor. Dinin bu konuda söyledikleri de işlerine gelmiyor, istenildiği gibi çarpıtılıyor. Malesef iş burada yine kadınlara düşüyor heralde, erkek çocuklarını yetiştirirken de en az kızlarda olduğu gibi özen gösterme ve peygamber terbiyesine uymaktan başka bir çözüm aklıma gelmiyor
ne yapsaydi babacigin?”kizim annene hakiszlik olmasin sabret seni de kocaya vericez bir gun o sana ekmek getirir sen yavrular dogurur anlasir gidersiniz” diye , okuldan mi alsaydi .
yada “hanim sana hakislzik olmasin disardan liseyi bitir bir dersaneye yazil, kismet belki buyuk adam olursun” mu deseydi?
baban “kendinden”biriyle evlendi,ama ne kizini annesi gibi, ne damadini kendisi gibi gormek istiyor . bunu boyle dile getirmiyor ama ona bu icgudu veriliyor. o icgudu”sen basamak ol , arkadan gelenler bir adim daha fazla yukselsin”.. ilerde de o basamak -kendi imkanlarinca -sen , yukselen senin cocuklarin olacak. sen bunun farkinda olmayacaksin ama icgudulerin sana bunu yaptiracak..
Maryams babanın anneyi liseye dersaneye göndermesine hiç gerek yok ben bizatihi bir lisans artı bir ön lisans diplomasına sahip oldum halde aynı muameleye maruz kaldım kızlarımın babası tarafından yıllarca. Benim zamanımda üniversiteyi ille de meslek sahibi olmak için okumazdık biz kadınlar… bir sürü mühendislik işletme eczacılık vs mezunu arkadaşım var geleneksel müslüman kadın rollerini hem de severek üstlenen… mutlaka sizin de vardır tanıdığınız bildiğiniz 28 şubat ve öncesi dönemde okuyan nesilden…
ben çözümü kızlarıma köle olmayı reddetmekte ve ev içi görevlerin dağılımında onları da sorumluluk sahibi yapmakta buldum… okuyorlar tabii biri bu yıl üniversiteyi bitirecek inşallah…
akademide üstün başarılar kazanıp da bir sofra kurmayı çorba kaynatmayı gömlek ütülemeyi bilmeyen kadın çok makbul olmasa gerek tıpkı iş hayatında başarılı olup da babalık sanatını ya da ampül takmasını bilmeyen erkeğin makbul olmayacağı gibi…
Siz islamci ailelerde baba kiz iliskisi gercekten ilgincmis. Once bu yaziyi sonra diyanetin ortaligi ayaga kaldiran yazisini gordum. Kizmamalari lazim sonucta bu sizin dininiz ben inanmasam da saygi duyuyorum. Ama saygi duymakla beraber asla bir muslumanla evlenmem bunlari okuduktan sonra ama dininizi yasamaniza da karisamam
Islamci aileden geldiklerini nereden anladiniz, ortalama bir turk ailesi boyle zaten..
Ayrica Tum dunyada pedofili ve ensest var. birilerinin ahlakcilik oynamalari bu insanlari tedavi etmis olmuyor. Binlerce yil once bu alimlerin bu kadar ince hesap yapmasi islamin zenginligini ve gercekciligini gosterir.
Yine de istediginiz kisiyle evlenebilirsiniz bu bizim icin cok onemli:)
Nihayet birisi müslüman erkeklerin hanımlarına muamelesi ile kızlarına muamelesi arasındaki farkı dile getirmiş..eminim pek çok kişi bu duruma ailesinden Örnekler getirebilir..teşekkürler
Bu yazı çok güzel olmuş ya.
bizim aile yapımızda moda ne ise onun peşine düşmek var. daha eskilere bakalım dantel yapmak moda ıdı geceleri gam lambası içiginde dantel yapılır bununla toplumda saygı kazanılırdı. sonra ev araba , arsa, tarla almak toplumda yer sahıbı olmak anlamaına gelıyordu. şuan ise kızları okutmak memur yada her hangı bır yerde garanti iş sahıbı yapmak moda. ınsanlar bunun ıcın herseyı yapmaya hazırlar. hadi bunları istedin barı cocugunla ılgılen. anadoludan gelen hatat aynı sehırde ogrencı evınde kalan ınsanlar aılelerı ıle hafta 2 3 telefon konusması yapıyorlar. bu yanlızlık onalrı agır sorunlara ıtıyor. acaba gercekten okuyan kızlarımız kendını ve gelecegını kurtarıyor mu yoksa bırseylerden tavız mı verıyor. bunu ilerleyen yıllarda hep beraber görecegız.