REÇEL

Bizim kadınlarımız. Bizim hikayemiz.

Tanıdığım en güçlü kadınlardandı. Bana hayat hikayesini anlattı, ben de size anlatayım.

Konuk Yazar: Fatma Nur Kayıkcı

Elinde sigarası ile eski kocasının onu nasıl pazarlamaya kalktığını anlatıyordu. “Ben” dedi. “Hayatımı anlatsam gerçekten de roman olur” dedi. Hakkı vardı. Daha önce böyle bir roman okumamıştım. Gerçi anlatılacak  bir hikayesi olmayan insanların bile romanı yazılabilirdi pek tabii. Bunun için önemli olan anlatımdı. Olaydan önce yazarın kabiliyeti söz konusuydu.

“Ben sana anlatayım, belki yazarsın” dedi. Sesi sigaradan ve etrafındaki herkesi bir düzen sokmaya çalışmaktan çatallanmıştı. Tanıdığım en güçlü kadınlardandı. Bana hayat hikayesini anlattı, ben de size anlatayım. Anlatayım da bir insanı bugünüyle yargılamadan önce neler yaşamış olabileceğini düşünebilelim. Anlatayım da eline en ufak bir kuvvet geçiren zavallıların, masumlara nasıl zulmettiğimi öğrenelim. Velhasıl ben anlatayım siz de dinlerken acının kaç derecesi olduğunu düşünün…

“Bir gün babam, ben henüz üç yaşındayken annemi sırf bana süt almaya üzerinde sabahlıkla gitti diye kolu kırılana kadar dövmüş. Bu olay üzerine boşanmışlar zaten. Dedem annemin kolunu o halde görünce geri vermemek üzere evine götürmüş annemi.  Annemin çektikleri sadece  bununla sınırlı değilmiş elbet. Bu bardağı taşıran son damla imiş. Öncesinde buna benzer pek çok hikaye var. Annem hamileyken babaannemle pamuk toplamaya gitmediği bir gün evde yemek yapsın diye bırakılıyor. Dolma yapıyor o gün. Amcam eve gelip dolmanın birini yiyor. Sonra babaannem gelip dolmaları sayıyor. Eksik olduğunu gördüklerinde annemin yediğini düşünüp bir sopa dayak vuruyorlar. Yine bunun gibi kaç masal dinledim ben. Annemin masalları bunlar. Sonu hep kötü biten masallar…

Dedemler annemi alıp götürüyor ama beni orada bırakıyorlar. Çünkü onlara göre ben çok ağladığım için uğursuzmuşum. Ben çok ağladığım için annemin yuvası bozulmuş…

Babam evleniyor o ara. Halamın dediğine göre “Yeni annem.” “Peki benim annem nerede?” Cevap yok…

Okul zamanım geldiğinde beni analığımın yanına gönderiyorlar. Bu zamana kadar babaannemdeyim. Analığımın bebeği olmuş. Beni de bu bebeğe bakayım diye çağırmışlar. Abim babamın yanında okula gidiyor ben burada bebek bezi yıkıyorum. Onu da beceremiyorum ki analığımın annesi dövüyor yine. Bezleri koymamam gereken bir kaba koymuşum.

Köye döndük sonra. Komşunun portakallarını çalıyorum, yine komşuların çocuklarını dövüyorum. Her yaptığım şey bana yeni bir sopa dayak olarak geri dönüyor. Bir gün yaramazlıklarıma dayanamıyorlar ellerimi yakıyorlar sobada. Sonra bahçede ağacın altına bırakıyorlar. Halam arada yemek getiriyor. “Ölsen de kurtulsak” diyor. Komşu kızı, baba gizli gizli yemek getiriyor. Oturmaktan bacaklarım işlemez olmuş. Altım yara. Yine dedem geliyor ve anneannem.. Halimi görünce çekip alıyorlar oradan. Beni tedavi ettiler ve evlenene kadar orada kaldım.

Evlilik benim için bir kurtuluştu. İki tane oğlum oldu. Kocamı seviyor muydum? Belki de annemin beni sevdiği kadar… Kocam yeniden evlendi. Bir gün kumamla beni bir yere götürdü. Işıklandırması kötü, döküntü bir yer. Sonra iki tane daha adam geldi. Durumu anladım ama ne yapacağımı bilmiyordum. Lavaboya gitmek için bir bahane buldum. Kumam saf bir kadındı. Kaçmaya cesareti yoktu. Ama benim de bu hayata kendimi kaptırmaya niyetim yoktu. Çocuklarım vardı… Onları götüremezdim. Ancak tek başıma başarabilirdim. Tek başıma her deliğe girerdim. Çocuklarımı da sonra yanıma alırdım… Çok çabuk karar vermem gerekiyordu. Verdim ve kaçtım. Çünkü başka çarem yoktu…

Bugün… Yeni bir aile kurmuş olarak buradayım. Oğullarım uyuşturucu bağımlısı oldu. Sürekli hapishanedeler. Onların bir suçu yok. Ama benim de bir suçum yoktu. Zayıftım. O zaman kadar hayatımı seçebilme hakkım yoktu. Bana bu hayatta tek bir şans verilmişti. Ben de onu kullandım.”

Ben bu kadını dinleyene kadar yaşadıklarımın hangi anındayım bilmiyorum. Derdime dert demeye utanıyorum. Tüm acı çeken kadınlarımız adına sustuğum her günümden utanıyorum.

Mutsuz hayatların, mutlu hayatlar üzerinde hakkı var mıdır?…

 

 

Konuk Yazar

3 yorum

  • doğru olmasın isterdim ama oluyor.çünkü bu ülkedemi bilmiyorum ama erkeklerin eşlerine olan bakış açısı o kadar yanlış ki! bunları yaşamadım ama psikolojik baskısını yaşadım.boşandım mutluyum çocuğum olmadı.kendimi koruyamıyorken onlara ne yapabilirdim ki….
    çok iyi anlıyorum.suçlu olan başkaları

  • vay arkadaş ya.. ne hayatlar var daha kim bilir.

    Diğer yanda da ‘aman ağzımızın tadı kaçmasın sebehattin bey’ diyenler.