Konuk Yazar: Elif Çiğdem Artan
* Bu yazı, Göçmen Kadınlar Birliği‘nin Kadın dergisinde yayınlanmıştır.
“Kadınların kendilerini örtmeleri yönündeki dini gereklilik, hem başörtüsü hem de burka anlaşmazlığı, 1990’lardan bu yana Avrupa’nın hararetli bir tartışma konusu. Baş ve vücut örtülerine, sıklıkla, entegre olma isteksizliğinin sinyalini verdiği düşüncesiyle kuşkuyla bakılır. Kadınlar belirgin bir şekilde dini kıyafetlerini giydiklerinde provokasyon olarak düşünülür ve genellikle sözlü saldıralar yaşanır. [Bu bağlamda] [s]ergi, seküler toplumların görünür dindarlığı ne kadar tolere edebileceklerini soruyor. Aynı zamanda, kadınların, dini inançlarını kamusal hayatla nasıl birleştirebileceğini ele alıyor.”1
Başörtülü kadınlar yıllardır pek çok ülkede tartışma konusu. Kadınlar neden örtünüyor? Nasıl örtünüyor? Ne zaman ve nerede örtünüyor? Tüm bu sorular arasında unutulan asıl nokta, yıllar boyunca örtünmeyi şart koşan, ona izin veren ya da onu yasaklayan erk sahipleri. Berlin Yahudi Müzesi’nde sergilenen “Kadını Arayın: Peruk, Burka, Başörtüsü” (Cherchez la femme: Wig, Burqa, Wimple) başlıklı sergi de hem örtünme pratiğini Yahudilik, İslam ve Hıristiyanlık dini tarihileri arasında yapılan bir yolculukla anlatıyor hem de bu pratiğin günümüz sosyo-politik dünyasında nasıl uygulandığını gösteriyor.
Başörtüsü, yıllar boyunca, özellikle Türkiye gibi Batı dışı ülkeler düşünüldüğünde, modernleşmenin karşıtı olarak değerlendirildi. “Örtülü Kimlik” başlıklı araştırma kitabında Aynur İlyasoğlu, tam da bu noktanın üzerinde duruyor, Türkiye’ye odaklanarak, örtünme ile modernite arasındaki ilişkiyi ve farklı dini inanca sahip kadınların kendi aralarında kurdukları iletişimi sorguluyor:
“Şimdi belki modernleşme tarihimizde başka bir yarılma ânındayız, başka bir zaman dilimindeyiz ve sorgulamadığımız kalıpları da sorgulamak durumundayız. Politik İslam’ın içinde yer alan kadınlar kimliklerini hangi yapı taşlarıyla kuruyorlar? Örtüleriyle nasıl bir “feminite” sergiliyorlar? Erkek cinsine ilişkin bazı kalıpları benimsemelerinin nedeni nedir? Dinsel otoritelere karşı hep itaatkâr mı olacaklar, yoksa İslam içi bir Protestanlığın öncüleri olabilirler mi? Başka müslüman kültürler ya da Hıristiyan, Yahudi vb. dinlerdeki kadınlarla ilişkileri nelerdir?”2
İlyasoğlu’nun sorusunu tam olarak yanıtlamamakla birlikte, sergi alanının girişinde, “örtülü kadın kimlikleri” karşılıyor izleyiciyi: Farklı dinlere ve dünyanın farklı coğrafyalarına ait örtünme pratikleri. Bu bölümde sergi, dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman kadınların örtünme pratiklerinden modeller sunuyor. Saç bandı, şal, bone, dantel, ipek kumaşlar… Modeller arasında, üstteki fotoğrafta soldan dördüncü olan, “Türk Stili” de var. Örtünmenin hem Türkiye’deki hem de Türkiye’den yurtdışına göç edenlerdeki heterojen yapısına bakıldığında böylesine keskin bir tanıma varmak ne kadar mümkün, insan düşünmeden edemiyor.
“Türk tipi saç örtüsü için ipek eşarp üçgen şeklinde katlanır. Uzun kenar yüzü çerçeveler ve sivri kenarlar ya çene altında bağlanır ya da boyna sarılır. Genç kadınlar, genellikle, saçı ve üstteki örtüyü tutsun diye alta bir örtü takarlar. Bazı kadınlar, önde küçük bir nokta oluşturmak için başörtülerini biraz dışarı çıkartırlar ve evli olmadıklarının sinyalini verirler.”3
Sergide kendine yer bulan noktalardan biri de “Muhafazakâr Moda.” İstanbul Modest Fashion Week’e4 ait bir video yerleştirmesiyle tartışmaya açılan tesettür modası kapsamında, örtülü kadınların yüzmek için giydikleri kıyafetler de sergileniyor. Tabii geçtiğimiz yıl Fransa’nın Nice kentinde yaşanan vakayı hatırlatıyor bu da bana. Fransa’nın burka yasağı kapsamında polis, ahlâki değerlere ve seküler yaşama uymuyor gerekçesiyle, plajda tesettür mayosuyla denize giren kadından kıyafetini çıkarmasını istemiş, daha doğrusu buna zorlamıştı.5 Genel akım tüketim kültürünün plaj modasını düşünüyor bir de insan tabii hemen. Gösteri toplumunun yazlık hali. Oysa kim kimi toplumsal değerler kisvesi altında sorgulayabilir ki?
“Nasıl hem çevremle etkileşim kurabilir ve de hâlâ kendime sadık kalabilirim? Müslüman ve Yahudi tasarımcılar, hayata aktif olarak katılmak isteyen genç kadınların bu sorusunu dikkate alıyorlar. Şık ama yüksek boğazlı, transparan olmayan ve çok sarmayan bir şey istiyorlar. Bu tür gündelik moda ipuçları, farklı dinlere mensup kadınların kullandıkları Instagram ve moda blogları aracılığıyla hızla yayılıyor.”6
* Benim kafam, benim kararım – Dindar Feministler
Türkiye’deki kadın çalışmalarından yakından tanıdığımız dindar feminist akım da sergi salonunda değinilen konulardan biri. Dindar feminist kadınların kampanyalarını görünce, bugün özellikle yurt dışında, hem müslüman hem de bulundukları ülkenin vatandaşı olunabileceğini yılmadan anlatan Türkiyeli kadınları hatırlıyorum. Örneğin, sergi salonunda da yer verilen, Almanya’dan Kübra Gümüşay7. Geçtiğimiz aylarda yayınlanan TEDxBerlin konuşmasında, kendini “entellektüel bir temizlikçiyim” diye tanıtıyor Gümüşay. 18 yaşından beri yaptığı gazetecelik mesleğini, ırkçı, cinsiyetçi, islamofobik, islamcı, sağcı vb. bütün aşırı düşüncelerin yarattığı kirliliği temizlemeye yönlendirmiş. Toplumsal olaylardaki politik yanlış tavırları ve problemleri yüksek sesle dile getiren Gümüşay, müslümanlara, kadınlara, siyahilere, LGBTI üyelerine karşı yapılan her türlü saldırıda toplumun ortasına bırakılan kutuplaşmaları açığa çıkarmak için mücadele ediyor.8
“Laik toplumlarda feminizm, 20. yüzyılın ikinci yarısında, Ortodoks Yahudilik üzerinde bile etkili olan standartları belirledi. Kadınlar, dini eğitim, ayin bürolarına katılım ve evlilik kanununda eşit muamele için savaşıyorlar. Geleneksel dindarlık ve kadınların hakları için yüksek sesle konuşma arasında, toplum, siyaset ve sanatın birbirleriyle karşılaştığı ve etkileşime girdiği dindar bir feminizm ortaya çıktı. Günümüzdeki feminist sanat, geleneksel kadın imgelerine ve kadınların dini metinlerde yokluğuna meydan okuyor. Bu [sergide yer alan] Yahudi sanatçılar, dinî ve laik dünyalar arasındaki çatışmayı ele alıyor, kadınların emirler çerçevesindeki rolünü yeniden yorumluyorlar.”9
Bu bağlamda sergide yer alan karikatürler ve çizimler, tam da dindar feminist bakış açısıyla güncel konuları, politikayı, kadının toplumsal yerini, kamuoyundaki algısını, vb. irdeliyor. Aşağıda görülen ilk karikatür, örneğin, muhafazakâr kadın dünyasına, haddini aşan, “modernist” bakışı özetliyor adeta: “İğrenç…” İkinci karikatür, az önce sözünü ettiğim Nice vakasından yola çıkarak Fransa’nın eşitlik kavramını sorguluyor: “Özgürlük – Eşitlik – Soyun!”
Örtülü kimliğin yaşam alanına dair sergide yer alan tartışmaların en vurucu noktalarından birini, dünya haritası üzerinde işaretlenen kadınların giyinme hakları oluşturuyor. Örneğin, Almanya’da, kamu hizmetlerinde başörtüsü kullanmak yasak. Fransa’da bu yasaklar daha da çeşitleniyor. Başörtüsü hem kamu hizmetlerinde çalışanlar hem de okulda öğrenciler için yasak.
Hepimizin bildiği üzere saç biz kadınlar için her daim tartışma konusu olmuştur. Kısa mı, uzun mu? Dalgalı mı, düz mü? Sarışın mı, esmer mi? Tabii tüm bu dini tartışmaların odağında, bir de, açık mı, kapalı mı? Örtülerin arasında farklı kadınlık hallerini irdeleyen bu serginin Türkiye’den aşina olduğumuz tartışmalara eklediği yeni bir bakış açısı bulunuyor diyebiliriz: Örtülü kadınların farklı dinlerde ve farklı coğrafyalarda verdiği mücadele. Başka bir ifadeyle bu sergide, aslında din, dil, ırk ya da milet fark etmeden, örtülü kadınların ortak bir mücadele yürüttüğünü görüyoruz: Özgürlük. Hem dini yaşamlarında hem de gündelik hayatlarında. Çünkü şu da bilinen bir gerçek ki, örtülü kadınlara, dini yaşamları sebep gösterilerek, bazı şeyleri yapmaları ya da yapmamaları, kadın ya da erkek fark etmeksizin, birileri tarafından salık veriliyor sürekli. Bu da başka bir yazının ve hatta başka bir serginin konusu olabilir.
1 Sergi basın dosyasından
2 Aynur İlyasoğlu, Örtülü Kimlik: İslamcı Kadın Kimliğinin Oluşum Ögeleri, Metis Yayınları, İstanbul, 2013, s. 36-37
3 Sergi pano metni
4 http://www.istanbulmodest.com adresinde defileler ve modacılar incelenebilir.
5 https://www.theguardian.com/world/2016/aug/24/french-police-make-woman-remove-burkini-on-nice-beach
6 Sergi basın dosyasından
7 https://twitter.com/kuebra
8 Kübra Gümüşay, Organised Love, TEDxBerlinSalon https://www.youtube.com/watch?v=ZXgp6E53TIE
9 Sergi basın dosyasından
Kaynak belirtmek şartıyla yazınızı kopyalamamda bi sakınca var mı?
Evet, tabii ki.