Konuk Yazar: Hüsniye
Bu yazıyı uzun süre önce yazmayı planlamıştım ancak gündelik işlerin yoğunluğu arasında bir türlü vakit bulamamıştım. Aradan geçen zaman içerisinde “Bazı Başörtülüler Daha Makbul” anlayışını pekiştirecek bir dizi konuşmayla karşılaşınca dayanamadım, kendimi biraz zorlayarak da olsa blog vasıtasıyla sizlerle dertleşmeye karar verdim.
“Makbul başörtülü” tamlamasının bir kavram değil, birçoğumuzun hayatının farklı safhalarında deneyimlediği bir gerçeklik olduğunu varsayıyorum. Başörtülü bir kadın olarak içinde bulunduğunuz kurumları, söylemleri, uygulamaları birazcık yüksek sesle eleştirirseniz hemen makbul olma alanında uzaklaştırılırsınız. Eğer biraz daha ileri giderseniz arkanızdan sizi ah’larla vah’larla anarlar, bazen doğru yolu bulmanız için dua ederler, en olmadı aba altından sopa göstererek sizi hizaya sokmaya çalışırlar. Blogda yazan yazıları takip edenler bunun gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Beni bu yazıyı yazmaya iten şey, büyük laflar ederek ya da genellemeler yaparak bazılarımızın ne kadar “makbul” olmadığını göstermek değil, birkaç ay öncesinde şahit olduğum bir olaya dikkat çekmek.
Son dönemlerde gündemimizden, siyasilerin dilinde düşmeyen malum bir terör örgütü var: Fetö. Bu örgütü ima edecek herhangi bir söylem, yoğun bir şekilde karalanmakla kalmıyor ima eden kişinin sesi “Sen şucu musun, bucu musun?” tarzında ithamlar ve iddialarla kısılıyor. Geçtiğimiz aylarda Facebook’ta “Burçin’in Galaksisi”, “Başörtülü Bir Kızın Büyük Başarısı” başlıklarıyla bir video dolaşmaya başladı. Ben de izleyince heyecanlandım, gurur duydum ve videoyu paylaştım. Gezegeni bulan kişinin sevdiğim bir hocamın kuzeni olduğunu duyunca da içten tebriklerimi yolladım. Ertesi gün sayfamı açtığımda ise bir gün önce videoyu övenlerin “Kandırıldık” nidalarıyla karşılaştım. “15 Temmuz’dan sonra olaylara daha eleştirel yaklaştığını” iddia eden bazı arkadaşlar, Facebook profillerinde detaylı bir araştırma yaparak Burçin’in Fetöcü olduğunu saptamışlar. Aradan biraz daha zaman geçince gördüm ki gezegeni Burçin bulmamış, her şey bir “algı operasyonu”nun bparçasıymış yani iddialar bu yöndeydi. Rüzgâr bir kere tersine esmeye görsün, bir gün önce “Ay’a çıkacaktınız da başörtüsü mü size engeldi. Yürü be kardeşim” diyenler bir gün sonra “Pis Fetöcü. Her şeyiniz sahte. Bir de başörtü takmışsın, utan kendinden” diye Burçin’e “haddini” bildirmeye kalktılar. Benim için işin en komik kısmı, birilerinin anında organize olup, bu videoyu şikâyet edip, profillerden kaldırmaları oldu. Ben de nasibimi aldım tabi ki… Burçin’in yaptığı konuşmayı dinledim, açıklamaları okudum herhangi bir siyasi gönderme yapıyor mu, “Fetöcü kimliğini” vurguluyor mu diye. Hiçbir ize rastlayamadım ama belki de hepsi benim kusurumdur, gören gözlerim çoktan şaşı olmuştur. Benim anladığım, Burçin’in başarısının kutlanması için elin Amerikalısının bir gezegene onun ismini vermesi falan mühim değildi. Önemli olan onun bu ülkenin siyasi erkleri tarafından belirlenen “makbul” statüsüne giremeyecek bazı hasletlere ya da geçmişe sahip olmasıydı.
Başta da söyledim ya, “bizim mahalle”de başörtülü bir kadın olarak kendi çevrenize baş kaldıracak eylemlerde hatta bunları ima eden herhangi bir söylemde bile bulunursanız “makbul” olma vasfını asla kazanamazsınız. Hele de siyasi alana bir dokunursanız vay halinize. Kimse size meydanlarda sahip çıkmaz, televizyonlarda göklere çıkarmaz, gazetelerde haberinize yer verilmez, parmakla gösterilmek bir yana bir anda görmezden gelinirsiniz.
Asıl derdim, Burçin’in hakkını savunmak ya da savunmamaktan öte, toplumdaki “makbul” sayılma halinin nasıl da değişken ve gerçeklikten uzak olduğunu göstermekti. Bu yüzden bir kez daha diyorum ki “”yaşasın makbul olmayan kadınlar” dayanışması.
Tebrik ederim çok güzel bir yazı olmuş, vurgulariniz ve tespitleriniz de çok haklısınız. Ne yazık ki başörtüsü veya dinle alakası olmayan kişiler bile sizin o makbul olmayan formatınızi kabul etmiyorlar.. bunları blog ortamında dahi olsa konuşmak güzel ve ne yazık ki şu anda bir çok güzel insan fetö ye kurban gitti başarılı olsan da icad bulsan da fetocuysen hiç bir anlamı yok. Artık iki Türkiye var fetocu ve fetösuzler tıpkı bir zamanların başörtülü ve başörtüsüzleri gibi
benzer bir duygu bende hüda kaya’nın yine gözaltına alındığını öğrendiğimde hasıl oldu. 28 şubat’ta kızları ile birlikte hapis yatmış olan hüda kaya hani. dolayısı ile olayı sadece cemaatle sınırlamamak lazım, her kesimden birsürü tesettürlü kadın bu “makbul olmama” durumundan muzdarip şimdilerde. hidayet şefkatli tuksal hocamız da artık “makbul” değil, zira khklarla işten çıkarmaların adaletli olmadığını falan iddia ediyor, olacak şey değil. elif çakır bile sınırda, üstü kapalı “hayır” sinyalleri veriyor yazılarında, her an onun da teröristliği onaylanabilir. hilal kaya da kayınpederinden dolayı “sen fetöcüsün” “hayır asıl sen fetöcüsün” dalaşlarında kan kaybetti bayaa, ama (biraz da sivri dilinin sayesinde olsa gerek) o henüz makbuller arasında görünüyor.
benzer şekilde, erkeklerin başına gelenler de ibretlik. şu twit yüzünden https://twitter.com/gergerliogluof/status/785063670321643520/photo/1 işten çıkartılan ve şimdilerde okul-aile birliğine üyeliğe bile alınmayan mazlum-der eski genel başkanı dr. ömer faruk gergerlioğlu’nun durumuna baksanız yeter.
Evet maalesef makbul olamama hali ortak bir yaraya dönüşmüş durumda. Tek bir örneği yok, hepimiz bir ucundan nasipleniyoruz farklı şekillerde. Yeni bir şey de değil üstelik, 28 Şubat’ta bile benzer şeyleri “kendi mahalle”mizde defalarca yaşadık. Bu yazıda Burçin örneğinden hareketle bir şeyler söylememdeki amaç, son günlerin moda makbul kabul edilmeme halinin Fetö olması.
Nedense yorumum gecmemis… enteresan. Ben oysaki karsit goruslere saygili bir yer saniyordum ki hakaret vs de yoktu yazimda neyse…
Başka bir yoruma da yazdım, size de yazıyorum.
Yorumunuzu sadece hakaret olmaması durumunda değil, yazarın kişilik haklarına saldırı içermesi durumunda da yayınlamıyoruz.
Sizin yorumunuzda da açıktan itham ve suçlama vardı, eleştiri yoktu. Yorumlarınızı karşıt görüş içerecek, eleştiri barındıracak şekilde yazdığınızda yayınlıyoruz merak etmeyin.
bu makbullük kadının nesneleşmesiyle de alakalı. siz kadınları “alınacak bir şey” olarak gördüğümüz için hem kadınlar kendi aralarında, hem biz erkekler siz kadınlara karşı makbullük ölçütüyle yaklaşıyoruz. bu makbullük ölçütü de çoğu zaman bahsettiğiniz parametrelerde gerçekleşiyor. bunun en büyük sebeplerinden birini allah tasavvuru olarak görüyorum. iddia ediyorum ki bu zalimlerin çoğunun kafasında allah ister istemez erkek ve hoyrat bir şekildedir.