Konuk Yazar: Betül Duran
Bugün Madımak olayının bana anımsattığı duygu: merhamet
Madımak hadisesi gerçekleştiğinde ben 12 yaşındaydım. Gazete mi, televizyon mu, konuşmalar mı bilemiyorum, hatırladığım şey, bir gruba duyulan öfke idi.
Katliamda ölenler için öldürenlerin haklı olduğu savunusu idi.
Bir kesime duyulan merhametsizlikti.
Bir kesimin bizlere hissettiği öfkeydi.
Evet 12 yaşındayım, mütedeyyin insanların oturduğu bir sitede, biz çocuklar; kulaktan dolma nefret söylemlerini büyük bir maharetle oynuyorduk. Evlerde büyüklerin dile getirdiği sözler, sokakta bizlerin oyunlarına mevzu oluyordu. Ötekiye duyulan öfkeyi küçük yaşlardan kabul ettiğimiz ve rollerine büründüğümüz oyunlardı bunlar. Şimdi gerçekliğimiz olacak düşünce kalıplarının boy verip dallanması o zamanlara dayanıyordu işte.
Dışardan, sitenin dışından büyük büyük sesler yükseliyordu. İşte onlar, eyleme gelmişlerdi. Bizlere çok öfkeliler diye düşünüyordum.
Biz ne yaptık ki diye düşünüyordum çocuk aklımla. Benim annem babam iyi insanlardı. Karıncayı dahi görse evde en fazla yere limon koyup evi terketmesini beklerlerdi. Haliyle “Biz iyiyiz, karşıda bağıran öfke duyanlar kötü” diye düşünüyordum. Çocuk aklı bir iyi bir kötüyü kurguluyor işte. Yardıma ihtiyacı var, o yardım elbette en yakınlardan geliyordu tez vakitte.
O bağırmaların ortasında “merhametin” yüksek sesle dile getirildiği bir sosyal çevrede büyümedim malesef fakat ailemi tenzih ediyorum.
İlerleyen zamanlarda annemin alevi öğrencileri oldu. Annemin hep muhabbetle bahsettiği… Sosyal çevremden ilk ayrışmam annemin pozitif söylemleriyle idi.
Babamın bu gibi katliamlar ve ölümler karşısında haber izlerken yüzünün düştüğünü hatırlarım. İkinci büyük kırılma babam sayesinde oldu. O küçük dimağa, “Her ölüm acıdır”ı düşündürdü Rahmetli Babacığım.
Mesela bir pazar sabahı hain bir saldırıda öldürülen Uğur Mumcu’nun vefat haberini üzülerek izleyen ve babanın verdiği tepkiyi taklit eden kendimi görebiliyorum bugün ve hayatta unutamam. Çocukluğuma dair bir dedemin vefat haberini unutamam bir de Uğur Mumcu’nun. İkisi de hüznü çağrıştırır, benzerdir.
O sebepten vefat eden, öldürülen, canına kastedilen her kim ise bugün yine bir pazar sabahındaki gibi olurum ben.
Ölenin siyasi duruşuna bakmadan üzülürüm…
Aile geleneğidir “merhamet”. Aile merhametle bakar ve olayları insaflıca açıklarsa çocuğa, o çocuk büyüyünce yanlış bakış açılarının karşısında korkusuzca durur.
Siyasi kutuplaşmadan çok ekmek yenildi bu ülkede. İşte 90’ların çocukları büyüdü ve ayrıştı bugün de; Madımak’a üzülenler ve üzülmeyenler olarak. Bugünün çocukları büyüdüğünde inşallah sağ/sol, muhafazakar/çağdaş vb çekişmelerin içine düşmeden düşünebilirler. Dünün çocuklarının düşünceleri kalıplaşmaya dönük, bugüne bakalım…
Geleceğimiz çocuklar arasında “her türlü ayrımın” insanlık dışı olduğunu yayalım.
Bir de en başta aşağıdaki ilahi emri yayalım hayatımıza. Çocuklarımız büyüdüğünde; benim annem babam “herkese karşı” çok merhametliydi diyebilsin.
Ve unutmayalım İlahi emri; “İşte bundan dolayı İsrâiloğullarına şöyle yazmıştık: ‘Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olmaksızın kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa bütün insanların hayatım kurtarmış gibi olur.’ Şüphesiz peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler. Ama bundan sonra da onların çoğu yeryüzünde taşkınlık göstermektedirler.” (Maide, 5/32)
Yorum Ekle