Yazar: Rumeysa
Başlamadan söylemem gerek, bu yazı yazmaya beni Sema Maraşlı’nın şu yazısı itti.
“Yeni Aile Kanunu” başlıklı bu yazının baştan başa ne kadar da can yakıcı, talihsiz, her anlamda utanç verici bir yazı olduğunu söylemek istemiyorum. Her gün eşleri, erkek kardeşleri, babaları tarafından öldürülen onlarca kadının da vebali hepimizin üstünde muhakkak, ama “şu utanç verici yazıyı yazanın biraz daha üstünde yahu” demekten fazlasını yapmayı başaramıyorum o yüzden.
Ama bu trajikomik yazı sadece kadına yönelik şiddet ve ölümlere olan bakış açısıyla beynimi kemirmedi. Aynı zamanda içerisinde barındırdığı o garip fantezi dünyasıyla da beni kulaklarımdan çıkan alevlerle yalnız bıraktı. Yazıdan birebir alıntı yapıyorum, dayanamıyorum:
“4-Haftada bir kaç gün karı-koca yatak etkinliği yapmayı ihmal etmemeli. Geceleri başı ağrıyan kadınlar için ağrı kesici, erkenden uykusu gelen kocalar için dinçlik verici ilaçlar sağlık ocaklarından bedava dağıtılacaktır.
5-Kadınlara haftanın en az dört günü kocalarının yanında elbise ya da etek giyme ve süslenme zorunluluğu vardır. Erkeklerin de eski pijamalarla, rengi atmış eşofmanlarla eşinin yanında durması yasaktır. İki tarafta diş temizliği gibi kişisel bakımlarını ihmal edemezler. Maddi imkanı olmayanlara devletimiz destek verecektir.”
Daha çok yakın zamanda Nebiye’nin Reçel’de yayınlanan şiirine gelen tepkiler o yanan kulaklarımda çınladı sonra. Bu kadın göz göre göre kadına yönelik şiddete, ölümlere çözüm olarak bu Zaytung habervari üslupla “yatak etkinliği” önerebiliyor, bunu da gazete Vahdet isimli bir yerde yayınlayabiliyorken, Nebiye’nin sadece içerisinde rahim, döl kelimeleri geçtiği için ve hatta Reçel’de yayınlandığı için bunca tepki çeken yazısının aldığı reddin haddi hesabı yok.
Demek ki neymiş dostlar, mesele metnin içinde cinsellik geçmesi falan değilmiş. Mesele bir kadının cinsellikten bahsedip bahsedememesi hiç değilmiş. Erkeklerin erkekliğini pohpohlamadığımız, haddimizin bildirilmesini kabul etmediğimiz, istendiğinde yatakta, istendiğinde mutfakta olmadığımız sürece yazdıklarımızın bir önemi olamıyormuş.
Cinsellik kelimesinin kendisini bile kullanırken çekinip sıkılan biz “nefsi için özgürlükten başkasını istemeyen kadınlar” (Allah’ım bunu da ikinci yazısında yazdı! Bitmeyecek bu çile!) olurken, kadınların başının ağrımasından, erkeklere dinçleştirici haplardan bahseden Sema hanım el üstünde tutulsun.
Yok, ya benim aklımda bir noksanlık var, ya da bu işte bir terslik var. Bizi zaten el üstünde tutmasın bunlar yahu, ihtiyacımız olsaydı bir köşe de biz bulmuş olurduk oralarda…
Rabbim yardımcımız olsun.
Helal sana Reçel… İki yüz yüzlü tipolojimizi yüzümüze ‘mendille’ vuruyorsun ya, helal…
Şu paragraf yazının tam özünü oluşturmuş, katılmamak elde değil…
“Demek ki neymiş dostlar, mesele metnin içinde cinsellik geçmesi falan değilmiş. Mesele bir kadının cinsellikten bahsedip bahsedememesi hiç değilmiş. Erkeklerin erkekliğini pohpohlamadığımız, haddimizin bildirilmesini kabul etmediğimiz, istendiğinde yatakta, istendiğinde mutfakta olmadığımız sürece yazdıklarımızın bir önemi olamıyormuş.”
Çok ilginç gerçekten,köşe yazarlığı için nereden ,hangi köşede bekleyip insanları kolundan çekiyorlar acaba diye düşünmeden edemedim.Zaten kafasını kadınlarla bozmuş bidolu ihtiyar ve kötü niyetli erkek varken,moral bozarken,o kadar ömür geçirmişsin aklın fikrin hala nerelerde diye utandırırken bir de hem genç hem de bir kadının bu kadar kadın düşmanı olmasına çok çok üzülüyorum.Belli tuzu kuru,ondan belki iç sızlatıcı,alay eder gibi önerileri rahatça sunuyor.Erkek ergenlerin düşünce tarzına dönük bu tür iç sızlatıcı hoppolaaaa yazanları çıkarın böyle ortaya.Rezil olmasın ama belki vicdanlı olmayı öğrenir diye umuyorum.Kadın konusunda hem erkeğin hem de kadının tek sözcüklü duası artık bana göre. Azıcık VİCDAN,azıcık.Olsa iyi olmaz mıydı bu kadında da?
yatak etkinliği ne ya:)))etkinlik:)))faaliyet(elişi kağıdı.bant,uhu başka ne lazım) …haftanın en az dört günü kocalarının yanında elbise ya da etek giyme….:)))diğer günler ne giyiyoz acaba…
bu seviyesizliği aşacak bi vites değişikliği/artırımı gerek. seviye yerin de dibinde ve fakat böyle devam edemez.
mide bulandırıcı, igrençlik:s bu zihniyete safra olduğunu hissettirecek bir seviyeden devam etmeli kızlar.
Sozettiginiz yazarin iki yazisini mideme kramplar girerwk okudim hele yorumlari okumak, yorumlardaki iki yüzlü erkeklerin cok eslilik muhabbeti yapmalari dahası bir de yetmezmis gibi bu yazari feministlikten az da olsa “arinmis” olarak nitelendirmeleri toplumda kadina bakis acisi olarak geldigimiz nokyayi cok iyi ozetlemis. Sizi acik sozlu yazinizdan dolayi tebrik ederim.
“Yok, ya benim aklımda bir noksanlık var, ya da bu işte bir terslik var.”
Elde ki “klinik veriler” ile aklınız da ki noksanlık konusunda bir tespit ve teshis de bulunamam.
Ama bu işte bir terslik olduğu konusunda haklısınız. Ama bu haklı olduğunuz ilk ve tek konu.
Siz ve sizin gibi FEMİNİZM Mikrobunu kapmış FEMİNİST hastaların kendiniz gibi düşünmeyen her KADINI “aforoz etmeye
hakkı olduğu düşüncesinin” kendisini Müslüman kadın olarak tanmlayanlar arasında hala prim yaptığını görmek ve bunu Cehennemin genelinin kocasına itaat etmeyen kadınlar tarafından parsellendiği bilgisi bir araya geldiğinde gerçek bir Müslüman olarak beni son derece rahatsız ediyor.
Sizin ve bizim orucumuz, namazımız, zekatımız, haccımız, teettürümüz vb ibadetlerimizin hepsi ayrı birer “O” (sıfır) dır.
Bunlar, hatta İslamı emirlerin tamamı yapıldığında ve yasaklar ise kaçınıldığında Allah’ın nazarında Kulun değerini artıran, ve azaltan emirler ve muamelattır. Fakat; bir kulun tüm emirleri yerine getirmesi ve tüm yasaklardan (haram ve günahlar) kaçınması, uzak durması O kul’da tek bir şey yoksa Allah (cc)ın rızasını kazanmak için yeterli değildir, hatta bütün bunların hiç bir anlamı yoktur. Ve bu hasletlerin tümü O kulu EBEDİ OLARAK CEHENNEM sakini olmaktan kurtarmaz.
Özetle:
Kişisel gelişim derslerinde her zaman kullanılan örnekde olduğu gibi;
Bizi Allah katında değerli kılan ise bütün bunların başında “olmaz ise olmaz” olan İMAN yani “1” dir.
Elde ki verilere göre belli ki sizde “O” (sıfır) çok, CV tatmin edici görünüyor.
Ama sizi razı olunan KUL yapan İMAN, yani sıfırların önünde ki “1” i göremedim.
Siz görebiliyor musunuz acaba?
Yorumu özellikle ve ibretlik olarak onayladım.
İmanlı olanla olmayanı ayırmakta Allah’la kendini eşdeğer gören birinin hakkımda yorumda bulunması gülünçlükten öte bir şey değil.
Feminizmden de mikrop olarak bahsedilmiş tam olmuş.
Mini bir açıklama da yapmış olayım: Benim meselem sıfırlar birler değil ne yazık ki (bilgisayar mühendisliğini bırakalı binary code’larla aramda bayaa mesafe oluştu, ay birden hemen kendime sıfır mı ekledim ne(!)))
Benim meselem zulme teşvik edenlerle elimden geldiğince mücadele edebilmek.
Sizin de yaptığınızın zulüm olduğunu söylemeden, yorumu silerek hayatıma devam edemeyecektim.
Hakaretlerinizle ve o yüce imanınızla mutluluklar diliyorum
Rümeysa hanımın demek istediklerinin Müslüman olmakla bir alakası yok. Kaldı ki metinde adı geçen iki köşe yazısındaki iki eş arasındaki yatak ilişkisine dair önerilerin saçmalığı, daha iyi bir üslupla hadsizliği herkesin tepki göstermesi gereken bir husustur. İki insan tanıyorum, kendilerine kişisel bakımı hiç yapmayan ama bir çocuklarıyla birlikte güllük gülistanlık geçinebilen. Yani yatakta nasıl davranması gerekildiği kimsenin haddine değil. Artı olarak evlilik içindeki sorunların yatağa indirgenmesi her iki taraf için de aşağılayıcı bir durum ne yazık ki. Diyelim ki bu öneriler uygulandı. Sizce başarılı olacak mı? İnsanların anlaşmazlığı yatakta değil zihinde başlar! Bu sizin yaptığınız bir nevi bu yazıları desteklemeye girer ki bu da bedenci bir evliliği doğurur. Fakat tüm bunların aksine ilk yorumunuzda her iki yazıya da ilişkin yapılan bir yorum göremedim. Din meselesine gelince hakikat ehlini diğerlerinden ayıran özellik hiçlikleridir. Sizin bu kadar benlikle, bu kadar kibirle dinden söz etmeniz üzücü. Bilginin zararını ilk defa sizde görmüş bulunmaktayım.
“İmanlı olanla olmayanı ayırmakta Allah’la kendini eşdeğer gören birinin hakkımda yorumda bulunması gülünçlükten öte bir şey değil.”
Sayın Rümeysa;
Ağlanacak halinize güleceğinize size aslınıza (fıtratınıza) karşı gelemeyi maharet gösteren acı gerçeklere karşı korunmak amaçlı kuma gömdüğünüz o başınızı iki elinizin arasına alında düşünün. Allah (cc) sizi hesaba çekmeden önce siz NEFS’inize hesap sorun.
“Feminizmden de mikrop olarak bahsedilmiş tam olmuş.”
Evet, feminizim batı kültürünün kapitalist laboratuvarlarında (görünürde ezilen kadınların haklarını korumak; gerşekte ise Müslüman kadını korunduğu kale olan evinden sokağa çıkartarak ailesinden ve imanından kopartmak amacıyla) “suni” olarak üretilmiş bir tür BULAŞICI MİKROP tur. Bu mikrobu üreten şeytanın uşağı tapınakçı yapı mikrobu üretmekle kalmamış zaman içerisinde kötü niyetle üretildiği deşifre edilen bu mikrobun ( bu mikropun bulaştığı kadınların dahi hastalığı farketmesine engel olacak şekilde) mikrobun kodlarını değiştirerek sinsileşmesini sağlamışlardır.
Sizin maruz kaldığınız mikrop türü (feminist olduğu halde bunu fark etmeyen) tam da bu.
“Benim meselem sıfırlar birler değil ne yazık ki (bilgisayar mühendisliğini bırakalı binary code’larla aramda bayaa mesafe oluştu, ay birden hemen kendime sıfır mı ekledim ne(!)))”
Hayır, yine yanılıyorsunuz… Espiri maskesi ile yaptığınız küçümseme ile bir Müslüman da olması gereken “TEVAZU” sıfırını sildiniz Müslüman kadın Cv nizden. Ama ne yazık ki yıne farkında değilsiniz…
“Benim meselem zulme teşvik edenlerle elimden geldiğince mücadele edebilmek.”
Eyvallah, niyetinizde samimi olduğunuza inanıyorum. Ta ki aksi ispat olana kadar.
Ama sizin, size ve diğer kadınlara ZULM yapan ZALİM leri teşhis etmede hata yaptığınız düşünüyorum.
Size tavsiyem problemi çözmek için öncelikle problemin kaynağına inmenizdir.
Çünkü çogunlukla probleme “sebep” olduğu düşünülen şey aslında başka bir problemin “sonucudur”
Zaviyenizi (bakış yeri-açısı) değiştirmeyi öneriyorum.
“Sizin de yaptığınızın zulüm olduğunu söylemeden, yorumu silerek hayatıma devam edemeyecektim.”
Evet bir editör olarak yorumumu dellate eder, hiç yayınlayamayabilirdiniz. Ama bu davranışınız yorumumun sizin üzeriniz de bıraktığı etkiyi (olumlu-olumsuz) ortadan kaldırmazdı. Benim yorumuma yazdığınız cevap ile birkez daha kendiniz ifade etme fırsatı, kafanızda kemikleşmiş değerleri ve düşünceleri tekrar gözden geçirme fırsatı buldunuz. Aslında bunun için bana teşekkür etmelisiniz :-)
Kaldı ki benim derdim sizin ile polemiğe girmek veya sanal ortamda sizinle tartışmak değil.
Benim derdim İYİLİĞİ EMRETMEK, KÖTÜLÜKTEN ALIKOYMAK…
“Hakaretlerinizle ve o yüce imanınızla mutluluklar diliyorum”
Amacım size hakaret etmek değildi.Ama yine de haddi aştıysak hakkınızı helal ediniz lütfen.
Ben de size “tahkiki ve kalıcı bir iman” ile yaşamanın nasip olmasını diliyorum sayın Rümeysa…
Hakkım helal değildir, bu böyle biline.
Dine dair bu inanılmaz kibrinizle ve asıl sizin göremediğiniz o koskoca nefsinizle sizi yalnız bırakıyorum.
Allah ıslah etsin
“Müslüman kadını korunduğu kale olan evinden sokağa çıkartarak ailesinden ve imanından kopartmak amacıyla) “suni” olarak üretilmiş bir tür BULAŞICI MİKROP tur.”
Gerçekten böyle bir avuç insanın bir odada oturup “feminizm” diye bir şey ortaya attığını ve bunun tek sebebinin de Müslüman kadını “sokağa çıkarmak” (aman ne büyük günah!) olduğunu mu düşünüyorsunuz? Ne ilginç bir kafa… Size birazcık sosyoloji okuma denemesinde bulunmanızı öneririm, böylece gülünç komplo teorileri üretmeden önce tekrar düşünmek için elinizde veri olur.
Diğer bir açıdansa zaten asıl sıkıntı Müslüman ya da değil kadınların “başkaları tarafından koyulduğu korunaklı(!) kalelerde/hapishanelerde tutulması değil mi? Siz feminizme olan ihtiyacı yazınızda açıklamışsınız zaten.
beyaz incinin yorumlarını tüylerim ürpererek okudum. Teoride tevazu, iyiliği emretmek kötülüğü alıkoymak gibi ne güzel anahtar kelimeler kullanılıyor. Ama bunlar hep karşı tarafa reçete olarak sunuluyor. Allah aşkına beyaz inci yazdıklarınızı bir dönüp okuyun, tevazu vs. gibi ifadeler geçmese kim anlar sizin amacınızın gerçekten iyiliği emretmek kötülükten alı koymak olduğunu. Bunu gerçekten yaptığınızı mı düşünüyorsunuz, elinizde iman ölçer var sanki. Bu gibi tavırlarla ben de daha önce karşılaştım ama kusura bakmayın bu biraz bana kendi imanını temize çekmek gibi geliyor. Eğer gerçekten iyiliği emredip kötülükten alıkoyacaksanız ki burada bahsettiğiniz tarza bir kötülük mevcut değil,bunu da müslümanca bir üslupla yapmak gerekirdi. Yorumlarınızdaki bu kibir hakaret ettiğiniz kişiye hiç bir şey yapmaz ama savunduğunuz noktalar konusunda kendi topuğunuza sıkmak olabilir.
iyiliğe vesile olasın sevgili Reçel, senin üslubun yeter.
Reçel Rumeysa eğitimi nedir? Bilgin kadar konuş desek ayıp olmaz di mi?
Varsa elle tutulur somut bir çözüm önerimiz alalım.
Hz. Peygamberin evlilik, eşler arası ilişkiler ve evlilik hayatı ile ilgili hadisi sergilerini de bir okuyun.
Ben kabul etmiyorum bu yazılanları diyerek eleştiri olmaz.
Sema Maraşlı nın düşüncelerini sorgulayıp yanlışlığını doğrulayın.
O zaman sizin de bir değerinin olabilir.
peki sema maraşlı’nın eğitimi nedir, bunu sorguladınız mı yoksa sadece onaylamadığınız durumlarda bu soruyu bir opsiyon olarak mı kullanıyorsunuz? hem sizin eğiriminiz nedir ki böyle bir sorgulaös pozisyonundasınız? imza- ilahiyat doktora
Herkesin feminizimden anladığı beynindekilerle,kalbindekilerle sınırlıdır.Ne kadar kötü olabileceği ile üstelik.Benim anladığım her yerde güven içinde kadınların yaşama hakkı.İster işinize gelsin ister gelmesin kadınlar sadece güven içinde yaşamak istiyor.Ne düşündüğünü rahatça söylemek istiyor.90lı yıllar Hıncal Uluçvari feminizim düşmanlığından siz de nasiplenmişsiniz.
Kadınlar ne öldürülmek istiyor ne belaltı sözler istiyor ne erkeğin fırfırlı fıtratınızda bu diye ahkam kesmelerini istiyor, ne de aforoz edilmek istiyor.Kadın konusunda niyeyse bir ortaçağdan kurtulamadık.Asıl kendini papaz sananların aforozundan da canımız yanıyor haberiniz ola.
İşine gelmeyince zart zurt edip batı kültürü demekten bir usunmadınız gitti.Aklına ne geliyorsa işe yarar batının teknolojisini kullan,hayatını onların yaptığı aletlerle kolaylaştır,işlerini onların icat ettiği zımbırtılar ile ilerlet sonra işine gelmeyince feminizim hedöööhhoodeee diye gel bir de burda “seni dinibilgimle döverimli ” gözdağı ver.Daha ne kadar böyle kötü olunabilir merak ettim gerçekten?İnsanın hem başı ağrıyor hem de korkuyor ,burada düşüncesini yazan birini tehdit eder gibi,umarım zarar vermezsiniz,o dilinizden dökülen ağudan ben de çok ürküyorum beyaz inci?Sizin de kaptığınız mikropla mücadele için hangi iyilik kalbinize inmeli ki?Allah gani gani iyilik versin kalbinize.
Eğitimini sorgulayanın eğitimini hiç merak etmiyorum doğrusu.Bu işler öyle eğitimle olacak olsaydı…Kadın konusunda hak yemez,vicdanlı,merhametli yürekli olun da ondan sonra eğitimi sorgulayın beyefendi.Şu ekrandan eğer uzatılabilecek olsaydı bir kap reçel uzatmak isterdim hem beyaz inciye hem de Mehmet efendiye.Kafama geçireceklerini bile bile.Yoruldum sizlerin dünyasında kadın olmaktan,kadınları acımasızca harcamanızdan.Hem kötek yeriz sizden hem köstek olursunuz bize,şurada bir nefes almak bile çok geliyor size niye?Hangi kesimden olursa olsun elbirliği ile kadınları ezmenize bir ara verin yahu.Siz de bir soluk alın.
Belliki çok eğitimliiii efendi:Somut öneri mi istersin gerçekten? İYİ KALPLİ OL YETER.HAK YEME YETER.ACIMASIZ OLMA YETER.YANCILIK YAPMA YETER.Dahasını da sen bir turşu kur da oradan bakalım,ne dediğine.
sema hanım’a bazı sorularım olacak, daha sonraki yazılarında cevaplamasını dilediğim:
1) evli olmayan kadınları özgür, evli olan kadınları özgür olmayan kadınlar olarak mı nitelendiriyorsunuz? özgürlük kötü bir şey mi?
2) evli olmak, mutlu olmak için gerek ve yeter şart mı?
3)evli olmayan özgür kadınların mutsuz olduğuna hükmederken, evli olanların mutluluğundan(!) neden hiç dem vurmuyorsunuz?
4)kadınların düzenli olarak kocaları ya da yakınları tarafından öldürülmesi, şiddet görmesi, tecavüz ve tacize uğramasının nedeni evlilik saadetinin bir cilvesi mi acaba?
5) erkeklerin, yalnız kadınlara seç beğen kullan muamelesi yapmasının nedeni feminizm ise, erkeklerin haremlerinin olduğu, kızların eşya gibi başka evlere gelin verildiği yani feminizmin ortada olmadığı zamanlarda kadınlar seçilip beğenilip kullanılmıyor muydu?burada önemli olan kullanma süresi mi?
6) erkeklerin kadınlarla evlenmekten kaçmasının nedeni nafaka ise, kaç tane feminist, özgür kadının -çocuğu yoksa- erkeklerden nafaka istediğini duydunuz?
Bir soruda benden, erkeklere bu kadar hürmet eden bir kadın neden boşanır o zaman?
Rümeysa hanım yazınıza baştan sona katılıyorum. Bu Sema hanıma ben de bir cevap vermiştim ama bana dönmedi. Bence ne dediğini ve dediklerinin nereye gittiğini bildiği yok. Ya da bilerek yapıyor.
Hiç şüphem yok ki, bilerek yapıyor :)
Malesef durum böyle, Sema Marasli gibi kisiler, toplumun belli bir kesimine hitap ederken ayni zamanda sorumluluk sahibi olmasi gereken, Islam dininden yola ciktigini söyleyip, fakat seküler bir anlayisla yasadiklari problemlere deliller bulan, kadinlara ise eslerine itaat etmek, onlarin dediklerini uygulamak “aile saadeti adina”(sanki biz aile saadetinin tam tersini istiyormusunuz gibi davraniyor), kadinlarin yasadigi bunca seye sabretmelerini, Islam dini referans gösterilerek, yapiyor.(yapiliyor)
Üzülerek ifade ederimki, bu zihniyet devam ettigi sürece, bizlerde bunlari daha cok görecegiz, bunlara karsi daha cok mücadele edecegiz…
Psikolog/Pedagog Rukiye Sancar
önceleri kitapçılarda Sema Maraşlı’nın kitaplarını görürdüm ama hiç okumadım. eşimin eşi yok vs derken makul aile içi ilişki kitapları yazdığını sanıyordum. ta ki gazete yazılarını görene dek. hayretler içinde okuyorum rastladığım yazılarını. yazdıkları tam olarak şakaysa bayat ciddiyse hiç komik değil tadında.
bu yazısına gelince, aile içi şiddet üzerine çıkarılmış bir yasayı eleştirirken ailede kadını korumanın erkeğin vazifesi olduğunu söylemek nedir? adam kadını öldürdüğü için çıkıyor bu yasa, farkında mısınız? 300 tane sevgi sözcüğü ile mi geçecek kadının yaraları? şaka mı bu?
şiir ezberlemenin ağır bir suç olduğunu söylemesi veya? bunu nereye koyalım? yine bizimle alay ediyor bence. ciddiyetsizlik resmen.
evet bu yazı çiçek böcek sevgi pıtırcığı filan değil, kadınların öldürülmesinden bahsediyoruz ve bu şaka değil. ayrıca bu kadınların öldürülme nedeni cinsel tatminsizlik değil ki onlara haftada birkaç defa yatak aktivitesi öneriyoruz. ayrıca ne haddimize?! artık devlet zoruyla mı yani?! rezillik, had bilmezlik. daha ağır şeyler de yazmak lazım belki ama sinirlerim el vermiyor…
sevgili reçel ekibi, bir şey diyeceğim, dünden beri kaynakları tarıyorum ediyorum ama bulamıyorum. birileri de çıkıp hakikaten kadın cinselliği ile ilgili yazabilir mi? ama lütfen sadece evli kadınlar için değil. bedenimizi ne kadar tanımalıyız? masturbasyon yapabilir miyiz? bir zararı var mı? kadın cinselliğine dair elimizde hangi hadisler var, hangi sahabe, tabiin görüşleri var? hz. ömer’in kocası ilgilenmeyen kadının kocasına kızdığı ve en az dört günde bir karısıyla birlikte olması gerektiğini duydum bir ama. kesin o dönemde sahabe kadınlar sormuşlardır, kesin bir sürü kaynak da vardır. bir bilen bizi aydınlatsa ne güzel olur.
düşününce yine olay olur, herkes üstümüze yüklenir ama ali riza demircan’ın islam’a göre cinsel hayat kitabı elimizdeki bütün verileri içeriyor olamaz değil mi? sanırım artık birileri elini taşın altına koymalı.