Yazar: Ayşe Koza
İki yıl önce dünya evine girmiş, bebeğini yeni kucağına almış kuzenime “Evlilik nasıl gidiyor?” diye sordum. İki yıldır işsiz olduğunu, eşinin maaşı ile geçinmeye çalıştıklarını, çok bunaldığını, artık rahat yaşamak istediğini, bunun için de bir an önce işe girmesi gerektiğini söyledi. Kuzenimin “rahat yaşantı” ile anlatmaya çalıştığı şeylerin hiçbiri bende yoktu ve bunu bildiği halde benim rahatsız edici yaşam şartlarımın dayanılmayacak bir şey olduğunu kendi iki yıllık tecrübesine dayanarak anlatmaya çalışıyordu.
Benden on yaş küçük kuzenlerimin kendilerine ait evleri, arabaları var. Tüm çevremin kredi kartı var. Yıllarca taksit ödeme şartı ile yepyeni evlerde oturup yepyeni arabalara biniyorlar. Çevremdekilerin yaşam şartları ile benimki çok farklı. Farklılıklara hep saygı duydum, keşke bu kuzenim de benim farklılığıma saygı duysaydı. Yaşam tarzımın rahatsız ediciliğini, bunaltıcılığını sızlanarak anlatmasaydı ve “İki yıl nedir ki, sen on iki yıldır nasıl dayanıyorsun?” diye bana soru sormasaydı… Kuzenimin kucağındaki bebeği süt kokulu yanaklarından kokladım, öptüm ve “Umarım sen benim gibi olmazsın, hissediyorum, en yakın zamanda bir iş bulup rahata kavuşacaksın” diyerek ayrıldım…
Rahatsız edici ekonomik yaşantıma on iki yıl boyunca nasıl dayanıyorum? “Kredi kartsız yaşanır mı?” diye o kadar çok soru soranım oldu ki! Kredi kartsız yaşanır ama “yetinebilme” eşiğinize bağlı… Yetinebilme eşiğinizi bir tartın. “Az” ile yaşayabilmeyi on iki yıl boyunca tecrübe etmek bana çok şey kattı. “Az ” demek, fazlalıklardan kurtulmak demek değildir. Elbise dolabındaki fazla giysilerinden kurtulmaktaki “azalma” çok farklı. Elbise dolabını dolduracak kadar paranın olmaması, harcamak için çok daha önemli ihtiyaçların sırada beklemesi gerek. Elbise dolabı çok uzaktır… Kurbağayı öpünce içinden prens çıkıyormuş deseler şu yaşımda bile inanabilirim (doğru mu diye kurbağa öpebilirim) ama kredisiz İstanbul’da ev alınabileceğine inandıramazlar. Kredi kartsızlığın evsizliği de beraberinde getirdiğini herkes bilir. Almamaya değil, alamamaya alışmaktır. Kredi kartı olanların nefsi ile kredi kartı olmayanların nefsi farklı çalışır. Kredi kartı olmayanlar her güzel şeye nefis kabartmamayı öğrenebilmiş olmalı.
Az ile geçinebilen kişi için en gerekli şey “umursamazlık” olmalı. Herkesin kredi kartı var, herkes gibi kredi kartı olmayan kişi, kendi ile barışık olmalı; hepten yalnız kalmamak, alınmamak, üzülmemek, depresyona girmemek için. Yalnızlığı sevmek, yalnızlık ile başa çıkabilmek de önemli. Çünkü kredi kartsızlık, az insan ile hemhal olmayı gerektirir. Ne kadar karşı fikir olsa da on iki yıllık tecrübem bunu gösteriyor.
On iki yıllık tecrübemin gösterdiği diğer bir madde ise kredi kartı olan insan ile kredi kartı olmayan insanların kafası “mecburen” farklı çalışıyor. Kredi kartı olanlar her durumda çok daha rahatlar. Dışarıda bir yerlerde kredi kartlı arkadaş ile buluşursam, aklım cebimde kalıyor, tedirgin, yetişecek mi, yetişmeyecek mi, şunu içmek mi, bunu yemek mi cebime uygun olur diye hesap yaparken, kredi kartlı arkadaşların rahatlığına, onların yediklerine içtiklerine katılamamak, rahatsızlık verici olmamaya çalışmak, çaktırmamaya çalışmak beni epey yorar. Kredi kartsızlık mecburen az para, az insan, az seyahat, az giyinme, az yeme, az davet, az hediye demek.
Kredi kartsızlık ve az ile yetinmek çoğu zaman “huzur” getiriyor, mutluluk veriyor. Ama kredi kartsızlık yüzünden “az kadın” olmak içimi acıtıyor. Kendi kılığımla barışık olma adına çoğu kadın bloglarına girmiyorum, internetten elbise ayakkabı gibi şeylere hiç bakmıyorum ama bazen birden önüme şöyle bir elbise çıkıyor ve “kadın mıyım?” diye kendimi sorgulamam gerektiğini söylüyor. Elbiseyi çok beğeniyorum, kendimi onun içinde hayal ediveriyorum. Elbise, sahip olunmak için kredi kartı istiyor, kendini gösterecek arkadaşlar, kafeler, yeni evler, arabalar istiyor. Sadece bedenimde uçuşarak durmasına izin yok ve hayalim kabusa dönüyor. Hayal kurmamak, benim gibi hayalsiz yaşayamayanlar için ise, az hayal kurmak şart, on iki yıllık kredi kartsızlık tecrübem. Öyle çok tecrübe maddelerim var ki, hepsini şimdi yazmaya kalkışmamalıyım.
Bu bluzu da beğendim ama kıyafet seçme ve beğenme kültürümün gelişemediğini, köreldiğini hissediyorum.
Konuk yazarımızın başka yazıları için: http://ayseninkozasi.blogspot.com.tr/
Ablalar maşallah güzel yazıyor. Kalemlerine sağlık
yazıda kredi kartı kullanmamanın erdemlerinden bahsedileceğini düşünmüştüm ama tam tersi bir eziklik ve mahrumiyetle eşleştirilmiş. sürüden ayrı olmanın, inandığı gibi yaşamanın elbette bir bedeli var, etraftakiler elbette alkışlamayacaklar bu kararınızı, marjinal ve gereksiz bulacaklar bu karar üzerindeki sebatınızı ama her şeye rağmen kartsız ve kredisiz bir hayat mümkün, insanlar gıpta ediyorlar borçsuz olanlara, hayatını sadeleştirenlere ama özeleştiri yapamadıkları için sizin anormal olduğunuzu söyleyip nefislerini temize çıkarıyorlar. kredi kartsız olmak sizi az kadın yapmaz, kıyafet sırf internette satılmıyor ki, ayrıca kimin güzel, modaya uygun giyindiğine, kimin daha kadın olduğuna kim karar veriyor. bunlar tamamen subjektif şeyler. vesvevse yapmayın. en doğrusunu yapıyorsunuz..
Ablacim sen ne yaptın yerlebir ettin beni per perisan oldum burda yaa :-) abla diyorum senden yasca kucugum ben suan senin sadece zamansiz bir aciklamada bulundugunu BASKA bir seylere kizip burda icini doktugunu düşünüyorum. Yok gerçekten bunca yil sonrasında edindigm tecrube zihniyetim bu dersen acil büründgn bu psikolojiden kurtulmak için tedavi olmalısn kredi kartı gecmeyn devlet hastahaneleri olabilir :-) senin bu durusun sanattir bir yetenektir emin ol binlerce insan icin idolsun sen yaa tabi bu kadar dramatik bir senaryoya cevirmezsen isi . Ben gercekten yuksek limitli bir kac kart kullanicisi olarak and ictim kullanmamaya ve tek tek kapatiorm su an . Borcsuz insan ozgur insan ablam senin gibi özgür olmak icin caba sarf ediyorum ve bnm gb eden insanlarin oldugunu biliyorum sen tebriğe şayen bir kadınsîn . Istanbulda borcsuz yasayabilmek TEBRIKLER ABLACIGM …