REÇEL

Kadınlar Birlikte Güçlü Dediğimizde

Gerçekten de birlikte güçlü hissediyoruz ve daha da önemlisi güçlü olmaya ihtiyacımız var. O yüzden kadınlar kadın cinayeti davalarını izliyorlar, şiddete karşı kendilerini savunarak erkekleri öldüren kadınların duruşmalarına gidiyor, adliyede birbirlerine destek veriyorlar.

Yazar: Feyza

Kadınlar Birlikte Güçlü Dediğimizde

 

Ne demiş oluyoruz? Bu soruyu bana sordurtan bir olay oldu bugünlerde. Aslında niyetim bir kadın arkadaşımın başına gelen ve fakat şimdi hakkında adli süreç başlatılmış bir olaya dair yazmak. O yüzden pek detay veremeyeceğim. Zaten yazıdan muradım olayın faillerine laf anlatmak değil de, bu vesileyle feminizm neydi ve neden gerekliydi, kendimce bunları düşünüp yazmak. Zira hem benim, hem olayın etrafında biriken kalabalığın buna ihtiyacı var diye düşündüm. Açıklayıcı detaylar yazının ilerleyen kısımlarında. 

 

Ama önce, ne demek birlikte güçlü olmak? Türkiye’de kadın hareketinin son yıllarda arkasında durduğu, yürüdüğü slogan bu (https://twitter.com/8MartaDogru). Gerçekten de birlikte güçlü hissediyoruz ve daha da önemlisi güçlü olmaya ihtiyacımız var. O yüzden kadınlar kadın cinayeti davalarını izliyorlar, şiddete karşı kendilerini savunarak erkekleri öldüren kadınların duruşmalarına gidiyor, adliyede birbirlerine destek veriyorlar. Sokakta, sokak kapandığında sosyal medyada birbirlerine iyi hissettirecek kampanyalar yapıyorlar. Seçimlerde kendi özgül ağırlıklarını “kadınların oyu eşit ve özgür hayata” diyerek (https://twitter.com/GucumuzVar), “yüzde çoğuz” diyerek (https://www.youtube.com/watch?v=av-JA6Lj_ls) ortaya koyuyorlar. Bu temas alanlarında güçleniyoruz, güçlendikçe daha yüksek sesle “kadınlar birlikte güçlü” diyoruz. Söz gücü, güç sözü kuruyor. 

 

Güçlenme ideali, Türkiye’de kadın hareketinin 30 seneyi aşkın tarihini de şekillendirmiştir desek yanlış olmaz bence. Bu tarihi bir ucundan tutan, içinden geçen, şahit olan, temas eden kadınlar bana göre feminizmin öznesi olmuşlar, feminizmi eksiği, fazlası, zorluğu, acısı, tatlısıyla kurmuşlar. Kadınlar “ben feministim” dediklerinde ben bu güçlenme biçimlerine atıfta bulunduklarını düşünürüm. Güçlenme yolunda çeşitli yöntemlerin gelişmesine katkıda bulunmuş, hikayelerinin parçası yapmıştır feminist özneler. Birbirleriyle çatışmaları olmuş, ayrışmış, birleşmiş, hep bir yöntem arayışı içinde bugüne gelmiştir. Zira kadınların güçlü durmak zorunda olduğu konular zor konulardır. Tacize uğradığımda ne yapmalıyım? Tecavüzün cezalandırılmasını nasıl sağlamalıyım? Kürtaj konusunda nasıl bir siyasi söylem ve yöntem geliştirebilirim? Muhalif siyasetin içine giren erkek dilini nasıl ayıklarım? Cinsel suçun faili arkadaşım, yakınım, yoldaşım olduğunda nasıl bir yöntem izlemeliyim? Başka politik hareketlerle nasıl iş birliği kurar, buraları dönüştürürken nasıl feminist kalırım? Anneliğimle kamusal alanı dönüştürecek bir hayat nasıl kurarım? Hem Müslüman hem feminist nasıl olurum? Bütün bu sorularla uğraşırken kendim nasıl sağlam ve güçlü kalırım? Başka kadınları nasıl güçlendiririm? Erkekleri konuşmayı eylemeyi pek sevdikleri bu “kendilik” alanımdan nasıl uzaklaştırırım? Hem dönüşmelerini, dönüşürken sınırlarını da bilmelerini nasıl sağlarım? İşte benim şahit olduğum yaklaşık 12-13 yıllık süreçte feminizmin öznesi kimdir, meseleleri nelerdir, soruları ve ayrışma hatları nelerdir ve bunlar arasında kadınlar nasıl birlikte güçlü olur, bunlara dair kendimi sürekli bir öğrenme, anlama, kabul etme, itiraz etme ve dönüştürme sürecinde gördüm. Bana kalırsa Reçel de bu sorulara yeni bir soluk olduğu kadar yeni sorular sormanın da yeri oldu. İyi ki de oldu. 

 

Bu tarihi üstlenmeyecek kadar ondan uzak kalmış kadınlar da bu güçlenmeden ilham alarak feministliği üstlenirler. Son zamanlarda feminizmin yükselmesi, çeşitlenmesi, Reçel’in de katkıda bulunduğu bir dönüşümün eseridir. Kadınların birlikte güçlü olması için verilen mücadelenin meyvesi, kadınları kendi biricik kadınlıkları içinde de güçlü hissettirecek feminist kimliklenmeler olarak ortaya çıktı, çıkıyor. Daha çok kadının daha çeşitli mecralarda kendine feminist dediğini görünce ne yalan söyleyeyim hafifliyorum, yükseliyorum, kendimi iyi hissediyorum. Kadınlar birlikte, bir sözle, bir yaklaşma duygusuyla güçleniveriyor. 

 

Bizi yükselten bu hava elbet erkekleri de etkiliyor. Önemli sorulardan biri de, erkeklerin kadınların dönüşümünde nerede duracakları. Bir kısmı eş, sevgili, baba, arkadaş, oğul kontenjanından çok şey öğreniyor, muhakkak dönüşüyor. Patriyarkanın kendisine yüklediği rolün ağırlığını atıyor belki hafifliyor. Ama erkek bu ya, tarih yazılırken onların hep ilerlemesi gerek, durmayı bilmeyen erkekler çoğunlukta. Anaakım siyasete muhalif duran birçok erkek kendilerini dönüştürmek yerine, her yapıp ettiklerinde feminist kadınların da onayını almak istiyor ki o mecradan da devşirilecek bir güç ve iktidara sahip olsun. Meseleye böyle yaklaşan erkekleri nerden tanıyoruz? Elbette en ufak bir açık verdiğinde “bunu bana yapamazsın” diyen kadının üzerine organize bir şekilde en kaba saba halleriyle yürüdüklerinde. 

 

Sadede gelelim. Bahsettiğim türden bir üzerine yürünme durumunu geçtiğimiz günlerde bir kadın arkadaşım yaşadı. Cinsiyetçi bir reklamı eleştirdi, eleştiriyi beğenmediğinde gülüp geçmekle yetinmeyen bir erkek, “İnanmazsınız bugün bu reklamı izleyen bir erkek karısını kesti” diye “espri” yaptı. Esprisine karşılık feminist bir tepki aldı, tepkiyi alınca içindeki “amk canavarı” uyandı, özel mesajla küfür, hakaret, mesleğini aşağılama, sosyal medyada ifşa edilince savcılığa verme… Neden? Çünkü tam da feminizmin yeşerttiği toprağın havasından suyundan faydalanırken, kadınların alkışını takdirini toplarken, yani “en doğru” yerdeyken, tamı tamına mükemmelken, artık değişmeye dönüşmeye hiç ihtiyacı yokken “aman canım ufak bir espri”ye aldığı tepkiyle ay çok fena linç edilmeye filan başlandı. Reçel olarak kendisine geçmiş olsun diyoruz!

 

Neyse ne diyordum? Kadınlar birlikte güçlü. O yüzden mesela feminizmin havasını suyunu sömüren erkeklerin, bunu fark edip “orda dur!” diyen kadınlara neredeyse organize bir şekilde sataşması, mesela yukarıda bahsettiğim hadisenin konuşulduğu her ortama bir grup erkeğin elinde tuzlukla koşması, failin, “gel vatandaş birkaç küfür de sen et” diye kahveden adam toplaması yetmiyor. Bir de yanlarında kadın arkadaşlarını görmek istiyorlar. Ve mesela kadın cinayetlerini espri mevzusu yapan adam, övünüp duruyor kendisine birkaç kadının DA sahip çıktığını söyleyerek. İki taraf eşitmiş gibi, tarihsel hiçbir fark kadınla erkeğin üstünde birikmemiş gibi “ama kadın da çok sert çıktı”  oluyor, “bu feministler biraz fazla oldu” deniyor, “aslında o çok iyi bir erkek arkadaşımızdır, vallahi bildiğiniz gibi değil” savunması geliyor. Sonra feminizmin fazlası zararlı bulunuyor. 

 

Bunlar olup bittiğinde, organize bir şekilde sataşılan kadın yalnız kalmıyor, çünkü yalnız bırakmıyoruz, çünkü kadınlar birlikte güçlü. Ama iki kadının erkeğe attığı destek onu coştururken, başka kadınlara saldırının önünü açarken, maalesef o kendisine destek çıkan kadınları belki de bir sonraki aşama için yalnızlaştırıyor. 

 

En eski yöntemdir işte, kadınları böl, bir kısmına yanında yer aç ki kendini güçlü sansın. Hani şu Sen Anlat Karadeniz dizisinde kötü adamın bazı kadınları yanına çekip mağdur kadına düşman etmesi gibi. Halbuki biz 30 yıllık, belki 300 yıllık, belki de insanlık tarihi boyunca hep deneyimledik ki kadınlar birlikte güçlü. Ama ancak doğru yöntemleri izlediklerinde. Ben çok şahit oldum ki kadınlar bu yöntemleri samimiyetle, tartışarak, bazen bedel ödeyerek, emek vererek, birbirine karşı iyi niyet besleyerek, kavga etseler de birbirlerini dinleyerek keşfediyorlar. Bu deneyimlerin içinden geçmemiş ama kendine kendi dünyası içinde, kendi eyleme biçimlerine feminist diyen kadınların da eninde sonunda benzer soruları soran kadınlarla, erkeklerin müdahale etmediği ortamlarda birbirlerini dinlemeye ihtiyaçları var. Başka türlüsü yalnızlaştırıyor, zamanla güçsüzleştiriyor, feminizm tali bir konu haline geliyor, bazen de bu olayda olduğu gibi bizzat hedef oluyor. Kadınların birlikte güçlü olması tam da bu yüzden vazgeçilemeyecek bir slogan.

Feyza |REÇEL

2 yorum

  • Muazzam bir yazı olmuş. Bir kez daha bana aynı fikirlerde olmasak da kadınlar olarak birbirimizi dinlemenin, erkek tabusundan sıyrılarak bakmaya çalışmanın önemini hatırlattı. O arkadaşa da çok geçmiş olsun, umarım densiz heriften tez zamanda kurtulur. Densizi savunan kadınlar da kendine gelir ve aramız katılır. Birlikte güçlüyüz!

  • Ellerine sağlık Feyzacım,
    Yazında üzerinde durulması gereken bir çok nokta var esasında, biri de, ‘feminizmin öznesi nedir?’ ‘feminizmin nesnesi kimdir, kimlerdir’ Feminizmin öznesi erkek olduğunda bu sevindirici bir hamle iken, yazında değindiğin gibi feminist kadınları da safına çekme ihtiyacında oluyor. Antifeminizmin nesnesi kadın olduğunda, bu daha zor bir mücadele oluyor. Öte yandan feminizmin nesnesi erkek / kadın/ toplum veya bazen çocuk olduğunda feminizmin tanımı da, ilerleyiş hali de farklı gelişiyor.
    Feminist kadınların sıfatları da ayrı bir mevzu bu arada.
    Bir yorum için fazla uzattım cümleyi.
    Ezcümle, feminizmine sağlık!
    F.Betül