REÇEL

İlk Durağımız: Reçel Okur Buluşması

16 Mayıs Cumartesi günü Studio-X’te gerçekleştirdiğimiz Okur buluşması Reçel ekibine güç verdi.

Yazar: Fatma Büşra Helvacıoğlu

 studio x

 

16 Mayıs Cumartesi günü Studio-X’te gerçekleştirdiğimiz Okur Buluşması Reçel ekibine güç verdi, kanımızı tazeledi. Studio-X’in sakin ve güzel ev sahipliği, okurlarımızın merak ve heyecanıyla birleşince ortaya tadından yenmez bir muhabbet döküldü.

Ağırlıklı olarak üniversite öğrencisi gençlerden oluşan buluşmada herkes Reçel’le nasıl tanıştığını, Reçel’in kendisine ne ifade ettiğini ve Reçel’i niçin önemsediğini anlattı. Reçel bizim için herkesin fısır fısır konuştuğu ama yüksek sesle söylemediği sözlerin kamusal bir mecraya taşınması demek. Tam da buna paralel şekilde, okurlarımız Reçel hayatlarına girdikten sonra yalnız olmadıklarını keşfettiklerini yinelediler, bu oldukça değerli bir katkıydı. Muhabbet ilerlerken gördük ki kimi okurlar Reçel’i çok düzenli takip edip gündeme dair meselelerde Reçel’in de fikrini alırken, kimileri de günün stresini atmak, biraz neşelenmek için Reçel’e geliyordu. Reçel farklı konuları, birbirinden farklı üslupla ele alan yazarlara ev sahipliği yapıyor. Dolayısıyla bazen daha ağır ve karanlık yahut karamsar yazılar yayımlanırken, bazen de hayata daha güleç bir yüzle bakan, kederini mizaha başvurarak anlatabilen veya ince göndermelerle ironi barındıran yazılar çıkabiliyor. Bu da Reçel’in asıl gücünün veya çok-sesliliğinin nereden geldiğini gösteriyor.

Tabii yazıların bu denli farklılaşması çok-seslilik tartışmalarını da beraberinde getirdi. Okurların bir kısmı Reçel’in çok-sesliliğini sevdiğini söylerken, bir kısmı Reçel’i çok-sesli bulmadığını ve bunun da kendilerini açısından sorun teşkil etmediğini belirtti.

Bizim de sık sık vurguladığımız üzere Türkiye’nin demokrasi umudu olmak gibi bir iddia taşımayan Reçel’in gündemini genellikle kadınların yaşadığı sıcak, somut dertler belirliyor. Gündelik hayatta bir engelle karşılaşan, konuşamayan, kendisini ifade edemeyen, etse de anlaşılmadığını hisseden, çocuğunu gittiği yerlere götürmek isteyen, gençken bir akrabasının tacizine uğrayan ve bunu kimseye anlatamayan veya otobüste giderken ilginç bir tartışmaya şahit olan kadınların yazı gönderdiği bir yer. Dolayısıyla gündelik hayatımızı nasıl pratik üzerinden örgütlüyor, yardıma ihtiyacı olan birini dinliyor, elimizden gelen bir şey varsa ona göre muamele ediyorsak Reçel’de de bunu yapmaya çalışıyoruz. Ekip olarak da ilk amacımız dinlemek diyebiliriz, Okur Buluşması bize bu dinleme faaliyetinin, sesle ve sözle, karşındakini insanı muhatap alarak bir şeyler yapmaya çalışmanın önemini bir kez daha gösterdi.

2015-05-16 17.48.51

Türkiye’de uzun yıllardır süren kadın hareketiyle ve Müslüman kadın hareketiyle de bir şekilde ilgisi olduğunu, onlardan bağımsız bir iş olmadığını söyledik Reçel’in. Bu, Reçel’in etkisi sorusunu ve tartışmasını da beraberinde getirdi. Reçel’deki yazıları okuduktan sonra ne yapıyoruz, davranışlarımızda bir değişiklik oluyor mu, gündelik hayata ve etrafımızdaki ilişkilere başka açılardan bakıyor muyuz? Kısacası politik olarak da nasıl bir etkide bulunabileceğini konuştuk Reçel’in. Aldığımız cevaplardan blogu okuyan kadınların kendilerini kimi zaman daha rahat ifade edebildiklerini, yalnız olmadıklarını bilmenin verdiği güçle sözlerini daha kolay söyleyip, kafalarını bazı konularda daha da netleştirdiğini öğrendik.

Bunların yanı sıra buluşmaya gelen kadınlar arasında kendisini Reçel’de göremediğini ancak bunu sevdiğini, çünkü kendisinden başka yerlerde, başka aile ilişkilerinin içerisinde, başka zorunluluklarla ve sorumluluklarla başka hayatlar yaşayan kadınların mevcudiyetinden haberdar olmanın, o kadınları da okumanın ufkunu genişlettiğini söyleyenler de vardı. Okurlardan birisi Reçel okumaya başladıktan sonra başörtüsünün, İslam inancına uygun bir hayat sürmenin kendisine öğretildiği gibi kadınlara dayatılan bir şey olmadığını anladığını söyledi mesela. Bu da Reçel’in her kesimden insanın zihin konforunu sarstığının göstergelerinden birisiydi.

rum

Okurlarımıza bizi yalnız bırakmadıkları için tekrar teşekkür ederiz. Bu buluşma vesilesiyle gördük ki Reçel’in daha söyleyecek çok sözü, edecek çok duası, temas kuracağı çok insan var! Nereye akacağını, nasıl bir yol izleyeceğini bizim de merak ettiğimiz Reçel, onu olduğundan başka şekilde, çirkin ve doğruluktan uzak biçimlerde aksettirmeye çalışanların aksine, iyimserlikle yoluna devam edecek inşallah.

Buluşmadan Kareler: 

 

IMG-20150517-WA0003 IMG-20150517-WA0004
capt unnamed
IMG-20150517-WA0008 IMG-20150517-WA0005
   

 

 

 

 

 

Fatma Büşra Helvacıoğlu |REÇEL

6 yorum

  • Reçel buluşmasına neden gitmedim?
    Reçel buluşmasına gitmedim, nedenini kendime söylemesem de aslında biliyorum bu bir korkunun ve yaşanmışlığın sirayeti, camiye ya da islami bir ortama girerken yaşadığım korkunun benzeri, sanki ben eğreti bir misafirim de onlar ev sahibi, onlar kucaklayıcı, onlar benden üstün olsalar da islamiyetin hoşgörüsü gereği bana kucak açanlar. “Açıksın ama namaza gelmişsin ne güzel aferin sana” tebrikleri, “maşallah maşallah” bakışları, ben artık bunlardan çok yoruldum, islamın sadece bir zümreye ve kıyafete indirgenmesinden, her zaman ikinci sınıf Müslüman muamelesi görmekten ve üzerimden irşad yapılmaya çalışılmasından… Böyle anlarda hep içimden haykırmak gelir, “ben 15 yıldır kılıyorum bu namazı belki sizden daha eski, Kuran’ı çocukluğumdan beri okuyorum, orucumu tutuyorum, benimde dini hassasiyetlerim var en az sizlerin ki kadar”. İşte o esnada ben içimden hep bunları söylüyorum, hep dilimin ucunda bir cevap hazırda bekliyor, biri açıklığımla ilgili bir şey söylerse diye savunma mekanizmam hep tetikte, “ben 30 yıldır böyleyim” diyeceğim, “Allah beni huzuruna kabul ediyor da size ne oluyor ?” Diyemiyorum tabi demiyorum. Hep bu korkularla yaşar mı insan yaşatıyorlar, takmayayım diyorum ama olmuyor, bu yaşta hala hidayete yeni ermiş muamelesi görüp, çat pat bir şeyler anlatmaya çalışmaları ve bu davranışlara nezaketle karşılık vermeye çalışmak artık beni çok yordu. Kendinden olduğunu anlayınca gülümseyen insanlar çok ikiyüzlü gelmeye başladı, öncesinde sıradan bir insanken namaz kıldığını gördüklerinde birden sıcacık bir sevgi yumağına dönüşüvermek ne yapmacık.
    Bunun reçel buluşmasıyla ne alakası var diyeceksiniz, görünüşte yok belki ama bilinçaltımda var. Dini hassasiyetleri ve kadın dayanışmasına olan inançları olan çok sayıda kadının olduğu bir ortam -yıllardır arayıp da bulamadığım- ama heyhat vakit namazı gelecek ve ben yine afferin kıza başı açık ama namazını kılıyor bakışını göreceğim ve her şeyin büyüsü bozulacak diye gelemedim. Olmayacaktı belki de bilmiyorum ama o ihtimal o küçük ihtimal beni bundan alıkoydu.

    • Sebahat hanım bu başörtüsüyle sınırlı birşey değil. Ben de “sen müslüman geçiniyon ama x caiz mi” diye darlayan adamlardan sıkılıp ortamlardan uzaklaşmıştım. Hala da uzağım :) Bir de size sormadan size temsiliyet atfedenler var ki onların ağırlığı apayrı. İşlediğin her kusuru bütün müslümanlara mâl ederler. Belki başörtüsü mevzu bahis olunca ayrı bir kötü oluyordur bilemiyorum tam ama genel bir sorun yani.

      • büşra hanım sizi o kadar iyi anlıyorum ki..

        ben de bir başörtülü olarak aynı muameleye maruz kalabiliyorum. demek ki her zaman kendini bizden daha üstün ya da daha dindar görenler var.

        ben de pantolon giyiyorum diye, sandalet giyiyorum diye, erkeklerle konuşuyorum diye, üniversiteye gidiyorum diye “günahkar” muamelesi görüyorum. hatta bir yakınım benim erkeklerle tokalaşmadığımı duyduğunda çok şaşırmıştı. hani üniversiteye falan gidiyormuşum ya, öyle bir hassasiyetim olacağını tahmin edememiş.

        her neyse.

        pek çok başörtülünün olduğu, pek çok ortamda bulundum ve bazen konuşmaların en ortasında “yeteer” diye çığlığı basasım geliyordu. insanların kendilerini dindar, diğerlerini günahkar ilan etmelerinden bir bunalıyordum ki, sormayın gitsin.

        ya da sorun.

        öyle şeyler konuşuluyor ki, sanki biz kurtulmuş, korunmuş insanız. çünkü başörtülüyüz, çünkü imam hatipliyiz, çünkü kuran kursundayız, çünkü namaz kılıyoruz, falan. diğer herkes günahkar. yazık onlara.

        bu kibir değil de nedir ya?

        ben öyle yapmıyorum falan da diyemiyorum he. belki ben de yapıyorumdur. of.

  • sebahat hanım merhaba,

    keşke yine de gelseydiniz, o zaman orada -tek tük olsa dahi- yazının yazarı da dâhil başı açık ve müslüman kadınların da olduğunu, irşad için değil, dinlemek için orada bulunduğumuzu görürdünüz:) bir dahakine diyelim, dilerseniz bu konuda reçel’e yazı da gönderebilirsiniz.