REÇEL

Hep mi Kadınlar Ölecek?

Üzülerek söylemeliyim ki, Çilem’nin hikayesi sonuç kısmı hariç çok tanıdık geliyor bize.

Yazar: Huri Küçük 

çdogan

Üzülerek söylemeliyim ki, Çilem’in hikayesi sonuç kısmı hariç çok tanıdık geliyor bize. Bir kadının kocası tarafından fuhşa zorlanması… Kadınların fuhşa nasıl sürüklendiğine dair kısa bir araştıma yaparsanız babaları, kocaları, erkek arkadaşları tarafından zorla fuhuş yaptırılan kadınlar tanıyacaksınız. Hatta ulaşabilirseniz Hayatsız Kadınlar belgeselini izlemeniz bile yeterli olacaktır.

Şimdi, Çilem’e dönecek olursak, onun hikayesinde, Nevin Yıldırım’ı saymazsak “tanıdık olmayan” kocasını yani hayatını cehenneme çevirmek isteyen adamı öldürmesi. Haberi okuyunca bu meselelerle hemhal olan, bu yüzden sancı çeken herkes benim gibi derin bir nefes almıştır herhalde. Sonra uzunca bir “Ohhh” çekmiştir. Aslında bu “Ohhh” şimdiye kadar erkeklerin öldürdüğü bütün kadınlar ve Nevin Yıldırım için de çekilen bir “Ohhh” olmuştur.

Medyadan okuduğum kadarıyla, Çilem’in her durumda polise şikayet etmesi (edebilmesi), gerektiğinde ailesine sığınabilmesi benim içime su serpen bir durum. Yine de son noktaya varana kadar içinden geçilen süreç hem psikolojik hem de fiziksel açıdan zor bir süreç. Dayaklara, tehditlere rağmen her seferinde, kaseti başa sararak bir şeyleri yürütme çabası, ta ki Çilem’in canına tak edene kadar.

Çilem’in “Hep mi kadınlar ölecek? Biraz da erkekler ölsün.“ sözünün ne o kadar kolay söylenmiş bir söz ne de kadın cinayetleri noktasında bulunduğumuz durum açısından hafife alınacak bir şey olduğunu düşünüyorum. Şimdi süreç neyi gösterecek bilmiyoruz, inşallah mahkemelerimiz bu hikayenin büyük mağdurunun Çilem’in kocası olduğuna hükmetmez.

Huri Küçük |REÇEL

2 yorum

merve için bir cevap yazın İptal Et

  • “Canına tak eden kadinlar” ve “kanlı kontes” kitaplarını okuduğumda da kanim donmustu. Bir insan karısını nasıl fuhsa zorlar? Bu adamlar nasıl sokakta dolasirlar? O kadınlar nasıl haklarını arasinlar? Kanlı konteslerdeki bir kadın aile büyüklerine, polise vs defalarca durumu anlatıp bir sonuç alamamisti, sonrası malum, kendi vermişti cezasını…

    Işte böyle hikayeleri duyunca, bir şeyler yapmamız lazım diyorum. Bir seyler yapmalıyız.

    • belgesel’i bulamadım ama, google’lamaya üşenenler için 2004’ten yılına ait şöyle bir rapora ulaşılabilir. (Rapor değil aslında, raporda ne yazdığını anlatan haber, her neyse)

      http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=201

      “Rapora göre kadınların yüzde 30’u kocası, yüzde 10’u baba, anne, ağabey gibi diğer yakınları, yüzde 3.4’ü de beraber oldukları erkekler tarafından satılıyor. Para karşılığı cinsel ilişkiye girenlerin yüzde 63.4’ü resmi nikahlı, yüzde 12.2’si ise imam nikahlı…”