REÇEL

Fitne Tohumu

Aslında yazan biri değilimdir. Yazmanın yazarlara özgü olmadığı benim de yazımın edebi ya da sanat çerçevesinde olmayacağı ön fikriyle oturdum bilgisayarın başına. Bu zamana kadar arkadaşlarımızla tahmin ettiğim bir durum değildi. Önce biz kimiz sorusundan bahsedeyim. Biz zamanın bir yerinde bir üniversitenin tıp fakültesi bölümünde okuyan birbirini tanıyan tanımayan BAKARA suresi vesilesiyle bir araya gelen ve BAKARA’NIN etrafında konuşulan muhabbetler ile dostluğu yakalayan bir grup insandık. 2010’dan sonra fakülteye başlayan birçok öğrencinin bileceği şeyler yaşanıyordu. Özgür olmayan üniversitelerde , özgürce düşündürülmek istemeyen üniversite gençliği olarak , her dönemde farklı çatılar farklı isimler ya da ideolojilerin bayrağında olsa da var olan yapılanmaların güdümündeki üniversitemizde, kimimiz dönemin baskın yapılanmasından farklı ama yine başka yapılanmaların kullandığı, kimimiz baskın yapılanmanın içinde kullanılan ve genel olarak da bulunduğumuz kalıpta anlaşılamayan ya da kendimize yer bulamayan kişilerdik. BAKARA suresi tefsİriyle başlayan tanışıklığımız önce dostluğa sonra her konuda yapılan konuşmalara ve sonunda kendi düşünce özgürlüğümüze çıkıyordu. Kendi çapımızda yapmak istediğimiz işlerin duyurusu yer izinleri için falan filan prosedürü için kulüp kurmak istedik. Tabi aman üniversitede kulüp kurmak zor, yok efendim zamanla hepsi kapanıyor sözleri ve araya giren yanlış insanlar ve bizim çokça acemilğimiz sebebiyle süreç uzadı. Neyse tanışıklığımızın üzerinden 1 yıl geçtikten sonra çok da zor olmayan ama çokça prosedür olan kulüp kurma işlemini tamamlamıştık. Tabi ki mevcut olan yapılanmalar ve yapılanmak isteyen, üniversite gençliğini kendi ideolojisi altında hapseden hareketler hakkımızda hadsiz cümleler etmeye başladı ve dışlanmaya maruz kaldık. Umurumuzda mıydı? Çok da hayır. Bizim derdimiz kitleleşmek hiç olmadı. Kitleleşecek bağıran etkinliklerde hiç bulunmadık. Bir kadrolaşmaya gitmedik. Abi abla muhabbeti yapmadık. Açıkçası bolca güldük bolca konuştuk ve yapmak istediğimizi yaptık. İnsanlara istedikleri popülerlikte işler sunmadık. Gelen belki de birçok teklife hayır dedik. Çünkü yapılanma içinde bulunan kişiler başka türlüsü olacağını hayal edemedikleri için kendi öğretilmişliklerindeki çalışmalarla bizim de olan ufak sayımızı sadece sayı olarak kullanmak isteyerek kitle hareketi yapmak istiyordu. Kermes dediler hayır, bilmem ne bildirgesi hayır, okul başkanlığı aday destekleme teklifi tabi ki HAYIR. Sanki devlettiler ya da devlet yönetiyorlardı halbuki dışarıdan nasıl yönetildiklerini farkedemiyorlardı. Bizse oyunun bir parçası olmayarak, olmadığımızı umarak tek takıldık hep. Ama şu oldu hiçbir zaman anlaşılamadık. Ama içimize gelen kişiler de olunca sadece dost olduk ve BİRBİRİMiZDEN ÖĞRENECEK ÇOK ŞEYİMİZ VAR DEDİK. Zaten adını da bu yüzden ESLEM koymuştuk. Selam veren Müslüman kadın. Yani selam verelim birbirimizi siyasi dini kalıplarla yargılamadan Müslümanca ve insanca dost olalım istedik. İşte biz buyduk ESLEM kızları. Kız olsun gayretinde olmadık aslında ama pek de uyumlu değildik belki de. Kendi halimiz de takılırken kendileri hakkında sıfat yerleştirmek istemediğim insanlar yaptığımız hadis dersindeki hocanın kadın olması sebebiyle kadın birinin onların deyimiyle “erkekli kızlı bir topluluğa” hadis dersi veremeyceği ile ilgili şahsi telefpnumuza mesaj atma densizliği gösterebiliyordu. Ve bizi alanen fitne konusunda uyarıyordu. Kafalarındaki laik din tıptaki kadın hocalarımızı kabul edebiliyordu ama hadisi bir kadının erkeklere anlatabileceğini kabul edemiyordu. Fitne tohumları ekmemekten bahsediyordu. Bizse sinirleniyor sakinleşiyor sonra boş vermekle geçiriyorduk. Arada bir de yapılanmalarının öngördükleri hedeflerle okul başkan seçimlerinde kulübümüzden oy isteyip kulübün altındaki ekibe oylarını şuna verin dememizi istiyorlardı. Çünkü biz Müslümandık ve sayısal çoğunluk siyasi oyunlardan bahsedilen cümleler ile bizden oy isteyip bunu bir dava olarak görüyorlardı. Bizse sistemlerini eleştiriyor ve ısrarla yanlış buluyorduk. Zihinlerindeki erkeklik “kadına oyunu nereye verceğini söyle oraya versin”zihniyetinden bir yere gidememiş bu arkadaşlara sinirlenip, “Ya bunları yazalım” diyip sonra neyse ile kalıyordu. İki yıldır yaptığımız bir siyer dersi ve derse gelen çok şükür!! bir erkek hoca olduğu için katılabilen bir grup erkek arkadaş genel olarak sınıfın arka tarafında oturup dersi dinlerdi. Bu derslerin bu yılki ayağında erkek beyinlerden gelen bir mesajla “Yine mi ya” dedik. Çünkü önde oturan bizler yüzünden bizlerden kasıtları da özellikle tesettürsüz arkadaşlarımızı kastederek onların arkada olup kızların saçlarını görmeleriymiş ki bu yanlışmış. İşte beni bu yazıyı yazmaya iten son noktaydı.

Biz sizin hakkınızda ne mi düşünüyoruz. Dini kadın üzerinden oluşturmuş kadınların şuan ki toplumda oluşlarını sadece kendi ideolojik “DAVA” diye nitelendirdikleri çalışmalarda +1 sayı olarak gören – sistem kadını da erkeği de +1 saydığı için , yoksa erkek +1 ise kadın +1 olamaz!!- , kadını insan olarak görmekten aciz olduğu için insaniyetini koruyamamış, kadını dişilikten öteye geçiremeyen temelde beyinlerini nefislerinin önüne geçiremeyen ve kendini İslam!! davasına adamış saygıdeğer insanlar, biz size bu zamana kadar hep güldük bir bitmediniz kardeşim. Yine de testosteron etkisinde gölgelenen kişiliklerinize duyduğum saygı ve bu bayağı düşüncelerinize itibar etmediğimiz için yaptığınız absürtlüklerin neticesinde size yine saygıyla ve insani çerçevede cevap verip konuyu kapattık.

Bu yazı son tahlilde size ve sizin gibi olan genel Müslüman erkek karakterine genel bakış açımızdır. Yaptıklarınıza insan olma şuuruyla bakıldığında sadece gülünç oluyorsunuz. Her şeyden önce insan olabilmeniz temenni ve duasıyla. Selamlar, saygılar

Meryem Selva | REÇEL

Yorum Ekle