REÇEL

Evlilik, Bahar ve Organize İşler

Oğlan anneleri işin ciddiyetini tahsil/askerlik bitince kavrasalar da kız anneleri kız beşikteyken sandığı çeyizle doldurur.

Konuk Yazar: Fatma

Bahar, mor ceketini çıkarıp al yelek giydiriyor tabiata. Leylakların, sümbüllerin kokulu saltanatı yerini kırmızı lalelere ve güllere bırakıyor. Kış ve ilkbaharın kendine dönük yüzü aşkla tomurcuklanıyor. Bu tomurcuklar sosyal medyada kıskançlığa gebe, nispet içerikli tektaş yüzüklü, tuzlu kahveli ve kır düğünü konseptli fotoğraflarla patlıyor. Gerçek hayata baktığımızda ise Kâbe’de evlilik teklifleri ve hutbe gibi davetiyelerden arda kalan hacı annelerin şaşası, hacı cavcavların lingo lingo şişeleri…

Annelere bu kadarcık(!) abartı çok görülmez çünkü evlatlarını kırıp sarmak, dünya gözüyle mürüvvetlerini görmektir tek gayesi… Oğlan anneleri işin ciddiyetini tahsil/askerlik bitince kavrasalar da kız anneleri kız beşikteyken sandığı çeyizle doldurur. Her yıl evlenmeyi erteleyen kıza naftalin kokusu eşliğinde sunulur. Bir üst seviyede çoluk çocuğa karışmış akranlar gösterilir, bebek mevlitleri dönüşünde iki damla gözyaşıyla servis edilir. Dualar yüzü suyu hürmetine mi, evrene gönderilen pozitif mesajlar metaforuna mı yorulur bilinmez ama olan olmuştur. Yıllarını insanlığın kurtuluşuna adayan karta çalan genç kız, bu kutsal temkinli mordan kendini kırmızının heyecanına kaptırır. Evrim gerçekleşmiş; “Afrika kuruyor!” ve “Dünya Çöl Olmasın!” sloganları yerini Cemal Süreya ve Atilla İlhan’ın mısralarına bırakmıştır. Mutlak mutluluk, daimi saadet, derin tutku üçgeninde bir buldumcuk vardır artık; “tamam, peki, olur” maymuncuklarıyla edilgen bir hüviyet kazanan. Bu etki de iş ciddiyete bininceye kadar sürer. Etrafın tazyikiyle bir de fıtratın tezahürüyle aktivist yapı tekrar gün yüzüne çıkar. Kendini ezdirmemek, iktidar mücadelesini kaybetmemek, ipleri karşı tarafa vermemek adına dayatmalar, fuzuli harcamalar, kaprisler, işi yokuşa sürmeler baş gösterir.

Delikanlının ilişkinin başından beri tutumu sabittir; annesinden alıştığı düzenini devam ettirmek. Düzen de bozulmaya başlamıştır lakin. Tek tek tavizlerle başlar yıkım. Bu yola adım atar atmaz herkesten ağız birliği etmişçesine duyduğu lakırdı “Bir kere olur bunlar”. Delikanlının tek dayanağı; “Geçecek bunlar”…

Kervan yolda düzülürmüş eskiden. Şimdilerde ise eksik gediğe kimsenin tahammülü yok. Hal böyle olunca düğün organizasyon firmaları devreye girer: “Siz paradan haber verin! Gerisi bizim işimiz” der. Bütçeye göredir her şey malum. En azından keşmekeşten, çok başlılıktan bir kurtuluş reçetesi…

İmamlar, vaizeler Hazreti Fatıma’nın çeyizini, Hazreti Ali’nin zırhını anlatadursun, günümüz Müslümanlarının düğün harcamaları dudak uçuklatıyor. Beraber sabah namazına kalkma, dinin yarısını tamamlama üst başlığı altında gümüş yemek takımları, yaldızlı oturma grupları derken suratlar kırmızıdan mora çalıyor. Kırmızının tansiyonu, morun hayal kırıklığı oluyor. Kalplerdeki izini saymazsak tek hatırası, düğün fotoğraflarında gözde asılı birkaç gözyaşı…

Ne kızgınlık, üzgünlük olsun ne de savurganlık olsun! Çok şey mi istiyorum? Organize olursak cidden hayal değil. Sadece neyin daha isabetli olduğuna karar verelim: 7. kez ramazan umresine gitmek mi yoksa iki sokak ötede camları naylon bir eve yardım etmek mi? Mahalleye gösterişli cami yaptırmak mı yoksa gençleri evlendirmek mi? Sevap tüccarlığından ve riya hamallığından sıyrılabilirsek hem kendi aklımız ve kalbimizle organize oluruz hem de diğerleriyle. İşte böyle olursa her dem yaşarız baharı ve Cennet’i, her zaman koklarız gülü ve reyhanı…

Konuk Yazar

9 yorum

  • Her satırına katıldığım bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık… çok yakın çevremde hiç eksiksiz tastamam evlenen çiftlerde 1. Yılın sonunda sıkılmalar bunun için miydi bunca şey demeler başlıyor… işin başında unutulan Allah rızası devamında çok lazım oluyor…. kadın ve erkeği bir arada tutacak en önemli şey takva olmadan her işimiz yavan kalıyor….

    • Teşekkürler Medine Hanım. Ben de gözlemlerimi kaleme aldım. Etrafımızda ve sosyal medyada fazlasıyla bu durumlarla karşılaşıyoruz. Selam ve dua ile…

  • Çok şey istemiyorsun Fatma’m… Sağlıklı ve huzur verici beraberlikler için olması gerekeni istiyorsun. Yeni nesil Müslümanlar tevazunun öldürücü bir şey olduğunu sanıyorlar.

    30 yıla yaklaşan ve her anı ayrı bir şükür sebebim olan kendi evlilik serüvenim başta olmak üzere; derin bir tatmin duygusuyla süren, iki ileri bir geri devam eden, cehennem azabı şeklinde zorla yürütülen ya da sürdürülemeyince biten yüzlerce evliliğe tanıklık ettim. Din ile geleneğin birbirine karıştığı, gösterişin ve sidik yarışının sevgiyi/huzuru gölgelediği hatta karanlıkta bıraktığı bir dönemi yaşıyoruz.

    “İHTİYACIMIZ OLANI ALMAK VE İHTİYACI OLANI VERMEK”… Bütün mesele bu iken yaratılan yapay ihtiyaçlar yüzünden insanlar mutsuz, umutsuz, çaresiz… İhale biz kadınlarda, güç biz kadınlarda… Biz değişirsek dünya değişir; oğullarımızın ve kızlarımızın kaderleri değişir.

    • Kesinlikle Gülnaz Hocam, iki taraflı az çabanın tek taraflı çok çabadan kıymetli olduğunu biliyorum artık. Ve lüksler elzem, beklentiler tavan olduğundan beri fıtrattan cok uzaklaştık…

  • Çok güzel bir yorum,sahici ve hayata dokunan bir yazı.
    Sanırım artık insanlar yaşadıkları hayal dünyasından çıkıp,gerçek hayatla temas kurmaya başlıyor.
    Bu da hayatı anlamak ve felsefesini oluşturmak demek,kültürel ve ahlaki ihtiyaçlara dönüp,bakmak demek.
    Teşekkürler.

    • Ben teşekkür ederim. Bu sentetik hayatlar fitrattan uzaklaştırdı. Aslımıza bir dönüş olmalı, derdimiz bu…

  • Merhaba,
    Yazinin başlangici, işlenişi yani devami ve sonuca bağlanisi cok dinamik.. Başlik da ilgici cekici, keyifle okudum..
    Teşekkürler

  • Müthiş bir sosyal analiz yapmışsınız . Sorun tespiti ve çözüm önerileriyle müthiş gözlemlenen bir sosyal olay yorumlaması. Kaleminize yüreğinie sağlık

  • Gündelik hayatımızda fazlasıyla karşılığı olan bir içerik ve yazı olmuş. Bazen aile büyüklerinin yüksek beklentileri, bazen de çevre ya da sosyal medya gibi görsel kaynaklarin aslında ihtiyaç olmayan şeyleri ihtiyaç gibi göstermesi sonucu oluşan özentiler, malesef gençleri asıl amaçtan saptirabiliyor. Her konuda olduğu gibi bu konuda da itidali elden bırakmadan ihtiyaca odaklı adımlar atmak en güzeli.