REÇEL

Erkeğin Şerrinden Erkeğe Sığındım

Kabul edin: Bu üzerinde yaşadığımız, çivisi çıkmış dünya, erkeklerin dünyası ve burda erkeklerin kuralları geçerli.

Konuk Yazar: Zeynep O.

 d89caa9f-a60b-4331-939c-4ba777477d47

Başlığın tamamı “Erkeğin Şerrinden Erkeğe Sığındım Çünkü It’s A Man’s Man’s Man’s World” olmalı. Burada ‘Man’ vurgulu. Beyler, hiç itiraz istemem; hanımlar, siz de kabul edin: Bu üzerinde yaşadığımız, çivisi çıkmış dünya, erkeklerin dünyası ve burda erkeklerin kuralları geçerli. Nerden mi çıkardım? Öykümü dinleyin. Öyküdeki kişiler ve olaylar neredeyse tamamen gerçek hayattan alındı. Sadece ana karakterlerden birinin ayak numarasını farklı olabilir. Anlatılanlardan bir kısmı zaten savcılıktaki dosyada var. Diğerleri yazarın zihninde mahşer günü hesabı sorulmak üzere bekliyor.

Öykünün iki ana karakteri var. Biri erkek. 39 yaşında. Evli. İki çocuk babası. Yönetici. Siyaset de dahil etkili yerlerde tanıdıkları var. Kendisi, ailesi, anne babası İstanbul’da ikamet ediyor. 1.85 boyunda. Ayakkabı numarası 42. Sesi kalın. Küfredebiliyor. Diğer kahramanımız kadın. 35 yaşında. ‘Hala’ bekar. Kadın dedim ama ‘Bana göre kadın annedir’ diyen cumhurbaşkanımız nezdinde tam olarak kadın sayılmaz, zira anne değil. Ama erkek de değil. Siz onun bir hiç olduğunu düşünebilirsiniz. Zaten öyküyü okuyunca bir hiç gibi muamele gördüğünü farkedeceksiniz. Yalnız yaşıyor. 1.55 boyunda. Ayakkabı numarası 36. Sesi ince. Küfretmeyi bilmiyor. Bilse de etmezdi.

Olaylar bu iki kahramanın aynı işyerinde tanışmalarıyla başlıyor. Kadın işinde gücünde. Erkeğinse niyeti başka. Kadına açılıyor. Kadın reddediyor. Buraya kadar olanlar, normal sayılabilir. Adam kadının peşini beş sene boyunca bırakmıyor. Cevapsız aramalar, mesajlar, takip etmeler, yol kesmeler. Kadın önce tüm bunları görmezden gelirse adamın vazgeçeceğini düşünüyor. Üç yıl boyunca bu can sıkıcı durum devam edince savcılığa gidiyor ve adam uzaklaştırma cezası alıyor. Uzaklaştırma dedikleri, kadının sadece üç ay rahat edebileceği geçici bir çözüm. Sonrasında herşey başladığı yere dönüyor. Kadın çaresizce adamın annesini, babasını, karısını, patronunu arıyor. Tekrar polise gidiyor, ama nafile.

Esas kızımız, olan biteni başka şehirde yaşayan ailesine haber vermiyor, çünkü tüm bunların bir şekilde üstesinden gelebileceğine inanıyor. Çünkü ‘güçlü’ olduğu vehminde. Çünkü 15 yıldır tek başına yaşıyor. Çünkü daha yirmili yaşlarında ‘kız başına’ dünyayı gezdi. Çünkü Avrupa’da, hatta Afrika’da yaşadı. Ama olmuyor; bu adamla baş edemiyor. Kanunlar ona yardım etmiyor. Dünyanın düzeni ona yardım etmiyor. O da çareyi abisine söylemekte buluyor. Ve abisi erkeklerin anlayacağı dilden konuşarak bu işi bir günde hallediyor. Ve hikaye mutlu sonla bitiyor.

Erkekliğin getirdiği imtiyazlara dayanarak kadına dünyayı zindan eden erkeğin hakkından yine bir erkek, kaba kuvvet ve küfürle geliyor. Çünkü dostum, it’s a man’s, man’s, man’s world’!

Konuk Yazar

4 yorum

  • İyi bari ki bitmiş mesele, bu dilden de anlamayanlar var misal,cinayet işleyen, pusu kuran,sırf anneye göz dağı vermek için çocuk öldüren. Hepsi yakın zamanda zihinlerimize kazındı. Eşi dahil, akrabalarından dokuz kişiyi öldüren katil hala dışarda, sebep ne peki, eşinin kendisini istemediğini ısrarla anlamak istememesi. Zavallı bir çocuğu, annesine duyduğu gözü kör bir aşkın kurbanı yapan adamlar var mesela. Arkadaşınız nihayetinde kurtulmuş,buna sevinmek gerekiyor belki de.