REÇEL

Eksiklik Olmadığını Bildiğim “Eksiklik”

Konuk Yazar

Cinsellik konuşulduğunda, böyle bir konu açıldığında sık sık şakasını yapardım: “Ben kesin vajinismusum.” diye. Aynı şakayı vajinismus olduğum kesinleşince, özellikle ilk başlarda, yapamadım.
Nişanlandıktan sonra denemeye başladık. Öncesinde denemek mantıklı geldi. Böylelikle bildiğimiz bir ortamda, güvenli hissettiğimiz evimizde denemiş olacaktık. Aynı zamanda da balayımız daha güzel, rahat geçecekti. Böyle düşünüyorduk. O zamana kadar kendimi hiç cinsel birliktelik esnasında düşünmemiştim. Elbette zaman zaman aklıma geliyordu, vücudum istiyordu fark ediyordum ama gerçek anlamda hiç düşünemiyordum; benim içinde olduğum bir cinsel birleşme… Zor geliyordu. Ama artık karar verdiğimizde birkaç denemeden sonra olacağını düşündüm. İlk başlarda zor olsa da o “bariyer”i geçince rahatlayacaktım. Böyle düşünüyordum. Bariyer. Yani kızlık zarı. Acılarla, korkularla, korkutularak bizlere yıllar yılı anlatılan, neredeyse kan revan içince kalacağımızın söylendiği o büyülü zar. Orayı bi aşsak rahatlayacaktık. Bu yüzden de zorladık. “Nasıl yapamam, bu kadar insan yapıyorsa kolay bir şey olmalı bu.” diyerek kendimi yapmaya zorladım. Her seferinde ağladım. Sinirimden, üzüntümden, pek çok duygudan. Neden korktuğumu bile bilmeden korkuyordum. Korumaya almaya çalışıyordum vajinamı. Orası ayrı bir bölgeydi çünkü bana göre. Kolum, bacağım, ayağım gibi değildi. Açamazdım, dokunduramazdım, dokunamazdım. Saklı kalmalıydı. 26 yıl boyunca saklı kalan bu yer bir anda nasıl açılabilirdi ki? Oranın varlığından bile habersizdim adeta. Hiç üzerine düşünmemiştim. İşin ilginci hiç merak da etmemiştim. 
Balayı öncesi denemelerimizin birinin sonunda kanamam oldu. Mutluluktan ağladım. Güçlendiğimi hissettim çünkü psikolojik olduğuna emin olduğum o sanal korkunun beni yenmesine izin vermemiştim. Ben onu yenmiştim. Artık rahatlamıştım. Ancak öyle olmadı. Bu rahatlıkla balayında tekrar denerken olmadığını fark ettim. Bacaklarım kasılıyor, gözlerimden istemsizce yaşlar dökülüyordu. Sanki bir duvar vardı hala. Geçilemeyen. Üstüne üstlük kanamam devam ediyordu. “Hiçbir işe yaramıyorsun anca kanıyorsun.” diye ağlayarak kızmıştım vajinama. Kendime kızıyordum aslında. Vücudumun, gönlümün istediği bir şeyi neden yapamıyordum? Evet yeniliyordum. Yıllar yılı bana öğretilenlere, dayatılanlara yenilmiştim. Bu öğretilenleri sünger gibi çekmişim adeta, içime almışım. Onlarla yaşamış ve öyle olmuşum. Bu kadar boyun eğdiğimi görmek beni sinirlendirdi, üzdü, eksik hissettirdi. Sevdiğim insanla bir duvar olmadan bir bütün olamamak, bunu yapamamak çok üzdü beni. Ve balayında, üst üste başarısız ve beni, bizi daha da hırpalayan deneyimlerden sonra muayene olmaya karar verdik.
Yüksek ihtimalle vajinismus olduğumu düşünsem de yine de içten içe “Belki değilimdir.” diye düşünerek doktora gittim. Oldukça gergin ve üzgündüm. İstemsizce ağlıyordum yine. Ultrasonla bakıldığında dahi utanan ben için fazla geliyordu bu muayene. Sonra, yüksek derecede vajinismus olduğumu söyledi doktor. Her ne kadar tahmin etsem de bunun artık bir gerçeklik olarak bana söylenmesi beni üzdü. Ağlamaya devam ettim. İnternette yazan, 3-5 günde vajinismus tedavisinin mümkün olduğuna ilişkin tedaviler güven vermemişti. Ama başka seçenek öngöremedim ve tedaviye başladık. Evet, yalnızca 3 seansta iyileştim. Artık vücuduma bir şeyin girip çıkması garip gelmiyor. Ama hala cinsel organlara bakamıyorum, iğreniyorum. Bu durumda vajinismus geçmiş sayılıyor mu bunu da bilmiyorum. Eşime karşı kendimi sorumlu hissediyorum. Bundan da öte kendimi cinsel olarak anlamaya çalışmaya çalışıyorum. Bu yolun daha çok başında olduğumu düşünüyorum. Bazen, kendi cinsel kimliklerini cinsel yaşamlarını oturtmuş insanların ne kadar da huzurlu olabileceklerini düşünüyorum. Huzurlu, daha özgüvenli, daha emin. Ne zaman bu seviyeye gelebileceğimi bilmiyorum. 
Tüm bu sürecin, vajinismusun bana öğrettiği, öğretmekten ziyade düşündürdüğü en mühim şey sanırım, yıllardır beynimize, vücudumuza, zihnimize, ruhumuza sirayet etmiş, bize dayatılan düşüncelerden kurtulmanın zor olduğu oldu. Aslında vajinam değil zihnim, beynim vajinismustu. Vücudumu kapatan, korumaya alan, korunacak bir yer olduğunu düşündüren beynimdi. Artık vajinismus değil miyim bilmiyorum ama zihnimdeki kementlerin birini aşındırmaya başladım. Bunu biliyorum.

Konuk Yazar

2 yorum

  • Sizi o kadar iyi anlıyorum ki… eşime demiştim ki “bana biraz zaman ver, çünkü ben yıllarca erkeklerden korktum” sanki tüm korkularım gün yüzüne çıkıyor gibiydi.

    Bir de ben bedenimle bir kaç yıl önce barışmış, oranın çok zevk veren bir yer olduğunu keşfetmiştim. Ona rağmen böyle oldu. Hatta bu kadar arzulu ve merak eden biri olarak bu kadar zorlanmama şaşırmıştım. Sonra dedim ki neye şaşırıyorsun çiçeğim, otuz yıl boyunca duyduğun, öğrendiğin yüz bin tane korku var ve en özel alanda ortaya çıkıyor tabii ki de.

    Sevişmelerimizin içine eden o korkularımıza sebep olan herkesin ağzına sıçayım.

    Böyle bir son beklemiyordunuz değil mi?

    Burunlarına da osurayım.

    Beter olsunlar.