REÇEL

Cevap Vermekten Usanmak

Neredeyse her gün “malum” videolardan birini izliyor, sinirlerimiz hopluyor ve günümüze devam etmeye çalışıyoruz.

Yazar: rumeysa ç.

16582509789_23dd7a13dd_o

 

Neredeyse her gün “malum” videolardan birini izliyor, tüylerimiz diken diken oluyor, sinirlerimiz hopluyor ve günümüze devam etmeye çalışıyoruz. Kadının nasıl dövüleceğinin tariflerinden, eşinden ayrılan kadını azarlamaya kadar bunca saçmalığı sürekli izlemek ve bu “adam”ların sahip olduğu kitlelere ulaşma gücüne sahip olmamak insanın içini kemirip duruyor.

Bu giriş sonrasında size bu son iki günde sinirlerimi hoplatan iki videoyu takdim ediyorum (bazen birbirimizi bu videolarla yorduğumuzu da düşünmüyor değilim. Keşke görmeseymişim şu videoyu da bu günüm güzel geçseymiş, dünyaya daha fazla yararım olurdu dediğim günler de oluyor)

Birincisi, Tesettür&Medeniyet başlıklı bir video:

Birtakım adamlar, yine durmamış, yememiş içmemiş, bize neden ve nasıl özgür olduğumuzu (!) anlatmaya çalışmış. Ayetlerden yola çıkıp, sonra çıktığı yolda kaybolan bu videodaki fıtrata dair saçmalığı da artık geçiyorum… Sonrasında öyle bir aymazlığa ulaşıyorlar ki, kadınların 10’da 6-7’sinin ihtiyar, çirkin ya da kıskanç olduğu gibi inanılmaz bilimsel(!) çıkarımlarda bulunup kendi argümanlarını desteklediklerini sanıyorlar. Sevgili dostlarım, toplumda sadece 10’da 2-3 kadın güzel değil, siz çirkinsiniz ve o yüzden yalnızsınız ve problemlisiniz. Kadınların size yüz vermemesinden (!) duyduğunuz ezikliği bu videolar üzerinden bizimle paylaşmanız artık canımızı sıkıyor, bizi bırakın, kendinize bakın! Videonun son kısmındaki “erkeklerin de görevleri var” girişimi bile gayrimüslim kadınların suçlanması üzerinden açıklanıyor ve cidden çok talihsiz ve bir o kadar da üzücü bir videoyla sadece 3 dk. 54 saniyemizi değil, sonrasında saatler süren sinir harbimiz üzerinden de verimli geçirilebilecek zamanlarımızı çalıyorlar. Hakkımız helal değil size!

Hakkımızı helal etmeyeceğimiz bir adam daha:

Videonun tamamını izlemek bile büyük sinir harbi… Ey adam! O “evcilik oynuyorsunuz” ibaresi kadar çirkin, “annende de suç var” deyişi kadar acımasız bir şey görmedim sanırım bir süredir. Boşanma ve şiddetten kaçma isteğini uyuşturucu bağımlılığıymış gibi anlatan bu zihniyet o kadar kadının canından sorumlu ki! Denecek daha fazla bir şey bulamıyorum, çünkü midem bulanıyor.

Peki ne yapabiliriz bu videoları izleye izleye? Nasıl geçecek bu öfke? Ya da bu öfke ne işimize yarayacak?

Eren Keskin, Boğaziçi’nde katıldığı bir konuşmada “Futbol maçlarında pankart açalım, ancak o zaman insanlara ulaşabiliriz” dediğinde çok yabancılaşmıştım, futbol erildi, orada ne işimiz vardı. Şimdi şimdi anlıyorum sanırım ne demek istediğini. O sahur programında o adamın koltuğunda bizden birini oturtma ve söylediğini söyletme “gücüne” ihtiyacımız var. Onların ulaştığı milyon, bizim bin. Bu şekilde kat edilecek yol çok fazla ve çıkış noktaları çeşitli olmalı, değil mi yoksa? Sadece sosyal medyadan nefretimizi kusmakla kalmamalıyız, ama nasıl?

rumeysa |REÇEL

14 yorum

  • Kadınların çirkin olduğu konusunu Said Nursi’nin yazdıklarına bakabilirsiniz. Bu ve buna benzer görüşler dindar erkeğin zihnini oluşturuyor. Bu adamlardan ve anlayıştan nefret ediyorum. Gelenek görenek adet ne varsa. Ne yazık ki çevremdeki kadınlar erkekler böyle. Fatih’te oturunca etraftan o kadar çok hikaye duyuyorsunuz ki asıl insanı yaralayan bunlar oluyor. Ya Atpazari hakkında erkeklerin dedikleri. Sanırım buraya yazamam.
    Siz dindar kadınların işi zor bu ülkede. Hangi birisyle uğraşacaksiniz ki. Fakat bu konuda özellikle İslamcı kadınlar isyan bayrağı açmadı yüksek sesle itiraz dile getirmediler. Çok az kısmı hariç.
    Nasıl olacak o zaman? Bilmiyorum . Selamlar

  • İslamdaki herşeyi sebeple açıklama çabasının getirdiği saçma bakış açısı.Allah emretriği için değil çirkin bakışlardan korunmak, özgür olmak, kıskançlığı engellemek için örtünmek toplum için örtünmektir.

  • Şunu da eklemem lazım: İmam-Hatip okullarında ve İlahiyatlarda öğrencileri kız-erkek ayırıyorlar. Ortaya nasıl sorunlu insanlar çıkacağını kimse hesap etmiyor. Kimseden itiraz da gelmiyor.

    • uğur bey, bir imam hatip ve ilahiyat mezunu olarak, üzerine bir de imam hatip’te öğretmenlik yapan biri olarak söylediklerinize hak veriyorum. ah öğrencilerim sormuyor mu? “hocam ilahiyatta kız erkek ayrı mı? “tabiki de hayır” deyince nasıl da gözleri kocaman kocaman açılıyor, “ay o zaman napıcaz biz hocam?” diyorlar.

      ilahiyat da içimde derin bir yaradır. hala unutmam, öğrenci toplantısında birisi “kantinde kızların ve erkeklerin girişi ayrı olsun” diye öneri verilmişti. (zaten apayrı yerlerde, apayrı masalarda oturuyorduk.) sonra da “görüşmek isteyen dışarda görüşsün” demişti.

      imam hatiplerde, tamam, idare ayırıyor, kızları ayrı sınıfa, erkekleri ayrı sınıfa alıyorlar. kimi zaman tamamen ayrı katlara alıp, aradaki geçişleri kapatıyorlar vs. ama ilahiyatlarda tamamen öğrencilerin oluşturduğu bir ayrım bu.

      hocalardan vs bu duruma itiraz edenler oluyor tabiki, ama dediğim gibi, öğrenci kaynaklı olduğu için pek de bir şey değişmiyor.

      uluslararası ilahiyat geldiğinde bölüme, bölümün havası değişmişti. şimdi başka bölümlerden de gelenler oluyormuş ama benim gözlemlediğim kadarıyla pek de değişen bir şey yok.

      ilahiyat fakülteleri de diğer fakültelerle içiçe eğitim gördüğünde ortam değişebilir, belki, umarım, inşallah.

      • Bir imam-hatip ve ilahiyat mezunu olarak aynı zamanda ortaokulda DKAB öğretmeni olarak öğrencilik dönemimde ki sınıfın okulun durumunu hatırlamak dahi istemiyorum. Gerçi o zaman ben de nefret ettiğim adamlar gibi düşünüyordum. :))))
        ya burada yaşamak gerçekten zor.

        • ” Gerçi o zaman ben de nefret ettiğim adamlar gibi düşünüyordum. :))))”

          e Uğur bey, sizin dönüşüm nasıl oldu? Diğerlerini de dönüştürek?

          Yaşamak zor değil ya, umut var.

          • Bilmiyorum nasıl oldu. Ama sancılı oldu büyümek gibi. Benim umudum yok.
            Yıllarca beraber oturduğunuz yediğiniz içtiğiniz kafanizin uyustugu arkadaşıniz yüksek sesle kahkaha atan kadınları pavyon sanatçılarina benzetiyorsa ne diyebilirim ki. Gerisini siz düşünün artık.

  • ayrıca, videoları sinirlerim zıplamasın diye izlemedim. dersteyken aynı kafadaki kızların ya da erkeklerin konuşmalarını dinlememek için de kulaklarımı falan tıkardım. dinleyince böyle hayallere dalıyordum: Allah’ım şu camı açsam, şunları birer birer atsam, günah olmasa.. diye. koyunları çitten atlatır gibi atlatıyordum, başka türlüsü güç.

    sevgili reçel, siz çok güçlü kadınlarsınız, böyle videoları izleme sabrını gösterebiliyorsunuz, bir şeyler yapalım diyorsunuz, harikasınız! söylemeden geçemeyeceğim.

  • Elimden dilimden bir şey gelmedi, ben de buğz ettim. Hatta ikincisini izlerken dayanamadım beddua ettim. Bu tarz konuşmadan hiç hoşlanmıyorum ancak, hocanın kendi kızı 6 sene şiddet görseydi damadın yanına yollar mıydı diye merak etmedim değil. Daha geçen gün kendisi diyordu “Ben boşuna profesör olmadım” diye. Tabii bu soru soran kız profesör kızı olmadığı için öldürülene kadar dayak yese de, yeri kocasının yanı.

  • Bütün bunları ve benzer videoları izledikçe insan dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyor: Kadınlar çalışmalı, kadınların ekonomik güçleri olmalı. Bu kadının ekonomik gücü olsa böyle mi olurdu? Kadınlar çalışmasın diyen her erkek ve kadın kesinlikle kötü niyetlidir, güçsüzlerin ezilmesini istiyordur, güçsüzlerin ezilmesinden zevk alıyordur. Öncelikle bunu belirtelim.
    İkinci olarak toplumumuzda boşanmayı felaket olarak algılayan bir yaklaşım biçimi var. Ben birçok erkek ve hatta kadın gördüm kadının çalışmasının boşanmaları artırtığını iddia eden. Bu kişilerde düşünme biçimi şu: Evlilik asıldır, bir kere imza attıysan artık kurulan düzen ilelebet devam etmelidir. Diğer konular, zulüm, şiddet, aşağılama, sevgisizlik, geçimsizlik hatta iffetsizlik vb. görece önemsiz şeylerdir. Her zulüm ve yanlış evliliğin devamı uğruna hoş görülmelidir. Açık bir şekilde görülüyor ki toplumumuz İslam’ın özünden oldukça uzaklaşmış bulunmaktadır. Bu anlayışın İslamla bağdaşması mümkün değildir çünkü bu anlayışta esas olan “evlilik kurumu” iken, İslami anlayışta esas olan “hak ve adalet”tir. Hak ve adalete uyulması birinci derecede önem arz eder. İslam’da erkeğin de kadının da boşanma hakkı vardır, İslam’da önemli olan bireylerin iffetli olmalarıdır. Boşanmış olan iffetli ve onurlu bir kadın, evli olan iffetsiz ve onursuz bir kadından kıyaslanamayacak ölçüde üstündür. Çünkü İslam’da önemli olan hak, adalet, namus ve ahlak gibi değerlerdir. Evlilik, boşanma gibi konular dünyevi mevzulardır ve dünyevi mevzular ahlaki ilkeler ve hakikatler karşısında ikincildir. Ahlaki ilkeler evlilik kurumu dahil hiçbir şey için feda edilemez ama dünyevi şeyler ahlaki ilkeler için feda edilebilirler. Örneğin bir kadın zulme uğruyorsa zulümle gücü nispetinde mücadele etmesi gerektiğinden, gerekirse boşanmaya kadar gidebilir. Hakları için mücadele eden kadın onurludur, saygındır. Zaten mücadele edebilecek gücü varken evliliğin devamı gibi bir takım menfaateler için zulme boyun eğmek onurlu bir Müslümana yakışmaz. Çünkü böyle bir durumda boyun eğen kişi de zulme dolaylı olarak destek vermiş olur. Görüldüğü gibi her iki yaklaşımda merkeze alınan şey başkadır. Biz bugün dünyayı merkeze alan bakışı, ahlakı merkeze alan bakışın önüne geçirdiğimiz için kısır döngüden çıkamıyoruz bence.
    Yukarıda ilahiyat hocası olarak ekranlarda boy gösteren kişinin bu konuları gündeme getirmesini beklerdim fakat sanırım kendisi toplumun genel anlayışına ters bir şey söylemek istemedi. Çünkü benim ifade ettiğim şekilde konuşursa boşanmayı olumladığı şeklinde algılanmaktan çekinmiş olabilir. Malum toplumumuz bu konuda çok hassas. Bir de bu ifadeler, gücü elinde tutan ve kadını araçsallaştırmak isteyenlerin kısacası zulm edenlerin ve zulme destek verenlerin hiç hoşuna gitmeyecektir. Hoca o tiplerden de tepki görmek istememiştir. Dolayısıyla hakikati konuşmak yerine, toplumun düşünce yapısına uygun, sıradan ve yüzeysel bir cevap vermeyi tercih etmiş. Ama bu yaptığı doğru değil, hocalar toplumun algısıyla zıtlaşmamak için İslami hakikatleri söylememezlik ederlerse bu onlar için vebaldir. Allah bunun hesabını sorar.

  • Ilk videoyu ne yazikki izlemek gafletinde bulunmustum bende. konusan tipin sesi bile yeterince sinir bozucuydu. Amerikan reklam vari tonlama yapmaya calisan, sinir bozucu tip. icerigi kendinden rezil.
    cok sevgili erkek arkadaslarimiz BIZ herseyden once ALLAH’IN EMRI OLDUGU ICIN ORTUNUYORUZ. buna bir aciklama getirmek, bunu resmilestirmek, bir sebebe baglamak gibi bir amacimiz yok. bu size cok dert olduki heralde hicbir masraftan kacinmamis bu sacma videoyu yapmissiniz. ama lutfen artik ZAHMET ETMEYIN.
    ikincisini bile isteye izlemedim, zira su mubarek gunde kalbim dayanmayabilir.
    Allah islah etsin bu tipleri bizim yapabilecegimiz pek bisey yok galiba.

  • ilk videodaki bilgiler said nursi’nin tesettür risalesinden alınmış ancak o kadar saçma bi şekilde işlenmiş ki, sinir bozuyor. gerçi diğerlerine kıyasla tesettür risalesinin zayıf kaldığını hep düşünmüşümdür.

  • Gülenist kardeşlerimiz dershanelerin kapanması olayı ile baktılar ki gençlere ulaşmaları sekteye uğrayacak sosyal medyayı daha aktif kullanma kararı aldılar. Bu Cayhouse ve benzer YouTube kanalları (Çınar Altı, Nur Mektebi, Hayalhanem, vs) kurdular. Amaç risaleleri genç bir izleyici kitlesine hızlı ve eğlenceli (!) şekilde anlatmak. Eminim tesettür risalesini Said Nursi’nin ağzından dinliyor gibi okusanız söyledikleri size dokunmaz. Üstadın nasıl yaşadığı belli, iç tutarlılığı malum. Size asıl dokunan sunum tarzı. Bu arada, bazı kadınların çirkinlik saklamak için başörtüsü taktığı doğru. TVde rast geldim. Sunucu başörtülü bir kadına örtüden bahsedince kadının cevabı aynen şu oldu: “ben aslında türbanlı değilim, dip boyam geldi, saçlarım yapılı değil o yüzden TV’ye çıkmak için bu günlüğüne türban taktım”. Üstadın söyledikleri bütün bütün de yanlış değil yani :-)

    Mustafa Karataş’a gelince… Bu tip programları genelde alt sosyal katmandan insanlar arıyor ve ekseri çok cahil. Özellikle gençlerin benim anlayamadığım bir yaşam tarzı var. Baba evinden kaçarcasına çok erken yaşta evlilikler yapıyorlar. Çoğu disfonksiyonel olacağı görünen köy olan evlilikler… Okuyup iş güç sahibi olacaklarına bile bile hayatlarını sabote ediyorlar adeta. Bu gençler hayatta dikiş tutturamıyor, tutarsızlar, sabırsızlar… Mustafa Karataş’a bahane bulmuyorum. Muhtemelen böyle bir durum sezdi ona göre cevap verdi. “Evcilik oynuyorsunuz” çıkışını ben buna yoruyorum.

    Diğer yandan hattın öteki ucundaki genç kadın ertesi gün -Allah muhafaza- gazetelerde “Kocası boğazını keserek öldürdü… Eşinin kurşun yağmurundan kurtulamadı…” başlıklı bir habere konu olabilir. Mustafa Karataş Hocanın yerine olsam bu riski almazdım. Seviyesi de önemli ama, istikrarlı bir şekilde kocasından şiddet gören kadının o kocadan kurtulması gerekiyor. Hocanın yaptığı tavsiyeler tamamen boş. Ailelerin araya girerek kocaya gem vurmasını öneriyor. Böyle bir mekanizma mevcut olsaydı o kadın zaten sana telefon ediyor olmazdı, Sayın Hocam. Hocamı dayak yiyen bir genç kadın arıyor, hocam tavsiyeyi kayınpedere veriyor. Kayınpeder oğlunu durdurmalıymış?! Sayın Hocam, kayınpederin bu konuda bir derdi yok ki sizi arayan kendisi değil. Eğitim şart diye bitirsem çok mu klişe olur?

    Bu arada, siteyi Rumeysa Çamdereli sayesinde buldum. Kız çocuklarına ilham kaynağı olabilecek kalitede bir sanatçı. Takdir ediyorum.