REÇEL

Biz O Akademisyeni Çok Sevdik

Velhasıl; benim hocam kara cahil değil, okuduğu ortada yazdığı ortada. Kandırılmış da değil, çünkü, bizzat bu konu üzerine çalışıp ders veriyor.

Konuk Yazar: Efruze Esra

akademisyen

Dilimde tüy bitti, kalbimde kırıklar arttı kaç gündür. Okulda durup “Hayır, öyle değil” diye bağırmak istiyorum. Herkesin başını gömüp kitap okuduğu o büyük, beyazshow kılıklı kütüphanede, üzerinde “Benim hocam kara cahil değil!/Benim hocam terör sevici değil! /Benim hocam kandırılmış, saf değil!” yazılı büyük bir perde açıp, hakikati dank diye hayatlarına düşürmek istiyorum. Bize emek veren, okula emek veren hocalarıma vefasızlık olarak görüyorum susmayı ya da ‘’he–he‘’ deyip kendi işime devam etmeyi. İşin daha sinir bozucu kısmı derslerine giren benim, tanıyan benim, ama hüküm veren, haklarında atıp tutanlar ‘imzacı’ hocalar ile birkaç kelime kelam bile etmemiş olanlar. N’oluyoruz?

Bir öğrencisi olarak anlatayım; sarı saçlı, uzun boylu, güler yüzlü, her şeyi sorabileceğiniz, ama hak ettiğiniz cevabı da alabileceğiniz bir hocamız… Soruya cevabı net olur, tavrı net olur, “Ay şöyle mi desem böyle mi desem”e girmez, ne düşünüyorsa söyler. Efendim hoca ne yapsın? Girdiği derslerin kendileri de sorunlu. Bakınız: Türk Toplumunun Sosyolojisi.

E, okumayalım mı ‘varlık vergisi’ni, Salkın Hanımın Taneleri‘ni, “Aşkale’de ne oldu”?” diye sormayalım mı? Madumlar da bu topluma dahil değil mi, görmezden mi gelelim onları, hem feministleri hem bacıları görmeyelim mi? Malan Barkırin ile Ananem adlı kitapları okuyarak resmi tarihin yanında sözlü tarih gerçeği olduğunu da görmeyelim mi? Türk toplumun sosyolojisi ise dersimiz, bu topraklarda var olan acı tatlı, dostluk düşmanlık, sadakatlik absürtlük ne varsa kabul etmemiz, görmemiz gerekmez mi? Anlı şanlı tarihimizi alıp, acılarımızı almasa mıydık? Böyle eleyici, dar bir tutumla yaklaşmak mı ilim yuvasına yakışırdı? Hayır bunlar Türk toplumun sosyolojisini oluşturuyor. Bu yüzden radyo konuşmalarından hutbe konuşmalarına ne varsa okuduk. Yarasın. Bir daha olsa bir daha okurum. İlime yakışan da ‘’Bu budur’’ demeden gözümüzün gördüğü alanı genişleten hocalardır.

Sizi daha da kızdıracak bir şey söyleyeyim. İkinci dönem de Bilgi Sosyolojisi dersi aldık. Bilginin kaynağını sorguladık. Aman Allah’ım ne kadar tehlikeli! Bir de üstüne Foucault okuduk. Evlerden ırak! O bilgi sorusunu sormayacaktık ama, ne olduysa ondan sonra oldu. Bu bilgiyi kim tanımlıyor, kim normal kim anormal, kime göre normal demeye başlayınca, eyvahlar olsun! Cahil kalsaydık daha çok sevilirdik. Ama sevgili hocamız, bize sorular sordurmasından “Şu şudur, bu budur” deyip bize bir taraf veya bir görüş aşılamamasından, merak uyandırmasından zaten işkillenmeliydik değil mi? Sayesinde merak ettik, kulaklarımızı, zihnimizi açtık ve şu şudur denmesine kanmaz olduk —tam anarşizm. Bir de şahsım adına söyleyeyim, en fazla utanç duygusu hissettiğim derslerdi. Sebebi bizi ipe götürür. Söylemeyeyim.

O yüzden alt dönemden arkadaşlara hocanın dersini almaları konusunda ısrar ederdim. Çünkü insanlık için, daha güzel günler için, insanların kalplerinin genişlemesi, düşünce ufuklarının gelişmesi için bütün ukalalıklarını ve bilmişliklerini masaya bırakıp yeniden sorular sorması lazım. Soru sorduran hocalara ne mutlu! Öyle hocaların öğrencileri olanlara ne mutlu! Ama’sız fakat’sız hocamla kendisi olduğu için gurur duyuyorum. Çünkü o hepimiz adına iyileşmeyi isteyen ve bu yüzden teorik ve pratik olarak emek sarf eden güzel insanlardan. Sahip çıkmak zorunda değilsiniz. Lakin tanımadığı bilmediği insanlar hakkında, araştırma gereği duymadan atıp tutanlara söylüyorum: Çok sevdiğiniz bir kelimedir ahlak!

Velhasıl; benim hocam kara cahil değil, okuduğu ortada yazdığı ortada. Kandırılmış da değil, çünkü, bizzat bu konu üzerine çalışıp ders veriyor. Çalışmaları sonucunda kendisinin elde ettiği, kendi hür düşüncesiyle kabul ettiği bir sonucu var. Bu sonuç dahilinde karar verdiğini düşünüyorum. En az on yılını, bu konu üzerinde çalışmaya adamış bir insana kara cahil, kandırılmış etiketlerini yapıştırmak; söylediklerini duymamazlıktan gelmek için en sağlam bahane değil mi? Bu lüzumsuz noktayı da maalesef söylememe gerek var: Terör sevici asla değil, terörün her türlüsüne karşı, ‘hepimiz’ için üzülenlerden ve ‘hepimiz’ için iyileşme çalışmaları yapanlardan. Eğer yapılan yöntem algı oluşturmak ise, biz de kısa cümlelerle, doğru olanı her seferinde haykırarak oluşturulan yanlış algıyı kıralım. Maalesef hiç sevmediğimiz eylemdir, kırmak!

Konuk Yazar

8 yorum

İsim için bir cevap yazın İptal Et

  • mevu bahis sosyoloji bilimi olunca betimlediğin karakterden onlarca hoca gözümdebelirdi bir sosyoloji öğrencisi olarak. diyeceğim tek şey geçiniz artık bunları. yemezler yemiyoruz da. salkım hanımın tanesiymiş de aşkaleymiş de he yavrum he. kkimse sana onları okuma demiyor ama tek gerçekliğin haline getirmek senin algı yumuşman oluyor. yok efendim sartre franssayı suçlamış ama iktidar tarafından korunmuş düşüncelerini ifade etme özgürlüğü için sen de hocan da bunu savunursun översin değl mi ? ama şunu idrak edemzsniz sevgili süzükler sartre cezayirlilere yapılanlara ses çıkardı fransa da ülkede 40 yıldır insan öldüren devlete savaş açan bebekleri yatağında öldüren bir terör örgütü olsa onu mu sahiplebnecekti. önce bir kendinizi öğrenin tanıyın afferimm sana bak foucault okumuşsun ama kendi ülkenn geröekliğini görememişsin hocanın üsütne biraz cemil meriç nurettin topçu said halim fırlat da nasiplensin. hadi yavrum.

    • Pöffff!!!!! Nurettin Topçu ve Cemil Meriçi de hiç okumadık zaten onlarda kim? ☺ Aa Cemil Meriç demişken aşagidaki sözleri de imzacı hocalarimizdan Halil İbrahim Yenigün ün babası Sedat Yenigün ( 80 öncesi islami hareketin önemli isimlerindendi. Öldürüldü.) için Cemil Meriç söylüyor. Cemil Meriç in bütün yazılarını okumadın demekki!
      ” Çoşkun bir gönüldü sedat zulmün kılıcını kanının ateşinde eritecek kadar coşkun bir gönül.
      İsa peygamber zamanında yaşasa havari olurdu asr-ı saadette bir sahabe.”

  • İşte bu sözleri duymak istiyordum. Benim hocam tam da böyle biri. O kimsenin arkasından ileri geri konuşulmasını hak etmeyen biri. “İnsani duruş” olarak onu linç edenleri utandıracak biri. Güler yüzlü, sevimli ve sempatik biri. Haksız olana haksız olduğunu söyleyecek biri. Ancak üslubuyla kimsenin kalbini kırmayacak da biri. Öyle ki okuldan ayrılmak zorunda olduğunu öğrenen öğrencilerinin yüreğinde burukluk oluşmasına sebep olacak tatlılıkta biri. Ona yapılanı asla unutmayacak kırgınlıkta öğrenciler peşinde bırakan biri .

    Ve bunun gibi bir çok güzellikleri kendisinde barındıran biri. İşte bu yüzden o iyi ki benim hocam olmuş, diyebiliyorum ve onu çok seviyorum!

  • Kalbin ve kalemine sağlık. Evet, gerçekten biz o akademisyeni çok seviyoruz. Her insan düşüncesi farklı bir renktir. Hocamız tek renklileştirilmeye çalışılan dünyamızı rengarenk kılmaya çalışan, tüm renklerle birlikte yaşamamıza uğraşan, bütün renkleri sevmesek de hepsinin varlığına saygı duymamız gerektiğini hatırlatarak haykıran, tanıdığım en cesur insanlardan. İyi ki onu tanıyabilmiş, rengarenkliğini görebilmişiz.