Yazar: Z.
Bir kaç hafta önce, kimi gazetelerin sayfalarında “Tehlikenin farkında mıyız?” tadında bir haber yer buldu: “Adriana Lima’ya çarşaf giydirdiler!”
Günahlarını almayayım ama, özellikle Fatih civarında reklam panolarındaki kadınların üzerine “Edep Yahu” stickerları yapıştırmalarıyla meşhur ekibin icraatlarından biri olsa gerek. Otobüs durağındaki Veet reklamında boy gösteren Adriana Lima’yı baştan aşağı siyah boya ile spreylemişler. Yanına da uyarılarını çekmişler: Ahlaksızlık yapmayın!!1!
Belli ki, bu Müslüman beyler, Veet reklamına bakınca “bacak” görmüşler; canları sağolsun. Dervişin fikri, zikri falan demeyeceğim de; e be kardeşim, illa rahatsız olacak bir şey arıyorsan o reklamın sloganını hiç mi farketmiyorsun? “Hayat bir defile, her an hazır ol!”
Veet’in sloganı kadınlara diyor ki, sizler bakılmak için varsınız! Şu hayatta tek kıymetiniz güzel görünmek. Kendinizi her an en iyi biçimde sergileyin ki tercih edilesiniz. Bundan fazlası için de o güzel, küçük kafalarınızı yormayın. Yormayın, çünkü erkekler (yani bütün bir hayat gailenizin kendinizi onlara beğendirmek olduğu yüce varlıklar) fikirlerinizle, kabiliyetlerinizle, hislerinizle falan değil bacaklarınızla ilgililer. O yüzden, en kısa tüyler için bile: Veet!
Ne beklersiniz? “Hassas” Müslüman bey’fendilerin, İslam’ın yüce hasletler atfettiği insanı bu denli sığlaştıran; kadınları iradesiz vitrin mankenlerine, erkekleri bacak gördü mü salyaları akmaya başlayan aptallara indirgeyen slogana tepki duymasını, değil mi?
Peki nasıl oluyor da, İslam itikadı ile taban tabana ters düşen bu sloganı fark bile etmiyorlar? Yanındaki kadını görüp, başka bir şey düşünemedikleri için mi? Kendi eşlerinin de bu tüylerin kökünü kazıma savaşının neferleri olmasını sağlayacak güzellik dayatmasından pek ala memnun oldukları için mi? Sloganı hedef almak, şeytanlığı kadından sisteme devredeceği için mi?
Yani mesela, reklamdaki kadını karalayıp yanına anlamsız, kaba saba bir ihtar çekmek yerine, meşhur İslami mottoyu anımsatan şöyle şık bir değişiklik yapılamaz mıydı?
One surulen fikri makul buldum ancak “reklam panosuna farkli 1 mudahale” uzerinden aciklanmasaymis iyiymis. Veet reklaminin anlamini yazarin yorumladigi sekilde dusunmek zorunda degil herkes, o reklamin/yasam seklinin de bir alicisi var, ve cok extrem durumlar haricinde bu tarz mudahalelerin olumlanmamasi gerektigini dusunuyorum. (Yazida bu mecazi 1 anlatim olarak mi kullanilmis orasindan emin olamadim. Eger panoya alternatif degisiklik mecaz anlamda kastedildiyse biraz daha acik yapilabilir :))
Elinize saglik, kolay gelsin.
yazar ince görmüş. sağlam yerden yakalamış.
eyvallah. böyle bir inceliğe eyvallah derim. güzel bir dokundurma olurdu. ama bi yandan itirazlarımızda ne kadar da naifleştiğimizi düşünüyorum böyle ironi parçalarken. reklam panoları sadece şu son on yılda yüzde binlerle ifade edilen bir artış göstermişken, her yerimiz her yönümüz reklamla kuşatılmışken, gündelik hayatımız gaspa uğrar, yaşam alanlarımız sömürgeleştirilirken ve bizler dışarı çıktığımız her an “et”in şiddetine maruz kalırken, bizden “incelikli” ve “akıl dolu” mesajlar beklemesin kimse. barbarlar gibi yakıp yıkmamız lazım aslında da bakmayın yapamıyoruz. reklamların o pespaye kibarlığına odunca, öküzce, hayvanca karşılık vermemiz lazım. ki bu kardeşler -kim yaptıysa allah razı olsun- onu da yapmamışlar, efendi gibi ayar vermişler. “hayat bir imtihan”daki kadar bizi uyarabilen bir hatırlatma “ahlaksızlık yapmayın”. ve nasıl oluyor da yazılan slogan sisteme dokunmamış oluyor onu anlamıyorum. sistem ahlaksızlığın alâsını üretmiyor mu? sistemin kendisi ahlaksız, soysuz değil mi? ayrıca dervişin fikri zikri meselesine hiç girmezmiş gibi yapıp erkekleri yine şehvetlerinden vurmanın manası nedir? karılarının bacaklarını tüysüz görmek istediklerindenmişmiş. kolaycı bir zan. öyle bile olsa, çıplaklığın erkekler üzerindeki şiddetinin ne manaya geldiğini asla anlayamayan bir kolaycılık. kapitalizm, sistem bi yana, erkeklerin o panoları görmesi kadınların görmesi gibi de değil keşke kadının kullanılmasına karşı olan hanım kardeşlerimiz bunun farkına daha iyi varsa.
Neyse, yine de başta dediğim gibi, böyle bir inceliğin işe yaramayacağını söylemek değil niyetim. Ama bilboardların kaba sabalığı çok daha fazla hakettiğini savunuyorum. “Edep yahu”cuları buradan tebrik ediyorum. Varolsunlar.
Ammar Bey yorumu yazının eksiğini kapatmış, taşı gediğe koymuştur.
Yazıya eyvallah, Ammar’ın yorumundaki özellikle şu kısım için Ammar’a da eyvallah: “dervişin fikri zikri meselesine hiç girmezmiş gibi yapıp erkekleri yine şehvetlerinden vurmanın manası nedir? karılarının bacaklarını tüysüz görmek istediklerindenmişmiş. kolaycı bir zan. öyle bile olsa, çıplaklığın erkekler üzerindeki şiddetinin ne manaya geldiğini asla anlayamayan bir kolaycılık. kapitalizm, sistem bi yana, erkeklerin o panoları görmesi kadınların görmesi gibi de değil keşke kadının kullanılmasına karşı olan hanım kardeşlerimiz bunun farkına daha iyi varsa.”
Panoyu boyayan sloganı yazanı onaylamış :) ikisi aynı yerden bakıyor. Yine de bakılmaktan ziyade güzel olma isteği üzerinden bakıldığında daha esnek olunabilir. Mevlana’nın Fihi Ma Fih de buna değindiği kısa bir bölüm olacak. Güzelliğin/bakımın sosyal bir yanı da var, insanalar tarafından kabul/onay, sosyalleşme vs- bir kalemde red edilecek şeyler değil. İslami duyarlılığın kendini her yerde bu şekilde bende varım şekilde koyması gittikçe problemli olmaya başladı, bir reklam panosu da olsa bu bir şiddet ve eleştiriye/diyaloğa kapalı.
Defilenin imtihan kelimesi ile değiştirilmesi ilk başta makul gözüküyor. Ama okuyana imtihanını hatırlatan, suçluluk yaratmaya yönelik, tepeden bakan bir tavır. Bizde din başkasını düzeltmek üzerine çalışıyor. Tutalım ki herkes haklı, fotoğrafa bakanın “bugün de sınandık çok şükür” deyip geçmesi çok mu zor:)
Bir de üsteki fotoğraftaki adriana, alttaki resmin aynısı ise öyle pek rahatsız edici bir şey de yok??
selamlar baylar :)
yav Allah sizi böyle sınıyor işte bi zahmet bakışlarınızı indirip imtihanı başarıyla geçin. Sonuçta bu kadınlar sadece bilbordlarda değil sokaklarda da dolaşıyor onları napcanız?
Enis bey yorumunuz için teşekkürler. Benim merak ettiğim neden bu sloganı başkasını düzeltmek gibi okuduğunuz? Yani yazar bu işin içine kendisini de katmıyor mu? Kendisi de bu reklamın potansiyel alıcısı/müşterisi olarak konumlandırılmamış mı? Bu açıdan neden kendine bir çağrı olmasın bu hareket?
Feyza hanım, bir sözü yazdığınızda ya da söylediğinde bir iletişimi başlatmış oluyorsunuz, yani yöneldiğiniz biri var, sözün bir muhatabı yani. Dediğiniz bir sesli düşünmede mümkün, bir günlükte, yolunu aramak için açılmış bir blogda (biraz zorlama olsa da, kapalı bir blog olduğunu ya da kimsenin okumadığını var saydığımızda. Söz yazıyla/sözle ifade edildikten sonra bizden çıkıyor, muhatabın okuması/anlaması oluyor.
umredeyken şahit olduğum bişey vardı. bengaldeşiller peygamberin mescininin kapısına el sürüp dua ediyorardı yada kabedeki ibrahim makamında secde eden esmer tenli müslümanlar vardı. oradaki suudi askerler buna müdahale ediyordu. hacı şirk hacı şirk diyerekten engelliyorlardı. garip olan şey bunu yapanlar hep gariban müslümanlardı. fakir ülkelerden gelen ve umre için zar zor gelebilmiş olan müslüman coğrafyaların insanları… dini korumak adına bidatler konusunda olabildiğince hassas olan adamlar kapitalizmle hiç sorun yaşamıyordu ve karın tokluğuna orada köle gibi çalıştırılan insanlar onlar için gayet sıradan bişey olarak varlığını hala sürdürüyor. kabeyi temizleyen bengaldeşiller, pakistanlılar, zenciler temizlerken sadaka dileniyorlar. yapılan devasa binalarda binlerce işçi gece gündüz çalışmaya devam ediyor. burada sorun var. şeriatın maksadıyla hiç ama hiç uyuşmayan bi mantık hatası. ilk görülmesi gerekn ile ikinci görülmesi gerekeni karıştırdığımız müddetçe bizden bişey çıkmayacak. ilk görülmesi gerekeni görenler ikinci görülmesi gerekeni görenlerden daha kıymetlidir. kadını cinsel obje olarak görüp buzlayanlardan dünya için müslümanca bir duruş beklemiyorum ben. ancak ahlakın bireysel olarak öncelikli olduğunu merkeze koyanlardan bişeyler çıkabilir. mütahitlikle problemi olmayan, güçlü olanın zayıf olanı sömürmesini kardeşlik hukukuna sığdığını düşünen ancak kadının bedenine buzlama çeken adamdan olsa olsa tacir türer. o adamın dünyaya ve insanlığa anlatabileceği hiçbir şey yok… bence böyle ammar.
Gözlerini haramdan sakınmak hem erkeğe hem kadına farz. Akılma bir görsel geliyor bununla ilgili aradım ama bulamadım. Belki görenleriniz vardır, 3 musevi adamın gözlerini siyah bir şeyle örtmüş oldukları bir görsel. Böyle dolaşalım demiyorum ama harama bakmamak için de özel bir çaba sarfetmemiz gerekiyor. Evet reklam panolarının birçoğu kadınların istismarı üzerine görsellerle dolu ama bakmamak da bizim elimizde yani. Üstelik sadece panolar değil mevzu bahis olan, her an her yerde bundan sakınmak için tetikte olmak lazım.
O kadar yazıp çizmişsinizde, ben altta kalan sloganı o kadar uğraşmama rağmen okuyamadım. Yani yapılan eylem üzerine düşünmenize o kadarda gerek yokmuş. Adamlar sloganı kökten halletmişler. Bir, ikincisi boş konuşuyorsunuz. Bu eylemleri yapacak başka yiğit erkekler yok mu? Bu Reklamlar kız erkek ayırt etmeden çocuklarımızın ahlakını bozuyor diyeceğinize, kalkmış işin inciğiyle boncuğuyla uğraşıyorsunuz. Sizin söylediğiniz ne zaman geçerli olur biliyormusunuz? Bu tür eylemler herzaman ve her yerde olduğunda. Selamlar.
İki gün önce kafam aşağı kaynar sular döküldü. AVM’nin birine girdik. İsim vermem doğru mu değil mi bilemedim, kadın çamaşırı ve çorabı üreten bir markanın mağazası hemen girişte, güvenlik kontrollerinin çıkışındaydı. Bu mağazaların vitrinlerinde kadın mankenlere iç çamaşır ya da bacaklara çorap giydiriyorlar zaten lakin bir kaç da büyük boy fotoğraf vardı ki insan hayret ediyor. Bildiğiniz kadın çırılçıplak üzerinde sadece iç çamaşırlarıyla, ve benim 15 aylık oğlum bu vitrinin önünde koşturuyor. Hemen gözlerine bakıyorum, gördü mü diye. Hayır görmedi, bebekliği gereği annemden ne kadar uzağa koşarsam o kadar iyi kafasında amaçsızca koşuyor. Bu ne yahu diyorum eşime, ben bu çıplaklığı görmek zorunda mıyım? O da görünce yuh diyebiliyor. Ne bakıyon lan o kadar uzun, bakma haram demek bana düşüyor yine. O kadının her yerini görmek ona haram olduğu kadar bana da haram. Bana haram olduğu kadar herkese haram. O avm’ye giren binlerce kişiye haram. Müslüman olduğunu iddia eden ona bakmamak zorunda, kitap böyle diyor canlar. Ona bakmamanın dışında gidip bu şirketi bu yaptırımınız beni rahatsız ediyor diye uyarmalı. Onların reklam hakkı neden benim yaşam sahamı bu kadar işgal ediyor? Böyle düşününce de ben onların özgürlüğüne müdahale etmiş olmalıyım. Tamam gözlerimi koruyayım, avm ye gitmeyeyim de bu adamlar her an görünürlüklerini sağlamlaştırıyorken ben kendimi ve yavrumu nasıl koruyacağım bu görüntülerden?
Hem mesela oğlumun kadın bedenini meta olarak görmemesini amaç edinirken bir ana olarak nerede durmam gerekiyor?
Biliyorum çok soru oldu ama bunlar da yazılsın, buna da yazın be canım. Benim aklım almıyor, bilemiyorum.
kadınlar sürekli ereklerin tesetturlerı hakkında yaptıkları yorumlardan şikayetçi peki kadınların erkeklerin kadınlar ile imtihanlarına laf etmelerine ne demeli? kadınlaraçık gezsin ama erkek bakmasın diye bı anlayıs takınmamız gerekse ıdı allah kadınlara kapanın demezdi. yazıyı begenmedım.
Sıkıysa bu “edep”çiler spreyi alıp duvardibinde ki at pazarında ki erkeklerin agizlarinı gözlerini boyasinlar. Hatta yetmez çarşamba dahil Fatih’te ki erkekleri boyasinlar. Fevzipasa’da yürürken böyle aptalca şeyler görmekten gına geldi.
İyi niyetli bir eleştiri:
“Hayat bir defile mi?”
Evet,
aksi halde her sabah dışarı çıkmak için yarım saat hazırlanmakla uğraşmazdım. Ütülü, temiz elbiseler; saçlar, ayakkabılar, sıkıcı görünmemek için renkli kombinler, yüzükler… Bence Adriana gayet isabetli söylemiş. Zaten söyleşilerini dinlerseniz akıllı biri, boşa laf sıktığına denk gelmedim. Tabi bu sözü sanırım reklam editörleri belirlemiştir, o onaylamıştır, …
“Hayat bir imtihan mı?”
Evet,
ister Allah’a kulluk edin, ister kula kulluk edin, isterseniz içinde yaşadığınız çevreyi, toplumu boşverip sadece kendi vicdanınıza hesap verin; evet hayat bir şeyleri yapıp, yapmadığınızla çok ilgili. Sonradan pişman olmamak için yapmamız gerektiğini düşündüklerimizi yapmaya çalışmakla geçiyor ömrümüz…
Bence “sorun” kadınların nesneleşmesi değil, “vazgeçme özgürlüğü olduğu sürece” erkek olsun, kadın olsun dileyenin dilediği kadar nesneleşmesinde sorun olmuyor gördüğüm kadarıyla. “Hesabını” yaratıcısına, ailesine, çevresine bırakalım kendisi versin. Herkes kendi imtihanını kendi yaşasın.
Bence çağımızın “sorunu” toplumun özellikle çalışan kadınlardan bitmek tükenmek bilmeyen “nesneleşme beklentisi.” Kenarda çiçek gibi durmuyorsa işe almıyorlar vallahi. Ne o öyle kilolu suratsız domuz gibi…