REÇEL

Benim Şeffaf Yaralarım

Bu kadar şeffaf, sadece benim görebildiğim, sadece benim hissettiğim, kocamın inkâr etmesi çok kolay olan bu oyunda yokum.

Konuk Yazar: B.

şeffafyara 

İçten içe acıtan, görünmeyen bir yarayı anlatacağım size. Sevgiyle saf saf çıktığım yolda gördüğüm duygusal şiddeti. Yani zayıf kadınların öyküsünü. Altı aylık evlilikte yaşadığım altı yıllık acıyı. Bir kadını yavaş yavaş bitiren bir savaşı.

Savaşacak gücün de yoktur, yenilecek halin de kalmamıştır. Savaşın ne işi vardır evlilikte zaten. Vardır işi. Egolar, kompleksler, paralar, aileler ve zayıf bir kadın varsa, savaş da vardır. Zeka konuşur kalbi öldürür. Ufak meseleler, tartışma, barışma. Bu olmaz. Ufak meseleler, tartışma, strateji belirleme, adam etmek için tehdit. Alttan alta bir tehdit. Seni bensiz bırakırım ha. Boşanırım senden. Aileme de haber veririm. Aha aldım telefonu elime. Arıyorum bak. Eve gelmem bak. Sen uyuduktan sonra gelirim. Seni bensiz bırakıp adam ederim. Seni haksız çıkarırım. Birden bağırıveririm. Korkarsın. Hakaret ederim olmadı. Susuverirsin. Yanında yatmam, görürsün gününü. Seni öyle bir konuşturmam ki, içinden çığlık atarsın. Küserim olmazsa, koskoca kalıbımla küserim, mahvolursun. Kendimi odalara kapatır, seni yalvartırım. Nasılsa gözün kör, o bir gram sevgi için katlanmayacağın eziyet yok. Bütün ezikliğimi senden telafi eder, yalandan, naylon ve kısa sureli mutluluk oyununa geri dönerim. Ta ki kafamı bozuncaya kadar. Bozarsan yine adam ederim. Sonra zayıf kadın zaman geçince unutur. Ama kendi kendine unutur. Sevgi ile bütün bu oyunlar aynı yerde olur sanır. Olabilir sanır. Bir kadına yapılabilecek en büyük yamuk, onu sevgisiz, yalnız bırakmakla tehdit ederek içten içe öldürmektir. Dışardan bakanın evlilik sandığı bu şey, psikolojiye oynanan stratejik bir oyundur. Ya giderse, ya gelmezse, ya aramazsa, ya bağırırsa, kızarsa, ya ararsa birilerini, ya beni bırakırsa…

Bunların temel olduğu yerde, bina nasıl olur ? Olmaz. Ben, bu oyunda yokum diyecek kadar cesur bir kadın olmak icin yazdım bunu. Öyle miyim, bilmiyorum. Ama bu kadar şeffaf, sadece benim görebildiğim, sadece benim hissettiğim, kocamın inkâr etmesi çok kolay olan bu oyunda yokum. Kavgaysa olacak olan, oyunsuz, komplekssiz, tehditsiz, çocukça değil, adamca yaşanan kavga istediğim için yazdım. Bu yara geçer elbet. Ama yazı kalır.

Konuk Yazar

24 yorum

  • Burasi kendilerini erk ilan etmis adamlarin ulkesi, ogullara baskalarina nasil davranacigini degil baskalarinin ona nasil davranmasi gerektigini ogretenlerin ulkesi…Evlilik de bunun bir izdusumu olmaktan ileri gitmiyor ne yazik ki…Kendisine biat edilmesine alismis adamin sinirlarini zorladiginizda karsiniza en iyi bildigi seylerle cikiyor tehdit, hakaret, psikolojik ve hatta fiziksel siddet…Bazen bu adamlar boyle cunku boyle olmak istiyorlar, bazense boyleler cunku baska turlusunu bilmiyorlar. Bir kadin nasil sevilir bilmiyorlar sevmek kurban olmak demek ve karsilarindakini kurban etmeyi seciyorlar onlar da. Bazilaei hic degismez yani hemen cekip gitmen gerekir, bazilari ise ogrenmek icin icten icten yalvarirlar kusurlarini bilip, gururlarindan soyleyemezler. Onlardan bir Romeo cikmaz ama en azindan sevmesini ogrenebilirler. Ben de bu durumdan muzdariptim bir zamanlar bir arkadasim ona yaralarini goster hicbir sey soylemeden hic suclamadan teker teker tum yaralarini demisti, kanatirsa birak git iyilestirmeye calisirsa iyi dusun kalmayi ama operse teker teker tum yarali yerlerlerinden tutarsa ellerinden kal o zaman. Ona yaralarini goster, o zaman karar vermek daha kolay olur

  • Bu yara geçer elbet demişsiniz ya aslında geçmeyecek bu sizin temenniniz gibi.. Keşke geçse… ama kadinlar inciniyor ve unutamiyor… bazen unutmuş gibi hayata devam ediyor o kadar. Artık karsisindakine kendini anlatmaktan ondan beklentiye girmekten vazgeçiyor..

  • Ah.. Ben böyle bir evde büyüdüm. Dengesizliği, huzursuzluğu tımarhaneleri sollayacak bir evde. Dengeyi sağlamak, küslüğü bitirmek, barış ortamı kurmak için zayıf kadın tarafından sürekli müzakereci sıfatıyla öne sürülen ilk çocuk olarak. Hala burdayım hatta, gitmek için gün sayıyorum ama çünkü 30 yıllık evlilik artık hiçbirimiz için çekilir değil. Zaten bırakın evliliği hiçbir şey değil artık, ve hatta hiçbir zaman hiçbir şey değildi, aile/yuva vs.. 6 aydan ortamı bu kadar net ifade edebilmeniz güzel bence, Allah yolunuzu açık etsin, yardımcınız olsun, dua edeceğim size..

  • Yaşanılanlar , duygular içtenlikle anlatılmış. Ne yazık ki hayatın gerçekleri bunlar. Kesinlikle bu tarz bir muameleyi hiçbir kadın ( ya da genelleme yaparsak insan) haketmiyor.
    O erkekleri yine biz kadınlar yetiştirmiyor muyuz. Baba da kötü model olabiliyor tabii de Türk aile yapısında birinci derece de eğitimi çocuğa veren annedir.
    Bu anlatımlarla sanki hiç mutlu aile yokmuş, mutlu yuva kurulamazmış izlenimi verliyor sanki. Ne olur biraz da hanımı için fedakarlık yapan koşturan veya annesine hürmetkar davranan erkekleri yazın. Bir tane bile varsa yazın. Yoksa bu karamsar tabloyla nasılsa erkekler hep aynıdır tavrıyla nereye varacağız bilemiyorum.

  • Pek çoğumuz böyle manyak böyle psikopat ilişkiler üzerine kurulmuş evliliklerin içinde adını aile sanıp büyümüş insanlarız sanıyorum ve bu yüzden histerik, şizofreni olmaya yakın bir çizgide yaşayan bireyler olduk . Ama yazıda “adamca kavga etme” kısmına takıldım. Bir işin doğru dürüst olması gerektiği gibi olması durumunu adam gibi, adamca gibi kelimelerle ifade etmeye devam etmemizin erkeklerin sahip olduğu bu üstünlük duygusunu, tepelerde gezinen egolarını, en iyisini ben bilirim ben yaparım ve ben çok kıymetleyim, vaz geçilmezim tarzı düşüncelerini desteklediğini düşünüyorum.

  • Bu tarz adamlar zayıflıkla beslenir, siz geri cekildikce hazzı artar,korktukca kendini önemli hisseder. Kapıları kapatsin bırakın, kitlesin. Küssun gecelerce isterse ama siz bilinki küstugu ve üstüne kapılar kapattığı siz değilsiniz , o sizin gözünüzde ki kendi yansimasina kapatıyor bütün kapıları. Kendi icindeki yanginlardan böyle feryat edebiliyor ancak bu dili konuşabiliyor. Bakış açınızi değiştirin, kendi merkezinizden çıkıp iki yönlü de düşünmeye çalışın. Kendine acimak böyle ssüreçlerde en sık düşülen hatadir. Size doğru yolu göstermez bu, her seferinde mağdur olma hazzini ve hüznünu yaşatır ki siz bir adım ilerlemeyip olduğunuz yerde kalın. Karşınızdaki de bir insan ve belli ki hem doğru dili hem de doğru yolu bilmiyor. Eger kalacaksaniz karsinizdaki insanı yetişkin ve sağlıklı bir adam olarak görmeyin, daha yeni yürümeyi öğrenmiş hırçın ve kendine öfkeli bir birey olarak değerlendirin. İstiyorsaniz ve seviyorsaniz lütfen daha doğru adimlar atmayı deneyin, biliyorum her seferinde bir duvara toslayacaksiniz ama insanlar bazen o kadar çok kaybolurlar ki cocukluklarinda ve yetişkin olduklarinda kendilerini korumak ve seslerini duymamak için çok yüksek duvarlar örerler. Eğer doğru merhameti gosterirseniz belki bir çıkar yol bulabilirsiniz.

    • Son derecede önemli ve değerli tespitlerde bulunmuşsunuz
      Bütün cesaretinizi toplamanızı ve tehditlerinden asla korkmadığınızı eşinize inandırmanız gerekiyor, sizdeki bu özgüvenli duruş zamanla onu korkak bir insana dönüştürecektir

  • Okuyunca gözlerim doldu. O kadar iyi biliyorum ki o hissettiklerinizi. Nişanlanmak üzereyiz ama 11 aydır aynı şeyleri yaşıyorum. Önce terk etme tehditleri, sonra hakaretler, elimi ayağımı kesen tonda bağırmalar, sürekli geçmişi yüzüme vurma, daha ağır hakaretler ve sonunda fiziksel şiddet… O gün neden ilk otobüse atlayıp geri dönmedim,bilmiyorum. Herhalde şoktaydım. Bugün neden bunlar hiç olmamış gibi davranıyorum, neden “ben artık yokum” demiyorum, bilmiyorum. İnsan aşama aşama normalleştiriyor her şeyi.. Huzur için dua ediyorum. Sizin için de dua edeceğim.

    • Kimseye hayatıyla ilgili tavsiye verecek değilim. Ne yaşıdığınızın farkındasınız, fiziksel şiddet bile diyorsunuz. İnşallah düzelir elbette ama, düzelmeyeceğinden eminseniz dilerim nişanlanmak-evlenmek gibi bir hata yapmazsınız.
      Bir arkadaşım daha bu durumdaydı, kimseye “evlenme” deme haddinde olmadığım için diyememiştim. Şimdi bir oğlu var ama 45 kilo zor oluyor kendisi ve cehennem gibi bir hayatı var; mutlu evliliklere içi gidiyor ama aklı almıyor nasıl iyi insanlar olabilir, nasıl eşine saygı duyan, bebeklerini birlikte büyüten, oğluna yemek yediren, aşağılamayan erkekler var olabilir diye. Keşke o gün ona dur deseydim de evlenmeseydi. Size bu cevabı yazdım, belki tekrar düşünmenize vesile olur diye. Siz herhangi bir kişinin size şiddet uygulayabileceği kadar değersiz bir insan değilsiniz, kaldı ki bunu yapan hayatınızın sonuna kadar yanınızda istediğiniz kişi olsun.

      • Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Değil çekirdek ailemde, geniş ailemde dahi eşine hakaret eden/el kaldıran hiçkimse yoktur. Üstelik avukatım, benzer durumdaki müvekkillere yardım ederken başıma geleceğini hiç düşünmezdim ve aslında hiç anlayamazdım. Bir insan bu muameleyi nasıl kabul eder.. Daha sonrasında nasıl affeder.. Nasıl yüzyüze bakar.. Ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi nasıl kahvaltı yapılır.. Oluyormuş.
        Fiziksel şiddet bir defa oldu, belki de tekrarlamayacak. Fakat duygusal şiddet sürekli ve tokadı daha ağır. İnsanın kulaklarından o hakaretler, aşağılamalar, eksik-zayıf-günahkar-beceriksiz-yalnız hissettirmeler silinmiyor. Belki de haklısınız, geç olmadan kararımı gözden geçirmeliyim. Teşekkür ederim.

        • ertesi gun hic birsey olmamis gibi hayat devam ediyorsa bu kisi yaptigindan ders almadigi gibi kendisini hakli, herseyi de normal goruyor olabilir. Gelecegi kimse goremez ama guclu bir tahminde bulunabilir. Benim bir arkadasim sessiz kalmayip aynisiyla karsilik verdi ve bu davranis bicak gibi kesildi. Ama karar sizin. Ben cesur olup diyecegim ki “ ben olsam tepkisiz kalmazdim.Ya terkederdim ya da kendi ilacini ona da tattirirdim.”

    • Vera, bir duygusal vampirle nişanlıydım. Üçüncü yılda evlenecektik. Ancak kendime saygım kalmamıştı. Bir gün bana haber vermeden askere gitti ve bitirecek gücü buldum. Başkasıyla evlandiğini ve benden daha kötü davrandığını duydum. Ailede aldıkları terbiye çooook nadiren değişiyor. Lütfen ama lütfen çok iyi düşün.

      Ayrıca: Şeffaf Yaraların sahibi, senin için dua ediyorum.

  • benzer bir ilişkiden kendimi yakın zamanda kurtardım. bittiğine her gün şükrediyorum. sürekli kavgalar, ayrılalım tehditleri, küsmeler, konuşmamalar, haftada bir atılan “beni bir daha arama” mesajları, onu sevmediğimi söylemeler, geçmişi yüzüme vurmalar (aslında yüzüme vurulacak bir şey de yok hani), telefonlara çıkmamalar, vs vs.. neyse ki evli falan değildik henüz. bir gün bir cesaret geldi üzerime, aşırı bunalmıştım ve ayrılmak istediğimi söyledim. bunu der demez pişman oldum ama telefonlarıma çıkmadığı ve görüşmeyi reddettiği için barışamadık.

    yalnız olmak çok zor geldi başta. üstelik herkesin gözünde harika bir koca adayıydı, işi gücü yerinde, yakışıklı, hoşsohbet. yanlış mı yaptım diye düşündüm epey. sonra düzenli olarak kavga etmemenin, hayatımda bana kendimi sürekli suçlu hissettiren birinin olmamasının ne kadar harika bir şey olduğunu fark ettim. kendimi iyi hissediyordum, sabahları mutlu uyanıyordum, şükrederek uyanıyordum. bir zaman sonra bana verdiği cezanın artık yeterli olduğunu düşünmüş olacak ki o beni aradı. hayır diyemedim çünkü seviyordum hala. yeniden başlar gibi oldu. ilk birkaç gün mutlu, güzel, sonra yine küsmeler, yine hakaretler. yine ayrıldık. bu sefer kesin. aklımda tabii ki birçok soru kaldı, sürekli kafamda onunla kavga ediyorum, sürekli onu düşünüyorum, sanırım hala seviyorum da. ama bu sevgiyi onunla yaşamak mümkün değilmiş, onun istediği benim sevgim değil çünkü. o bana hakim olmak, beni üzebilmek istiyor, beni üzerek kontrol etmek istiyor. geç fark ettim bunu.

    burada da aynı durumdan muzdarip kadınlar gördüğüme şaşırmıyorum, çünkü o kadar çok böyle erkek ve onları umutsuz bir şekilde sevmeye, mutlu olmayı beceremedikleri halde onları mutlu etmeye çalışan o kadar çok kadın var ki. sürekli yüreğimizi deşiyorlar ki onlarla kalmak için ne kadar çok acıya katlanabileceğimizi görsünler. acılarımızla onların egolarını besliyoruz. yapmayalım bunu. yazıktır, günahtır, kimsenin kimseye böyle davranmaya hakkı yok. bizim kendimize bu muameleyi reva görmeye hakkımız yok.

    bu adamlar değişmez demek istemiyorum, ama böyle başlamış bir ilişkiyi değiştirmek çok zor sanırım. terk edebilirsiniz (ben yaptım, oldu). ama terk edecekseniz de etmeyecekseniz de yaşadıklarınızı mutlaka yakınlarınızla paylaşın. ailenize, arkadaşlarınıza anlatın bunları, çünkü insanlar görmüyorlar. onların dışarıdan gördükleri tatlı, normal bir adam sadece, bu adamın size karşı nasıl bir psikopata dönüştüğünü onların görmeleri mümkün değil. anlatmazsanız kimse yanınızda durmaz. anlatın, hem ferahlarsınız.

    ayrıca başka türlü bir aşk da mümkün. sevmeyi ve mutlu etmeyi bilen erkekler de var, hem hiç de azınlık falan değiller. böyle bir sevgi biraz da bize bağlı sanırım, çünkü bize hep iyi kadın olmanın koşulunun saçını süpürge etmek olduğu söylendi. bu yüzden alttan alıyoruz, sevgimizi üzülerek ve çile çekerek gösteriyoruz. karşımızdaki adam da kadınlığa dair aynı fikirlerle büyümüşse o da bize çile çektirmeye başlıyor. sevgimizi değerini bilenlere verelim, hor kullananlara değil.

  • O kadar tanıdık ki…Benim hikayemde maalesef aile başat roldü. O hakaretler hiç silinmedi kulağımdan,hiç geçmedi acısı ama ben anne oldum ve gitme özgürlüğümü de kaybettim. Şimdi daha iyi şükür aileyle görüşmüyorum Allah’ım ya günaha giriyorsam diye delice korkarak ama görüşsem o canavar geri gelecek biliyorum.Hepsi bir olup bir paspas gibi ezik ruhumun üstünde tepinecek.Çocuk olunca o sevgi kırıntısının da adamın da zerre önemi kalmıyor gözünüzde ama bu kez en can alıcı yerden vuruyor evlattan.O daha zor.Gitmek isteyip de gidememek daha zor.İnşaallah sizinki öyle olmaz.Ne diyeyim keşke ama keşke gerçek sevginin sadece Allah sevgisi olduğunu yüreğinizde duysanız ve O’nun için olmayan hiçbir sevgi de hayır bulmasanız.Yanlış yönlendirmekten korkuyorum ama keşke o korksa sizi kaybetmekten…Ben bilemiyorum Rabbim bilsin doğru kapıyı O açsın size…

  • Hikayenizi okuyunca, hemen Leslie Morgan’ın “Crazy Love” konuşmasını hatırladım. Hikaye şuradan izlenebilir:
    https://www.ted.com/talks/leslie_morgan_steiner_why_domestic_violence_victims_don_t_leave/transcript?language=tr#t-74383

    Ben arada açıp açıp “Allah’ın sevgili kuluymuşum da kurtulmuşum.” diyorum.

    Hikaye bize, neden başıma böyle bir şey geldiğinin, neler yapabileceğimizin vs cevabını veriyor. Ayrıca karamsar bir tablo da sunmuyor, bütün erkeklerin aynı olmadığını gösteriyor vs.

    İlgililere duyrulur.

  • ne güzel kalpli insanlar var burada.. Rabbim gönlünüzden geçeni hayırlısı ile versin.. Rabbim darda kalmışlara sen yardım et..
    yazara bu durumun evveliyatından da bahsetse keşke. hep böyle miydi? yoksa zamanla mı değişti?

  • geç gelicem diyorsa, sizin onu bekleyeceğinizi bildiğinde,
    odalara kaçıyorsa, sizin kapısında yalvaracağınızı bildiğinden,
    boşanırım bak bak diyorsa, sizin ayrılmayalım ne olur diyeceğinizi bildiğinden,
    ayrı yattığında yanına gidip çağıracağınızı yahut yalnız kaldığınızca ağlayıp üzüleceğinizi bildiğinden
    vesaire vesaire
    hep bundan yapıyor bütün bunları. çünkü aylarca hep aynı yerden bakmışsınız, hep aynı tepkiyi vermişsiniz.

    şaşırtın onu önce, misal geç geliceğini bildiğiniz bir gün, o gelip uyuyana kadar tv izleyin salonda, ve orda uyuyakalın misal.

    sizi tehdit ettiğinde bunun bir blöf oldugunu bilin (blöf yapıyorsun demeyin ama), onu ciddiye almadığınızı hissettirin.

    asıl önemlisi, dünyanızın merkezine onu koymayın. baska arkadaslarınızla programlar yapın, onlarla vakit geçirin, hobi kurslarına yazılın, haftada bikaç gün kursa devam edin.

    bilin ki kendi yaralarından yapıyor bunu. kendini “eksik” hissettiği için ve muhtemelen sizden eksik hissettiği için bazı konularda kendini, sizinleyken hortluyor çocukluğundan kalma komplekler, yaralar.

    onunla birlikte ama mutlu olacagınız bir hayat istiyorsanız bu magdur durumundan çıkacaksınız, sizi zorladığında, canınızı sıktıgında tepki vereceksin, ama öyle yumusak yumusak değil. gerekçelerini izah ederek ” yeter be” diye haykırmayı bileceksiniz, bakın nasıl kuzu oluyor o zaman.

    ona mecbur olmadığınızı bilsin. gittiğinde çağırmayacağınızı bilsin, görelim bakalım yapıyor mu aynısını!

  • insan bazen gerçekten de söyleyecek bir şey bulamaz. kapıyı kapatır, kendi köşesine çekilmek ister. o an gerçekten yalnız olmaya ihtiyacı vardır, ya da söylenilen bir söz canını sıkmıştır. çok açıklama yapmış özür dilemiştir daha öncesinde belki. ya da daha fazla bir şeyler çıkamıyordur ağzından. erkek de olsa o da kırılabilir, üzülebilir senin bir davranışına ya da lafına. o da insansa eğer o da dolmuş olabilir bir şeylerle.

    suçlamadan önce anlamak, samimiyetsizlikle itham etmeden önce kendi samimiyetinden emin olmalı her şeyden önce insan. kendi çelişkilerinin hatalarının farkına varıp öyle değerlendirmeli olanları.

    zayıflık ve güçsüzlük bir meziyet değil. sığınılacak bir liman, ya da hapishaneden çıkış kartı hiç değil. farkına varıldığında üzerine gidilmesi gereken bir özellik.

    bir insanı değerlendirirken iyi değerlendirmek lazım. gerçekten o kadar kötü bir insan mı, yoksa gerçekten kötü bir değerlendirici misin. bazen senin de kalp kırabileceğini, o kalbi tamir etmeye çalışsan da edemeyebileceğini anla. ve elinden oyuncağı alınan çocuk gibi ağlamak yerine başarısızlık karşısında, biraz olgunlaş ve doğru adım nedir sorusunu sor kendine. sonra eğer yapabileceksen o adımı at.

    eğer bunu yapmayacaksan da insanları kötülükle suçlama bi kere de ben yanlış olabilirim de. kabullen ve öyle devam et. ama bir kere sen kendin yanlış yapmış olabileceğini düşün.

    sevgi insanlara başka insanlar üzerinde tahakküm kurma hakkı vermez. mantıklı bir insanın sevgi diye tanımladığı şeyle sevdiğini iddia ettiği kadını vuran bir magandanın sevgi diye tanımladığı şey arasında çok fark var yoksa. anlık kararlardan ve öfke nöbetlerinden bizi arındıran şey de sevgiyi üzerine inşa ettiğimiz değerler. sevgiyi karşılıklı anlayış üzerine inşa etmedikten sonra o sevgi sadece zarar verir.

    sevgi ile güç yan yana bulunmaz. o yüzden bazen kimsenin seninle değil de senin kendinle savaştığının farkına varman gerekir. o zaman kendinle bi savaşma sakinleş ve farkına var artık,

    http://www.antoloji.com/azgin-deniz-siiri/

  • Bir kadının kendine yapılabileceği en büyük yamuk, onu sevgisiz, yalnız bırakmakla tehdit eden adama veya herkese eyvallah diyerek kendini içten içe öldürmesidir ya da.
    sevgiyi pek öğrenemeyen kız çocukları büyüyünce ufacık bir kırıntısına bile kendini nasıl feda ediyor. gözlemlediğim ve çeşitli şeylerde tecrübe ettiğim şu ki, o kırıntıya bağımlılığını bitirebildiğin anda gerisi çok daha iyi oluyor. evet, kolay olmuyor. bedelini bir güzelce ödüyorsun. ama sen de böyle büyüyor, güçleniyorsun. sanırım yukarıda okuduğum şeylere katlanmaktan, sürekli yıpratan, bitiren, özgüvenini yok eden bir devinim içinde olmaktan daha zor değil bu..
    yazının üstünden epey geçmiş. dilerim hakettiğin şeyi kendine yapmışsındır..

  • Boşanın. Getçekten tek kelimeyle bu gerekiyor. Ben yaptım ondan bu kadar kesin ve kısa söyleyebiliyorum. İnanın yaptım ama yarasını onarmak yıllarımı aldı. Hala merhemler sürüyorum yarama. Ondan sonra hayata çok daha kendinden emin devam edebiliyorsunuz. Size dua edeceğim.
    Sevgiler

  • yorumların hepsini okuyamadım ama sip’in sözlerine katılıyorum. bence de ayrılık yollardan yakını olabilir… bunları hak etmiyorsunuz. bu davranışları haketmiyorsunuz. muhtaç olduğumuz sevgiyi, saygı olmadan alabilecek miyiz?