REÇEL

Babalar Alnımıza Yazılmış Yanlızlıklardır

Onu güzel giyimli, mutlu ve sağlıklı da görebilirdim. Ancak ben yürüyen bir virane gördüm. Babasının zamanında kızının alnına yazdığı yazgı bu oldu çünkü.

Konuk Yazar: Sibel Demir

Görsel: Bianca Bagnarelli

İki gün önce, arkadaşlarımla yürürken fark ettim önümde titreyerek ve aksayarak yürüyen kadını. Uzun süre bakmak canımı acıtsa da küçük bir çocuğun merakıyla kendimi ona bakmaktan alıkoyamadım. Selam vermek istedim ama babam daha önce onun da annesi gibi hasta olduğunu, hastalığına net bir teşhis konulamadığını, insanları tanımakta güçlük çektiğini ve sağlıklı konuşamadığını söylemişti. Hâlbuki zamanında çok güzel bir kadındı. Yürürken sürekli kendiyle konuşuyor ve poşetindeki iki somun ekmeği ha bire kontrol ediyordu, o uzaklaştıkça ben hikâyesine yakınlaşıyordum.

Yıllar önceydi, ben lise birinci sınıf öğrencisiydim ve o zamanlar da erken uyumaktan hoşlanmazdım. Bir gece kapımız çalındı, annem ve babamla kısa bir bakışmadan sonra annem tuhaf bir şekilde, “Kapıya bak,” dedi. Kapıda şiş yüzü, mor gözleri, yanağıyla kulağı arasında akan kanı yazmasıyla temizleyen ağlamaklı bir kadın ve yanında da on iki yaşlarında bir kız çocuğu… Kapıda bir-iki dakika anlamsız bakıştıktan sonra içeri davet ettim misafirlerimizi. Annemle babamın şaşkın Kürtçe tepkilerinden sonra “Sana ne oldu?” sorusu annemin ağzından çıktı. Ancak doğru duyguyu yakalamaya çalışan kadıncağız ağzında sakız çiğner gibi hareketlerle söze girmeye çalışsa da pek başarılı olamıyordu, Yutkundukça gözyaşları, yüzünde açılmış kirlilikleri temizliyor ve biz acımayla birlikte onun konuşmasını beklerken annem onun yüzüne buz basıyordu.

Fatma Abla bizim akrabamızdı. Evlerimiz de birbirine oldukça uzaktı ama sanırım onu yargılamayacak insanlar olduğumuzu düşünmüş, bizim sağduyumuza ve merhametimize sığınmıştı. Annemin tüm ısrarlarına rağmen hastaneye gitmeyi reddetti Fatma Abla. Annem yaralarını temizlerken o da “Galiba kafamı kırdılar,” deyip oradaki acısına da doktorluk dilenmişti. Çay demledim o gece, Fatma Ablanın kendini toparlayıp konuya girmesini bekledik üçümüz de.

Fatma Abla komşusunun oğluna âşık olmuş. Evdekilerin uyuduğundan emin olunca da tenhada sevdiği adamla buluşmak için dışarı çıkmış. Bunu fark eden babası, ikisini yan yana görünce yaygarayı koparmış. Adam kaçmış. Babası Fatma ablayı öldürmekten beter etmiş, yetmemiş yan bahçedeki erkek kardeşlerinin çocukları da çıkmış. Taşlarla Fatma ablanın kafasını ve vücudunu ezmişler. Bir erkek güruhunun ellerinden mahalleli tarafından zor alınan Fatma Abla, fırsatını bulup bize gelmiş. Ertesi gün annemle babam Fatma Ablanın evine gittiler; babasına bu yaptığının yanlış olduğunu, gençlikte böyle şeylerin olabileceğini ve gençler istiyorlarsa onları evlendirmenin doğru olacağını söylemeye. Sonradan öğrendiğimize göre, adamın annesi de Fatma Ablanın babasına gidip aynı şeyleri söylemiş, rezalet çıkarmadan bu işi tatlıya bağlamak istediğinin altını çizmiş ancak sakinleşmeyen baba, kadını evden kovmuş. Bunun üzerine kadın yemin etmiş,      “Oğlumun adı için kızını almak zorunda kalsam da kızın, gelinim olduğu müddetçe ona en büyük zulümleri ben yapacağım,” demiş. Ne yazık ki öyle de yaptı.

Fatma Abla sevdiği adamla evlendi. Erkek tarafı düğünsüz derneksiz gelip aldı onu. Fatma Abla çok şiddet gördü ancak kimseye şikâyet edemedi. Zaten babasının evninin kapıları ilk günden beri ona kapalıydı. Hamile kaldı Fatma Abla, doğumunu yaparken de gözleri mor, yüreği yaralar içindeydi. Çocuğu kayınvalide aldı ve Fatma ablayı da sokağa atarak oğlunun boşandığını ilan etti her yere, böylece intikamını almış oldu. Fatma Abla bebeğini emziremeden, bebeğinin kokusuna hasretken bebeği yetiştirme yurduna verdi kaynanası, babası da para karşılığında başka bir adama verdi Fatma Ablayı.

Fatma Abla ikinci kere evlendi, yine düğünsüz şenliksiz. Kızları oldu, oğlu oldu ama o hiçbir zaman mutlu olamadı. Beynine aldığı hasarlar sonucu vücut dengesini de kaybetti. Şimdi tanıdıklarını bile hatırlamıyor, yürürken bedeninin hareketlerini kontrol edemiyor. Bir zamanlar hâlbuki annesinin en kıymetlisiydi. Üç erkek kardeşi vardı, evin tek kızıydı, bu yüzden anne babası tarafından çok sevilirdi. Annesi de zamanında çok dayak yemişti kocasından ve kayınlarından, onun da beyin fonksiyonları sorunluydu, bize her geldiğinde karşımda acıdan üst üste sigara içen bir kadın otururdu ve kendiliğinden akan gözyaşları olurdu.

Annesi Fatma Ablayı öyle severdi ki, ölmeden önce doğum yapan her akrabasına gider ve Fatma ismi verilmesi konusunda ısrar ederdi. Annem kız kardeşimi doğurduğunda bize de geldi. “Kızının adını Fatma koy lütfen,” dedi, “başkalarından rica ettiğimde benim kızımın ahlaksız olduğunu gerekçe göstererek Fatma adını reddediyorlar,” dedi. Annem, “Fatma adını koyarım kızıma, senin kızın kötü değildi, ahlaksız da değildi, sadece kaderi kötüydü,” dedi. Babam her ne kadar kız kardeşimin adını Hatice diye kaydetse de biz kardeşime daima “Fatoş” dedik. Kız kardeşim sadece okulda Hatice’ydi; bizim için Fatma’ydı, Fatoş’tu.

Rivayet edilir ki; Hz. Muhammed, kızı Fatma içeri girdiğinde ayağa kalkıp “Gel ya, babasının annesi!” diyerek kızına muhabbette son derece cömert davranırmış. Öyle ki eski Türklerde “Ocakçı” diye tanımlanan hekim kadınlar, Hz. Fatma’dan el aldıklarını söylerler. Peki, Hz. Fatıma’yı değerli kılan peygamber kızı olması mı?  Sanmıyorum. Bence Muhammed, sıradan biri de olsaydı kızını yücelttiği için Fatıma yine saygın bir kadın olacaktı. İşte bu yüzden kız çocuklarının kaderini tayin eden anne değil babadır. Şeyh Galib, Mevlana için: “Cihanda itibarım varsa sendendir,” der. Cihandaki itibarımız da itibarsızlığımız da babalarımızdandır.

Onu güzel giyimli, mutlu ve sağlıklı da görebilirdim. Ancak ben yürüyen bir virane gördüm. Babasının zamanında kızının alnına yazdığı yazgı bu oldu çünkü.

Konuk Yazar

1 Yorum

  • Merhaba anlatım için teşekkürler, Fatma abla kapınıza geldiğinde yanında on iki yaşında bir kız çocuğundan bahsediliyor, onun kim olduğunu anlayamadım olayda bahsedilmemiş sonrasında, yargılamak için değil herkesin seçiminin kendine olduğuna inanan biriyim, fakat başkası ile evli ve çocuğu varken mi başka birine aşık olmaktan söz ediyoruz burada.