Yazar: Burcu Kalpaklıoğlu
Görsel: Beach Flags isimli animasyondan alınmıştır.
“Fetvayla Yol Göstermek[i]” ten elime cüzi bir miktarda para geçti. Yıllardır emek veriyorum, yazdığım bir şeyden ilk defa para kazanmış oldum. Her para birbirinin aynısı değil malum, farklı paralara farklı anlamlar yüklüyoruz. Parayı nereye harcadığımız da onu nereden aldığımızdan bağımsız değil. Hal böyleyken, bu telif parasını yemeğe harcayamazdım ve bilin bakalım onunla ne yaptım? Hayır, “tecrübe” satın almadım, kendime bildiğiniz altın bir zincir bilezik ve halka küpe aldım. Derler ya oku da altın bileziğin olsun, o kadar okudum, bir para kazandıran mesleğim olamadı, bari literal olarak bir altın bileziğim olsun dedim (Bir de bozdurursam ne kadar değer kaybeder diye sormayı da ihmal etmedim).
Bir süredir Feyza Akınerdem ile orada burada altın aktivizmi yapıyor, evlenecek kızlara “Altın iste, mehir iste,” diyor; eğitimli genç kadınları şaşkına çeviriyoruz. Bendeki bu altın savunuculuğu evlilik ve boşanma ekonomisiyle ilgili yaptığım doktoranın sahasıyla başladı. Altın ve mehir istemenin ayıp olduğunu düşünen, ömür boyu sürecek evlilik hayalleri kuran, ne de olsa onun parası benim de param diyerek yola çıkan kadınların kazın ayağının öyle olmadığını fark etmelerinin hikâyelerini dinledim bolca. Eşit bir hayat yaşadığımız fantezisini taşıyan ve “Neden o erkek diye bana versin ki? İkimiz de çalışıyoruz” diyen kadınların iyimser senaryolarını ekonomik ve türlü şiddet biçimlerinin takip ettiği hikâyeler… Hikâyelerde bazılarının çalışmasına izin verilmez iken, bazılarının maaş kartlarına el konuluyor, bazıları ise kocalarının tam olarak kime olduğunu bile bilmediği borçlarını üstleniyor. Düğün altınlarına kocalar veya kocanın ailesi tarafından el konuluyor, bazı kadınlar ise altınların veya kazanılan paranın hiçbir zaman nereye gittiğini bilmediklerini söylüyorlar. Boşanmada da, malum, çekişmeli boşanmaya gitmemek için bütün ekonomik haklarından feragat ediyor kadınlar. En baştaki güven duygusu hayal kırıklıklarına evriliyor ve kadınlar yıllar içinde peyderpey mülksüzleştirilerek[ii] “bir altın yüzüğü bile kalmadan”, beş parasız boşanıyorlar. Çok tanıdık değil mi? Hâsılı, aynı çatıyı paylaşan insanların zorunlu olarak aynı sınıfa mensup olduğu varsayımının bir mitten ibaret olduğunu her koşulda akılda tutmak gerek. Mor Çatı’nın şiddet araştırmasında[iii] bir görüşmecinin bir ifadesi bizi çarparak açıklıyor bunu: “Ben hep fakirdim, ama o hep zengindi.”
Hepimiz biliriz, özellikle annelerimiz yaşındaki kadınların hayatlarında ise altın bu eşitsizliklerle örülü dünyada büyük bir aktör, oradan oraya dolaşıma girerek kadınları inanılmaz güçlendiren bir ekonomik güvence… Düğün altınlarından kocaya kaptırılmayanları saklanan, sonrasında kocadan alınan pazar parasından ya da parça başı çalışarak kazanılan paradan kenara konarak biriktirilen, kocadan gizli tutularak özenle saklanan, sayesinde çocuk okutulan, çeyiz düzülen, evlendirilen, ev alınan, “piko makinesi” alarak iş sahibi olunan, pazarlık unsuru haline getirilerek kadınların alanını genişleten, zor gün dostu, bir tür bir hayatta kalma mekanizması altın… Ekonomik değerinin yanı sıra kız çocuğuna, geline hatıra olarak aktarılan; mezuniyette, evlilikte, yıl dönümlerinde, çocuk doğurduktan sonra hediye edilerek hayattaki geçiş dönemlerini işaretleyen, böylece akraba ve evlilik ilişkilerini hem sergileyen hem de yeniden kuran, kadınları süslerken aynı zamanda kıymetlenen, muhteşem üretkenlikte bir şey altın…
Özetle, sevgili güçlü kadınlar, eşitlik
talebini bırakmadan, eşitsiz bir dünyada yaşadığımızı da unutmayalım, altına
burun kıvırmayalım. Çünkü altın candır, kadının güvencesidir, aynı zamanda
pırıl pırıl güzelliktedir. Ayıp değildir,
yazık değildir. Bir arkadaşımın bu yazıyı
okuduktan sonra dediği gibi: “Altınlar da, elmaslar da, kripto da, coinler de, anamızın ak
sütü gibi helal!”
[i] Kalpaklıoğlu, Burcu. 2023. Fetvayla Yol Göstermek, İletişim Yayınları: İstanbul. https://iletisim.com.tr/kitap/fetvayla-yol-gostermek/10300
[ii] Fatma Özkaya’nın Reçel’deki Mülksüzler yazısı, yazarın kendi miras paylaşımı tecrübeleri üzerinden söz konusu mülksüzleştirmeyi ve onun nesiller arasında nasıl derinleştiğini çok iyi bir şekilde gözler önüne seriyor. http://recel-blog.com/mulksuzler/
[iii] Akınerdem, Feyza ve Sirman, Nükhet. 2021. Kadına Yönelik Şiddet:Kadınların Deneyimleri, Kurumlar ve Mecralar, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, s.18. https://www.raporlar.org/wp-content/uploads/2021/09/kadina-yonelik-siddet-morcati-dissensus.pdf
Ne kadar güzel yazmışsınız, gerçekten de bazı konularda ayaklarımız yere değmeli!!!
yok okumasın, bi lira bile vermem, kazanamaz, kalk bana çay yap ..vs diye dersin başından kaldıra kaldıra okuduğum üni.den mezun olduğumda, atanmaya çalışırken bana tek kuruş yardım etmediği gibi “ben dedim ahahha okumasın dedim bak işsiz” diye öğretmen olduğum için beni suçlayan sonra maaşıma göz dikip;
“kartını bana versin lazım olunca istesin veririm diye lutuf ettiği kendi paramı vermeyeceğimi öğrenince;
tek başına mı yiyecekmiş öldürecem onu, komşunun kızı tüm parayı babasına veriyormuş, kendini bu evden görmüyor ,eve katkı yapsın, defolsun getsin o zaman..vs lerle daha ilk maaşında itibaren paranın kendine hak görülmediği evlerde büyüyen canım kadınlar..
Eşimle iş birliği yaparak ailesinden altın istediğim doğrudur. Pişman değilim yine olsa yine yaparım. İkimizde akademide beş parasız koştururken ilaç gibi gelmişti altınlar. Herkese çok tavsiye, isteyiniz. Sadece eşten sakınılacak olarak değil aynı zamanda yeni bir hane kurarken destek için de altın iyidir :)
Teşekkürler. Yazıyı okuyunca şunu hatırladım. Babam ben lisedeyken dersane parasını ödemem, gereksiz diyecek olmuştu. Annem vermezsen gider bozdururum altınlarımı, ben gönderirim dedi. Herkese de anlattı, ödemezse altınlarımı bozduracağım diye. Sonra ödemişti babam :)
Evlendikten sonra birlikte bir yaşam kurarız aramızda paranın lafı bile olmaz diye düşünüp ne mehrimi ne de düğünde bana takılanları istemediğim, ortak hesaba yatırttığım kocam ilk kez annem için bir bilet parası istediğimde beni para kazanmadığım için küçümseyerek başından savdığında anlamıştım o işin pek de öyle olmadığını..
Çok güzel bir yazı olmuş gerçekten herkes senelerdir kadınlar üzerinde ahkam keserken biraz da erkeklerin yükümlülüklerinden konuşalım..
Bundan daha önce pskilolog bir kadından kadınların herşeyi yaptığı için erkeklere birşey bırakmıyorlar diye birşey okumuştum . güçlü kadın olma sevdamız yüzünden bütün sorumlulukları alıyorlar götürüyoruz. 3 yıllık evliyim ne zaman haklarımı öğrendim o zaman insanlara sınır koymayı öğrendim en önemlisi de eşime sınır koymayı öğrendim dediğinizde çok haklısınız.