Yazar: Feyza
Çocukları izlerken düşünüyorum, büyüyünce nasıl insanlar olacaklar? Çocuğu olan, etrafında çocuk görenler yapıyordur bunu herhalde. Oyuncu, şakacı, neşeli, öfkeli, yapışkan, mesafeli, hasta, mızmız, pasaklı, titiz, vs. vs. bu çocuktan nasıl birer yetişkin çıkar ki? Bana benzer mi? Zayıf mı olur kilolu mu, boyu benden uzun olur mu? Saçlarını kısacık mı kestirir, uzun mu bırakır? Toplar mı, dağınık mı bırakır, ya da yoksa…
Örter mi saçlarını acaba?
İçimde bir yer sızlıyor. Başım hafiften ağrımaya başlıyor. Düşünmeyi bırakamıyorum: kızlardan biri bir gün, tıpkı benim çocukken yaptığım gibi, başına bir örtü atıp sokağa çıkmak isterse, elinden örtüyü çekip alayım mı? Sokakta yanyana yürürken, sağdan soldan acıyan, öfkeli, ya da kızgın bakışlar karşısında eriyeyim mi? Utanayım mı? ‘Valla ben yapmadım’ mı diyeyim?
Ya bir gün başında örtü görüp ertesi gün göremeyenler “Eee oyuncak mı bu? Bir açıp bir örtüyor, olmaz öyle. O bizim kutsalımız!” derse, çocuğa, “tutarlı ol beni rezil etme!” mi diyeyim? Diğer tüm giyimli kuşamlı oyunlar gibi bu da bir oyun olamaz mı?
Ben devlet miyim? Aile miyim? Anne miyim? Başörtüsü müyüm? Haklarım ve iradem, kurbanlığım ve ezilmişliğim, gücüm ve güçsüzlüğüm… Bunların sınırı nerde başlar nerde biter? Çocukla yeniden çocuk olurken beni kendim yapan herşeyi yeniden gözden mi geçireyim? Hepsine bir açıklama, bir özür mü getireyim? ‘Kendi irademle’ mi diyeyim, ‘Bu hayatın içine doğdum işte, naparsın?’ mı diyeyim? Saçlarını rüzgârda savuran kadınların şüphesiz benden özgür olduğunu, tüm nezaket ve samimiyetiyle, bundan da öte sorumluluk duygusuyla bana söyleyenlere ne diyeyim? Öylece kabul mü edeyim?
Hep kendimi mi deşeyim? Hep kendimi mi anlatayım? Kendimin benim dışımda, herşeyi anlamış çözmüş kavramsallaştırmış insanlarca konuşulmasını olgunlukla mı karşılayayım?
Kızlarıma ne diyeyim? Onlara ben olmanın kötü bir şey olduğunu mu söyleyeyim?
Başka seçenek yok gibi Feyza…
Yorum yazmak istedim sonra bosver kendini anlatmaya baslayacaksin soap operaya donecek, hem kendini hem de baskalarini uzmeye ne gerek var dedim, ama hic yazmadan da duramayacagim. Kendi cocuklarinla bile kendin gibi olamama acisi, senin cektigin acilari cekmelerine kiyamamak, surekli kendini kendine bile justify etmek durumu vs vs. insallah bundan sonraki nesiller bunlari yasamazlar.
Her şeyi kadınlar üzerinden örnekleyip tabir ettiğiniz gibi “kavramsallaştıran”ezici çoğunluğu küçümsüyorum cahillikle hemde kör cahillikle itham etmeyi bunun panzehiri olarak görüyorum.Çünkü karşılaştığım her yeni tartışmanın -isim değiştirilerek guncellenmiş-beni getirdiği son durak burası.Yok efendim tesettürün modası olur muymuş.Dinimize göre giyinmenin kuralları vardır amenna ama bu tartışma yıllardır neden kadınlar üzerinden yürütülüyor?Kendinin önce insan olduğunun bilinci olan ve zeka emaresi taşıyan her kadın lütfen bunları düşünsün!
Referans aldığımız nedir? Hakk midir? Eğer öyle ise, gönül rahatlığı ile çocuğumuza doğruyu öğretelim, teşvik edelim… El ne demiş, nasıl bakmış… Bu bir sorun ama ikincil bir sorun. Biz de yaşadık, hala yaşıyoruz, bununla olgunlaştık. Belliki onlar da bu yollardan geçecek, belki bizden daha zor belki daha kolay. Ama kişiye tasiyamayacağı yük verilmez.
Biz ogretmisiz, anlatmışiz da çocuk başka türlü tercih etmiş…bu da ikincil bir sorun, çünkü biz öğretmek ve örnek olmakla mükellefiz. Hidayet Allah’tandır. Selamun aleykum.
Allah hepimizin yardımcısı olsun.
Yazmaya hakkım var mı bilmiyorum. Dilerseniz yayınlamayıp sadece sizler okuyabilirsiniz. İçinizden birini twitter’da takip ettiğim için sitenize ulaştım. Kadınlar özellikle Müslüman kadınlar için demişsiniz. Ben bu ikinci tanıma girmiyorum.
Önümde, belki herkes gibi ama benim için daha net iki yol vardı. Annem çok inançlıdır; babam ise dini inancı olmayan biriydi -sanırım. Çünkü annemi kırmamak için bunu açıkça söylemesi istenmezdi -sanırım ve söylemedi hiç. İki öğretmen çocuğuyum. Annem elbet başını sadece namaz kılarken örten Müslümanlardan. Ben lisedeyken babamdan dolayı evde olan Kuran’ın Türkçe mealini okudum. Daha açık söyleyeyim sonuna kadar okuyamadım dahi. Kadınlarla ilgili kısımları başta ben bunun içinde kendimi bulmadım, inanmadım. Dine inanmamak, din dışı bir ahlak anlayışı öyle gençlik hevesiyle değil, oğlum olduktan, kırkımı geçtikten, babamı kaybettikten sonra da hep benimle oldu. Dinle ilgili anlayabildiğim bir insanların ölüm acısı karşısında dayanmak için geliştirdikleri bir inanç olması, ikincisi “vicdansız dünyanın vicdanı” olması inananlar için.
Oğlum yedi yaşında. Onun sadece sorduğu sorulara yanıt verdim şimdiye kadar. Yalan söylemeden. Ama dine inanmadığımı söylemedim henüz, sormadı çünkü bu açıklıkta. Onun kendi seçimi olmasını isterim, kendi duygusu, kendi aklı, kendi vicdanıyla. Anneannesi namaz kılan, babaannesi Alevi inancından, daha ne kadar farkında bilmiyorum.
Bu ülke bizim gibi insanları, annem dahil, çok boğar hale geldi. Boğulacak gibi oluyoruz. Bu başörtüsü ile okula gidilebildiği, çalışılabildiği için değil; keşke daha önce olsaydı bunlar. Zorunlu din dersi olacak oğlumun iki yıl sonra, sıralama sınavında da çoktan seçmeli sorulacak. Daha ben ona sorduğu kadarını anlattım. Dini, inandıklarımızı, ahlakımızı çocuğumuza öğreten biz olmalıyız, annesi, babası, anneannesi, babaannesi.
Nasıl boğucu iktidarın söylemi ve bazı uygulamalar bizim için bugün size nasıl anlatsam? Belki yine yazarım ama sitenizi samimi buldum ve ben de kendimi tartışmaya açtım.
Belki dediğiniz gibi bakmış mıyımdır hiç? Biz denize girerken Karadeniz sahilinde adam mayoyla yüzüyor, yanında eşi kara çarşafla saatlerce oturmuştu. Annem ve benim öfkem sizin kızacağınız bir şey midir? Bazı rejimlerde çevremizde bu dayatılıyorken herkesin mi korkusu yalandır?
Selamlar, sevgiler…