Konuk Yazar: Büşra
“Evlenince kızlık soyadını (gerçekten babamızdan aldığımız soyadı için başka bir tabir yok mu?) kullanmak” diye google’da aratınca karşımıza bunun hukuki süreçlerinden eşler tarafından nasıl karşılandığına dair bir çok şey çıkıyor. Bugün T.C.’de hem babanızın hem eşinizin soyadını kullanmak isterseniz hem evlilik işlemleri esnasında hem de daha sonra bir dilekçeyle bunu yapabiliyorsunuz. Ama sadece kendi soyadınızı kullanmak isterseniz aile mahkemesine dava açmanız gerekiyor, çünkü medeni kanuna göre kadın evlenince kocasının soyismini alır. Soyadımızı değiştirmek için değil, tutmak için dava açmamız gerekiyor…
Benim iki ismim var (Fatma Betül gibi). Evlenmeden önce iki de soyismi istemediğimden emindim. Doktora yapıyorum ve iki soyisimli akademisyenlere atıfta bulunmakta zorlandığımı biliyorum. Bu yüzden o ilk heyecanla çok da düşünmeden evlenirken soyadımı değiştirmeye karar verdim. Fakat nüfus kimliğimi, pasaportumu değiştirmeye başladıkça aslında hiç iyi hissetmediğimi fark ettim. Zaten köklü değişiklik sevmem, evrak işlerinden nefret ederim. Ama hepsinin ötesinde soyadımı kendi kimliğimin bir parçası olarak gördüğümü anladım. Çok yaygın bir ismim olduğu için soyadımla hitap eden arkadaşlarıma alışmışım. Henüz yayınım ya da akademik bir tanınırlığım yok, yine de öğrencilerimin kendi soyismime hitaben yazdıkları mailleri seviyorum. Ben yaşadığım 26 yılı geride bırakıyormuşum, başka bir insan oluyormuşum duygusuna kapılmak istemiyorum. Ayrıca adaletsizliğe, eşitsizliğe boyun eğme duygusu beni mahvediyor. Bunu düzeltmek istedikçe karşılaştığım engellere sürekli şaşırıyorum.
Aile mahkemesine dava açmadım, açsam ne kadar süreceğini, o süreçte nelerle karşılaşacağımı bilmiyorum. Ama oraya varmadan bile, bunu eşime söylediğimde yaşadığımız kavgalarla nasıl yapısal, güçlü bir geleneğe kafa tuttuğumu fark ettim. Hayatı paylaşmakta, günlük dayanışmada baya iyi olmasına, birçok konuda ilerici düşünmesine rağmen bu mevzuda bana destek vermekten kaçınıyor. Aynı soyismini kullanmazsak aile gibi olmayacağımızı, onu tam manasıyla benimsemeyeceğimi düşünüyor. Bence biraz da kendisini hayatımın merkezine koymadığımı gösterecek, ondan endişe ediyor. Kendisi hayatıma girmeden önce de vardım. Bir birey inşa ettim, ilmek ilmek dokuduğum bu bireyi tüm yanlışlarına, eksiklerine rağmen seviyorum, kendisini inşa etmeye devam etmek istiyorum. Evlendim diye her şeyi değiştirmek, yeniden başlamak istemiyorum. Dünyanın etrafında döndüğünü zanneden Türkiyeli erkekler için kabullenmesi epey zor bir durum. “Ben senin yerinde olsam hiç zorlanmadan yapardım” diyor, “yap o zaman” diyorum, gülüyor. Benim yapmamın beklendiği şeyi ona teklif etmem neden gülünç anlamıyorum. Erkeklerin eşlerinin soyismini alması için kadınların başbakan mı olması lazım? Eğer bu kadar zor ve istisnaysa, bizden niye bu kadar kolaymış gibi bekleniyor?
Bu konuda yapılmış röportajları okumanız lazım. Erkekler eşlerinin kendi soyisimlerini almasını bir bağlılık simgesi olarak görüyor. “Hayatımızı birleştiriyoruz, aile kurumu kuruyoruz, aynı soyadını taşımak bunun nişanesi” diyorlar. Ama “siz değiştirir misiniz?” diye sorulunca, “ben soyismimi gelecek nesle taşımak istiyorum”dan “ailemi reddetmek gibi olur”a kadar bir sürü şey söylüyorlar ki insanın aksırıp tıksırıp “affedersiniz biz ne oluyoruz?” diyesi geliyor. Ben de ailemi, soyumu, adımı, her ne zıkkımsa, devam ettirmek istiyorum, ne olacak? Bunu değiştirmek istememem için bir bahanemin olması gerekmesini anlamıyorum. Otelde ayrı soyisimlerinin sorun çıkarmasını, insanların beni bekar zannetmesinin risk oluşturmasını anlamıyorum. Sevgimin bağlılığımı kanıtlamaya yetmemesini anlamıyorum. Niye medeni durumu değişince onun hiçbir belgesi değişmiyor, benim hayatım değişiyor, anlamıyorum. Soyismimi değiştirmezsem topluma ve umumi değerlere nasıl bir tehdit oluştururum anlamıyorum.
Bir sitede soyadı meselesi “evliliğin ilk testi” olarak geçiyordu. Bazen ülkemizde kültürel ve hukuki düzen iki insanın sevgisini sınamak, daha da ötesi, hayatı o sevgiyle yaşamayı güçleştirmek üzerine kurulu diye düşünüyorum. Yine uzlaşmak zorunda olan biz oluyoruz, iki soyismini de kullanmaya karar verdim. Bu uzlaşmalar her şeyden önce hayata tutunma, dik durma, enerjiyle güne başlama yetimi elimden alıyor. Kimse kadınların nasıl böyle sistematik fakat günlük hayatın içinde sessiz sessiz güçsüzleştirildiğinin ve mutsuzlaştırıldığının farkında değil. Belki de umursamıyor.
Sevgiyle kalın.
Merhabalar.
Evlenmek, ne zaman evlenmek veya kimle evlenmek soruları benim soyadı sorunu, kütük problemi kadar meşgul etmiyor çünkü onlar üzerinde sözüm olabilecek iken diğerleri bana dayatılan ve canımı daha çok yakan şeyler.
Hali hazırda kadın isterse dilekçe ile vs kendi soyadını tutabilir veya sadece kendi soyadını kullanabilir. Bahsettiğiniz ve bu süreçlere henüz zerre miskal yakın olmayan beni bile kara kara düşündüren o süreçte soyadı ve kütük mevzusundan dolayı tabi tutulacağımdan korktuğum güven testi.
Soyadı biraz inat ve restleşme, kalp incinmesi vs ile belki bir yolunu bulup halledilir belki ama benim için en büyük sorun kütük şu anda. Fi tarihinin gelenekleri kadının aidiyetini (aile, topluluk, il vb) alıp başka yere naklettiriyor. Misal siz muşlusunuz ve sakaryalı biri ile evlendiniz soyadınızı tutsanız bile kütüğünüz sakarya oluyor veya tam tersi. Teknoloji çağında hala 1700lerin veya daha öncesinin geleneğini ne aklıma ne kalbime ne de bunu aşırı mantıklı savunan hemcins, karşıcinslerim huzurunda sinir sağlığıma hitap ediyor. Kendimi durumu sistem içinde nispeten iyileştirilmiş bir maldan başja bir şey olarak göremiyorum (evet ne yazık ki bu kadar karamsarım).
Şu anda evlenmek gibi bir planım yok, olmasını da istemiyorum ta ki kütüğüm aşırı nefret ettiğim doğduğum il, ilçe ve köy olarak kalıncaya ve ben istediğimde değiştirinceye değin.
Umarım ilerisi kadınlar için daha fazla güzellik vaat ediyordur ve evlenecek başka kadınlar sizin yaşadıklarınızı ve ikimizin hissettiklerini hissetmezler.
Merhaba,
Bu soyadi ve kutuk sorunu bizim canimizi yakiyor evet ve kimse bunun farkinda degil. Kutuk bende tamamen bir yabancilasmaya sebep oldu, yeni kutugumde tolam kac gun bulundum ki? Soyadi ise gunluk hayatimi surekli etkiliyor. Hastanede sira bana gelip ismim yandiginda ustume alinmiyorum. Evet cozumu var, ama hukuki sistem bizim kimligimizi ayni tutma istegimizi ekstra bir surecle mumkun kilarak normal’den cikariyor. Normlar buna gore olusuyor sonra bir yigin seyle ugrasmak zorunda kaliyorsunuz. Kutukte boyle bir yol bile yok. Neresinden tutacaginizi sasiriyorsunuz.
Umarim dediginiz gibi olur…
Söylediklerinize çok net bir şekilde katılıyorum. Kendi hayatımda var olan kadınların kütük mevzusundan bahsetmeyip hep soyadı mevzusunda takılı kaldıklarını gördüm. Sadece ben kütük mevzusunda takılıyım zannediyorum.
insanların etnik kökenlerinin kaybolmaması adına Devlet tarafından kütük taşıma olayı kaldırılmış durumda fakat ben kendi soy ağacıma (e-Devlet üzerinden) baktığımda hiçbir kadının nereli olduğuna dair bilgi yok hepsi erkeklerin kütüğünde benim etnik kökenimden kadınların bir önemi yok mu ? Soyadının öyle veya böyle bir şekilde değiştirilmesi kadınlara sus payı verilmiş bir olay sanki.
evlendiğimde eşimin kütüğüne geçiş yaptım. kendi memleketime, kütüğüme de duygusal bir aidiyet hissetmedğimden bu durum sadece doldurduğum formlarda “aa artık şöyle yazmalıyım” demekten öteye gitmedi benim için. nüfus işlemlerinde daha yaratıcı bir çözüm bulunamıyor olması insanlık adına hayal kırıklığı olsa da, beni çok etkilememişti.
ancak kütük meselesi dışında, aslında her iki soyadımı da kullanmaktan çok memnunum. Burada tek ismim olması, soyadlarımın çok da anormal bir fonetik ortaya çıkarmaması, pratik olarak kullanmakta çok da beni zorlamaması da etkili elbette. insanlar ne düşünüyor çok da dinlemiyorum. hatta işime geldiği gibi yerine göre sitediğim soyadımı kullanıyorum, faydası da oluyor.
fakat sık sık bu tercihimi akademisyen olduğum için yaptığım vurgulanıyor. sanki pek kıymetli akademide yer almasam yıllardır severek taşıdığım kendi ailemin soyadını sürdürme girişimimin hiç bir anlamı olmayacak. okudugum/ çalıştığım üniversitelerden olmayan, daha önce hiç tanışmadığım ancak makamı gereği hürmet ettiğim bir akademisyen, tanıştığımız sırada adımı söyleyince “yav ne gerek var bu şeylere kabullenin artık şunu” demişti. hem kendi ailemin hem eşimin ailesinin soyadını kullanmamı, beni hiç tanımadığı halde bir kabul etmeyişlik/ edemeyişlik hali olarak yorumlamıştı. nezaketen şaka ile geçiştirdim ancak hala hatırladıkça sinirlenirim.
bu adaletsizlik duygusu o kadar rahatsız edici ki, eşimle çocuklarımıza isim koyarken değiştirilmesi teklif edilemeyen tek şartım kız çocuklarıma tek isim koymak oldu, ilerde her iki soyadlarını da kullanmak isterlerse, “brezilyadan mısın bacım, adını söylemeye başladın, bittiğinde akşam oldu?” gibi sığ esprilerle sinirleri bozulmasın.
Kesinlikle katiliyorum. Benim bunu mesele edisimin sebebi akademi, taninirlik vs. degil; sadece icimdeki his. Bir arkadasim “yeni soyadinla biri bana ‘falancayi taniyor musun’ dese, tanimam derim” demisti. Yani aslinda bu da onemli ama yapmak istemedigim bir seyi devlet ve kultur zoruyla yapmayi kabullenemiyorum.
Siz iki soyisminizi severek kullanip yine de yadirganmissaniz biz ne yapsak kendimizi begendiremeyecegiz bu topluma diye dusunmeden edemiyorum. Kabullensek, kabullendigimize ikna edemiyoruz, kabullenmesek gereksiz sorun cikarmakla itham ediliyoruz. Bu meseleyi hic tecrube etmeyen erkekler bu konuda da konusmadan duramiyor.
Tek isim meselesini hamile bir arkadasima gecen hafta soyledim: Birakin kizcagizin dort adi olmasin.
Selamlar…
Temel mesele her türlü Erkin soyunun isimlendiricisi olarak Kadın kalmak-bu yabancı kalmak, el olmak- ve bunlardan bir öteki için mücadele etmek. Evleneceğin erkeğin soyadını almak ve kütük değişikliği yapmak, artık başka bir erkeğin şeceresinde dal olmayı kabul etmek gibi. Görüştüğüm erkeklere yönlendirdiğim ilk sorulardan biri bunlar oldu hep “Soyadımı almayı kabul ediyor musun?” “Benim nüfus kütüğüme geçmeyi kabul eder misin?” Tabi bu sorular erkeklikle ve toplumsal statülerimizin yerle bir olmasıyla çok ilişkili. Cevaplar genelde seksist olur, toplumsal cinsiyet normlarından dem vurulur.
“Kızlık Soyadı” yerine “Doğum Soyadı” denmesini tercih ediyorum. Bu meselede benim belki de gereğinden fazla hassas davranmama zemin oluşturacak bir çocukluk travmam var. Annem boşanır boşanmaz, kendi doğum soyadına döndüğünde, ben babamın soyadı olan doğum soyadımda kaldım. Dolayısıyla birlikte yaşayan bir anne-kız olarak artık farklı soyadlarına sahiptik. Bu, çok küçük yaşta yaşadığım ilk “yabancılaşma” hâli oldu. Kısa süre sonra annem tekrar evlendiğinde, yeni eşinin soyadını aldı ve ardından doğan kardeşimle birlikte üçünün soyadları aynı oldu. Aynı evde yaşayan tek “yabancı” bendim. Kapı zilinde, posta kutusunda “aile soyadı” vardı. Veli toplantılarında, benimle ilgili imzalanması gereken resmi belgelerde, annemle soyadlarımızın farklı olmasından kaynaklı, kendimi hep kötü hissettim. Yıllar geçti, evlendim. Bana kendimi yabancı hissettiren doğum soyadımdan, türkçe olmayan bir soyad sayesinde seve seve kurtuldum. Türkçe olmayan yeni soyadım, beni çocukluk yabancılığımdan kurtarmıştı. Yıllar geçti, boşandım. Sırf çocuklarım, benim çocukken yaşadığım bu “anneden farklı soyadı” travmasını (belki onlar, benim kadar buna takılmazlardı, ama olsundu) yaşamasınlar diye, doğum soyadıma geri dönmedim. Bence aile olunduğunda, aynı soyadını taşımanın ayrı bir güzelliği var. Aile kavramını, evliliği yüceltmek, fetişleştirmek değil elbette bu. Evet, bu çok simgesel ama aynı zamanda da çok büyülü bir şey. Çok dilliyiz, neden çok soyadlı olmayalım? İster soyadlarını yan yana dizerek kullanalım, ister birini yeri geldiğinde çıkaralım, diğerini istediğimizde vurgulayalım, yeri geldiğinde sadece birini yazalım. Soyadlarımızı bağımsızlaştıralım.
Merhaba, uzun zamandir bu yaziyi yazacaktim, siz hizli davranmissiniz, elinize saglik. Bu davayi acmis ve kendi soyadini kullanan bir kadin olarak, herkese tavsiye ederim diyeyim. Akliniza takilanlar olursa, recel ekibinden mailimi alabilirsiniz. Sevgiler.
Anne adıyla gömülüyor insan bu topraklarda, bu dıçurumda değişmeyen kütük anne değil midir? Bir evlilik işlemiyle kadını soy bağından koparan patriyarkal uygulama mevzu ölüme gelince herkesin kütüğünü annesine bağlayabiliyor.
Merhabalar, kendi soyadımız dediğimiz şey de babamızın soyadı. Annemizin değil. Gerçi annemizinkini kullanacak olsak, onunki de babasının soyadı. Yani soyunuzu babanız üzerinden mi kocanız üzerinden mi sürdürmek isterdiniz meselesi bu. Ben iki soyadı kullanan biri olarak babamı değil ama kocamı kendim seçtiğim için şu sıra sadece kocamınkini kullanıyorum. Esasında bu mesele bir zamanlar önemliydi benim için ama şimdi değil. Soy bir şekilde devam edecek, ataerkil bir sistemde olduğumuza göre babalar ve kocalar üzerinden devam edecek. Buna alternatif ne olabilir bilmiyorum, anaerkil bir sistem mi? O da tam tersi anlamına geliyor ben çözemedim bu işi…
Anliyorum evet o da babamizdan geliyor ama en azindan evlenince baba evinden/tahakkumunden kurtulup koca tahakkumune/soyadina gecis yapiyor olmayalim. Evlenmek kimligimize ait seyleri degistirmesin, karsi ciktigimiz sey bu. Yoksa soyadi zaten kimlik numaralarinin oldugu yerde sacma. Aileleri belli etmek adina bir isim verilebilir ama o da yani konsensusa bagli olmali, babadan/dededen gelmemeli.
Evlenirken sık sık eşimle vazgeçtiğim soyadımın önemini anlaması ve kendini benim yerime koyması için konuşurdum ve eşim anlayışlı da olsa konuşma bazen ‘alma o zaman soyadımı’ma kadar giderdi ne yazık ki. 2 isimli olmasam zaten soyadımdan da vazgeçmezdim ki tam anlamıyla vazgeçmiş de sayılmam. Adlarımdan birini yeni soyadımla kullanıyorum kargo gibi yerlerde. Diğer adımla da vazgeçemediğim soyadımı kullanıyorum resmi olmayan yerlerde.
Soyadı meselesine bir konuda biraz hak veriyorum, ne yazık ki aynı soyadını kullanmayınca bir aile gibi hissettirilmiyorsunuz bu düzende, ataerkil yerine anaerkil olması da bu sorunu gidermiyor. O yüzden soyadımı değiştirmemeyi hiç düşünmemiş olsam da en sinirimi bozan kütüğün değişmesi oldu. Değişeceğini bilmediğimden belki de ekstra takıldım, memleketimi pek sevmiyor olsam da. Kütüğün değişmesini ne yaparsam yapayım mantığıma oturtturamıyorum. Aşağıda bir hanımefendinin de yazdığı gibi bir mal gibi hissettiriyor diyeceğim ama onu bile diyemiyorum, malların bile nerden geldiği yazılır üstüne ‘malatya kayısısı’,’giresun fındığı’ gibi. Bu durumda bir mal kadar bile değer verilmiyoruz da ya ne?