Konuk Yazar: Dal Sarkar Kartal Kalkar
Başlıktaki klişe, yazının bir miktar komplo teorisi içerdiğini anlatıyor. Konumuz şu; başörtüsü yasağı ile muhafazakar kesimin kızlarının formal eğitimden uzaklaştırılması ve bu uzaklaşmanın bu kesimin kadınları ve erkekleri arasında oluşturduğu bir takım sosyo ekonomik, sosyo kültürel ve yaşam tarzı farklarının yarattığı kırılmalar birilerinin oyunu muydu ?
Eskiden beri büyüük büyük hacı ve hocalarımız biz müslüman kadınların batının oyunlarına geldiğimizi, modern yaşam şekline kandığımızı, ahlaki ve külltürel olarak özümüzden uzaklaştığımızı ve dindar toplumun biz kadınlar tarafından bozulduğunu, batılıların müslüman kadınlar uzerinde oynadığı oyunları… falan filan anlatıp durdular. Ve hemen ardından ısrarla, azimle, şiddetle şunu eklediler; “Kız çocuklarını okutmak caiz değildir, okuyan kızların ahlakı bozulur, Müslüman kızların yeri evidir, okuyan para kazanan kadınlar toplumsal sorunlar yaratıyorlar, erkeklerin sözünü dinlemez oluyorlar, aile yapısı bozuluyor, batı toplumumuzu bozmak için kalemizi içten fethediyor, kızların okuması kariyer sahibi olması ilimle bilmle uğraşması para kazanması iyi bir şeymiş gibi göstererek ilk hedeflerı kutsal aile yapımızı bozmak…” Bu noktada başörtüsü yasağı devreye giriyor ve hocalarımızın eline çok güzel bir koz düşüyor. Bu engin fikirlerini tek cümlede de toparlayarak “Başını açmak haramdır, başını açarak okula gitmek zinhar kabul edilemez!”.
Bundan sonra işler biraz daha kolaylaşıyor ve kızlar evde kalırken erkekler okul yolunda düz gidiyorlar. Hem de dümdüz, arkalarına dönüp bakmadan! Sonra ver elini üniversite sonra kariyer, sonra para. Aynı ailenin ya da mahallenin ya da semtin ya da sosyal sınıfın erkekleri ile kadınları arasında koca koca farklar, çelişkiler, çekişmeler, çatışmalar… İlk önceleri bu renk farkı çok da göze batmıyor. Hatta bazı şeyleri kolaylaştırıyor bile. Beylerimiz haksız rakabetle, kadınlara karşı elde ettikleri bir takım üstünlüklerini kullanıyorlar, kadınlarımız da hazır zengin kariyer sahibi koca bulmanın rahatlığını yaşıyorlar. Ve sonuçta İstanbul’da üniversite okuyup gelen müslüman erkeğimiz mahallesinde Kur’an kursu eğitiminden geçmis iyi pilav yapan bir “başörtülü bacı” ile evleniyor ve gökten 3 elma düşüyor! Gel zaman git zaman o elmalar kafalara yavaş yavaş çarpmaya başlıyor. Üniversite okumuş müslüman erkek şık şıkıdım holdinglerde batılı okumuş kadınlarla dirsek temaslı toplantılardayken aynı saatlerde müslüman karısı komşu günlerinden aldığı yeni kek tarifi ile kocasının gönlüne giden yolu duble yapmanın heyecanını yaşıyor. Aksam eve gelen müslüman erkek kekine dolgun karısına pek de yüz vermemeye başlıyor ve gökten yeni elmalar düşüyor…
Bu noktada yazının başındaki büyük hocalarımızın engin fikirleri kısmını tekrar hatırlayalım. Ne demişti hocalarımız; “Batılı yaşam tarzına özenen kızlarımız okurlarsa kariyer makam para sahibi olurlarsa aileler şöyle olur böyle olur….” Yaptığımız kontrollü deneyde, yani Müslüman kesimin yarısını eğitip diğer yarısını evde kek yaptırdığımızda oluşan sonuç ne oldu? Ailemiz sağlam mı? Maşallah nazar değmesin, mutlu, mesud, dindar, muhafazakar, mükemmel ahlaklı, şöyle iyi böyle iyi… nesiller mi geliyor akın akın ? Yoksa, evet, yoksa? Üniversite okuyup kariyer yapıp, batılı yaşam şekline özenen, para ve makam bulunca kendi sosyal sınıfının Müslüman kadınlarına burun kıvırıp değişik limanlara yelken açan Müslüman erkeklerimiz?! Evet aynen öyle oldu. Öteden beri kadınlarımızdan gelecegi farz edilen ve gerekli tüm tedbirleri sıkı sıkı alınan yozlaşma erkeklerimizden geldi! Nasıl noldu? Hocalarımızı kim ters köşe yaptı? Hedef saptırma yöntemi ile başörtü ile türban arasında gezdirilen büyüklerimiz kimin oyununa geldi? Ya da daha kötüsü bizi evlerimize yollayan hocalarımız birilerinden emirler mi aldı? Bi sosyal projenin ortakları mı oldular? Amaçları neydi gerçekte? Kadınlarımıza cenneti vaat ederlerken erkeklerimizi neden gözden çıkarabildiler? Yoksa her şey bir yalan mıydı? Kadınlarımızı ahlaksız vahşi batının kollarından çekip alırken erkeklerimizi ve yeni nesillerimizi kaptı batı? Şimdi aynı büyükler Müslüman erkeklerimizin ve yeni nesillerimizin durumunu beğeniyorlar mı? Bu sefer de onlar için projeler üretecekler mi? Ya da artık kullanma tarihi geçen bir projenin eski ortakları olarak görev devir teslimlerini yaptılar mı?
Not :
Filmin biraz daha ilerisinde yarı okumuş, az para kazanan, kısmi kariyerli başörtülü bacı ile müslüman erkek ilişkisi ve daha da ilerisinde artık müslüman mahallenin erkeklerine haddini bildirecek cürete erişmiş başörtülü kızlarımız ile Müslüman erkeklerimizin ilişkileri geliyor. O kısımlar başka bir yazının konusu.
sorunu ele alış tarzınız bence biraz sorunlu. aslında ne erkekler okuyunca başları arşa değiyor nede kadınlar kadınlar okumadığında kek-pilav sarmalına sıkışmak zorundalar. davranış biçimimiz, kapitalist hayata ve ahlaka eklemlenme tarzımız bu kadar coşku dolu olduğunda oluşacak patolojik düzenler hiç bitmeyecektir. erkeklerin okuması değil, okudukça, statü ve para kazandıkça aslından uzaklaşmanın yarattığı sorunlardır aslolan. tarafların erkek-kadın olması sonucu pek değiştirmeyecektir. batının bilgisini-ilmini alalım ama ahlakını almayalım da gelişip güzelleşelim argümanı en az 200 yıllık bir aldatmacadır. hiçbir bilgi onu üreten ve yaşatan kendi ortamından cımbızla çekilip alınamaz. bu topyekün bir pakettir. paketi aldığınızda sizin yararınıza ve zararınıza olacak şeyleri seçmenize izin verilmez. bu illa zorla falan da yapılmaz. her türlü albenili, şık, kandırıcı paketlerle kanarsınız. herkesin de zaafı, oltayı yutarken beğendiği yem farklı olabilir ama sonuç değişmez; oltadasınız. meseleyi belirlerken neyin asli, neyi tali olduğunu karıştırmak, bu dünyada 1.-2.-3. derece görevlerimiz ne, sıralamamız ne, kırmızı çizgimiz ne, ne olmazsa biteriz, neyi elde edersek yaşamsal, hangisi sadece çeşnide bir tat-dokunuş belirlememiz şarttır. hayattaki asıl amacımız ne, bunu kaçırdığımız zaman suçu atacak birilerini bulmak zor değil.
süper tespitlerdi bu duruma ailesi tarafından maruz bırakılmış ama yılmadan o yasağa karşı duran müslüman mahallenin erekeklerine haddini bildirecek cürete yakın bir yerde duran başörtülü kız olarak çok keyifle okudum:) dalınıza sağlık dal sarkar kartal kalkar;)
bu ne be? yazıya bak, yoruma bak. kadınlar niye okumalı? kocalarını başkalarına kaptırmamak için? bu mu? kafalar pırıl pırıl.
Ben yazıdan direk o anlami cikarmadim, ama velev ki yazar öyle demis olsun, haksiz sayilmaz
müslüman kadinlar “kocayi elde tutma” felsefesiyle büyür yaşar ve ölür.hatta cennette de yeri kocasınin yanidir. Bir müslüman kadinin ibadeti bile kocayi elde tutma’ya göre belirlenebilir.(bkz:oruc tutmak icin kocdan izin alma,orucluyken koca kizmasin diye yemegim tuzuna bakma, normalde günah sayilan estetik ameliyatlar kocayi elde tutma amaci varsa yspilabilir…..) “musluman kadin”lafinin gectigi heryerde “kocayi elde tutma odağında tavsiyeler vardır (bkz: kadin ilmihalleri )gunumuz dunyasinda kocayi elde tutmanin bir yöntemi de “okumak” ise kadin okumalidir.
velhasil kocasi varsa(elde tutabiliyorsa) müslüman kadın “vardır” yoksa Allah yardim etsindir.
gelenekle dini birbirine karistirmissiniz.