Yazar: Fatma Betül Ö.
Ortaokula başlarken gelecek hayatımı etkileyecek değişimler oldu. Birden büyümüştüm. Yani nasıl olduğunu ben de anlamadan büyümüşüm. Öyle dediler. Kapandım ilk önce. Bunun hikayesi bambaşka, mücadelesi de. Ama çocukluğumun elimden alınması kapanmamla başladı. Bisikletim zaten bana ait değildi, erkek kardeşimindi, büyüdüğüm için yasaklandı:
“Büyüdün artık yavrum. Kızlar bisiklet sürmez.”
Babam evde yokken sürdüm bir müddet. Fakat bu defa annem başladı. Hem de babamın gerekçelerinde çok daha sertleriyle:
“Çocuğun olmaz. Bisikleti sürmek günah kızım, Allah cehenneme atar. Sen hâlâ bisiklet mi sürüyorsun, vallahi canını yakarım senin. Ben dedim babana hiç sürdürmeyecektik sana o belayı…”
Ve daha niceleri. Tabi en sonunda pes ettim. Gözüm yaşlı, erkek olmak için dua ettim. Ama öyle ya Allah o zamanlar hep eli sopalıydı. Dua ettikten sonra cehenneme atılmaktan, cezalandırılmaktan korkup sustum. Zihnimde iki Allah vardı: birisi beni seven, benim sevdiğim, belki de benim Allah’ım, diğeri beni sevmeyen, hep cezalandıran, belki de annemin Allah’ı.
Bisiklet maceram bitmedi tabii ki, üniversitede Adalar’a kaçamak yapardım her yıl, bisiklet sürerdim. Biraz da olsa hasret giderirdim. Sonra yolumuz Berlin’e düştü. Aslında anlatmak istediğim kısım burdan başlıyor. Mart ayının başında Berlin’deydik. Mayıs ayının başında bisikletlerimizi aldık. Artık kendi bisikletim vardı. Sadece vakit geçirmek için sürmüyordum, benim yegane taşıtımdı. Bilhassa bu yıl boyunca neredeyse her yere bisikletle gittim. Türk mahallelerine, turistik bölgelere, ormana, kafelere…
Bisikletli kadın olmak hiç sorun değildi. Ama kapalıysanız? Gittiğim her yerde farklı bir tepki aldım. Bunu görebiliyor, hissediyordunuz. Zaten bazen insanlar tepkilerini hiç saklamıyor. Neuköln Berlin’de Türk nüfusunun en yoğun olduğu bölgelerden biri. Oradan bisikletle geçerken bana şaşırmış bakan insanlarla karşılaştım. Yıllardır burada yaşayıp bisiklete binmeye cesaret edemeyen bazı kesim için “büyük bir umut”tum. Arkamdan “Maşallah, kızı görüyor musun bisiklet sürüyor. Allah sayısını arttırsın.” diyen teyzelerle, amacalarla karşılaştım. Tabi tam tersi de vardı. Bisiklet yolundan giden bir grup kadına korna çaldım, aralarında “Bisikletli geliyor kenara çekilin.” gibi Türkçe konuşmalar oldu.
“Aaa süren de başörtülü!”
“Gerçekten mi kıız?”
Ben bisikletle yanlarından geçtikten sonra topluca bir kınama sesi “Cık cık cık…”
Berlin’deki Merkez Cami’ye gittim çok defa bisikletle, kız çocukları baktı bana, gelip korkup korkmadığımı soran oldu. Korkacak bir şey yoktu. Anlattım teşvik ettim. “Günah değil mi?” diye soran oldu. Neden günah olduğunu düşündüklerini sordum. Bir sebebi yoktu. Kızların bisiklet sürmesi benim çocukluğumda da, bugün de günahtı. Sadece günah. Çocuğumuz olmazdı sürersek. Allah cehenneme atardı. En basit şekilde açıkladım:
“Bisiklet bu dönemin taşıtı. Peygamberimiz zamanında da deve bir taşıttı. Hz. Aişe deveye binerdi. O dönem bütün kadınlar deveye binerdi. Eğer deveye binmek günah olsaydı, o zaman bisikletin günah olmasının bir anlamı olabilirdi. Bu bir kolaylıktır. Kim size bisiklete binmek günah derse, hele hele kızların binmesi günah derse bilin ki ya bilmeden konuşuyor ya da yalan söylüyor.”
Sonra bir iki kız çocuğu gördüm bisikletiyle gelen…
Bisiklet sürmenin bir de Almanlar ile olan boyutu var. Ve belki de burdaki (Türkiyeli, göçmen…) kadınların bisiklet sürmekten en çok çekinme sebepleri onların vereceği tepkiler. Beni bisikletli görüp tebessüm eden çok Alman gördüm. O kadar ki, “Bir ara acaba bisikletlilerin kendi aralarında selamlaşmaları gibi bir adet mi var?” diye düşünmedim değil. Tabii bu tebessümler güç veriyor insana. Bisiklet süren başörtülü sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Sonra bir iki defa hata yaptım. Yani aslında elimde olmadan, hatalı bir trafik konumunun içine düştüm. O zaman ise aynı duruma düşen, ama başörtülü olmayan insanlara verilenlerden çok daha sert tepkilerle karşılaştım. Öyle trafik cezası yenilecek durumlar da değildi. Polis görse, görmezden gelirdi mesela. “Bilmiyorsanız sürmeyin!” dedi kadının biri (hangi yöne gideceğimi kestirmeye çalıştığım için yavaş sürüyordum). Başka bir olay; evimize varmak için bir caddede ters yönde sürmek zorundayım. Bomboş caddede kaldırımdaki bisiklet yolunda kimsenin ters yönde gidişimi önemsememesi lazım. Bütün site bunu yapıyor çünkü. “Senin yolun burası değil, aptal” diye bağırdı başka bir Alman. Ama tebessüm edip memnuniyetini göstermeye çabalayanların sayısı çok daha fazla.
Çocukluktan başlamış bisiklet mücadelesi. Annem babam elimden alsa da, yeniden kavuştum. Şimdi de olumsuz bütün her şeyi görmezden gelip, olumlu olanlarla yoluma devam ediyorum. Allah nasip eder de buralarda olursam, kız çocuklarına bisiklet öğretme sözüm var. Kendimi Vecide gibi hissediyorum. 10 yaşımda elimden alınan bisikletim için o zamanlar mücadele edemedim. Şimdi 10 yaşındaki gibi bir aşkla sürüyorum bisikletimi. Peşime de her yaştan kadın takmayı kafaya koydum.
Ahh ahh o turk insanin beynindeki sarmallarda orgu orgu dolasan on yargilari hurafeler korkular ve tamamen kendi uydurmalari olan yasaklar ve gunahlar.
Bir kiz cocugunun hayatini genc kizligini cocuklugu ve belkide sansi olmazsa tum hayatini mahvediyorlar.
Kocama kiz oldun ne isin var
kiz basina otur oturdugun yerde
surekli akla mantiga sigmayan yasklarla `kiz` olmanin yan yana geldigi cumlelerle buyutulduk bir cogumuz ne yazikki. Ve bende acik ca soylemek istiyorum o yaslarda kendimden kiz olusumdan nefret ettim cunku. Aileler bilhassa anneler olayi oyle bir yansitiyorlarki adeta kiz olmanin ve dahada kotusu ergenlige girmis bir kiz olmanin dunyada olunabilecek en berbat sey oldugunu dusunup kendi varliginizi sorguluyorsunuz.
Elbette bizimki gibi erkek egemen bir toplumda hele hele annelerimizin doneminde kadin olmak zordu (simdide pek kolay sayilmaz) muhtemelen kadinlar ellerin bir guc olmadiginda kendilerini savunma cesaretleri olmadiginda kadinliklarini saklayarak kendilerini gizleyerek olabilecek gelebilecek tum tehlikelerden herseyi yasaklayarak kurtarmaya calisarak erkeklerin gazabindan kacinmaya calismislar. Ve bu yanlislar kusaktan kusaga aktarilmis bu sekilde.
Korkarimki ozellikle ulkemizde kadina yapilan bu zulmun en buyuk katki saglayani yine kadinlar. Bu algiyi bu anlayisi bu zihniyeti degistirmeyen degistimeye gucu cesareti olmayan kadinlar.
Minibusteki sortlu kadina tekmeleme olayinda “keske birde tecavuz etseydi sana hak etmissin “diyebilen karanlik zihniyete sahip kadinlar.
Bu algi degismedikce, biz kendimiz ailemizde cevremizde bu algiyi degistimedikce, toplumdaki kadina kiz cocugunu genc kiza olan algi degismedikce kadina yapilan bu zulum de bitmeyecektir.
Bence hersey kadina hak ettigi degeri yeri ve kisiligi vermekte kadinin hakkini kadina verdigimizde ancak birseyler duzelmeye baslayacak.
Bugün sistemle kavgalı olması gereken ve sokaklarda pedal çevirenlerin inançlı insanlar olmasını beklerdim. Lakin bu şık, anlamlı ve güzel meydan okumayı bile sahiplenemiyoruz. Pedala basın, seleye oturun korkmayın. Tesettürünüzden taviz vermedikten sonra her türlü eleştiri vız gelir tırıs gider. Ben inadına her gün bisikletle işe gidip geliyorum. İnsanların ne dediği umurumda değil. O kadar da keyif alıyorum ki tıpkı çocukluğumdaki gibi bir gülümseme yayılıyor yüzüme. Acıyorum trafikte kafayı sıyıran sürücülerin yanından geçerken.
ben de 5. sinifi yeni bitirmisim, simdilerin meshur ilahiyatcisi olan babamin arkadasi beni bisiklete binerken gormustu, basimda da bir basortusu, seviyordum basortuyu takmayi, dizde etek uzerine basortusu :) neyse bu salak adam bana gelip dedi ki “olmuyor boyle hem basortulusun hem de bisiklete biniyorsun” salak bir de gitmis babama soylemis.
Yazınız çok yerinde çok samimi olmuş. Okuyunca içimden dedim ki nasıl da benziyormuş kaderimiz. Benim de başörtü takmam büyümemle (!) olmuştu ve gitar çalmak ,bisiklete binmek ,biryerlerde gezmeye gitmek birden çok ayıptı günahtı olmazdı .. Ve bir gün Amerika’ya yerleştiğimde hemen bir bisiklet aldım doyasıya sürüyordum. Amerikalılar şaşırdı tabi çünkü benim bulunduğum küçük kasabada başı örtülü olup bisiklet süren kimse görmemişler. Ama onlardan olumsuz tepki almadım hiç , ne yazık ki Türkiye’den gelmiş bazı insanlar seneler önce etrafımdaki insanların düşüncelerini devam ettirdi , bisiklete binmek hoş değil , yakışıyor mu , ayıp bla bla bla bla blaaaaaaa! Ama duymadım onların saçmalıklarını , özgürlüğüme yeni kavuşmuş bir kuş gibiyim ,ana vatanımdan uzaklardayım ama mutlu ve özgürüm ! Ben de benim gibileri teşvike etmek için elimden geleni yapıyorum , yapacağım da !
Bundan 33 yıl evvel başörtünün en çok tepki aldığı dönemlerde bol pantalonlarımızı uzun tişörtlerimizi giyer deniz kıyısında ya da bulunduğumuz yazlık beldenin sokaklarında fırıl fırıl bisiklet sürerdik kuzenlerimle şortlu bikinili gençlerin yarı şaşkın yarı dalga geçen bakış ve sözlerine kulak asmaz önlerinden geçerken daha da göğsümüzü gerer başörtümüz ile her yerdeyiz alışın tavrı takınırdık, daha tesettür mayolar icat edilmemişken annelerimiz bize sentetik kumaşlar alıp tulum dikmişti başımıza da yüzücü bonesi takar denize de girerdik, bu gençler bir gün kendi aralarında konuşurken ” şu ilerde kızlar var denize astronot gibi giriyorlar” deyip gülmüşler bunu duyup bize ileten ve böyle girmeyin sizinle dalga geçiyorlar diyen yakınıma şu cevabı vermiştim ” ne güzel işte astronot gibi giriyoruz çok modern onlar mağara adamları gibi giriyorlar biz dalga geçiyor muyuz:))” gelenekleri veya bazı din adına yapılmış yorumları helal- haram diye dayatan veya hayat tarzınız ya da giyiminizle modernlik adına dalga geçen ahmaklar hep olmuştur. Buna çocukken direnmek haliyle zordur. Yazık ki bazen insanlar bu yanlış yorumlar yüzünden ya dinden uzaklaşırlar ya da şortlular, bikinililer dalga geçecek diye denize girmekten vazgeçer bisiklete binmezler, utanırlar…Çocuklarınıza “garip” olmadıklarını “parya” olmadıklarını “esas” olduklarını öğretin. Onlara “sadece Allah’a kul olmanın” en büyük özgürlük olduğunu öğretin. Gerisini onlar halleder. Herkesin aklı var ve onu kullanmaktan sorumlu başkalarını suçlamak bizi kurtarmaz.
Yazıyı yazan Fatma Betül’e teşekkürler ☺️☺️Yalnız olmadıgını bilmek mutlu etti☺️Türkiye’ye gelir bisiklete binmek isterse eşlik ederim fazladan bisikletimiz var.☺️
kadinlara yasaklanan seyler basortulu kadinlara gelince 2 kati daha kati olmasi gereken seyler oluyor. Ben basi acik biri olarak ortaokul yillarinda anneme bisiklet almak istiyorum dedigimde aldigim tepkiyi hatirliyorum da apisinin arasina bisiklet alip utanmadan surecek misin demisti bana ne aci oysaki cocuktum hala. Daha sonra sizin gibi yurtdisina ciktigimda en temel ulasim aracim oldu ve Turkiyeye dondugumde de bir bisiklet alip ise gidip gelmeyi dusunuyordum annemin tepkisi malesef yine ayniydi ve ben bunu orada ulasim araci olarak kullandiklarini buna anlam yuklememesi gerektigini soyledigimde olsun burasi baska memleket burada ayip demisti.