Konuk Yazar: Kulak Misafiri
Bir hastanenin çay bahçesinde oturuyorum. Masalar nedense ikili bitişik olarak yerleştirilmiş. Derken yer bulamayan iki amca arka masadakileri rahatsız etmemek için beni rahatsız etmeyi seçiyor, sağolsunlar. Yanımdaki masaya oturuyorlar. Ben içten içe yanıma oturmuş olmaları hakkında söylenirken, biri başlıyor anlatmaya:
-Biliyorsun, bizim küçük gelin Almanya’dan. Arap asıllılar ama orada yaşıyorlar, 3 katlı evleri var.
Hikaye ilginç, şikayetlenmeyi bırakıp kulak kesiliyorum. Amca devam ediyor:
–Hiç sıkmadık onları, dedim ki önce birbirinizi iyice tanıyın. Bir buçuk yıl öyle geçti, sonra evlendiler. İyi de anlaşıyorlar, çok sessiz kız. Sonra biz Türkiye’ye dönmeye karar verdik. Dünürüme söyledim, dedi ki “karar sizin ama benim kızım burada doğdu büyüdü, alışması zor olur”. Şimdi gelin hamilelik izniyle 3 ay buraya geldi, Mecidiyeköy’de oturuyorlar. 3 ay bitince yine bir süre Almanya’ya dönecek, sonra 2 yıl doğum izni alıp tekrar buraya. Öyle yapıyoruz işte. Tavuk bile kümese hemen girmiyor, yavaş yavaş.
Derken öbürü lafı alıyor:
-Bizim oğlan da 27 yaşına geldi, kısmetsiz midir nedir, bulamadık birini. Geçen Kırklareli’nden bir kız çıktı. Kızkardeşler anneleriyle kalıyormuş. Diyorlar ki “Oğlan da Kırklareli’ne taşınırsa olur”.
İkisi birden durumu kınıyor:
-Olmaz ki öyle…
-Olmaz
-Olmaz
Bizim Almancı amca tekrar söze giriyor:
-Bak benim diğer gelinin, büyük gelinin, ailesi 70 km ötede yaşıyordu; kız da orda çalışıyor. Evlendiklerinde orada otursunlar dedim. Babası dedi ki “Kızın yeri kocasının yanıdır, öylesi yakışık alır”. Ben öyle düşünmemiştim tabi, kız her gün 70 km yol gidip gelecek diye düşündüm ama “gitsin, gelsin” dedi babası.
İkisi birden kafa sallıyor:
-Doğru tabi…
-Doğru
-Doğru
Bitişik masalarda oturduğumuz süre boyunca amcalar hep bu konulardan konuşuyor. Almancı olan amca, gelinlerine hiç karışmadığından övgüyle söz ediyor. Aynı apartmanda oturan gelini için “O sırf kendi kapısının önünü süpürür, ben süpürünce onun kapısın önünü de süpürürüm; niye süpürmüyorsun kendi kapının önünü demem” diyor. Hatta amcanın eşi rahatsız diye eve temizliğe birini çağırmak istemişler. Aynı apartmandaki oğlu “Ne gerek var, karım yapsın temizliği” demiş de, bizim amca razı olmamış.
Konu, amcanın annesinin 15 yaşında, yokluk içinde evlendiği günlere gelmişken, ben masadan kalkıyorum; aklım orada kalıyor. İçini Allah bilir tabi ama, amca belli ki iyi niyetli biri. Ona göre, doğma büyüme Almanyalı gelini, 3 katlı evinden, ailesinden koparıp Mecidiyeköy’e oturtmakla; kısmetsiz oğlanı Kırklareli’ne tabi ki göndermemek arasında bir çelişki yok. Kızını Almanya’dan Mecidiyeköy’e yollayan baba da, kızını her gün 70 km yol çeksin diye kocasının ailesinin yanına yollayan baba da, oğlunu İstanbul’dan Kırklareli’ne yollamayan baba da aynı derecede haklı. Bu da böyle bir algı işte deyip geçiyorum.
***
Arkadaşıma heyecanla kazandığım bursu anlatıyorum: Yurt dışında yüksek lisans ve hatta doktora bursu. Dil kursu ve okul ücretini karşıladıkları gibi orada yaşamak için gerekli tüm masrafları da karşılıyorlar, para arttırmak bile mümkün oluyor! Dönünce de binlerce insanın aylarca -bazen yıllarca- KPSS çalışıp yine de giremediği bir kurumda işin garanti oluyor, bulunmaz fırsat! Büyük soru hemen geliyor:
-Evlenecek olsan gider misin?
-…
-Hani diyorum, olsa öyle bir evlilik durumu, yine de gider misin? Çocuğun okulu da devam ediyor olsa burada mesela…
Başlarım çocuğun okuluna! Geçtiğimiz sene, birkaç arkadaşımın eşi de aynı bursu kazandı. Bu kızların eşlerinin aldığı burslar ile yurt dışına gidecek olmalarını arkadaş çevremizde kimse garipsemediği gibi; eminim ki burs kazanan eşlere de hiç kimse “Ne zaman gideceğiniz belli bile değil, diyelim karılarınız o arada yüksek lisansa başladı, yine de gider misiniz?” gibi bir soru sormadı. Kimse de, bu bursun okul okumakla falan karşılaştırılamayacağına, bir daha ele geçmeyecek bir fırsat olduğuna, evlilerin de pek ala birlikte gidebildiklerine falan dair açıklamalar yapmak zorunda kalmadı.
Çay bahçesindeki amcanın dediği gibi “Tavuk bile kümese hemen girmiyor”. O yüzden, icabında girebilsin diye, hayali bir koca için yapacağın fedakarlıklara şimdiden hazırlanıyorsun. Bu da böyle bir algı işte, deyip geçemezsin de. Arkadaşlıktan, çay bahçesinden kalkılır gibi kalkılmıyor.
Yorum Ekle