Konuk Yazar: Y
Babam bana her zaman kaç yaşına gelirsem geleyim onun küçük kızı olacağımı söyledi. Bunun bir çeşit sevgi ifadesi olduğunu biliyorum, o koruma isteğini de. Bana hep, “Çocuğun olduğunda anlayacaksın,” dedi. Ben artık, bunu hiç anlamayacağımı anladım. Onların benim bir yetişkin olduğumu unuttuklarını da.
Sofrada oturuyoruz, daha önce kardeşim uyardı beni. “Abla saçın görünüyor.” Biliyorum dedim. Evdeyiz ve namahrem kimse yok, birazdan evden çıkacağım sadece. Çıkmadan önce düzeltmesem, söyleme isteğinin bir anlamı olur diye düşünüyorum. Bir süredir bone takmıyorum ve bone takmamam rahatsız ediyor onları. Onlar bazen komşu teyze oluyor, bazen sosyal medyada biri, bazen hiç tanımadığım bir erkek, bazen aileden biri. Nedense herkes, her şeyi biliyor ve beni uyarma hakkını buluyor kendisinde.
Sosyal medyada paylaştığım bir fotoğrafa yorum geliyor: “Abla saçın görünüyor.” Sağ ol kardeşim, diyesim geliyor. Sen demeseydin, ben asla bilemezdim, çünkü evimde ayna yok ve kameradan bunu görmemi sağlayacak gözlerim de.
Başka bir gün, bu sefer ailecek ve daha kalabalığız. Birbirlerinden habersiz uyarmaya başlıyorlar beni. Annem, “Bone tak,” diyor. Kardeşim, “Abla bonen yok diye şalın kayıyor,” diye akıl veriyor. Halbuki bonenin beni boğduğunu söylemiştim. Saçımın o kadar görünmesi beni rahatsız etmiyor bir süredir. Yanlış doğru demiyorum, savunmanızı ya da yermenizi de istemiyorum. Sadece durumum bu.
Ramazanın gelmesiyle bu durum artık saçma bir noktaya ulaştı. İyi niyet görmüyorum artık. Babam, ismini bilmediği için, “Bereni tak,” diyor. İlerleyen saatlerde bu sefer annem kuran okumam için nasihat etmeye başlıyor. Ben böyle biri değildim, bunu biliyorum. Kuranımı okur, namazımı kılardım, en sevdiğim namaz sabah namazıydı, ramazan ayı beni heyecanlandırır ve mutlu ederdi. Tüm bunları kaybettim ben. Kaybettim ve durdum. Durduğum yerde bulmaya çalışıyorum, neden kaybettim ve bana ne oldu diye soruyorum. Geçici bir dönem olduğunu düşünüyorum. İnsan bazen şaşırır, bazen başka şeyler yapar, bazen daha önce hiç görmediği yönlerini görür. “Bu da böyle bir süreç, sanırım,” diyorum ama bu sürekli dürtülme hali beni çok rahatsız ediyor. Halbuki ben yetişkinim, neyin ne olduğunu gayet iyi biliyorum. Her alanda yaptıklarımın sonuçlarına katlanıyorum, katlanmak zorundayım.
Onları çok da suçlamamam gerek diyorum bazen, küçük bir çocukken ben de annemin saçlarını geriye doğru iterdim. Annemi düzeltirdim ama ben çocuktum ve aklım ermezdi. Onlar yetişkin. Aklımın almadığı şey, benim artık yetişkin bir kadın olduğumu göremiyorlar mı?
Uyarı dozu her geçen gün artıyor. Halbuki ben kimsenin isteğiyle, yöneltmesiyle başımı örtmedim. Kendimden emin olana kadar bekledim. Şimdi babam, pek de inançlı olmadığını söyleyen bir erkek, beni inancım doğrultusunda düzgün yaşamadığım için uyarabiliyor.
“Kapanacaksan düzgün kapan, açılacaksan da tam açıl.”
“Tamam,” diyorum, “madem öyle açılayım.” Öyle bir niyetim de yok hiç. Ortamda buz gibi bir rüzgâr esiyor. Bu diyaloğu ben istemedim halbuki. Konuyu buraya onlar getirdiler. Halbuki kapanırken benim seçimim olduğu söylenmişti.
Tebliğcilere kızıyorlar insanlar ve ben anlıyorum. O uyarılma durumu çok rahatsız edici ne kadar iyi niyetli yapıldığı düşünülürse düşünülsün kişisel alana müdahale. İnsanlar şu anki iklimden dolayı daha çok rahatsız oluyor, bunun normal olduğunu biliyorum. Başörtülü bir kadın olarak, nispeten daha Müslüman görünümlü biri olarak da bu şekilde ikaz edilmek beni rahatsız ediyor. Halbuki yaratan bu konuda seçimi bana bırakmış ama diğer insanlar seçimi bana bırakmak istemiyor.
Yorum Ekle