Yazar: Rümeysa
Görsel: We’re Lady Parts dizisinden Bisma
Reçel’de “We’re Lady Parts” dizisiyle ilgili çok güzel bir yazı yazılmıştı daha önce, bu yazıyı okumadan önce onu okumanızı öneririm.
“We’re Lady Parts” dizisi çıktığından beri onlarca kişi izlemem için gönderdi. Sanırım bu durum diziyi izleme sürecimi yavaşlattı. Evet, her izlediğim bölümde kendimle ilgili onlarca şey buldum, günlerdir Spotify’da Lady Parts şarkıları dinliyorum, ama sanırım Müslüman müzisyen bir kadın olmanın kendisinin bir haber niteliği taşıdığı fikriyle diziye duyulan ilgi beni bir nebze irite etmiş. Diziyle ilgili hislerim de böyle uzun ve kendi içinde değişen bir akışa sahip oldu zamana yayıldıkça.
Diziyi izlediğimde aslında başta anlatıcı olan Amina’yla özdeşlik kurmuştum. Onun o kendisiyle ilgili muhafaza etmek istedikleri, kendisiyle ilgili keşfetmek istedikleri… Hatta o saçma romantizmi o kadar “ben”di ki! Ama 2. Sezonu yeni bitirdiğim bugün bakıyorum ki aslında Amina benim eski halimdi.
13 yaşımdan beri elimde bir gitar, benzer yaşlardan beri başımda başörtüsü, içimde müzik yapma dürtüsü… Bunların Türkiye’nin o döneminde ne kadar büyük bir çelişki olduğunu sürekli deneyimlemem, sürekli gündelik hikayemi Türkiye siyasi tarihinin bir uzantısı olarak yaşamak zorluğu. Şu an benim o zaman yaşadıklarımı genç kadınların çok daha kısmen yaşamasının ferahlama hissi ve aynı zamanda da derinden bir kıskançlık dalgası.
Ama peki bugün? Bugün yine seneler sonra düzenli olarak sahnelere çıkmak için canını dişine takan, kadınlarla, lubunyalarla acayip bir sahne tecrübesi yaşayan, “elalem” dininden her geçen gün daha çok paçayı kurtaran Rümeysa? O Rümeysa’nın derdi ise aldığı yaşlarmış bir süredir. Bisma bana bunu tekrar hatırlattı.
Bisma gruptaki tek siyah. Bas gitar çalıyor. Grubun ağzı en dolu dolu küfredebilen üyesi. Bir ergen annesi. Sürekli her şeye yeni baştan başlıyor. Başını örtme davranışı gittikçe akışkan hale geliyor. Bu akışkanlık kararını aldığı esnada söylediği şarkı da çok manidar: “Don’t let me be misunderstood”. Sadece anlaşılmak istiyor. Olduğu haliyle görülebilmek, içinden geleni istediği gibi yapmak istiyor. İşte bu, tam olarak ben, hem de şimdiki ben. Her aşamada Bisma’yla inanılmaz bir özdeşlik kurdum.

Hele de tarzı çok “anne” olmakla eleştirildiğinde içimde bir şeyler koptu. 36 yaşındayım. Hala arayı kapatmam gereken çok şey var. Öğrenmem gereken çok şey. 12-13 yaşında oğlanların öğrendiği şarkıları sırf “özenti” görünmemek için çalamadığım senelerin eksiklerini gidermeye çalışıyorum. Sahnede oram buram görünür de ne derler gerginliklerinden kurtulup sahnede hareket edebilmeye başlıyorum. Müzik dilinde emekleme adımları hala. Bir yandan da zihnimde yeni bir ses “bu yaşta da, ne bileyim”. O sesin kendi kafamda bir ses olduğunu anlamam daha kolay artık. Kafamdaki seslerle mücadele etmeyi çok daha iyi biliyorum belki ama Bisma bu sesle gerçekten yüzleşmemi sağladı.
36 yaşındayım evet ve belki yolun başındayım. Ama hayallerimi, kendimi açıklıkla ifade edebilmeyi, istediğim gibi olmayı, kimsenin de ne dediğini umursamamayı da yeni öğreniyorum. Daha önümde uzuun bir ömür var. O ömrü de bu saçma seslerin beni durdurmasıyla harcamamaya da yeminliyim.
Yeni şarkım da yolda. Şarkının da adının “Sıfırdan Öğrendim Sevmeyi” olması manidar. Yaşı ne olursa olsun sıfırdan öğrenen herkese bin selam. Sıfırdan öğrenmeye cesaret edip bundan utanmayacağız, birbirimize dayanacağız, yaşamı hak ettiğimiz gibi yaşayacağız.
Yorum Ekle