REÇEL

Patriyarka’nın P’sini Öğrenirken

Ben, rahatça büyümüş bir kız çocuğu, kocasının darlamadığı, bu yüzden kendini özgür hisseden bir kadın olarak bir anda patriyarkanın ortasında buluverdim kendimi. Babam “Bu benim oğlum” diyordu…

Konuk Yazar: duygusalyüklü
Görsel: Tom Jur

Boşandım ben. 

Boşanmak istediğimi söyledim bir gün. Gerekçelerimi anlattım. Saygı ve sevgimin olmadığını ve kendisine hiçbir şekilde güvenmediğini söyledim. Zaten değerlerimizin çok farklı olduğu çok önceden ortaya çıkmıştı. İtiraf ettirmeye çalıştım aldattığını… olmadı. Ne kabul etti ne de reddetti. Öylece baktı. Namaz kıldığı için aklımın ucundan bile geçmezdi aldatma halbuki. O yüzden benim ilk huzursuzluklarım kadın çalışanlarıyla samimiyeti üzerineydi. Bunu ilk kez paylaştığımda verdiği tepkiler şunlardı: “Sen beni neyle itham ediyorsun?” “Ben böyle yaşayamam kalpten giderim,” “Biz nelerle uğraşıyoruz sen neler diyorsun?”

Ülkeyi kurtarıyorlar çünkü…

Aslında her şey ilk bebeğime hamileyken başlamıştı. Eşim benden uzaklaşıyordu git gide. E çocuktan dolayıydı bu, çocuktan sonra evlilik değişir… Kilolarımdan sandım. Kilolar gitti, yine bir değişiklik olmadı. Endişelerimi dile getirdim. Neler oluyor dedim. Yine bir şey değişmedi. Boşanmayı düşünemedim. İyi değildi ama “kötü bir şey” de yoktu ortada. 

İkinci çocuğuma hamile olunca başladı kötülük. Suçlamalar, terslikler, soğukluklar… Buz gibi bir yalnızlık geldi oturdu. Değişebilirdim. Ben değişirsem ilişki de değişirdi. Bebek doğdu, her şey çok kötü oldu. Kötülüğe kötülük diyemedim. Çünkü dedim ki, ben hastayım galiba iyice delirdim. Düzelince geçer. Değişebilirim.. Lohusalık, suçlamalar, anksiyete…Ekonomik olarak eşime bağımlıydım, bir sene önce o izin verilmeyen psikolog randevularına artık başladım.  Geçmişi kapatırım dedim, bir ümitle düzelmeye odaklandım. Ama kötülük bitmiyordu. 

Aslında ailemle arası iyi, saygılıefendi-bir-adamdı. Ayda yılda bir, bir yere gidince telefonumdan aile grubuma fotoğraf çekip atardı çünkü. Evi süpürürdü mesela. Ben suçluydum. Psikolojiye gömüldüm iyice. Ben kaygılı bağlanan, o kaçıngan bağlanandı. Ondandı her şey. Yıllarca iyiye giden işi artık kötü gidiyordu. İşi, kendi, ben, evlilik… Her şey kötüydü. O sırada kelimeyi kullanmadan boşanmayı düşündü. Bence gerek yoktu, değişebilirdim ben. Tüm suç benimdi çünkü. Çocuklar yüzünden dedi ve kapattı konuyu. Ben bu arada epey değiştim. Tedavi işe yarıyordu. Ama saygılıefendibiradam asla değişmiyordu. Dilinde “geçecek” diye tutturmuştu farklı olarak, ama davranışları aynı kaldı. Değişmedi. İletişime kapalı birisiydi genel olarak. Soğuktu, az konuşurdu. O yüzden yıllarım onun davranışlarını anlamlandırmaya çalışmakla geçmişti. Evlilikte ters giden şeyleri de bu yüzden onun psikolojik arka planına bağlıyordum. Kendimce bir şeyleri keşfedip çözmeye çalışıyordum. Değişmeye direnmesiyle bıraktım hepsini. Yok bağlanma biçimi, pasif agresif olması, kalabalık ailede büyümüş olması falan… 

Bıraktım hepsini. Yapıştığım adamdan ayrışmıştım. Ve sıra o duyguya geldi: nefret. Böylelikle kapattığım eski defterlere döndüm tekrar. Bir baktım, her şey ortada. Ben suçlu değilmişim. Açık bir şekilde ilişkiden çıkmış bir adamdı karşımdaki. Sağlığım gittikçe bozuluyordu, boşanmaya karar verdim, çokça ağladım.

Avukat tuttum. O sırada olan biteni hem psikoloğa hem avukata hem de yakınlarıma anlatmak çok yorucuydu. Zor zamanlardı. Bunlar önemli değil, annem ve babam destek olmadı. Annem ve babam destek olmadı. Babam için boşanmak şeytan işiydi. Anladığım kadarıyla annem için ise başarısızlıktı. Boşanmak istemediğini söyleyen saygılıefendibiradam, üst düzey bürokratımız, onların dizinin dibinden ayrılmadı. Beni çeşitli şeylerle korkuttular, tehdit ettiler, bağırdılar. Babam, “Sen kütüphanene gitmeye devam et” dedi. Annem kitaplıktan hep okuduğu kitapları çıkardı ve bir şeyler okudu…

Ben, rahatça büyümüş bir kız çocuğu, kocasının darlamadığı, bu yüzden kendini özgür hisseden bir kadın olarak bir anda patriyarkanın ortasında buluverdim kendimi. Babam, “Bu benim oğlum” diyordu. İşte o an gözümün önünden geçti tüm “boşanmak istediği kocası tarafından…” haberleri. Fiziksel şiddete hiç uğramamıştım ama demek böyle oluyordu… Benim maruz kaldığım yıldırma da kolay yutulur cinsten değildi…  Halden anlayan bir iki arkadaş cesaretimden ötürü tebrik etti. Bir dost da borç verdi. Dik durdum. Avukatıma beni sevdiğini söyleyen, ama evde herhangi bir girişimde bulunmayan, gün dolduran adamın günleri bitti, boşandık. Anlaşmalı… Kurtuldum, yıllar süren manipülasyondan ve yalandan kurtuldum… Duruşmaya üç gün kala benim yanımda durmaya karar veren babam artık saygılıefendibiradam’ın düşmanıydı. O ise beni, kendisini kandırmakla suçluyordu, yeni kurgusunda ise artık kayınpeder de kandırmanın içindeydi. Ve yine saygılıefendibiradam boşanmaya “direndiği” için tüm yüklerden ariydi. Boşanmanın çocuklara karşı olan duygusal yükü bana aitti. Kabul. Benim için, dolayısıyla onlar için de en iyisinin bu olduğuna inanıyorum. Bismillah…

2 yorum

  • İfadelerinizi çok beğendim. Erkeğin sadece boşanmak istemeyişimin onu makbul yapmaya yettiğini, kimsenin düzelmek için çaba harcayıp harcamadığını sorgulamamasını, toksik bir ilişkide mağdur tarafın önce kendini suçlamasını çok başarılı bir şekilde yansıtmışsınız. Bekar bir kadın olarak ben anladım:) Babanızın sizi desteklemesine de çok sevindim. Her şey bundan sonra güzel olsun İnşallah