Konuk Yazar: Efruze Esra
Abilerim, ablalarım; biraz kızgın bir hayli de kırgınım. Juju taze bitti de, ona verin. Çiğdem Sezer, Juju’yu yazmış. Olduğu gibi konuşturmuş bir mülteci çocuğu. Savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan bir çocuğun gözünden savaşı, mülteci olmayı anlatıyor. Juju az ağlatmadı geceden beri. Ağlamaktan şikayetçi değilim. Durumdan şikayetçiyim. Durumun/durumların yok sayılmasından, örtülü kalmasından şikayetçiyim. Biz Juju’nun ağladığını bilmiyoruz diye Juju ağlamamış mı oluyor? Hayır. O zaman niye insanların, çocukların, hayvanların, doğanın acı çekmesine göz yumalım, kulak tıkayalım? Neden dünyanın ahvalini çocuklardan saklayalım. Çocuğa saygı duyuyorsak ona karşı dürüst olmamız gerekmez mi? Ama diyorlar ki ‘’çocuk kitapta okuyup şiddeti öğrenmesin!’’. Bu iyi bir şey mi yani? Dünya şiddet dolu. Çocuk her köşe başında geçerken, bir şiddete tanık oluyor zaten. Ama şiddeti öğrenmesin! Hayır efendim, bırakın öğrensin. Şiddet nedir, kim kime ne yapar, ne zaman kötü olunur ve niçin iyi olunmalı? Bırakın bu sorularla yüzleşsin.
Çocuğu cam fanusta 18 yaşına getirme imkanımız yok. Tut ki getirdik. Kıyamam, dünyayı toz pembe kendinden ibaret mi sansın? Sonra birden bir baksın ‘’aa başkaları var, başka duygular var, öfkeler var.’’ Sonra da zerre anlayamasın. Ve ‘’halkların’’ anlayışsızlığı devam etsin. Bu mu? Bunu mu istiyoruz? Hayır. Kimse her an öldürülme ihtimali olan ve hatta öldükten sonra leş muamelesi görebileceği bir kabulde yaşamak istemez sanıyorum. Peki niye o zaman bu kabulün büyük bir güç haline gelmesine seyirci kalıyoruz. Neden bir yerden, bir şeylerden bir çocuktan, kendi çocuğumuzdan başlamıyoruz. Bilsinler efendim Alevi’yi, bilsinler Kürt’ü, bilsinler Ermeni’yi, Türk’ü, mülteciyi ve dahasını da bilsinler. Ona ağlayan bir çocuğu gösterin. Bırakın o düşünsün niye ağlıyor.
Çocuk dünyadaki en masum şeyken -ilkokul döneminde özellikle- arkadaşına çok kötü davranan çocuklar görüyoruz! Nasıl oluyor bu? İnsan çocukların ne kadar kötü olabildiğini görünce inanamıyor. Mülteci çocukları ya da tüm diğerlerini aşağılayan, onlara kötü davranan çocuklar var. Nerden de biliyorlar (!) onun kendilerinden olmadığını? Bu tohumu kim (!) ekiyor onlara? Kim (!) bunun suçlusu? Bazılarını görünce diyorum ki, bostanda ağaç yetiştirse daha özen gösterir insan.
Hiç unutmuyorum. 2. sınıfa başlayacağım. Henüz 8 yaşında bile değilim. Ardahan’dayız. Geçici ve zorunlu göç diyelim. Birinci sınıfı Bursa’da okumuşum. Ardahan’da kaldığımız 2. sınıfa başlayacağım yaz boyunca bana Türkmenlerle okuyacağımı söylediler ve Türkmenlerle ilgili hikayeler anlattılar. Birbirinden korkunç tanımlar. Aman ne komik. Okul fobisi olmuştu bende. Her gece Türkmenleri düşünüyordum. Neye benziyorlardı? Beni yiyebilirler miydi??? Sonra okul başladı. Sınıfa filan nasıl girdim hatırlamıyorum. Ama bir duvarın öte tarafına geçmeden önce, duvara yaslanıp yavaşça başımı çıkarıp kolaçan ediyordum (Evet aynı çatışma filmlerinde çatışanların yaptığı gibi). Bakıyordum Türkmen yok, korkulacak bir şey yok. Sonra devam ediyorum ama tetikteyim. Bütün bahçeyi, okulu bu şekilde kolaçan ettiğimi çok net hatırlıyorum. Burası benim hatırladığım.
Eve geldiğimizde annemlere ‘’anne okulda hiç Türkmen yoktu’’ dediğimi hatırlıyorum müjde verir gibi. Annemler de bunu hatırlayıp gülüyorlar: ‘’Okulda hiç Türkmen yoktu, herkes bizim gibi insandı, demişti; ne sandı kim bilir” diye anlatıyor. Ne sanmıştım biliyor musunuz? Hani fantastik filmlerde olur ya; hayvan bacaklı, insan gövdeli her yeri uzun, kıllı, üçgen suratlı, korkunç bir mahluk! Evet böyle bir şey bekliyordum. “Türkmenlerle okuyacaksın hahaha! Türkmenlerle okuyacaksın! Tükmenler olacak sınıfında! Türkmenler sana neler yapacak!”. Yani bu kadar mevzu edildiğine ve beni korkuttuklarına göre bu Türkmenlerin benim gibi bir görünüşü olmamalıydı.
Beni korkutan zihniyeti hala affetmiyorum. Çünkü en azından ‘’benim gibi insan hepsi’’ diyebilmiştim, bu analizde bulunabilmiştim. Ya bu analizde bulunamayanlar ne olacak ? Gayet kendisine benzeyen bir tip olduğunu gördüğü halde onun çook başka bir insan türü gibi olduğunu, kalbi olmadığını, çok kötü olduğunu ve ölünce benim dedem gibi bir ölü olmadığı ya da canı yanmayacağını düşünüyorlar. Evet bazıları bazılarını çok başka sanıyor. Bazıları onlardan olmayan bazılarını düşünemiyor. Halbuki mevzu basit; herkes senin benim gibi insan. Ve dünyadaki sorunlar senin benim gibi insanın sorunları. Savaşanlar ya da barış isteyenler senin benim gibi insan. Benim canım acıdığı gibi onun da acıyor, o da yemek yiyor, aç kalıyor, inanır mısın aşık oluyor yaa!
Diğer insanlara yabancı, diğerlerini ‘insanlardan bir insan’ olarak algılayamayan bir zihniyet çocukluktan oluşuyor. Naçizane diyorum ki; çocuğa karşı dürüst olalım ve ona saygı duyalım. Çocuğa bir şey ekelim demiyorum. Aksine ekmeyelim. Kafamızdaki tanımları sınırları ekmeyelim. Bırakalım görsün, yüzleşsin, zaten çocuk en masum sonucu çıkarabilir.
Dünya bu; devam ediyor dönmeye Juju’nun dediği gibi ‘’Dünya televizyon mu ki düğmesini kapatalım’’ kapatamıyoruz. Bu filmin içindeyiz. O zaman daha iyi yaşamak için, bilmek için, iyileştirmek için filmi izlesinler. Çünkü biz bilmeyince savaş olmamış olmuyor. Biz Juju’yu tanımayınca Juju ait olmadığını hissettiği bir toprakta ezilmemiş olmuyor. Ve biz bilmeyi reddettiğimiz için dünyada ki kötülükler olmaktan vazgeçmiyor.
Juju diyor ki: ‘’İyiler çoğalırsa bir gün savaşlar bitebilir ‘’ Juju haklı, tek çözüm bu. Savaşın, kötülüklerin bitmesinin tek çözümü iyilerin çoğalması. İyilerin çoğalması için ise iyi olanı, yani çocuğu bırakalım. Ona kendi kirlenmiş, öğrenilmiş bilgilerimizi, içinden çıkamadığımız karelerimizi aşılamayalım. O kendi masum gözüyle görsün tanısın. Hatta mümkünse biz ona soralım. Misal; dün 6.5 yaşındaki arkadaşlarımla biraz Juju’dan konuştuk. ‘’Niye böyle anlayamıyorum’’ dedim.
Bir tanesi ‘’Ben anlıyorum’’ dedi ve şöyle devam etti:
‘’Bazıları güçlü olmak ister
Bazıları zayıf olmak ister
Bazıları da pastırma yemek ister mesela benim gibi.’’
Çok makul geldi. Dünden beri bu cevap üzerine düşünüyorum. Ne istiyoruz ?
Çok güzel yazmışsınız elinize sağlık, sosyal hizmet okuyorum ve Mülteciler, insan ticareti gibi konular çok aşina olduğum konular. İnsan gerçeğini, insanin diğer insanları nasıl otekilestirdigini ve buna da çocuklardan başladığını çok güzel açıklamışsınız. Kaleminize sağlık :)
Teşekkür ederim :)
[…] Yazının tamamı için Reçel Blog’a devam edin […]
[…] kitabı okuyup etkilenen Efruze Esra’nın reçel’deki yazısına da […]