REÇEL

Liberté, Égalité, Fıtraternité

Billboardlarda bir afiş:“Kadına el kaldıran ADAM DEĞİLDİR. Önce ADAM OL!”.

Yazar: Z.

fıtraternite

“Ben varım!”, diyorum.
Pazar günü, metrobüsten çıkıyorum, billboardlarda bir afiş:“Kadına el kaldıran ADAM DEĞİLDİR. Önce ADAM OL!”. Geçen sene de 25 Kasım’da panolarda boy gösteren benzer reklam afişi aklıma geliyor: “Erkeksen öfkeni yen!”. Derken iç sesimle bir tartışmaya tutuşuveriyorum:
-Ne demek “Önce adam ol”? “Biraz insan ol!” desek olmuyor mu? Adam, kadını döve döve öldürüyor; sen yanına gidip sırtını sıvazlayarak diyorsun ki: “Koçum, büyüklük sende kalsın, değmez kolunu yorduğuna”. Reva mı bu kadınlara? Sana mı kaldı yüce erkekliğin tahtını omuzlayıp yücelerin yücesine çıkartmak?
-Tamam, doğru, gerçekten bu reklamlar bir yan ürün olarak erkekliği yeniden üretiyor. Tamam, uzun vadede bu her şekilde zararımıza; “ADAM” gücünü esirgemeyi bilirse kullanmayı da bilir gereğinde. Evet, tamam, ADAM der ki o zaman, “Asıl o kadın olsaydı da, haketmeseydi dayağı”. Tamam, hepsine tamam, ama, ben sanırım buna varım!, diyorum.
İç sesim şaşkınlıktan dilini yutmuş, susuyor. Ben devam ediyorum
– Bir tane de olsa adamın kanına girilip de bir kadının daha az canı yanacaksa ben varım! Eyvallah, hukukuydu, cezasıydı tamam da; burası Türkiye, o işler yoluna girene kadar bir kaç kadın canını kurtarsa az mı şey? Belli ki bunu düşünmüşler, bu kadınları ne yapıp edip kurtarmak lazım, bunun için erkeklerin suyuna gitmek gerekiyorsa onu da yaparız demişler. Hiç eleştirmeyelim demiyorum ama can hıraş bunlara saldırmak da olmaz ki…
***
Salı günü, 25 Kasım’a saatler kala, Erdoğan Bey’in açıklaması gündemimize giriveriyor: “Kadın anadır, ananın ayağının altı cennettir. Bunu feministlere anlatamazsınız!.. Onlar eşitliğe takılmış kalmış. Kadınla erkek eşit olmaz; kadın kadına eşit olur, erkek erkeğe; aksi fıtrata terstir. Bu arada, KADEM’e sesleniyorum, “Adam ol” diyorsunuz ya, siz de öyle cesur olun, sakın duruşunuzu bozmayın, çok öpüyorum” falan.
Biz, tabi, kadınlar saf ve masum ve merhametli ve nazik ve narin olup, bir de ayaklarımızla birlikte her yere taşıdığımız cennet kokusundan gün boyu sarhoş halde dolaştığımız için; aklımız kötülüğe ermiyor: NEREDEN BİLEYİM BEN KADEM’İN SİPARİŞ STK OLDUĞUNU??
STK dediğin, Non-Governmantal Organisation… Non-governmental (hükümet dışı) olmasını bekledikse, ne var?
Şimdi iç sesim artık hiç susar mı? Yok, bazen fazla iyi niyetliymişim; yok, şimdi görmüşmüymüşüm savunduğum afişleri falan…
-Sen daha çok şaşarsın kızım böyle! Neymiş, “Yan ürün olarak erkekliği tekrar üretiyorlar”mış. Hah-hay! Ana ürün erkeklikmiş meğer, görüyor musun bak? Neymiş, “Kadınları ne yapıp edip kurtarmak”mış dertleri, güleyim! Erkekliği ne yapıp edip kurtarıyorlar, iyi mi? Erkeğe “ERKEK” gibi güçlü, kadına “kadın” gibi narin olmayı öğretecekler: “Bu feministler gururununu mu incitti koçum? Ne münasebet, kadın erkekle eşit derecede insan olacakmış? Sen gücünü bil; yine kullan, ama hobi olarak kullan. Kadın, kadınlığını bilecek tabi ki koçum, sen de ADAM’lığını kullanırsın icabında, ayıpsın. Kadını güçlendirmek falan hikaye koçum, AB’ye masal niyetine anlatıyoruz onları, sıkma canını. Sen iktidarını, aman, paylaşma koçum; bak zaten biz de öyle yapıyoruz.”
Benim ağzımı bıçak açmıyor. Haklı! Utancımın ağırlığından birbirine yapışmış dudaklarımı zar zor aralıyorum.
Diyorum ki, “Yokum ben.”

7 yorum

  • Bu memleket 40 senedir adil olmanin karsinda esit olmayi insan olmakla yer degistirmis bir sersemlikte serseri mayin argümanlara çarpıp duruyor. Esitlik değil insan olarak eş vasıflı olmamız gerekiyor ama bunun için de evli ve çocuklu olmamız gerekmiyor. Muhafazakar soylemin dürüstçe bunun üzerinde düşünüp yeni değer ve kavrayış geliştirmesi şart. Yoksa tartışmalar seküler kesimden farklı olmayacak.

  • metrobüste takılı kaldım. şimdi farkındaysanız artık kimsenin umrunda değiliz. eskiden bize yer verilirdi. kapı gibi delikanlılar kurulmuş koltuklara, benim sevgili narin vücudum sırt çantamı fazla yükleme sonucu error veriyor. işte bu yüzden feminizme karşıyım:/ benim el üstünde tutulmam gerekiyordu.( buyur bacım geç otur deseler fena mı ya. dadaşlar böyle değil;(

  • Bırak metrobüsü şehirde, artık köyde bile minibüste okul çocukları elinde çanta olan yaşlı teyzelere gel otur demiyor.

  • kız çocuğu kadın olmak kadar zor bişey yok sanırım bu hayatta daha doğar doğmaz sorumluluk yükleniyor bizlere Allaha kul olmayı öğretmeden önce erkeğe eş olmayı çocukluğu yaşamadan önce anneliğe hazırlanıyor kız çocukları ve hayalleri umutları özelliklede inançları ellerinden alınmış fıtrat gereği duygusal olan bizlerden herşeyin mükemmel yapılması bekleniyor halbuki Peygamerimiz ölmeden önce söylediği şey ümmetime söyle kadınlarının hakkını korusunlar olurken hakkımız olmadığını söyler oldu insanlar kimin daha aciz olduğuna karar veremez oldum.

  • Ben de şunu söylemek istiyorum ki; eşitlik her zaman “aynılık” demek değildir. Eşitlik talebi de bir aynılaştırılma talebi değildir. Aksine, burada savunulan farklılıklarımızla, hatta kendi cinslerimiz içindeki farklılıklarla dahi, birlikte eşit değer görme ve eşit imkanlara sahip olma talebi.

    Erdoğan güya “eşdeğerlik” diyerek bunu savunduğunu iddia ediyor ve hatta “erkek erkekle, kadın kadınla eşit olur” gibi ilginç de bir formül ortaya koyuyor. Fakat çok açık ki, ona göre anne olan kadın ile olmayan kadın hiç de eşit ya da eşdeğer değiller.

    Asıl adaletsizlik, kadınları uyduruk fıtrat anlatılarına göre makbul olan karakterlerde eşitlemeye çalışmakta.

  • Aslında bu eşdeğerlik mevzunun ne kadar geç kapitalist/neoliberal öznelliğe çağırdığına değinmek isterim ben de.
    Eşitlik tabii ki adalet demek değil ama adaleti sağlamanın olmazsa olmaz yollarından biri…