Konuk Yazar: kaprissavar
Görsel: Büşra Eser
Çocukluğumdan beri -belki çocukluk kelimesi bir çokları için garip kaçabilir burada- ne zaman bir karar alacak olsam iki kapı çarptı suratıma:
“Evlen, sonra ne yaparsan yap kocanla”,
“Kocana asla hayır deme”.
İki söylem de dönüp dolaşıp bir şekilde cinselliğe bağlanıyordu. Biri sosyal cinsellikti belki, diğeri ise yataktan ibaret bir cinsellik. Sosyal cinsellik dediğim şey tek başıma yurt dışına çıkmak istediğimde ya da şehir dışı bir yere gitmek istediğimde, eve geç saatte döneceksem belirirken; evli olmadığım hâlde kulağıma küpe misali dinlediğim yatak cinselliği olur olmadık her yerde karşıma çıkıyordu. Bu yüzden hayatta hiç hayır diyemedim ben ve yine bu yüzden evlenirken iki çekmece iç çamaşırım vardı.
Buraya kadar hikâye -patolojik sıkıntılarını atarsak- gayet güzel. Karşınızda hayır dememeye programlı, bakir bir kız var, güzel de Allah için. Her akşam kocasına kapıyı süslenerek açan, sofrasını güzelce kuran, evde topuklu ayakkabısız gezinmeyen bir tip. Aldığı tepkiler ise ilk haftadan beri:
“Ne gereği var böyle şeylere?”
“Siz kadınlar büyütüyorsunuz bazı şeyleri…”
“Bugün başım ağrıyor, sonra birlikte olsak?”
“Çok yorgunum…”
“Erken boşalma sorunum için doktora gideceğim.”
“Çok stresliyim üzerime gelme şu an!”
“Dizi izliyorum, bitsin sonra…”
“Doktor düzenli bir şekilde birlikte olursanız düzelir dedi ama işte görüyorsun iş güç, vakit yok.”
Kaprisli, nazlı koca tepkisi bu, liste uzar gider. Bu tepkiler karşısında ben ne mi yaptım? Bir iki dakika sürecek ve her seferinde boşu boşuna gusül abdesti aldığımı düşündüğüm bir birliktelik için tam “Hayır” diyecekken, diyemedim. Her “Hayır” diyeceğimde sağ kulağıma gaipten bir hadis fısıldandı: “Melekler sabaha kadar o kadına lanet ederler…” Sol kulağıma ise annem: “Kocana sakın hayır deme”.
Ve “Hayır” demediğim günlerin birinde, adamın zevkini ve kesesini düşünerek, korunmayı da ona bırakarak yuları eline verdiğim o günlerden birinde, bir dakika sürmeyecek o zamanda hamile kaldım. (Yazar burada Seyyal Taner dinliyor.) “Kendini kısırlaştıranlar bizden değildir.”le büyüdüğümden doğum kontrol hapı kullanmadım. “Allah’ın verdiği canı alamam.” dediğimden ertesi gün hapı da kullanmadım (Aa yok o vıcık vıcık şeyin bilimsel olarak canlı olmadığına kendimi inandıramadım). Üstelik tüm bu tepkilerim istem dışıydı. Vicdani red tavrı yatakta ve çocukta işlemiyordu din söz konusu olduğunda. Sonra ne mi oldu?
Paşa paşa doğurdum (Bedenim istemiyormuş doğurmak, o ayrı bir hikâye: “Sezaryen olmak!”). Kocam önce yatağımdan, sonra odamdan, sonra evimden uzaklaştı. Çocuğun ağlama sesine dayanamıyormuş. Çocuğum uyumuyordu, onun işi vardı. Benim işim yoktu. Ben kadındım. Üstelik aynı zamanda tam zamanlı üniversite okuyan da bir kadın. Market dahil ne ev içi, ne ev dışı hiçbir iş bitmiyordu. Hepsi bana bakıyordu ve ben sevilmek istiyordum. Ama onun tarafından değil. “Aaa kesin başkası var o zaman!!!” Ih ıh, bir sevgilim bile yoktu. Ve ben hayır demeye başladım.
Önce ev işlerinde “Hayır” dedim, sonra yatak işlerinde. Sonra beni evden babamın evine gönderdiği o gün evlilik işinden de (Aa evet boşandım. Vallahi o istedi. Ben de boşadım! Çocuğumu da aldım. Evimi bile paylaşmadığım birine hayır diyememenin ne anlamı vardı?). Şimdi geriye dönüp baktığımda sorduğum tek bir soru var: “Erkeklere de lanet ediyor mu o melekler?”
Bende hep o soruyu sormuşumdur kendi kendime. Neden sadece kadına bu eziyet? Hayır dediğimde sanki onu aldatmış gibi sinirlenmesi sanki herşey benim hatam. Sonunda istediğini vermek zorunda kalıyorum neden?
vallahi Suheyla, içimde bir şeyler cız etti. buna düpedüz evlilik içi tecavüz deniyor, ve tecavüze yaklaşım şöyledir “apaçık bir şekilde evet denmedikçe, cevap hayırdır!” Kşkmi’nin “Kürsülerden Kadınlara sallanan parmaklar” videosunda erkeğe evlenme teklif etmenin kadının fiyatını (evet değer dahi değil, fiyat) düşürdüğünü iddia eden ve islam adına konuşan bu insanlar, ne peygamberi (Hz Hatice?) ne onun dinini biliyor. Bakın, toplumsal bir sorundan bahsediyoruz, bu topluluk din ile, töre ile, erkin baskısını illa ki kadını ezerek kullanacak; bunun sebebi ne islam ne hıristiyanlık ne de yahudilik. Gerçekten içim çok acıyor Suheyla, dertleşmek ister misin? Ne yapsak, nasıl olur?
kadın beyni diye bi kitap var okursanız anlayacaksınız
İslamda evlilik ve eşlerin sorumlulukları konusunda gerçekten adil bir kaynak var mı? Bunu çok merak ediyorum, çünkü erkekler tarafından yazılmış kaynaklara göre cidden kadının hayatı son derece kısıtlı Veya da biz kadınların fıtratı aslında hep dizginlenmesi gereken bir dünyalık. Öylede kadın olmak başlı başına dezavantajlı bir yaratılış mı? Değilse kalbindeki ilahi adalet anlayışıyla bu durum çok çelişiyor. Yine de doğrusunu Allah bilir, inşallah bize de Hidayet eder.
Evet öyle bir kitap var, üstelik bedava, satın almanıza da gerek yok sol tarafınızda bulunuyor göğüs kafesinizin içerisinde, doğuştan getiriyorsunuz o kitabı, orada ne yazıyorsa o! Dalga falan geçmiyorum, üstelik size bunu bir ilahiyatçı olarak söylüyorum.
Yaşasın boşanmış!
yuvayı dişi kuş yapar diyip erkeğin her bencilliğini her kötülüğünü kadına yükleyen bir toplumdayız.yüüzn gülseydi kocan böyle yapmazdı!peki kocam yüzümü güldürecek kalp bırakmış mı?bunu soran yok.
kadın ne olursa olsun hizmette sınır tanımayan bir otel gibi düşünülüyor.erkekte müşteri zaten kadına verilen değer de ortada
kim suçlu bu zihniyet düzelir mi bilmiyorum ama düzelsin lütfen !
gerçekten yeter!
Evlenince yap ne yaparsan bana da çok dendi. Güzeldim,bakımlıydım,kariyerliydim, sabrettim bekledim ilkim eşim oldu. Ama o da ne. Eşim bovling oynamak ya da h.sonu turla geziye gitmek gibi basit ve makul isteklerime bile ergen misin sen, o işler lisede olurdu evli koca kadınsın evinde otur, çocuğuna bak dedi,kendi nargile içmeye en trend cafelere gitti.
Geçmişinin çok parlak olmadığını az buçuk biliyordum bilmediklerimi de evlendikten sonra rahat rahat söyledi, gençtim oldu işte diye. Oysa sorduğumda hepsini saklamıştı. Bu evliliğe yanlış başlamıştık, dolandırıcılık değil mi bu? Ne yapayım peki kendime sevgili mi bulayım heveslerimi yaşamak için dedim, beni yanlış yollara sürüklüyorsun dedim anlamadı. Süslü püslü giyindim çıkar ne gerek var dedi, önünde yemek olsun ütülü gömleği olsun istedi hep. Ne olursa olsun yüzüm gülsün şikayet etmeyeyim istedi. Hala da istiyor.iki çocuk ve saldığım vücuduma,boş verdiğim kariyerime yanıyorum, eziliyorum, ev-iş arasında boğuluyorum.Allah biliyor ya karşıma beni ruhen anlayacak birisi çıksa kapılıp gideceğim .Sonra herkes beni suçlayacak orospu diye. Sizce bu hikayede orospu olan kim
kadin ile erkegin anatomileri farkli. bu hikayede erkegin cinsel sorunlari var. karisinin karsisinda yetersiz kalmak onu ofkelendiriyor ve karisina karsi soguk davranmaya basliyor. erkekler bilinenin aksine yataga haz almaktan cok haz vermek, ne kadar erkek oldugunu gormek icin girerler. o yuzden istekli ve enerjik bir kadin beklerler. bu da bir imtihan olacak ki bazen eslerin isteklilik seviyeleri ters orantili oluyor bu da cinsel sorunlara sebep veriyor. cinsellik ki bundan kastim sadece cima degil,opusmek, sarilmak, iltifat yani karsi tarafi karsi taraf oldugunu hissettirecek her yaklasim da evliligin cimentosu oldugu icin,kivaminda olmadigi zaman bina eskimeye ve cokmeye basliyor.
“Kadınlarla iyi geçinin.” (Nisâ sûresi, 19) diyor Rahman ama günümüz cahil ‘İslamcılar’ Müslümanım Elhamdülillah! diyen komşular, erkek milli kadın fahişe diyenler elbette bu toplumda kadına değer vermeyi bilmezde, kadın kocasına bir şey desin hemen kınarlar. Ölçü “Bilesiniz, kadınlarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı var.” hadisidir. Bir kadının eşinin cinsel ihtiyacını gidermesi zorunlu olması aynı şekilde erkeğin de karısının cinsel ihtiyacını gidermesin zorunlu olması aile hayatını ayakta tutmak içindir. Cinsel hayatı sağlıklı olmayan eşler – sizin gibi – yahut erkeğin aldatması, yahut da kadının dayanamaması gibi sebeplerle elbette yıkılabilir. Ama bu yıkılma ya adamın sorumsuzluğu ya da kadının sorumsuzluğudur, İslam da bir eğrilik yoktur. Allah’ın hükümleri adildir, bizi Onları uygulamaktan aciz bırakmasın. Selametle
Mutlaka haklılık payı vardır ama hanımabla biz üçüncü kişiler olarak bir de koca tarafını dinlemeden ne yapabiliriz? Belki yayınlamazasınız bu yorumu, bilemiyorum. En azından burayı okuyan abla-abiye biraz dert yanayım dedim. Ve şu an abdestli değilim, normalde yapmadığım bir şeyle öğüt vermemem gerektiğini bilirim -buraları kesebilirsiniz-. İmdi, bir erkek olarak ve -işteş olanlar hariç- gayet de günahkar bir erkek olarak yazıyorum bunları. Kadınlarn anlamadığı ve ya anlamak istemediği ve ya anlayamadığı en önemli şeylerden biri -bence ve birçok erkekçe- cinsellik. Biz erkeklerin fizyolojisi sizden birçok açıdan olduğu gibi cinsellik konusunda da çok farklı. İşin türkçesi ve amiyanecesi şu ki, biz erkekler cinsellik konusunda hızlı acıkan varlıklarızdır. Bu bir mükafat değil bir gereksinim erkekler için. Göz yumun ve ya ayıplayın ama şu an İstanbul sokaklarında gezip de kadınlarla rahatça iletişim kuran bir erkeğin -cinsel hayatı olmadığı takdirde- farklı yollara başvurması kaçınılmazdır. Aksini söyleyen ya yalan söylüyordur ya kadınlarla pek konuşamayan bir kişidir ve ya bazı duygularının nasırlaştığını söylemek yanlış olmaz. Yanlış anlaşılmasın, bu muhatap olunan kadınlara yönelik sapkınca bir düşümce değil onlardan bağımsız olarak vücudun kendini buna hazırlaması ve fizyolojik olarak “acıkması”. Bu birinci nokta ama bence gayet önem arz eden bir yer. Çünkü -inkar ve ya kabul edin- dışarıda o kadar çok imkan var ki aldatmak için, yani siz sahip çıkmazsanız erkeklerin başındaki tehlike bir kaç misli daha da artıyor. Buna karşı şöyle bir argüman maalesef gayet saçma:” Bekarken nasıl duruyorsa öyle dursun.”Hayır, kocanız artık bekar değil ve cinsellik ne demek bir kere bunu tattı. Bunu artık vicdanınızlar muhasebe edin, sonra kocanız bir nane yediğinde de önce bi durup düşünün “acaba ben gereken ilgiyi gösterdim mi?” diye. Kusura bakmayın hanımlar, eğer vicdanlıysanız sözüm size, cinsellik konusunda birçoğunuz yanılıyor.
Meselemize dönecek olursak, hikaye öyle bir gelişiyor ki erkek karakter tanzimat dönemi roman karakterleri gibi hep “yetersiz”, “kötü”, “ilgisiz”. Belki de gerçekten öyledir, bilemem. Yalnız, ne bileyim, konuşurdum ama insanların “özelleri” üzerinde yargılara varacak yetkim yok. Keşke biraz daha öfkeni yutsadın derdim. Sütyen ölçünüzü nasıl söylemiyorsanız kocanızın performansından dem vurmanız da o kadar kırıcı. Biri de çıkıp size “Nafaka alabilmek için çocuk yaptıktan sonra boşanmış” dese kendinizi nasıl savunursunuz? Buraya kadar okuduysanız teşekkür diler, yanlışım varsa af dilerim, sevgiler.
Ben de yine reddedildiğim bir gece arkamı dönüp sessizce ağlarken, dur arkamı dönmeyeyim melekler lanet eder dedim. sonra dank ettim. reddedilen benim. bu melekler bir tek bana mı lanet ediyor? bunu ona söylediğimde de değişen bir şey yok.
gencim, çok güzelim, kendime bakıyorum. ve bu şartlar altında reddediliyorum. ”
şimdi çok yorgunum, yarın erken kalkacağım, önce bi gezmeye gidelim, akşam yaparız, var ya o kadar yorgunum ki, horr”
Allah aşkına birileri aydınlatsın. Ben de pes etmek istemiyorum.