Konuk Yazar: Kübüş
Geçtiğimiz günlerde yine kadınların sosyal yaşamı ile ilgili yorum yapan erkek bir hocaya denk geldik. Zat-ı alileri gene hiç bıkmadan kadının sosyal yaşamında kısıtlanması gerektiğini ifade etmekteydi. Bu fetvalar, yorumlar kendisinin asla vazgeçmediği alışkanlıklarından. Birçok Müslüman erkek gibi hiç durmadan, vazgeçmeden ümmetin sorunlarını yalnızca aile üzerinden algılayıp, sorunların çözümünü de kadınları sınırlandırmak üzerinden buluyor. Tabii internet çağında yaptığı yorumlar, söylediği sözler çok kısa sürede tüm mecralarda yayılıyor. Bunun üzerindense hiç bitmeyen tartışmalar başlıyor. Ekşisözlük’ten Twitter’da gündem olmaya kadar varıyor bu fetvalar. Ekseriyetle erkekler hiç durmadan konuşup, yorum yapıyor. Fetvalara hak veren erkekler, Müslüman kadınları dini kurallara uymamak üzerinden eleştirip, adeta dinden çıkmış ilan ederken öte yandan seküler kesimden erkekler ise Müslüman kadınların bu hocalara tepki vermediğini iddia ediyor. Peki gerçekte durum ne ?
Özellikle Müslüman genç kadınlar olarak kendi camiamızla hiç durmadan mücadele ettiğimiz malum. Eğitim alıyoruz, çalışıyoruz, seyahat ediyoruz, evleniyoruz, evlenmiyoruz, boşanıyoruz, çocuk doğuruyoruz veya doğurmuyoruz vd. ama asla bize dayatılanı kabul etmiyoruz. Kendi bedenimize, hayatımıza sahip çıktığımız andan itibaren mücadele ediyoruz. Kimi zaman üzülüyoruz, ağlıyoruz, seviniyoruz, dayanışıyoruz. Kendimize yeni yaşam alanları açmaya çalışıyoruz. Kimi zaman var olanı yıkmaya çalışıyoruz, kimi zaman da dönüştürmeye, güzelleştirmeye çalışıyoruz, çabalıyoruz.
Bazılarımız bu mücadeleyi kendisi bile farkında olmadan yapıyor, bazılarımız bunun farkında olup mücadelesini korkmadan dile getiriyor. Dile getirilenler burası (Reçelblog) olmak üzere kocaman bir külliyat oluşturuyor. Bunun sonucunda birbirimizden güç alıp, kimi zaman hedef gösteriliyoruz, kimi zaman da özellikle görmezden geliniyoruz. Tıpkı son fetva olayında yaşanan gibi.
Muhafazakâr kadınlar olarak yıllardır kadınların günlük yaşantısı, hayalleri, mücadeleleri, öfkeleri gibi yazılardan tutun da akademik makalelere konu olacak meselelere kadar birçok konuda yazıldı, söylendi. Hala yazılmaya devam ediyor. Ama yetmiyor. Muhafazakâr erkeklere anlatmakta başarısız kaldığımız gibi seküler kesimden erkekler de bizi tepki göstermemek, konuşmamakla suçluyor. Peki durum sahiden bu mu? Yoksa biz sözümüzü ısrarla söylerken bizleri dinlemek yerine popüler olanın rüzgarına kapılmak daha mı kolay geliyor?
Bu arada Müslüman kadınlar olarak kimseye kendimizi anlatmak, ikna etmek gibi bir derdimiz ve zorunluluğumuz olduğunu düşünmüyorum. Biz yalnızca yaşamaya, istediğimiz gibi yaşamaya çalışıyoruz. Muhafazakar, seküler fark etmeksizin tüm erkeklerden en fazla isteyeceğimiz; gölge etmeyin başka ihsan istemeyiz.
Normal standartları olan bir ülkede yaşasaydık evet kimseye kendimizi anlatmak ve kanıtlamak zorunda değildik ama bu kadar ezilen yok görülmeye çalışılırken anlatmak ve kanıtlamak zorundayız çünkü o standartları değiştirmek zorundayız tabi bu durumdan gerçekten şikayetçi iseniz ama bunun sadece lafta kalmasana göz yumuyorsanız kendinize bir konfor alanı yaratmişsınız ve öylesine küçük bir çocuk gibi bir şeylerin değişmesini bekliyor olursunuz bunun imkansızlığının bence farkındasınız