REÇEL

Hangi Kara Delik?

Bu kara deliğe görünmediğinden şikayet ettiğimiz işlerimizi değil de günlük zihin yorgunluklarımızı, kadınlık kaygılarımızı, birey olma ve kabul görme çabamızı, çocuk bakmaya dair öğrendiğimiz her şeyi atsak, yutar mı?

Konuk Yazar: Lenu

Anneliğin zorluğuna dair yeterince güzelleme işitmediyseniz ya anne değilsinizdir ya da etrafınızda bir tane bile samimi bir kadın olmamıştır. Neredeyse tamamen anneye bağımlı el kadar bir varlığı yaşatmaya çalışmak hep zordu. Günümüz kuşağı annelerinde ise bu zorluk daha önce hiç görülmemiş bir iç çatışma halinde tezahür etti. “Ne yapsak da bu çocuğun hayatta kalmasını sağlasak, ne etsek de iyi bir geleceği olmasını garantilesek” ten bir adım ötede bir zorluk. Süregelen “Ben iyi bir anne miyim?” sorusunun getirdiği iç çatışmadan ziyade “Yahu ben bu dünyaya çocuk bakmaya mı geldim? Ne zaman büyüyecek de ben de hayal ettiğim büyük kadın olacağım?” çatışması bu.

Tamamen çocuk yetiştirme asli görevinin yüklendiği kadının sorgulayışı ve arayışı olması gerekirken, bu çatışma insanı ilgilendiren, varoluşa ve topluma ait koskocaman bir soruna dönüşüyor. Çünkü artık nihayet çocuk yetiştirme sorularını kendine sorarken kadın, kendi konumunu, yalnızlığını ve mücadelesini de sorguluyor. İçine doğup büyüdüğü, belki büyük ölçüde benimsediği modern dünyanın bireyselciliğini çocuk sahibi olunca rafa kaldıramaz ya zavallıcık. Tam da bu noktada, çocuk sahibi olmanın yarattığı heyhula fiziksel alanla sınırlı değil. Üstelik paradoksal. Sağlıklı bir çocuk yetiştirmek için, pek çok şeye muktedir olması beklenen anne, önce kendi çocukluk yaralarını sarmak, neyi neden yaptığını anlaması, kendi sırtını patpatlaması, kendi başını dizlerine koyup okşaması, kendine şefkat göstermesi gerekiyor. Oysa annelik –hem işgüdüsel hem toplumsal- çocuğundan başkasını görme imkanı vermiyor.

Üstüne üstlük, akıp giden zamanda yetişilmesi gereken sayısız durak var. Bir yandan da kendi ruhu için duraklama gereği hissediyor insan. Peki nasıl? Tüm bu imkansız “durma”, “düşünme” eylemlerini yapacak yer en durağan gibi resmedilen oysa kendi başına tüm dünyanın küçük bir yansıması olan ev mi? Hani bu sayfada mükerrer kereler “kara delik” olarak tabir edilen yer mi? Ev denen kara delik, insanın içinde kaybolduğu koşuşturmalarla dolu zihninin yansıması olabilir mi? Bu günlerde devlet erkiyle bu kara deliğin biraz daha derinlerine atılan anneler için cevabı bulunur mu bu soruların? Bu kara deliğe görünmediğinden şikayet ettiğimiz işlerimizi değil de günlük zihin yorgunluklarımızı, kadınlık kaygılarımızı, birey olma ve kabul görme çabamızı, çocuk bakmaya dair öğrendiğimiz her şeyi atsak, yutar mı?

Yoksa çocuğuyla yerde yuvarlanırken kadın, mutfakta yığılmış bulaşıklar, katlanacak çamaşırlar, ocakta taşan süt, çıkarılacak çöpler, sulanacak çiçekler olduğu gibi kalır mı bu küçük evrende? Kadın tarafından halledilmek üzere yine.

Ne zaman oturup kendi içine bakacak bu anne?

Konuk Yazar

3 yorum

  • anne olmadan once bakmalıydı.
    bu zavallicik bugüne kadar gelişigüzel yasayip doğurunca kafasına dank etmişse bu da onun varoluşsal sancıları olsun.
    şimdiye kadar sistemle hep uyum içerisinde olup, eksiklerini sorgulamamış bir birey, kendi konforu tehlikeye girince ses cikariyor. bunun anne olmanın zorluklarını guzellemekten bir farki yok. halbuki yıllardır belli mecralarda -bu platform da dahil olmak uzere- kadının genel geçer konumundan, kendini geliştirmek imkanlarının kisitliligindan, buna ragmen kadınların varolus mücadelesinden bahsediliyor. anneliği bunların arasından siyirmak, anneliğe kutsallık atfedip butun Yuku annenin üstüne yıkmaktan farksız.
    kalin selametle.

    • Dediğiniz gibi annelik de kadınlığın bir parçası. Hepsi değil, fakat hatrı sayılır bir parçası. Yazıda sadece annelik üzerinden kısıtlı bir değerlendirme yapılmış. Her yazı, kadın sorunlarını anlatırken bütün alanlara değinemez ki. Ne malum anne olmadan önce de bu sorunlara kafa yormadığı? Velev ki öyle, anne olunca aklı başına geldi. Bu yazarı kadın sorununa karşı daha mı az duyarlı yapar?

  • O kadar mükemmel bir yazı ki … maalesef kadınlarımıza kendilerini bile yetiştirme imkanı vermiyorken bir başka bireyi eline verip büyütmesini, yetiştirmesini, her şeyi olmasını bekliyoruz. bir canı, bir beyni, bir bilinci olduğunu dikkate almadan sanki hayattaki tek varoluş sebebi anne olmakmış gibi.