Konuk Yazar: Haşime Kılıçaslan
Manisa’da bir kadın parkta yürüyüş yaparken saldırıya uğradı. 4 aylık hamile! Saldırgan, “Bu parkta bir daha yürümeyeceksin!” emri ile başlayan küfürler ederken, o, özür diliyor ve “Hakkını helal et, bir daha yürümem” diye başlayan cümlesine en fazla bu muamelenin ağrına gittiğini ekleyebiliyor. “Her yerim kapalıydı” diye tekrar ve tekrar ediyor, kadın. Sanki açık olsa dayağı hak edermiş gibi! Bu algının içselleştirilmesinde kimlerin payı var? Daha bu cümlelerin ağırlığını üzerimden atamamışken aynı gün bir kaç hoca (!) nın haberleri geliyor.
İktidarı eleştiriyor, Ebubekir Sifil, “Hükümetin kadını çalışmaya teşvik etmesi aile hayatını zayıflatıyor” diyor ve ekliyor “Ev hanımlığı teşvik edilsin”. Halbuki bunca kadın cinayetinin ana nedenlerinden biri kadının boşanmak ya da ayrılmak istemesi. Bu ve buna benzer açıklamalar…
Kızıma hamileliğim zorlu geçti. Belirli bölümünde sadece yatmak zorunda kaldım. Son aylarımda ise doktorum sabah ve akşam ayrı ayrı sürekli yürümem gerektiğini söyledi. Hatta ne kadar yürüdüğümün hesabını veriyordum. Tam da o günlerin üzerine T. İnançer hamile kadınların sokakta yürümesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Hem de çok çirkin ifadelerle. Çok sinirlendim. Çünkü ne çektiğimi biliyordum. Devasa bir karınla sokaklarda yürümüştüm. Keyifle yürüdüğümü söyleyemem. Ağrının sızının yanında bir de çekingenlik hissi vardı. İnsanların bakışlarını da hatırlıyorum. Genelde kadınlar merhametle bakarlar ve yaşlı kadınlar mutlaka dua eder. Sanırım her zamanki gibi düşenin halinden yine düşen anlıyor. İnançer o cümleleri sarf ettiğinde muhafazakar camiadan bir çok yazar, çizer onun ne kadar ihlâslı, ilim sahibi ve ne kadar mükemmel olduğunu yazıp, eleştirileri çekememezlikle başlayıp, din düşmanlığına kadar götürdüler. Kim olduğu, ihlâsı ya da imanı banane ya da kime ne? Elimde ihlâs-ölçerim yok. Fakat “Her ademoğlu hata eder” diyen bir ayet var. O cümlenin sokağa nasıl yansıyacağı kimsenin umurunda değildi. Hamile bir kadına kötü bir bakıştan kimse sorumluluk almaz nasıl olsa.
Tecvid çalıştayını gördüğümde okkalı bir kahkaha attığımı hatırlıyorum. Koca koca adamlar kocaman bir binada ve konu bu. Sahi bizim vergilerimizle okuyup, profesör falan olan bu ilahiyatçılar ne işe yarar? Hangi konuda taşın altına elini koymuşlar? Ünlüleri ya televizyon ekranında menkıbe anlatıp, karşılığında otel vs alıp, yatırım yapıyor ya da bazıları faizsiz bankaların bilmem ne ekibinde.
Bu hocalar ülkenin “gerçek” sorunları hakkında ne zaman konuşacaklar? Ne zaman sorumluluk alacaklar ? Kadın cinayetleri, taciz, şiddet sarmalına dair ne gibi bir çalışma yapmışlar?
Bana söyler misiniz ilahiyatçı profesörler, cemaat liderleri, tarikat şeyhleri ne işe yarıyorsunuz?
Cinsiyetçi söylemlerinizin farkında mısınız?
Sözü temizlemezseniz insanı nasıl temizleyebilirsiniz?
Sözün ağırlığı olmazsa insanın ağırlığı olur mu?
Kadına dair hangi putu kırdınız?
Hangi doğru bilinen yanlışı lanetlediniz, bunun için gayret ettiniz mi? (Orucun nasıl bozulduğunu hepimiz biliyoruz. Namazın kazasını…) Hayatınız boyunca hiçbir kadın örgütlenmesine, işçi örgütlenmesine gittiniz mi mesela?
Herhangi bir kampanyaya dahil oldunuz mu?
Nefis tezkiyesi ile devlete sızma girişimi çelişiyorsa bunu cemaatlere kim anlatacak?
Bir gün şiddete maruz kalmış bir kadının yanına gidip, onu teselli eden, yaşanan olayın vehametini anlatan, farkındalık yaratacak bir kampanya başlatacak bir hoca görebilecek miyiz?
Artık hocaların görevi put tamirciliği mi oldu?
Çok samimi soruyorum. Büyük teyzemin oğlu karısını öldürdü ve intihar etti. 3. sayfa haberleri artık evimizin içinde.
Bu yangına su taşıyacak karınca da mı yok?
Bir vaizim. Bu sözler doğru olsa da ağır ifadeler. Herkesin sözünü genellemek gibi bir anlayış bizi doğru yola ulaştırmaz. Bu onun görüşü deyip geçebiliriz. Bu insanların görünüyor olması görünmeyen yerlerde yapılan işleri anlamsız hale getirmesin. 8 senedir güzel ahlakı kadına saygıyı iyi bir eş olacak erkekleri yetiştirmeyi anlatıp duruyoruz her ortamda. Din vicdana hitap eder ve bir karakol dolusu polisten bile daha etkilidir bir kadını korumakta. Ama sorun şu ki insanların dini yaşamayı talep etmeleri gerekir. Bize hep sorun olduktan sonra geliyorlar. Şimdiye kadar önceden iki ya da üç kişi başvurmuştur. Bu durumda hata dinde değil maalesef biraz bizde çoğunlukla da öğrenmeyi talep etmeyenlerde. Kimseyi zorla egitemiyoruz. Başınıza gelenler için üzgünüm ama merak ediyorum akrabanız gerçek anlamıyla dindar mıydı?Allah sabır versin.
1)Ağır ifadeler kullanılmasının vakti gelmedi mi sizce?
2)8 senedir güzel ahlakı kadına saygıyı iyi bir eş olacak erkekleri yetiştirmeyi anlatmaya çalışan biri olarak sizce asıl problem nedir?
3)”akrabanız gerçek anlamıyla dindar mıydı?” demişsiniz bu coğrafyaya islam kültürü hakim dindar olsun sadece inanıyor olsun inanmıyor olsun fark etmez islam dininde kadın erkeğe itaat etmeli görevlerini eksiksiz yapmalıdır anlayısı yok mu, bana söyleyebilir misiniz hangi dinin vicdanı? Eğer ki böyle değildir derseniz o halde islamın şu anki koşullar altında yozlaştığı yanlış mıdır?
burda asıl sorun din vicdan değil kadınlara karşı işlenen nefret suçudur.
tanımadığı biri tarafından şort giydi diye dövülen, kocası tarafından öldürülen, kaçırılan, tecavüze uğrayan, eğitim hakkı sevdiği insanla birlikte olma hakkı istediği gibi yaşama elinden alınan kadınları düşünüp elinizi bir kadın olarak vicdanınıza koyarak cevap verin lütfen
Son sorudan başlayayım arabasının dindar olup olmadığını kişisel bir merak olarak sormadım. Cinle periyot büyüyle ilgili soru soranlara da aynı soruyu soruyorum. Yargılamak için değil. Mesleki bir durum olarak algılayın.
Sekiz senedir gözlem yapıyorum evet ve genel problem ahlak yoksunluğu. Güzel ahlak dindar görünenlerde de seküler kesimde de eksik. Doğru bir ahlak için ya sağlam bir karakter ve ideolojik bir alt yapı ya da yine sağlam karakter ve sağlam bir inanç gerekli. Dindar olmayı isteyen kişilerin ise bu işi ciddiye alıp dini doğru kanallardan öğrenmeleri ama muhakkak en azından haftada bir saatlerini dini emirleri öğrenmeye ayırmaları gerekmektedir.
Evet ifadelerin hala ağır olduğunu düşünüyorum. Genelleme yapılması gerekmez sonuçta o kişiler bor hoca mı şovmen mi nedir diye ayrımına varılabilir ya da söylemi beni ilgilendiriyor mu diye araştırılabilir. Tv de her alanda konuşan pek çok kişi var.
Bir kadın olarak din ile ilişkime gelince ben dinimden hiç bir kısıtlama görmedim. Hayatımı daraltan ve beni bunaltanlar başta Kemalist zihniyetti sonra da geleneği din zanneden insanlar.
Selam ile…
Genel itibari ile ve sosyal medyada da yorumlarda eleştirilerin ağır bulunduğu ifade ediliyor.
Halbuki en basit ifadelerle çok hafif söylediğimi düşünüyorum.
Herseyden önce şu hususta anlaşalım, lütfen.Derdimiz bağcıyı dövmek değil.Bulunduğumuz coğrafya itibari ile büyük sorunlarımız , dertlerimiz, içimizi yakan sıkıntılarımız var.İnsan olmak sorumluluk almayı gerektirmiyor mu?
Islam coğrafyasının dev problemleri var.Geçen ramazan ayında bir cuma günü 4 farklı ulke de müslümanlar farkli mezhepler nedeniyle canlı bomba olarak birbirlerini katletti ki biri camiide oldu.
Dibimizde kadın pazarlarında çocuklar cariye olarak satılıyor.
Kolaycılığı seçip bunlar dış güçler, bu gerçek islam değil deyip gece rahat rahat uyuruz.Lakin bunlar bizim sorunlarımız.Kandırılan (!) müslümanlara kim ışık tutacak ?
Bu konuyu burda bırakıp diğer bir noktaya geçeyim.İslam dünyasında kadının durumu ortada.Gecen bir arap tv de baktım kadin boşanmayı isteyebilir mi tartışılıyor du.
Ülkemiz de ki sorunlar ortada.Peki din adamları ne yapıyor?
Ekran isimlerine takilmisiz.Halbuki iyi bazı ilahiyatçı proflar faizsiz bankada çalışıyor.Yani hep iyi para kazandiran yerlerde.Elbette çalışsın diyebilirsiniz.Bu coğrafya ve ülkeye dair hiç mi sorumlulukları yok.
İlahiyat hocalarımız bunca sorunun icinde neden tecvid calistayi yapar ?
Hepsini geçelim toplumun önünde sacmalayan bir hocaya neden sahip çıkılır?
Sorunlarımız büyük.Savunmadan ziyade birbirimizi sarsmaya ihtiyacımız var.
Herşey yolundaymis gibi davranmak bizi mahvediyor ( bence )
Zihniyetin temizlenmesi için söz temizlenmeli.
Eleştiri kültürü önemli ve malesef cok eksigiz.Aliya Izzetbegoviç elimde olsa tüm ortadoğu da eleştirel düşünme dersi koyardım derken haksız mi ?
aslında güzel-doğru bilgiyi veren, eğitimi yapan, yönlendiren hocalar mutlaka vardır. benim çevremde medyatik olmayan, kimsenin tanımadığı ama bu tür örnek din adamı yada doktor olup da değme din adamını cebinden çıkaran insanlar var. ama önemli sorunlardan biri özellikle görsel medyada, yada tirajı büyük yazılı medyada egemen güçlerin, iktidarın hoşuna gitmeyecek doğruları dillendirecek , haysiyetli insan sayısının az olması, bunların da çoğunun yada tamamının patronlarca engellenmesi. kimse işlerinin bozulması, iktidarla arasının kötü olmasını istemiyor. bu yüzden belki doğruyu bilse bile bunu kuldan saklama derdine düşüyor. ama zevahiri kurtarması da gerekli olduğu için meydana suya sabuna dokunmayan, insanların uyumasını sürdürecek esas değil de önemsiz şeylerle iştigal etmelerine katkıda bulunuyorlar. memlekette düzgün adam çok, her alanda yetkin-ahlaklı insanlar var ama sesini duyuramıyor. maalesef bizim geleneğimizden bugüne gelen devleti-gücü-iktidarı kutsayan, bunu sağlamak için dini sonuna kadar kullanan bir yapısal sorunumuz var. bunu kuvvetle destekleyen, şimdilerde bunlar aynı zamanda sivil toplum örgütü gibi cici tanımlarla zararsızmış gibi sunulan, ama bu değirmene su taşıyan tarikat-cemaat gibi yapılanmalar da devletin hem işini kolaylaştırıyor hem de gerektiğinde el altında tutulan hazır kuvvetler olarak destek oluyorlar. bu yapıyı düzeltmek çok kolay yada yakın dönemde mümkün görünmediği için herhalde en doğrusu doğruyu-hakkı konuşan, emri bil maruf nehyi anil münker düstürünü yaşayan örnek insanları bulmak, yakın-uzak çevremize yaymak, paylaşmak, insanları tabanda yada aşağıdan yukarı doğru bir şekilde eğitmek gerekiyor.
Tarikatlerin durumu söylediğiniz gibi değil. Aslında tam tersi bir durum halk tarikatleri tercih ediyor iktidara da bu şekilde baskı yapıyor. Sanıldığı gibi iktidar tarikatleri desteklemiyor. Alanda olduğum için bu konuda çok şey söyleyebilirim. Biz dini en akla uygun ve sahih şekliyle anlatmaya çalışırken tarikatlerin anlattıkları yanlışları ile birlikte daha cazip geliyor. Size şunu diyebilirim ki biz bu halkı degistiremeyiz ve bizim güvendiğiniz hocalarimiz da maalesef. Bu bir temenni değil bir durum tespiti. Sebebine gelince fildişi kulelerde oturmamiz ve sorunlara bile çok yukarıdan ve biraz da halkı tahfif ile yaklaşmamız. Böyle ağır eleştiriler vs halkın pek de umurunda olmuyor o öncelikli gördüğü soruna çözüm istiyor ve sorun cozucunun sorunu çözerken onu yargılamasını da istemiyor. Eğer sorunlarımızı çözmek istiyorsak daha dar alanlardan başlayıp daha samimi ifadelerle yargılamadan ve mümkün olduğunca anlaşılır kelimelerle halka açılmalıyız. Profesörleri unutun onlar yazılı kâğıtlarını bile asistanlara okuturlar. Vesselam
yazarın dediği aklıma organ bağışıyla ilgili kamu spotunu getirdi.Diyanet işleri başkanı destekler açıklama yapmış.aklı başında geleneksellikten uzak sözü dinlenen biri çıkıp kadın ve boşanmayla ilgili sırf Bakara suresindeki ayetleri okusa bir milli eğitim bakanı çıkıp din kültürü ve ahlak bilgisi ders içeriğine el atsa,toplumsal farkındalık için kamu spotundan fazlası yapılsa belki değişen bir şeyler olabilir.evet din eğitimi konusunda kişi talepte bulunmalı bence de ama Nursaçan hoca günah dedi diye hayatını buna göre düzenleyen TV den din öğrenen büyük bir kitle olduğu da gözardı edilemez.aynı dumansız alanlar konusunda bir zaman yapıldığı gibi propaganda yapılsa işe yarar sanıyorum.eskiden bir otobüste kafede dumanaltı olmadan oturamazdık kısa bir sürede hem yasa hem bilinçlenme hem propaganda yoluyla bu büyük oranda aşıldı.ibadet etmek için bile izne ihtiyaç duyan bir kadın önce kendi gözünde ikinci sınıf insan olmaktan kurtulmadıkça hakim cinsiyeti durdurmanın imkanı yok