Konuk Yazar: Esra Karadoğan
Görsel: Where Do We Go Now?
Bu sloganı ilk duyduğum günü hatırlıyorum, çok etkilenmiştim. Çünkü biz kadınlar yalnızız ve bu çoğu zaman sanıldığı gibi duygusal bir yalnızlık değil. Hayatın büyük bir kısmında bir anda yalnız bırakıldığımız durumlar oluyor ve bunların bazıları tercihlerimiz oluyor. Evlenmek istemiyoruz, yalnız bırakılıyoruz; çocuk istemiyoruz, yalnız bırakılıyoruz; çalışmak istiyoruz, yalnız bırakılıyoruz; çalışmak istemiyoruz, yalnız bırakılıyoruz. Devamlı bizi yargılayan bir parmak, ataerkinin sesiyle beraber, ne yapmamız gerektiğini anlatıyor. Buna alışkınım aslında, hepimiz alışkınız ama canımı yakan hem cinslerimden ataerkinin sesini duymak ya da kadınlar tarafından yalnız bırakılmak oluyor.
Bu birlik beraberlik çağrısı da değil aslında, ama istediğim artık yanımda yamacımda cesur kadınların olması, düştüğünde birilerini tutmak ve ben düştüğümde birilerinin beni tutması. Bunları böyle bir ihtiyaç ve yalnızlık içinde yazdığımı biliyorum. Geçenlerde ters V şeklinde uçan kuşların fotoğrafını gördüm. Belki siz de fark etmişsinizdir çoğu kuş sürüsü ters v şeklinde uçar, izlemesi keyiflidir ama bu uçuşta çok daha fazlası var; yaradılışlarından beri sonraki nesillere aktardıkları önemli bir bilgi. Sürünün en önünde uçan kuş rüzgârın hızını keser ki arkadaki kuşlar uyum içinde, daha rahat ve tek başına gidebileceğinden çok daha uzağa ulaşabilsin. Haliyle bir süre sonra en öndeki kuş yorulur ve o arkalara doğru giderken, onun yerini başka bir kuş doldurur. Yorulan kuş başka bir kuşun kanadının altına saklanır ve dinlenerek uçmaya devam eder. Olağanüstü bir görüntüdür bu. Özellikle anlamını bildikten sonra. İşte ben, artık bu kuşlar gibi olmamızı diliyorum, bunu hayal ediyor ve istiyorum. “Asla yalnız yürümeyeceksin” de benim için bu uçuşun söze dökülmüş hali.
Bazen bu durum gökyüzünde beraber süzülmek kadar zor da olmayabilir, daha basit, daha yalın. Gündelik hayatta alınan kararlara saygı olabilir, biri başını örtmek istiyor olabilir ya da tam tersi, biri yeni bir işe başlamak istiyor olabilir ya da başka biri olduğu gibi her şeyi bırakmak düşüncesindedir. Burada önemli olan, bir kadının hür iradesiyle aldığı kararların sürekli sınanması, teste tabii tutulması ve asla hür iradesiyle aldığına inanılmaması. İnsanlar her zaman birbirine destek olmak zorunda değildir ama bu gibi durumlarda en azından başka bir kadının parmak sallamasına maruz kalmayalım istiyorum.
Ben bu yazının taslağını hazırladığım sırada burada yazdıklarım kişisel bir mevzuydu ve canımı yakıyordu. Sonra bir anda ifşalar ortaya çıktı. Üst üste. Kalemine güvendiğimiz insanların maskesi düştü, sadece kelime oyunu yapan bir insan müsveddesi olduğunu gördük bazılarının. Asla yalnız yürümeyeceksin sesleri yükselirken başka şeyler de duyduk. Bu durum kişisel olmaktan çıktı, bir anda nasıl yalnız bırakıldığı hatırladım, “ya öyle dememişse”, ”sen yanlış anlamışsındır”, “o öyle şeyler yapmaz”, “elinde kanıt var mı?” ve daha niceleri. Çok şey öğrendim, nasıl daha dik durabileceğimi, nasıl daha korkusuz olabileceğimi gördüm. Bu süreç tüm kadınları yıprattı ama çok öğretici de oldu.
Aslında, karşılaştıklarımız çok farklı olabilir; bazen birine karşı dik bir duruş sergilemek kadar basit bir davranış da olabilir. Kadınlar tarafından yarı yolda bırakabiliriz, bir tacizciye ya da bir sapığa karşı kadın dayanışması içinde olacağımızı umut ederken bir anda yalnız kalabiliriz. Güvendiğimiz dağlara kar yağabilir ya da bunu yapan kadınların türlü sebepleri de olabilir. Her şey ve hepsi olabilir. Örnekler çoğaltılabilir, bizi destekler sandıklarımız bizi yargılayabilir. Hem de bunu yaparken canımızı da acıtabilir. Ama kadınlara ihtiyacımız var, birbirimize. Ama cesur kadınlara. Bir klişe olacak ama cesur insanlar korkmayan insanlar değildir, neden korktuklarını bilen, anlayan ve buna karşı duran insanlardır. İşte bizim, buna ihtiyacımız var. Korkuyoruz ama neden? Yalnız bırakıldığımız için olabilir mi? Ya da kim bizi korkutuyor, o bahsettiğim dik duruştan bizi alıkoyan nedir? Bunları sorgularsak eğer bizi korkutacak o şeylerin karşısında durmamız gereken şeyler olduğunu bir kez daha derinden ve daha gerçekçi bir şekilde idrak edebiliriz. O zamana kadar hep beraber tekrar edelim: Korkabilirsin, korkabiliriz ama asla yalnız yürümeyeceksin.
Yalnız kalıyorsunuz çünkü kız kardeşleriniz kanatlarını “kazlar” kadar açıp size gelecek rüzgarı engelleyemez. Kimin engelleyecegini de söyleyeyim: iyi huylu bir ataerki.
Babanız, abiniz, eşiniz vb.
Yoksa boşa kanat çırparsınız.
İnan, Aaa, o kadar çok isterdim ki. Yaşamanın sorumluluğunu atayım bir erkeğin omzuna, o beni sarıp sarmalasın, duygularıma sahip çıksın, beni sakınsın, bana baksın. Kadın da olur. Ama olmuyor. İnsan olmak çok yoğun ve çok zor, ve ölüm karşısında ne kadar yalnızsak hayati anlarda da (yazarın terk edişmişlik hissettiği anlar) o kadar bir başımızayız. Bu insan olmanın getirisi. Kadın olmanın getirisi ise ısrarcı, mantıksız, bazen gerçekten korkutucu bir takım haksızlıklar. Fakat ne yalnızlığın, ne de hiçbir haksızlığın çözümü, insan olma bilincinden vaz geçmek olamaz.
ok boomer
Offff kafaya bak ya
Öylesi vardır ama zıt örneklerinin yanında deryada damla kalır.